MMO'DAN TEMMUZ 2015 İTİBARIYLA TÜRKİYE’NİN ENERJİ GÖRÜNÜMÜ RAPORU

29.07.2015

Makina Mühendisleri Odası, Temmuz 2015 İtibarıyla Türkiye’nin Enerji Görünümü başlıklı raporu yayımladı.

Temmuz 2015 İtibarıyla Türkiye’nin Enerji Görünümü

Türkiye dünya enerji girdileri ithalatında petrokokta 4., doğalgazda 5., kömürde 8., petrolde 13. sırada

TMMOB Makina Mühendisleri Odası, enerji konusu üzerine rapor hazırlama ve rapor güncelleme çalışmalarını sürdürüyor. Bu yıl Şubat ayında yayımladığımız Ocak 2015 İtibarıyla Türkiye Enerji Görünümü: Enerji Politikaları Artan Bağımlılık Çıkmazında (http://www.mmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=42104&tipi=3&sube=0#.VbX_B_ntmko) başlıklı araştırma raporunun ardından bu ay içinde Enerji ile İlgili Temel Referans Belgelerine Yönelik Bir Değerlendirme ve Çözümleme Çalışması başlıklı Oda Raporunu yayımlamıştık (http://www.mmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=43883&tipi=1&sube=0#.VbX-dPntmko, http://www.mmo.org.tr/resimler/dosya_ekler/91d97e096b6b242_ek.pdf?tipi=1&turu=X&sube=0). Oda Enerji Çalışma Grubu Başkanı Oğuz Türkyılmaz tarafından hazırlanan Türkiye’nin Enerji Görünümü başlıklı Sunum, Temmuz 2015 itibarıyla güncellenmiş olarak kamuoyunun dikkatine sunulmaktadır.

Temmuz 2015 İtibarıyla Türkiye’nin Enerji Görünümü Sunumu, sekiz ana bölümden oluşmaktadır. Dışa bağımlılık, elektrik üretim ve tüketimi, iktidarın enerji politikaları, elektrik üretimi amaçlı projelerin durumu, özelleştirme uygulamaları, ithal, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının durumu, nükleer elektrik üretim santralları ile temel saptama ve öneriler bölümlerinden oluşan sunuma http://www.mmo.org.tr/resimler/dosya_ekler/56d1e9323b67338_ek.pdf?tipi=3&turu=X&sube=0 linkinden ulaşılabilmektedir. Sunumun İngilizce çevirisi de http://www.mmo.org.tr/resimler/dosya_ekler/04349862e8d6502_ek.pdf?tipi=3&turu=X&sube=0 linkinden ilgili dünya kamuoyunun bilgi ve erişimine sunulmaktadır.

Enerji ile bilgilere kolayca ulaşma imkânı veren sunumda yer alan değerlendirmeler önemli sorunlara işaret etmekte ve yanıt bekleyen soruları kamuoyunun gündemine getirmeye çalışmaktadır. Sunumda anlatılan konulardan bir kaçını aşağıya aktarıyoruz.

Türkiye dünya enerji girdileri ithalatında petrokokta 4., doğalgazda 5., kömürde 8., petrolde 13. sıradadır.

ETKB Strateji Planı ve Ulusal Yenilenebilir Enerji Eylem Planı’nda öngörülen yenilenebilir enerji kurulu güçlerine ulaşabilmek için; 2014 yılı sonundaki kurulu güç değerlerine göre 2019 yılında % 65,4, 2023 yılında ise % 117,4 oranında artış gerekmektedir. Bu plana göre, 2023’de Türkiye kurulu gücünün % 49’unu yenilenebilir enerji kaynakları oluşturacaktır. Ancak EPDK’nın lisans verdiği ve yatırım sürecinde olan projelerin durumu ve lisanslama aşamasındaki santralların kaynak dağılımı göz önüne alındığında bu öngörüler çok gerçekçi değildir.

EPDK’dan Lisans Alan Enerji Yatırımlarının İlerleme/Gerçekleşme Oranları incelendiğinde, lisans alan projelerin % 11,6’sını, Türkiye kurulu gücünün % 7,5’ini oluşturan kapasitedeki projelerin, lisans almış olmalarına karşın yatırıma geçmediği görülmektedir. Öte yanda gerçekleşme oranı % 10’un altında olan santrallar, % 53,64’lük payla tüm santral projelerinin yarısından fazladır. Projelerin 3,75’i, yatırımların gerçekleşme düzeyi hakkında EPDK’ya bilgi vermemektedir. Bilgi vermeyenlerle birlikte, lisans alan enerji santral yatırımlarının % 57,39’unun henüz yatırıma başlamadığı söylenebilir. Bu oran, tüm lisanslı santral yatırımları içinde sırasıyla en büyük paya sahip doğal gaz santrallarında % 64,07, ithal kömürde % 75,14, RES’lerde % 61,67, HES’lerde % 40,22 düzeyindedir.

Gerçekleşmelerdeki düşük oranlara karşın proje stokunda ise aşırı bir yığılma vardır. İktidarın 2023 için kurulu güç hedefi 125.000 MW iken Temmuz 2015'deki proje stoku 146.262,75 MW ile sekiz sene öncesinden, hedef rakamdan % 17 fazladır.

Elektrik üretimi, toptan satışı ve dağıtımında, rekabet getirileceği gerekçesiyle kamu varlığı özelleştirmelerle yok edilirken, dağıtımda tek bir özel sektör şirketler grubunun sektörün % 30’unu kontrol altında tutabilmesi, rekabet hukukuna uygun görülebilmektedir. Sektöre egemen olan bazı şirket ve gruplar, dağıtım sektöründe pazar paylarının % 30 olduğunu, toptan satış faaliyetlerinde hızla büyüdüklerini ve üretimdeki paylarının hızla büyüdüğünü övünçle ifade etmektedir. Belli başlı birkaç grup, gruba bağlı farklı şirketler eliyle, sadece elektrik dağıtımında değil, üretimi ve tedariki alanlarında da faaliyet göstererek; yatay ve dikey bütünleşme ile hakimiyet tesis etmeyi amaçlamaktadır. Kamu tekeli yerini, hızla az sayıda özel tekele bırakmaktadır. Halen iki grubun elektrik dağıtımında payı yarıya yakındır.

Ulusötesi şirketlere verilecek boru hattı tesis ve işletme hakları, ileride ülkenin egemenliğine müdahale nedenlerini de doğurabilir. Bu nedenle, ülkemizin egemenlik haklarını ve iletimdeki BOTAŞ tekelini zaafa uğratacak olan hiçbir uluslararası projeye izin verilmemeli, TANAP, TURANG vb. projeler yeniden ele alınmalıdır. Müşterilerinin gazını mesafe farkı olmaksızın 11 USD/1000 m³ bedelle taşıyan BOTAŞ’ın, TANAP Projesinde Türkiye’ye gelecek gazın 1000 m³’ü için Eskişehir’de 79 USD+yakıt gazı, Trakya’da 103 USD+yakıt gazı bedeli ödemesi, en iyi ihtimalle 500 milyon USD fazla ödeme yapmasının anlamı nedir?

Rusya’nın deniz dibinde daha uzun metrajda boru döşenmesini öngören yüksek maliyetli Güney Akım Hattına alternatif olarak önerdiği ve yalnızca adı Türk olan, karaya göre beş kat daha pahalı olan Karadeniz altından geçecek uzun deniz boru hattı+Trakya’da kara hattı yerine, deniz kısmı daha kısa olan Mavi Akım Boru Hattı’na paralel yeni bir boru hattının yapılması ve ilave gaz arzının BOTAŞ’ın ulusal iletim şebekesinde yapılacak yeni kapasite artırıcı yatırımları ulusal iletim şebekesi üzerinden ihraç pazarlarına iletmek neden düşünülmemektedir?

Hidroelektrik potansiyel gerçekçi bir bakış açısıyla yeniden belirlenmeli; düşük verimli projelerle, toplumsal maliyetleri faydalarından daha yüksek olan ve bölge halkının istemediği projeler iptal edilmelidir. HES yatırımlarının, projenin en başından itibaren, inşaat ve işletme aşamalarına değin, uyulması gereken kurallara uygun yapıldığının, bilimsel, teknik ve etik gerekliliklerin yanı sıra, toplum çıkarı gözetilerek denetlenmesi sağlanmalıdır. HES’lere ilişkin denetimler, fizibilite aşamasından başlamak üzere inşaat süresince ve işletme sonrasında da devam etmelidir.

REPA’ya göre rüzgâr sınıfı iyi ile sıra dışı arasındaki kapasite 47.849,44 MW’dır. EPDK tarafından lisanslanan ve lisans sürecindeki tüm projeler ise, toplam potansiyelin dörtte biri kadar olan 12.586,35 MW’dır. Bu projelerin de, ancak Haziran 2015 sonu itibariyle, 4.024,40 MW’ının işletmeye alındığı göz önüne alındığında, potansiyelin çok büyük bir kısmının hala değerlendirmeyi beklediği görülmektedir.

Enerji sektöründe bütünleşik kaynak planlaması zorunludur. Bu planlama; enerji üretiminin dayanacağı kaynakların seçimi, enerji tüketim eğilimlerinin incelenmesi, talep tarafı yönetim uygulamalarının üzerinde yoğunlaşma, enerjinin daha verimli kullanımı, çevreye verilen zararın asgari düzeyde olması, yatırımın yapılacağı yerde yaşayan insanların hak ve çıkarlarının korunması vb. ölçütleri gözeterek yapılmalıdır.

Enerji yatırımlarında toplum yararının gözetildiği, fayda maliyet ve etki analizi çalışmaları mutlaka yapılmalı ve aşağıdaki süreçleri kapsamalıdır.

Raporun sonunda yer alan Temel Saptama ve Öneriler şunlardır:

  • Enerjiden yararlanmak temel bir insan hakkıdır. Bu nedenle, enerjinin tüm tüketicilere yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli, güvenilir bir şekilde sunulması, temel bir enerji politikası olmalıdır.
  • Enerji üretiminde ağırlık; yerli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarına verilmelidir.
  • Enerji planlamaları, ulusal ve kamusal çıkarların korunmasını, toplumsal yararın artırılmasını, yurttaşların ucuz, sürekli ve güvenilir enerjiye kolaylıkla erişebilmesini, çevreye verilen zararın asgari düzeyde olmasını hedeflemelidir.
  • Enerji sektöründe bütünleşik kaynak planlaması zorunludur. Bu planlama; enerji üretiminin dayanacağı kaynakların seçimi, enerji tüketim eğilimlerinin incelenmesi, talep tarafı yönetim uygulamalarının üzerinde yoğunlaşma, enerjinin daha verimli kullanımı, çevreye verilen zararın asgari düzeyde olması, yatırımın yapılacağı yerde yaşayan insanların hak ve çıkarlarının korunması vb. ölçütleri gözeterek yapılmalıdır.
  • Planlama, eskimemiş, dişlileri fazla aşınmamış işlevsel bir araç olarak pek çok ulusal ekonomiye hizmet etmiş (ve) onları bir tarih aşamasında yukarıya çıkarmış bir kaldıraç olarak, hâlâ kendi aklının ürünü olan politikaları sürdüren ülkelere hizmet etmeyi sürdürmektedir. O halde biz de yapabiliriz! Yeniden deneyebiliriz ve denemeliyiz de!
  • Planlama yeniden! Hangi araçlarla? Kaynakların sağlıklı envanterini yaparak, yerli ve yenilenebilir kaynaklara ağırlık vererek, güvenilir girdi-çıktı analizleri uygulayarak, yeni bir kurumsallaşma üzerinden bütünleşik kaynak planlaması anlayışıyla hazırlanacak toplum, kamu, ülke çıkar ve yararlarını gözeten Strateji Belgeleri, Beş Yıllık Planlar, Yol Haritaları, Eylem Planları ile.
  • Planlama çalışmaları katılımcı ve şeffaf bir şekilde yapılmalı, çalışmalara ilgili kamu kurumlarının yanı sıra; üniversiteler, bilimsel araştırma kurumları, meslek odaları, uzmanlık dernekleri, sendikalar ve tüketici örgütlerinin, etkin ve işlevsel katılım ve katkıları sağlanmalıdır.
  • Tüm enerji sektörleri, petrol, doğal gaz, kömür, hidrolik, jeotermal, rüzgar, güneş, biyoyakıt vb. için Strateji Belgeleri hazırlanmalıdır. Daha sonra bütün bu alt sektör strateji belgelerini dikkate alan Yenilenebilir Enerji Stratejisi ve Eylem Planı ve Türkiye Genel Enerji Strateji Belgesi ve Eylem Planı oluşturulmalı ve uygulanmalıdır. Ülke ölçeğinin yanı sıra, il ve bölge ölçeğinde de enerji kaynak, üretim, dağıtım planlaması yapılmalıdır.
  • Strateji Belgeleri ve Eylem Planları tozlu raflarda unutulmak için değil, uygulanmak için hazırlanmalı, ilgili tüm kesimler için bağlayıcı ve yol gösterici olmalıdır. Bu amaçla, genel olarak enerji planlaması, özel olarak elektrik enerjisi ve doğal gaz, kömür, petrol, su, rüzgar, güneş vb. tüm enerji kaynaklarının üretimi ile tüketim planlamasında; strateji, politika ve önceliklerin tartışılıp, yeniden belirleneceği, toplumun tüm kesimlerinin ve konunun tüm taraflarının görüşlerini ifade edebileceği, geniş katılımlı bir “ULUSAL ENERJİ PLATFORMU” oluşturulmalıdır.
  • ETKB bünyesinde de, bu platformla eşgüdüm içinde olacak bir “ULUSAL ENERJİ STRATEJİ MERKEZİ” kurulmalıdır. Bu merkezde yerli kaynaklar ve yenilenebilir enerji kaynakları dikkate alınarak, enerji yatırımlarına yön verecek enerji arz talep projeksiyonları 5 ve 10 yıllık vadelerle, 5, 10, 20, 30, 40 yıllık dönemler için yapılmalıdır.
  • ETKB, toplum çıkarları doğrultusunda temel stratejileri ve politikaları geliştirmek ve uygulamakla yükümlüdür. Bu amaçla, ETKB güçlendirilmeli, uzman ve liyakatli kadrolar istihdam etmelidir.
  • Enerji yatırımlarında toplum yararının gözetildiği, fayda maliyet ve etki analizi çalışmaları mutlaka yapılmalı ve aşağıdaki süreçleri kapsamalıdır.

1) Üretim/dağıtım lisansı verilirken, lisans verme kriterlerini belirlerken ve herhangi bir lisans başvurusunu incelerken, aynı konuda birden fazla lisans başvurusu arasında seçim yaparken, lisans konusu faaliyetlerin uygulanmasını izlerken/denetlerken.

2) Topluma/kamuya/devlete ait kaynak ve zenginlikler (Hidrolik, kömür, Jeotermal kaynaklar, para, ormanlar, araziler) tahsis edilirken, kullandırılırken. Topluma ait olan kaynaklardan yararlanmada toplum yararı esas olarak iki bakımdan gözetilebilir. a) İsraf edilmeyerek, etkin ve verimli kullanarak; b) İşletme/yararlanma sürecindeki topluma olan faydalarının maliyetlerinden fazla olması sağlanarak ve fayda ve maliyetleri ilgili kesimler arasında adil bölüştürerek.

3) Enerji yatırımlarının çevresel etkileri değerlendirilirken.

4) Aynı alanda gerçekleştirilebilecek birden fazla yatırım seçeneği arasında bir tercih yapılması gerektiğinde.

5) Enerji arzı planlanırken ve enerji kaynaklarının kullanımına yönelik tercihler yapılırken.

6) Enerji sektörünün ve enerji ekipmanlarının teşvik sistemlerinde, enerjinin fiyatlandırılmasında, vergilendirilmesinde, enerji sektörü yatırımlarının finansmanında.

  • Bu bağlamda, toplumsal etki sürecinin de Çevresel Etki Değerlendirmesi mevzuatı kapsamına alınması, ÇED ile birlikte, Toplumsal Etkilerin de değerlendirilebilmesi ve halkın olumlu ya da olumsuz etkilerden haberdar olarak yatırım öncesi sürece ve yatırımın izlenmesi/denetlenmesi çalışmalarına dahil edilmesi gerekmektedir.
  • İlgili mevzuat ve yönetmelik, Çevresel ve Toplumsal Etki Değerlendirme Mevzuatı Ve Yönetmeliği olarak değiştirilmeli, içeriği de projelerin toplumsal etkilerini ölçmeye ve değerlendirmeye yarayacak ölçütler ile donatılmalıdır.
  • Özelleştirmeler durdurulmalıdır. Enerji üretim, iletim ve dağıtımında kamu kuruluşlarının da, çalışanların yönetim ve denetimde söz ve karar sahibi olacağı, özerk bir statüde, etkin, verimli ve şeffaf çalışmalar yapması sağlanmalıdır.
  • Plansız, çevre ve toplumla uyumsuz, yatırım yerinde yaşayan halkın istemediği, topluma maliyeti faydasından fazla olan projelerden vazgeçilmelidir. Verimli tarımsal arazilere, ormanlara, sit alanlarına santral kurulmamalıdır. Gerze'de termik santral, Sinop ve Akkuyu'da nükleer santral, Doğu Karadeniz'de, Dersim'de, Alakır'da, Göksu'da, Türkiye'nin dört bir yanındaki HES’ler gibi; bölgede yaşayan halkın istemediği tüm projeler iptal edilmelidir.
  • Doğal gaz, petrol, ithal kömür gibi dışa bağımlı fosil yakıtların enerji tüketiminde ve elektrik üretiminde payını düşürmeye yönelik politikalar uygulanmalıdır.
  • Enerji girdileri ve ürünlerindeki yüksek vergiler düşürülmelidir.
  • Elektrik enerjisi fiyatı içindeki faaliyet dışı unsur olan TRT payı ile artık doğrudan Maliye’ye aktarılan Enerji Fonu kaldırılmalıdır.
  • Gerek birincil enerji ihtiyacının, gerekse elektrik üretiminin yurt içinden karşılanan bölümünün azami düzeyde olmasına yönelik strateji, yol haritası ve eylem planlarının uygulanmasıyla, elektrik üretiminde dışa bağımlılığın azaltılması ve orta vadede, doğal gazın payının % 25, ithal kömürün payının % 5, yerli kömürün payının % 25, hidrolik enerjinin payının % 25, diğer yenilenebilir enerji kaynaklarının payının % 20 düzeyinde olması hedeflenmelidir. Uzun vadede ise, fosil kaynakların payının daha da azaltılması ve elektrik üretiminin büyük ağırlığının yenilenebilir enerji kaynaklarına dayandırılması ve nihai hedef olarak yalnızca yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı amaçlanmalıdır.
  • Halen yürürlükte olan ELEKTRİK ENERJİSİ ARZ GÜVENLİĞİ STRATEJİ BELGESİ uzun vadeli planlar çerçevesinde; toplumun çıkarları, yukarıdaki hedefler ve yerli-yenilenebilir kaynaklara öncelik verecek şekilde güncellenmeli ve uygulanmalıdır.