JMO: DENİZ İÇİNDE MEYDANA GELEN DEPREMLER ÜLKEMİZ KIYI ALANLARINI TEHDİT ETMEYE DEVAM EDİYOR

21.07.2017

Jeoloji Mühendisleri Odası, 21 Temmuz 2017 tarihinde Muğla- Bodrum açıklarında meydana gelen deprem hakkında basın açıklaması yaptı.

DENİZ İÇİNDE MEYDANA GELEN DEPREMLER ÜLKEMİZ KIYI ALANLARINI TEHDİT ETMEYE DEVAM EDİYOR

21 Temmuz Bodrum Depremi

21 Temmuz 2017 tarihinde saat 01.31’de Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) verilerine göre büyüklüğü Mw: 6.5, derinliği 7.8 km., Kandilli Rasathanesi verilerine göre Mw: 6.6 büyüklüğünde ve odak derinliği yaklaşık 5 km. civarında olan bir deprem meydana gelmiştir. Bodrum depreminin büyüklüğünü Amerikan Jeolojik Araştırma Merkezi (USGS), tarafından Mw: 6.7 olarak bildirilmiştir. Büyüklüğü 4 den fazla olan onlarca artçı deprem de kaydedilmeye devam etmektedir.

Deprem, Gökova Körfezi içinde Bodrum İlçesi Bitez mahallesine yaklaşık 10 km. kadar uzaklıkta denizde meydana gelmiş olup, VII şiddetinde (çok güçlü hissedilir) ve yaklaşık 11 sn. süreyle devam etmiştir. Yine AFAD Başkanlığı verilerine göre depremde kaydedilen maksimum ivme değeri deprem merkez üssüne en yakın uzaklıktaki (10 km uzaklıkta) Bodrum kuvvetli yer hareketi istasyonunda K-G yönlü bileşende 158 gal olarak ölçülmüştür. Depremin artçıları devam etmekte olup, tahminimizce yaklaşık bir kaç ay daha devam edecektir. Depremin; normal fay karakterinde Gökova fayının deniz içinde yeralan ve yaklaşık 20-25km uzunluğundaki bir segmentinin kırılması ile meydana geldiği düşünülmektedir.

Sığ odaklı olan bu deprem Muğla ili ve ilçeleri başta olmak üzere tüm Güney Batı Ege`de hissedilmiştir.

Yunanistan’ın Kos adasında iki kişinin ölümüne ve önemli hasara yol açan depremin, Bodrum ve çevresinde yer alan yerleşim birimlerinin çoğunluğunun kaya nitelikli sağlam zemin birimleri üstüne oturması, yapıların çoğunlukla düşük katlı ( iki katlı) olarak inşa edilmesi ve oluşan yer ivmesi değerinin (158 gal) düşük olması nedeniyle hasarın minimum seviyede kalmasını sağlamıştır.
Bu depremin önemli bir özelliği de düşey atım sonucunda “tsunami”nin meydana gelmiş olmasıdır. Kandilli Rasathanesinin verilerine göre deprem sonucunda liman içinde yaklaşık 13 cm. yüksekliğinde tsunami dalgaları meydana gelmiş ve kıyıdan karaya doğru onlarca metre ileriye bu dalgalar ulaşmıştır. Tsunami dalgalarının daha yüksek olarak görüldüğü yerlerde denizin karaya ilerlemesi araçların sürüklenmesine ve kıyıda baskınlara neden olmuştur. 

Bodrum depremi, sonucunda meydana gelen yerel ölçekteki küçük tsunami, ülkemizin de deprem sonrası meydana gelen tsunami tehlikesi ile yüz yüze olduğunu göstermiştir. Bölgede, Ege Denizindeki Girit Yayı-Kıbrıs Yayı bölgesinde Afrika plakasının kuzeye doğru hareketi sonucunda geçmişte şiddetli depremlerin meydana geldiği ve bu depremlerin de ciddi hasarlara yol açan tsunamileri oluşturduğu bilinmektedir. 

Yerleşim yerlerinin belirlenmesinde zeminin jeolojik parametrelerinin önemi ve yapıların mühendislik hizmeti almasının deprem hasarlarının en aza indirilmesinde en önemli faktörlerden biri olduğu yaşanarak görülmüştür. 

Bu deprem, yerel yönetimlerde jeolojik jeoteknik birimlerin oluşturulmasını ve kıyılarda yer alan yerel yönetimlerimizin jeoloji mühendislerinin koordinesinde tsunami planlarını yapılarak depremlere hazırlıklı olmasının bir zorunluluk olduğunu bizlere bir kez daha hatırlatmıştır.Yine söz konusu deprem, ülkemiz sınırları içinde herhangi hasara neden olmamakla birlikte, özellikle ülkemizin kıyı alanlarına yakın yerlerde meydana gelebilecek depremlerin zayıf zemin özelliklerine sahip yerleşim birimleri ile yine kıyı düzlüklerinde kurulan yerleşimlerin tsunamiden etkilenebilecekleri unutulmamalıdır.

Ayrıca MTA Genel Müdürlüğü tarafından karasal alanlarımız tehdit eden diri fay haritası 2012 yılında yenilenmiş olmasına rağmen, özellikle deniz içinde yer alan ve ülkemiz kıyı alanlarını tehdit eden deniz içi aktif faylar konusunda, geçen süre içerisinde herhangi bir çalışma başlatılmamıştır.
TMMOB jeoloji Mühendisleri Odası olarak bir kez daha uyarıyoruz.

8000 km.’yi aşan kıyı alanına sahip olan ülkemizde, çok sayıda yerleşim birimi başta olmak üzere, enerji alanındaki stratejik tesislerimiz, limanlar, turistik tesislerin çoğunluğu kıyı alanlarımızda yer almaktadır. Bu yerleşim birimleri ve tesislerin tamamı kıyı alanlarına yakın, deniz içi aktif fayların oluşturacağı depremler ve tsunaminin tehdidi altında bulunmaktadır. Başta Başbakanlık AFAD Başkanlığı ile MTA Genel Müdürlüğü olmak üzere, tüm sorumlu kurumların bir plan çerçevesinde kıyı alanlarımızı tehdit eden deniz içi aktif fayları konusunda araştırma başlatmalı ve yapılan çalışmalar sonucunda deniz içi aktif faylar haritalanmalıdır. Bu harita baz alınarak kıyı alanlarındaki yerleşim birimleri, tesisler ve yapılacak yatırımlar hızla gözden geçirilmelidir.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası bilimle ve emekle ürettiklerini, umut ve inatla kamuoyu ile paylaşmaya devam edecektir.
Saygılarımızla,

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu