MMO: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU ÇIKTIKTAN SONRA İŞ KAZALARI VE CİNAYETLERİNDE GÖRÜLEN SÜREKLİ ARTIŞ DİKKAT ÇEKİCİDİR

04.05.2020

TMMOB Makina Mühendisleri Odası içinde bulunduğumuz 4-10 Mayıs İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası dolayısıyla 4 Mayıs 2020 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU ÇIKTIKTAN SONRA İŞ KAZALARI VE CİNAYETLERİNDE GÖRÜLEN SÜREKLİ ARTIŞ DİKKAT ÇEKİCİDİR

4-10 Mayıs tarihleri, ülkemizde 1987 yılından bu yana İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası’dır ve işçi sağlığı-iş güvenliği konusu genellikle göstermelik etkinliklerle geçiştirilmektedir. Bu yıl ise dün (3 Mayıs) itibarıyla ilgili Bakanlık ve Genel Müdürlüğün internet sitelerinde konuyla ilgili hiçbir etkinlik ve duyurunun yer almadığı görülmektedir.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği (İSİG); tıp, mühendislik ve sosyal bilimlerle ilgili çokbilimli bir alandır. Odamız bu kapsamda on yıllardan beri İSİG üzerine yürüttüğü mesleki eğitim, belgelendirme, periyodik kontrol, kongre, sempozyum, panel, söyleşi, seminer, rapor vb. çalışmaların yanı sıra her yıl bilgilendirici, uyarıcı açıklamalarla konuyu gündeme taşımaktadır. Mesleki kamusal sorumluluklarımız dolayısıyla bu yıl da İSİG ile ilgili bazı gerçekleri kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.

İSİG mevzuatını sermaye çıkarları belirlediği için vakalar sürekli artıyor. İş kazaları sonucu toplu ölümlerin artması üzerine 2012 yılında çıkarılan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile; iş güvenliği uzmanlığı, işyeri hekimliği ve diğer sağlık personeli ile ilgili mevzuat da dâhil olmak üzere nerede ise tüm yönetmelikler defalarca sorunlu bir şekilde değiştirilmiş, buna rağmen kazalar ve iş cinayetleri artarak devam etmiştir. Aşağıdaki tablo bu durumu açıklıkla yansıtmaktadır. Tablonun 2012 yılı sonrasına dair satırlarındaki parantez içindeki veriler İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’ne aittir.

İş Kazaları/Meslek Hastalıkları, Ölüm ve İş Kazası Sıklık Hızı Verileri (2000-2018)

Yıllar

İş Kazası Sayısı

Meslek Hastalığı Sayısı

İş Kazası Sonucu Ölüm Sayısı

Meslek

Hastalığı Sonucu Ölüm Sayısı

İş Kazası ve Meslek

Hastalığı Sonucu Ölüm Sayısı

İş Kazası Sıklık Hızı

(1 Milyon İş Saatinde)

2000

74.847

803

731

6

737

7,36

2001

72.367

883

1.002

6

1.008

5,81

2002

72.344

601

872

6

878

5,56

2003

76.668

440

810

1

811

5,46

2004

83.830

384

841

2

843

5,52

2005

73.923

519

1.072

24

1.096

4,27

2006

79.027

574

1.592

9

1.601

4,03

2007

80.602

1.208

1.043

1

1.044

3,61

2008

72.963

539

865

1

866

3,10

2009

64.316

429

1.171

0

1.171

2,76

2010

62.903

533

1.444

10

1.454

2,46

2011

69.227

688

1.563

10

1.573

2,45

2012

74.871

395

744

1

745 (878)

2,43

2013

191.389

371

1.360

0 (3)

1.363 (1.235)

5,88

2014

221.366

494

1.626

0 (29)

1.626 (1.886)

6,51

2015

241.547

510

1.252

0 (13)

1.252 (1.730)

6,77

2016

286.068

597

1.405

0 (15)

1.405 (1.970)

7,90

2017

359.653

691

1.633

0 (4)

1.633 (2.010)

9,94

2018

430.985

1.044

1.541

0 (10)

1.541 (1.933)

10,76

 

2019 yılı SGK verileri açıklanmadığı için tabloda yer almamaktadır ancak İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre 2019 yılında 1.736 emekçi hayatını kaybetmiştir. Kayıt dışı işçileri kapsamayan bu SGK verileri değerlendirildiğinde 2012’ye göre 2018’de meydana gelen iş kazaları yüzde 475 oranında artmıştır. Bu verilere göre 2018 yılı iş kazası sayısı ve iş kazası sıklık hızında, 2017 yılı da iş kazası sonucu ölüm vakalarında 1996 sonrasının doruğu olmuştur.

İş kazası sayısı 1.000’in üzerinde olan il sayısı da 2010-2018 yıllarında sürekli artmış ve 2010 yılında 14 il iken 2018 yılında 50 ile çıkmıştır. 2013 yılından itibaren iş kazası olmayan il kalmamış ve iş kazaları Türkiye’nin en küçük illerine kadar yayılmıştır.

2012 yılında çıkarılan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na rağmen iş kazaları/cinayetlerinde görülen artışlar, sermayenin azami kâr hırsı ve emek aleyhine politikalardan kaynaklanmaktadır. Serbestleştirme-özelleştirme, sendikasızlaştırma, esnek/güvencesiz ve kayıt dışı istihdam, çalışma koşullarının ağırlığı, kadın, genç, çocuk emeği sömürüsünün yoğunluğu ve en son Covid-19 salgınına karşı önlemlerin yetersizliği nedeniyle iş kazaları ve meslek hastalıkları artmaktadır. DİSK üyesi işçiler arasında yapılan bir araştırma, işçilerdeki Covid-19 pozitif vakası oranının Türkiye genelinin 3,2 katı olduğunu göstermiştir.

Meslek hastalığı verilerinin aşırı sorunlu yapısı sürüyor. Örneğin SGK 2013-2018 verilerinde meslek hastalıklarından dolayı hiç ölüm yoktur! İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre ise 2013-2018 yıllarında en az 82 emekçi meslek hastalıklarından dolayı hayatını kaybetmiştir. SGK’ye göre 1997-1999 yıllarında 545 kişi meslek hastalıklarından ötürü hayatını kaybetmişken 2000’den itibaren 18 yılda 77 kişi hayatını kaybetmiş görünmektedir. Ancak “2018 yılı içinde meslek hastalığı sigortasından ölüm geliri bağlanan hak sahibi” 170; “Geçmiş yıllardaki aktif/pasif sigortalılığından dolayı 2018 yılı içinde meslek hastalığı sigortasından ölüm geliri bağlanan hak sahibi” 107, toplamda 277 kişi olduğu görülmektedir. Daha da ilginci ise ölüm geliri bağlanan hak sahiplerine ilişkin birikimli verilerde bulunmaktadır. Buna göne meslek hastalıklarından dolayı 5.404 dosya üzerinden 6.692 hak sahibine ölüm geliri bağlanmıştır. Bu arada ILO kabulleri çerçevesinde her yıl en az 10 bin emekçinin meslek hastalıklarından ötürü hayatını kaybetmesinin söz konusu olduğunu belirtmek gerekir. Kısaca hep belirttiğimiz üzere SGK verileri oldukça eksik ve sorunludur.

İş güvenliği mühendisliği ve işyeri hekimliği dışlanıyor. İSİG tıp, mühendislik ve sosyal bilimler ile bağlantılı olmasına karşın bu disiplinler mevzuatta adeta cezalandırılmaktadır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu sorumlulukları işverenden çok uzmanlara ve hekimlere yüklemiştir. İşyeri hekimi, mühendis, teknik eleman, hemşire ve diğer sağlık personeline yönelik eğitim hizmetleri dışarıdan satın alma yoluyla ticarileştirilmiştir. Özel öğretim kurumlarına yetki tanınmasıyla mühendislik meslek örgütlerinin fonksiyonu dışlanmıştır. Tam zamanlı iş güvenliği mühendisliği dışlanmış, uzmanlar işverene bağımlı kılınmış, iş kazalarında işverenlerin sorumluluğu kaldırılmıştır. Yüzlerce eğitim kurumu ve binlerce Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi kurulmasıyla adeta eğitim kurumu ve OSGB çöplüğüne yol açılmıştır.

Bu ve bunun gibi bütün gerçekler gösteriyor ki İSİG mevzuatı sermaye güçlerinin çıkarlarına göre değil çalışanlardan yana; sendikalar, TMMOB, TTB, ilgili bilim çevrelerinin görüşleri ve kamusal denetim ekseninde düzenlenmeyi beklemektedir. Mevzuat düzenlenirken Mühendis/Tekniker ayrımı muhakkak olmalı ve Mühendis Eğitim, Belgelendirme ve Sicili Odalarına bırakılmalıdır.

Yapılacak tüm düzenlemelerde asıl sorumluluğun işverende olduğu hususu yer almalı; işyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarının mesleki bağımsızlıkları ve iş güvenceleri korunmalıdır.

İSİG ile ilgili düzenleme ve uygulamalar sektör, çalışan sayısı vb. hiçbir ayrım olmaksızın bütün işyerlerini ve tüm çalışanları kapsamalıdır.

Tüm çalışanlar insana yakışır norm ve standartta bir sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınmalı; sigortasız, sendikasız çalıştırma yasaklanmalıdır.

Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıftaki, 100’den fazla çalışanın bulunduğu sanayi işletmelerinde “tam zamanlı” iş güvenliği mühendisi çalıştırılması zorunlu hale getirilmelidir.

En son Covid-19 salgını, çalışanların sağlık hakkının yok sayıldığını bir kez daha göstermiştir. Sağlıklı yaşam, sağlıklı/güvenli koşullarda çalışma, nitelikli ve ücretsiz sağlık hizmetine ulaşabilmenin temel haklardan olduğu hatırlanmalı, düzenleme ve uygulamalar bu gereklilikler üzerinden yeniden kurgulanmalıdır. Çalışılan işyerlerinde virüs bulaşmasını gerçekten ortadan kaldırılacak önlemler alınmalı, COVİD-19 tespit edilen işyerlerinde faaliyetler durdurulmalıdır.

İşyerlerindeki COVİD-19 vakaları iş kazası olarak; sağlık çalışanları için meslek hastalığı olarak değerlendirilmeli; meslek hastalığı tespit süreci, tüm vakaların tespitine yönelik yeniden düzenlenmelidir.

Yunus Yener
TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı