DİSK-KESK-TMMOB-TTB: DEMOKRATİK BİR ÜLKE, HERKES İÇİN ADALET!

03.09.2019

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB 3 Eylül 2019 tarihinde TTB'de gerçekleştirdikleri basın toplantısında, son dönemde giderek artan demokrasiye ve adalete dönük saldırılara karşı ortak bir mücadele programının acilen hazırlanması çağrısında bulundular.

TMMOB Genel Sekreteri Dersim Gül, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, KESK Eş Genel Başkanları Aysun Gezen ve Mehmet Bozgeyik ve TTB Merkez Konseyi Başkanı Sinan Adıyaman’ın katıldığı basın toplantısında ülkedeki tüm kişi ve kurumlara mücadele çağrısı yapıldı. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu tarafından okunan metnin tamamı şöyle:

Demokratik Bir Ülke

HERKES İÇİN ADALET!

Kararlı ve gür bir sesle dillendirilmeden, uğruna mücadele edilmeden olmuyor. Kadını erkeği, türkü kürdü, işçisi işsizi, esnafı köylüsü, genci yaşlısı bir araya gelmeden dikkate alınmıyor. Biliyor ve yaşıyoruz! Adaletsizliğin üzerine oturduğu sömürü ilişkilerine itiraz eden güçlü bir emek hareketi olmadan, demokrasi talebi de adalet talebi de etkisiz kalıyor.

Ülkemiz tarihinin hiçbir dönemi için tam demokrasinin varlığından ve herkesin içine sinen bir adalet mekanizmasından söz edilemez. Demokratik haklar her an gasp edilebilecek birer lütuf, adalet mekanizması ise her zaman “karanlık” odakları kollayıp, sermayenin ihtiyaçlarını gözeten bir işleyişe sahip oldu. Buna rağmen darbeciler tarafından ilga edilmedikçe mevcut Anayasa uygulandı. Niyet okunarak yargılamalar yapılmadı. Masumiyet karinesi, “doğal hakim” ilkesi böylesine çiğnenmedi. “İltisaklı olmak” gibi soyut bağlantılarla ağır cezalar verilmedi. Şüpheden sanık yararlandı. Önce suçlayıp sonra da o suça uygun delil yaratma olguları yaygınlaşmadı. Sürekli gizlilik konmuş, gizli tanıklı, gizli delilli yargılamalar doğallaştırılmadı.

Ülkemizde ne yazık ki artık geliştirilecek bir demokrasiden, niteliği ve hızı arttırılacak bir adalet mekanizmasından söz edilemez.

“AKP- Cemaat koalisyonunun” dayattığı 2010 Anayasa referandumu ile başlayan yargıyı iktidar kavgasında silah olarak kullanma girişimi ülkeyi kanlı bir darbe sürecine taşıdı. Bu dönemin en büyük tahribatı demokrasimizle birlikte adalet sistemine oldu. Parti devletinin ilk adımlarının atıldığı bu kirlenmeden en büyük payı adalet mekanizması aldı. Kişiler değişse de yargının iktidar savaşındaki gücünü gören anlayış adalet sisteminde hegemonyasını geliştirerek korudu.

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB olarak, bu gerçekliğe teslim olmayacağımızı, her türlü baskıya rağmen ülkemiz için demokrasi, halkımız için adalet mücadelesini büyütmeye kararlı olduğumuzu buradan ilan ediyoruz.

 

Demokratik bir ülke ve herkes için Adalet istemenin zamanıdır!

Bombalanarak binası işlevsiz hale getirilen TBMM’nin AKP tarafından fiilen kanun yapamaz, soru sorulamaz hale getirilmiş olmasını, Partili Cumhurbaşkanının Hâkim ve Savcılar Kurulu (HSK)’nın atanmasındaki etkisini, aynı HSK tarafından AKP ilçe yöneticilerinin apar topar hâkim savcı yapılmasını kabul etmiyoruz.

Adalet mekanizmasına tarikatların hâkim olmasını, iktidarın siyasi taleplerini yerine getirmeyen hâkim ve savcıların ibret-i alem olsun diye sürgüne gönderilmesini ya da görevlerinden alınmasını kabul etmiyoruz.

Yargıtay ve Danıştay üye atanmasında iktidarın belirleyiciliğini, Danıştay ve Sayıştay’ın etkin denetim yapma olanaklarının ellerinden alınmış olmasını; üst mahkeme olarak kurulan “Bölge Adliye-İstinaf” mahkeme üyelerinin sıradan bir kararname ile görevden alınabiliyor olmasını kabul etmiyoruz.

İktidar partisince beğenilmeyen seçim sonuçlarının Yüksek Seçim Kurulu (YSK) eliyle iptal ettirilmesini, iktidar partisinin kazanamadığı illerde belediye başkanlarının yerine defalarca kayyum atanmasını kabul etmiyoruz.

Ana muhalefet partisi başkanına linç girişiminde bulunanların serbest bırakılmasını ve hâlâ haklarında dava açılmamış olmasını; altı milyon yurttaşın oyunu alan, onlarca ilin belediye başkanlığını ve onlarca milletvekilini temsil eden muhalefet partisi eş başkanlarının terör örgütü üyesi olarak hapse atılabilmesini; gazetecisinden generaline, üniversite öğrencisinden doğa savunucusuna, sanatçısından işten atıldığı için direnen emekçiye kadar hemen herkesin aniden terör örgütü üyesi ya da iltisaklısı haline getirilebilmesini kabul etmiyoruz.

Ülke tarihinin en kitlesel ve en barışçıl demokratik eylemi olan Gezi Direnişine, alınmış olan beraat kararlarına rağmen bir kez daha “darbe girişimi” davası açılmasını kabul etmiyoruz.

Toplumun ihtiyaçları ve çıkarları gözetilmeden, iktidar partisini rahatsız eden her habere yayın yasağı konmasını; tutuklama ve serbest bırakmaların uluslararası ilişkilerde bir koz olarak kullanılmasını kabul etmiyoruz.

Kadına yönelik şiddete, kadın cinayetlerine, çocuk tecavüzü ve istismarına karşı caydırıcı hukuksal düzenlemelerin yapılmamasını ve bunları meşrulaştıran iklime müdahale edilmemesini kabul etmiyoruz.

İcranın başı olarak herkes tarafından eleştirilebilmesi gereken Cumhurbaşkanı’nın adının geçtiği her sosyal medya paylaşımına soruşturma açılmasını, yüzbinlerce insanın sosyal medya paylaşımları nedeniyle gözaltına alınmasını, tutuklanmasını; bir iki tweet için 5 yıla varan hapis cezaları verilmesini kabul etmiyoruz.

Ne tutuklamada ne de cezada herhangi bir standart ihtiyacı duyulmuyor olmasını; güncel politik değişimlerin tutuklama, beraat ve cezalandırma kararlarındaki belirgin etkisini; iddianame bile hazırlanmadan yıllarca süren tutuklulukları; fiili cezalandırmayı ve itibarsızlaştırmayı hedefleyen kanıtsız, hatta sorusuz gözaltına alınmaları kabul etmiyoruz.

OHAL KHK’ları ile ihraçların hiçbir yargı mekanizması işletilmeden yüzbinlerce insana pervasızca uygulanmasını, beraat kararlarının bile dikkate alınmamasını, darbe ile ilgisiz her türlü muhalif kişinin hatta muhalif olma ihtimali olan kişilerin ve yakınlarının kamudan ihracını ve kamuya yeni atamalarda önce mülakat sonra da güvenlik soruşturması adı altında iktidar partisi yandaşı olmayan hiç kimsenin kamuda çalışmasına olanak bırakılmamasını kabul etmiyoruz.

Tüm bu hukuksuzlukların ülkede yaşayan 82 milyon yurttaşımızı etkilediğini, adaletin herkese lazım olacağını bilen kurumlar olarak; “Adli Yıl Açılış Töreninin” Saray müştemilatında yapılmasının, açılış gününden itibaren adaletin, iktidarın himayesinde ve icazetinde olduğunu simgeleyeceğini görüyoruz.

Oysa bu ülkede yaşayan herkesin, hepimizin adalete ve bu adalet mekanizmasını daim kılacak, denetleyecek bir demokratik işleyişe ihtiyacı var.

Demokrasi, barış, eşitlik, özgürlük ve emek mücadelesini temel alan örgütler olarak yargı sisteminin baştan sona yenilenmesi ve demokratikleştirilmesi konusunda ısrarcıyız.

Bunun için sendikaların, meslek odalarının, baroların, siyasal partilerin, kitle örgütlerinin, ortak bir mücadele programını zaman geçirmeden hazırlaması gerektiğini düşünüyoruz.

İşçiler ve işsizler için adalet, kamu emekçileri için adalet, mühendis, mimar ve şehir plancıları için adalet, hekimler için adalet, emekliler için adalet, EYT’liler için adalet, ataması yapılmayan öğretmen ve sağlık emekçileri için adalet, kadınlar için adalet, çocuklar için adalet, göçmenler için adalet, ötekileştirilen, yok sayılan, mağdur edilen herkes için adalet istiyoruz!

Demokrasiye ve adalete aykırı tutum ve işleyişe karşı bu ülkedeki yaşayan herkesi;

Bütün kişi ve kurumları, “Demokratik bir ülke ve HERKES İÇİN ADALET” mücadelesine omuz vermeye, bulunduğu yerden ses çıkarmaya, adalet talebini güçlü bir talep haline getirmek için yapılacak olan toplantılara, konferanslara, mitinglere, eylem ve etkinliklere katılmaya davet ediyoruz!

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK)

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK)

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB)

Türk Tabipleri Birliği (TTB)