EMİN KORAMAZ YAZDI: "BİR KRİZDEN BİR KRİZE"

20.11.2020

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, 20 Kasım 2020 tarihli BirGün Gazetesi'ndeki köşesinde, ülkemizin bir türlü içinden çıkamadığı ekonomik ve siyasal krizlerin iktidarın yönetim aracı haline dönüşmesi üzerine yazdı.

BİR KRİZDEN BİR KRİZE

Son iki haftadır yaşadıklarımıza bakınca, Cumhurbaşkanı’nın “ekonomi ve hukukta reform seferberliği” başlatabilmek için tek engellinin damadı olduğu, damadın sosyal medya üzerinden duyurabildiği istifasıyla beraber ekonomi ve hukuk alanında yepyeni bir yola girebildiğimiz sonucu çıkıyor.

18 yıldan bu yana üretime değil, tamamıyla dış kaynaklı sıcak para akışına dayanarak ekonominin çarklarını döndürebilen hükümetin planına göre, bu reformlar sayesinde kendisini daha da güvende hissedecek uluslararası sermaye ülkemize dönecek ve ekonomimiz de rahat bir nefes alacak…

Yaşadığımız krizin altında yatan bu ekonomi mantığının bizlere krizden çıkış planı olarak sunulması, siyasi iktidarın ülkeye vaat edebileceği hiçbir şeyinin kalmadığının, sorunlara kalıcı ve gerçek çözümler üretemeyecek halde olduğunun apaçık göstergesidir.

Görünen o ki, ekonomik krizin derinleşmeye başladığı 2018 yılından bu yana yaşadığımız dalgalanma sürecini bir kez daha yaşayacağız. İlkbahardan sonbahara kadar yaşanan kredi genişlemesiyle zincirlerinden boşalan ekonominin yuları bir kez daha sıkılacak ve yeni bir daralma süreci yaşanacak. Bunun bedelini de elbette işinden edilen, işletmesini kapatan, geliri düşen, borçları artan milyonlarca kişi ödeyecek.

KRİZ DURUMU

Kriz kelimesi eskiden “birden ortaya çıkarak yıkıcı etkiler yaratan bir sürdürülemezlik durumu”nu tanımlamak için kullanılırdı.

Oysa günümüzde kriz denildiğinde geçici ve aşılması gereken durumlar değil, kalıcı ve aşılamayan durumlar aklımıza geliyor.

Ekonomide finansal krizle, doğada iklim kriziyle, beslenmede gıda kriziyle, şehircilikte planlama kriziyle, anayasa kriziyle, eğitim kriziyle, sağlık kriziyle yüz yüzegeliyoruz ve bunlarla iç içe yaşamaya devam ediyoruz. Kriz dediğimiz şey artık mevcut küresel kapitalizmin varlık-yokluk sorunu değil, var olma formu haline dönüştü.

Günümüz dünyasında kriz artık üstesinden gelinmesi, çözüm üretilmesi gereken yıkıcı sorunlar olarak değil, zamana yayılarak sürdürülebilir halde tutulması gereken durumlar olarak görülüyor.

Böylelikle o krizi ortaya çıkarak nedenleri aşma fikrinden, krizin nedenlerini ortadan kaldırma fikrinden uzaklaşılmak isteniyor. Karar alma süreçleri uzatılıyor, konunun esası saptırılıyor, sebep-sonuç ilişkisi bulanıklaştırılıyor ve böylelikle kriz durumları eskilerin deyişiyle “devrimci durumlar” olmaktan uzaklaştırılmak isteniyor.

Bugün kriz artık yönetimler açısından kaçınılmak istenen birer yıkım anı değil, bizatihi bir yönetim aracı haline geldi. Bugünün krizleri yönetimleri değil, yurttaşları çaresiz ve kararsız bırakan birer enstrüman oldu.

Kriz dönemlerindeki yurttaşların kararsızlığı, yönetimlerin istediği kararı vermesine olanak tanıyan bir güç haline geldi. Bu haliyle kriz dönemleri ile Olağanüstü hal dönemleri arasında büyük bir paralellik olduğunu söyleyebilir. Her alanda yaşadığımız sürekli kriz, bizleri sürekli bir olağanüstü hal içinde yaşamaya mecbur bırakıyor.

KRİZDEN ÇIKIŞ

Bu durumu tersine çevirmemiz gerekiyor. Karşı karşıya kaldığımız krizleri geniş kitleler açısından kararsız ve hareketsiz kalma nedeni olmaktan çıkartıp, hızlı kararlarla harekete geçmenin fırsatı haline getirmemiz gerekiyor. Bizler toplum olarak iktidarın attığı adımlara karşı ne kadar hızlı organize olup hızlı tepkiler verirsek, o denli etkili sonuçlar alabiliyoruz

Bunu en açık biçimde sosyal medya tepkilerinde görüyoruz. Ama bunu sosyal medyanın ötesine taşımak zorundayız. Bu tepkiyi çalışma yaşamında ve sokaklarda da örgütlü hale getirmemiz gerekiyor. Yaşadığımız insanlık krizini aşmanın, kapitalizmin hayatlarımızı krize çevirmesini engellemenin yegane yolu budur.