EMİN KORAMAZ YAZDI: "PLANLAMA VE GELECEK"

05.11.2021

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, 5 Kasım 2021 tarihli BirGün Gazetesi'ndeki köşesinde, 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü vesilesiyle kıyısına sürüklendiğimiz felaketler çağında planlamanın önemi üzerine yazdı.

PLANLAMA VE GELECEK

8 Kasım Dünya Şehircilik Günü, 1950 yılından bu yana her ülkede planlama sorunlarının tartışıldığı gün olarak kabul ediliyor.

Ülkemizde 1977 yılında seminerlerle başlayan etkinlikler, her yıl düzenlenen kolokyumlarla ve 5 yılda bir düzenlenen Türkiye Şehircilik Kongreleri ile meslek alanının en önemli etkinliği durumuna geldi.

TMMOB Şehir Plancıları Odası tarafından 6-10 Kasım 2021 tarihlerinde çevrimiçi olarak gerçekleştirilecek 9. Türkiye Şehircilik Kongresi’nin ana teması “Planlamanın Birikimi, Zemini, Ufku” başlığını taşıyor.

PLANLAMANIN ÖNEMİ

Birbiri ardına karşılaştığımız felaketlerin, bugüne ve geleceğe dair hiçbir planımızın olmadığını gösterdiği bu dönemde “planlama” üzerine düşünmek hayati derecede önemli görünüyor.

Mühendis, mimar ve şehir plancılığı meslek disiplinlerinin ortak faaliyetlerinden birisini oluşturan planlama, belirli bir amaca ulaşabilmek için gerekli faaliyetler hakkındaki düşünme sürecidir. Bu süreç ise yaşanabileceklere ve ihtiyaçlara dair öngörüye dayanır.

Hayal gücü ve bilimin buluşmasıyla ortaya çıkan bu öngörüler, insan evriminin, medeniyetin ve modernleşme sürecinin temelinde yatar. Kendi geleceği üzerine düşünmek, kendi başına gelebilecekler üzerine fikir yürütmek ve buna uygun hazırlıklar yapmak insanlığı diğer canlılardan ayıran temel unsurlardan biridir. Bu anlamıyla planlama, geçmişin birikimiyle ortaya çıkan bugünü, yarınlara bilimle ve bilinçle bağlama etkinliğidir.

Tüm insanlığın kendisinin ve dünyanın geleceği üzerine daha fazla düşünmesi gerektiği bir dönemden geçiyoruz. İklim değişikliği, çevre kirliliği, doğal afetler, kuraklık, su sorunu, kıtlık, göç, yoksulluk, salgınlar gibi küresel sorunlar, dünyamızın ve ortak yaşamımızın geleceğini tehdit eden noktaya ulaşmış bulunuyor.

Kapitalizmin insan yaşamını ve doğayı yok sayan sömürü düzeni, insanlığı bir uçurumun kıyısına kadar getirdi. Bizlerin yıllardır dile getirdiğimiz, dikkat çekmeye çalıştığımız pek çok tehdit, bugün artık gerçeğe dönüşmüş durumda.

Dünyayı bu hale getirenler ekonomileri sarsılmaya başladığı andan itibaren nihayet tehlikenin büyüklüğünü ve yakınlığını fark etmişe benziyorlar.

31 Ekim’den bu yana İskoçya’da Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı devam ediyor. 1995 yılından bu yana düzenlenen bu konferansta ilk kez bu yıl iklim değişikliğini hafifletmek bazı tedbirlerin alınması için bir mekanizma kurulması hedefleniyor.

Bildiğiniz gibi bizim ülkemizin Cumhurbaşkanı, yeterli sayıda makam aracı kullanmasına izin verilmediği için bu etkinliğe katılmadı. Cumhurbaşkanı’nın bu tutumu bile bu konferansın ciddiyeti ve katılımcıların samimiyeti konusunda çok şey anlatıyor.

Bizim Cumhurbaşkanı’nın kırmızı çizgisinin makam arabaları olduğunu görmüş olduk ama emin olun makam arabası olmasa bile tüm devletlerin iklim değişikliği ve çevre konularında kendilerine ait bir kırmızı çizgisi var. O da sermaye çıkarları.

Hiçbir ülke insanlığın ortak çıkarları ve dünyamızın geleceğini sermayedarların, para babalarının, yatırımcıların çıkarları önüne koymuyor.

KAMUCU PLANLAMA

Bu çarpık anlayış, bu yanlış öncelik sırası baş aşağı edilmeden bugün yüz yüze olduğumuz sorunların çözülmesi, gelecekte bizi bekleyen tehditlerin bertaraf edilmesi mümkün değil.

Sermayenin çıkarları yerine kamusal çıkarı, sosyal adaleti, eşitliği ve doğanın korunmasını önceleyen bir bakış açısını egemen kılmadan içinde sürüklendiğimiz karanlık tablodan çıkmak mümkün görünmüyor.

Bu öncelikler, planlama fikrimizin ve pratiğimizin temelini oluşturmak zorundadır. Toplumumuzu şekillendiren ekonomi politikaları, sanayileşme adımları, sosyal politikalar, şehircilik politikaları, tarım politikaları, afet politikaları, yerel yönetim politikaları, göç politikaları, çevre politikaları ve aklınıza gelen tüm kamusal politikaların bu bakış açısıyla biçimlendirilmesi gerekiyor.

Neoliberal politikalar uzun yıllardan bu yana, kamuya ait olan her şeye ve kamuculuk fikrine karşı sistematik bir savaş yürütüyor. Bu savaşta doğayı, toplumu ve insanlığın ortak geleceğini savunmamız gerekiyor. “Kamucu Planlama” bu mücadelede bizim en büyük aracımız durumundadır. Bu anlayışı her alanda büyüteceğiz.