ODALARDAN 1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ AÇIKLAMALARI

01.09.2014

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, İnşaat Mühendisleri Odası, Jeofizik Mühendisleri Odası, Jeoloji Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisleri Odası, Maden Mühendisleri Odası, Makina Mühendisleri Odası ve Mimarlar Odası, 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla birer basın açıklaması yaptılar.

EMO`dan, AKP`nin Çatışmayı Besleyen Politikalarına Karşı Mücadele Daveti

DÜNYA BARIŞ GÜNÜ‘NDE DUYARLILIK ÇAĞRISI

Dünya Barış Günü olarak, Alman Faşizmi`nin 1 Eylül 1936 tarihinde Polonya`yı işgal ederek çıkmasına neden olduğu İkinci Dünya Savaşı`nın başladığı kabul edilen gün 1 Eylül tarihi kabul görmektedir. Çok ağır sonuçlara yol açan İkinci Dünya Savaşı`nın son olması temennisi ile birçok ülkede her 1 Eylül`de, çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir. Dünya Barış Günü, Türkiye`nin içinde bulunduğu coğrafyadaki huzursuzluk ve çatışma ortamı nedeni ile bu yıl daha anlamlı bir gün olarak karşımıza çıkmaktadır. Komşularımız Suriye, Irak ve hemen yanı başımızdaki Ukrayna`da yaşanan çatışmalar tüm dünya tarafından endişe ile takip edilmektedir. 

Bugün ne yazık ki AKP İktidarı`nın Suriye rejimi ile çatışan gruplara sağladığı destek dolayısıyla ülkemiz adeta iç savaşın bir parçası haline getirilmiştir. AKP İktidarı`nın katkıları ile emperyalist ülkelerin bölgede yarattığı kaos ortamında en çok yine Türkiye etkilenmektedir. Türkiye`nin sınır kentleri şeriatçı gruplar tarafından lojistik ve askere alma merkezi olarak kullanmaktadır. AKP`nin desteği ile büyüyen, ele geçirdiği silahlarla diğer muhalif yapıları neredeyse tasfiye eden Irak ve Şam İslam Devleti Örgütü (İŞİD), Suriye`de elde ettiği güç ile Irak`ta da etkinlik alanını genişletmekte ve bölgesel bir güç haline gelmektedir. 
AKP İktidarı döneminde bölge ülkeleri arasındaki sorunlar büyümüş, etnik, dini gruplar hatta aşiretler birbirine düşman haline getirilmiştir. Bugün çatışma alanlarında uluslararası savaş kuralları dahi uygulanamamaktadır. Askerler, milisler bir yana sivillerin bile topluca katledildiği bir döneme girilmiştir. İŞİD`in etkin olduğu bölgelerde Aleviler, Şiiler, Ezidiler, Hıristiyanlar, Kürtler ve Türkmenler temel insan haklarını kullanmak bir yana her gün ölüm tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadırlar.  

Dünya Barış Günü`nde karşı karşıya kaldığımız bu tablodan AKP eliyle yürütülen Türkiye`nin çatışmacı dış politikası sorumludur. Komşular ile "sıfır sorun" sloganı ile yola çıkan AKP`nin barış karşıtı politikaları, Türkiye`yi uluslararası alanda yalnızlaştırmaktadır. Ahmet Davutoğlu`nun geliştirdiği "stratejik derinlik" politikası bölge halkları için kalıcı sorunlara ve yeni çatışmalara yol açmaktadır. AKP`nin yeni döneme Davutoğlu`nun başbakanlığında girmesi, çatışmaların derinleşeceğine yönelik kaygıları artırmaktadır.    
AKP Hükümeti içeride ise ülkemizin en önemli gündemlerinden biri olan Kürt Sorunu`na ilişkin de dış politikadakine benzer bir strateji uygulamaktadır. "Açılım", "kardeşlik", "çözüm" kavramlarıyla başlatılan ve yürütülen süreçler ile konu adete sürüncemeye bırakılmaktadır. AKP İktidarı Kürt Sorunu`nu, yalnızca din-mezhep birlikteliğine vurgu yapan önerileri ile seçim dönemlerinde oy artırıcı çeşitli stratejiler uygulayarak, istismar etmektedir.   

Elektrik Mühendisleri Odası olarak, üyelerimizi ve tüm yurttaşları, 1 Eylül Dünya Barış Günü`nde AKP`nin politikalarına karşı ülkemizde ve bölgemizde barış için mücadele etmeye ve tüm etnik ve dini grupların bir arada barış içinde yaşayabilmesine olanak sağlanması için duyarlı davranmaya çağırıyoruz. Unutulmamalıdır ki barış içinde yaşanan, kalkınmasını tamamlamış, demokratikleşmiş, laik bir Türkiye`nin yolu, karanlığa, ayrımcılığa, ötekileştirmeye, savaşlara, emperyalist çıkarlara karşı mücadeleden geçmektedir.

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
44. DÖNEM YÖNETİM KURULU
31 Ağustos 2014

 

 

 

HKMO: 1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ KUTLU OLSUN

İnsanlığın geldiği aşama, bugün gelinen noktada, yalnızca insan öldürüşlerine değil, bizim dışımızdaki canlıların bile öldürülmelerine, sakat bırakılmalarına, insan bedenine ve insan ruhuna yapılan eziyetlere ve doğanın tahrip edilip yok edilmesine de karşıdır.

 

Hal böyleyken -böyle olması gerekirken- dünyanın değişik yerlerinde olduğu gibi yanı başımızda, komşularımızda sürüp giden ve ne zaman son bulacağı belirsiz savaşlar, insana uygulanan vahşi ölüm biçimleri, umutsuzluk kaynağı olmaktadır.

 

Savaş, insanlığın yüz karası bir eylemdir. İnsanlığın ulaştığı kültür düzeyi, yirminci yüz yılda hala savaşmak olmamalıdır.

 

Savaşlar emperyalist sistem yeryüzünde egemen oldukça da devam edecek. Çünkü, 1 Eylül gününün Dünya Barış Günü ilan edilmesinin ardından 64 yıl geçmesine rağmen savaşlar değişik biçimler alarak devam ediyor.

 

Barış, insanlık var oldukça özlemi çekilen bir olaydır. Eşitlik, kardeşlik, adalet içinde insanların, halkların, ülkelerin huzurla yaşadıkları kalıcı düzenin özlemidir. İnsanlığın tek kurtuluşu da insanlar, halklar ve ülkeler arasında barışı sağlamaktan geçmektedir.

 

Ne yazık ki tüm bunlara inat, savaşlar "barışı tesis etmek", "kardeşlik" kavramları "adına" yapılmaktadır.

 

Halkları, insanları birbirine düşman eden bu tür sözde "barış"ı engellemek, ancak tam bağımsız bir ülke olmakla olanaklıdır. Bağımsız ülke olmak demek siyasi ve ekonomik kararları alırken bağımsız olmak anlamındadır. Ülke kaynaklarına ve karar merkezlerine emperyalistlerin karış(a)maması, dolaysıyla emperyalist sömürüyü engellemek, halkın çıkarlarını korumak demektir. Tam anlamıyla barış içinde yaşamak demektir!

 

HKMO olarak 1 Eylül Dünya Barış Günü‘nü bu bilinçle kutluyor, hem "yurtta" hem "dünyada" bir an önce barışın tesis edilmesini diliyoruz.

 

TMMOB
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası
1 Eylül 2014

 

 

 

 

 

İMO: Barış istiyor, barışa sahip çıkıyoruz!

1 Eylül, Hitler faşizminin 1 Eylül 1939 tarihinde Polonya’yı işgal ederek 2. Dünya Savaşı’nı başlatması nedeniyle Dünya Barış Günü olarak kutlanmaktadır. Milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine, tarihi izlerin, kültürlerin, doğanın, kentlerin yok olmasına yol açan savaşlara karşı barış bilincinin oluşturulmasını amaç edinen Dünya Barış Günü bütün ülkelerde coşkuyla karşılanmaktadır.

Dünya, son yüzyılda ikisi büyük olmak üzere yüzlerce savaşa tanıklık etmiş, özellikle bölgesel düzeyde devam eden savaşlar silahların susması talebini her zaman sıcak tutmuş, barış talebinin yakıcılığı etkisini hiç kaybetmemiştir.

Ne yazık ki, savaşın neden olduğu trajedi ve barış talebinin sahiciliği, yeni yıkımların ve acıların yaşanmasına engel teşkil etmemiş, savaş sorunların çözümünde geçerli bir araç olarak uygulamaya alınmıştır. Politik sorunlar, etnik ve mezhepsel farklılıklar, iktidar mücadelesi, uluslararası ölçekli gerginlikler ya savaş tehdidini gündemde tutmuş ya da bizzat çatışmaların başlamasına neden olmuştur.

İster dünya ölçeğinde isterse bölgesel olsun savaşların kaynağını emperyal siyasetten ayrı düşünmek nasıl mümkün değilse, savaşa karşı çıkışın antiemperyalist bir öz taşıması gerektiğini de görmek gerekmektedir.

Bugün Türkiye’yi de kapsayacak şekilde, özellikle Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yaşananların emperyalist ülkelerin niyetlerinden bağımsız olmadığı gerçeği ile karşı karşıya bulunuyoruz. Dolasıyla bütün bölge halkları gibi, emperyalist güçlerin bölgeyi terk etmesinin barışın ilk şartı olarak gördüğümüzü ifade etmek istiyoruz.

Gazze’de yaşanan insanlık dramı, Suriye ve Irak’ta sergilenen vahşet etnik ve mezhepsel kışkırtmaların sonunun nereye varacağının örneğini oluşturmaktadır. Özellikle Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) etnik ve mezhepsel temelde soykırım uygulamakta, ne yazık ki bu, bir türlü önlenememektedir.

Türkiye başta olmak üzere, emperyalist ülkelerin IŞİD’le ilişkisi sorgulanmaya muhtaçtır. Bu aynı zamanda Türkiye’nin bir bütün olarak komşu ülkelerle ilişkisinin sorgulanmasını zorunlu kılmaktadır.

Türkiye ne yazık ki, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yaşanan gelişmelerin içine girmiş ve taraf olmuştur. Türkiye, bir taraftan emperyalist ülkelerin taşeronluğuna soyunurken, diğer taraftan yeni Osmanlıcılık hayalleriyle IŞİD, El Nusra gibi örgütlere yeşil ışık yakmış, böylelikle komşu ülkelerin iç işlerine doğrudan ya da dolaylı müdahalelerde bulunmuş, sınırlarını siyasal İslamcılara sonuna kadar açmış ve ne yazık ki bölgede şiddet eylemleriyle bir anılır olmuştur. Ve yine ne yazık ki Türkiye savaş yanlısı ve savaş kışkırtıcısı özelliği nedeniyle uluslararası kamuoyunun tepkisini toplamaktadır. 

Vurgulamakta fayda görüyoruz. Türkiye’nin kalıcı barışa ihtiyacı bulunmaktadır. Bu ihtiyaç hem 30 yıldır savaş siyasetinin belirleyici olduğu Kürt sorununda, hem de komşu ülkelerle ilişkide kendini dayatmaktadır.

İnşaat Mühendisleri Odası olarak, Türkiye’nin komşu ülkelerle barış temelinde ilişki geliştirmesini, Kürt sorununu demokratik, barışçı ve eşitlikçi temelde çözmesini talep ediyoruz.

Türkiye son 30 yıldır devam eden savaş nedeniyle yorulmuştur; insanlar ölmüş, köylerinden yurtlarından uzaklaşmak zorunda kalmış, tarifsiz acılar yaşanmış, ekonomik kaynaklar savaşa ayrılmış, yoksulluk artmış, gerginlik yer yer toplumsal çatışma noktasına gelmiş, Kürt sorunu toplumsal travma halini almıştır.

Türkiye ivedilikle bu sorununu çözmekle kalmamalı, bölgemizde savaşın değil barışın taşıyıcısı olduğunu ilan etmelidir. Türkiye’nin, barışı hâlâ tesis edememiş bir ülke olmanın ayıbını daha fazla taşıyamayacağı açıktır.

Açıkça bu ayıbın müsebbibi halklar değil, gelmiş geçmiş siyasi iktidarlardır. Türkiyeliler, Suriyeliler, Filistinliler, İsrailliler, Mısırlılar, Iraklılar barış içinde yaşamak istiyor.

İnşaat Mühendisleri Odası olarak 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla bu gerçek talebe ve barışa sahip çıktığımızı bir kez daha kamuoyuna duyuruyoruz.

 

İnşaat Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu

 

 

JFMO: 1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ KUTLU OLSUN

1 Eylül 1939 günü Nazi Almanya‘sının Polonya‘yı ardından Sovyetlerbirliği‘ni işgaliyle başlayan, milyonlarca ölü, yaralı, sakat ve yıkılmış kentler ile acı ve gözyaşı bırakan, insanlık tarihinin en acımasız, en kanlı savaşı 1945 Mayıs ayında son bulmuştur. Dünya Sendikalar Federasyonu tarafından insanlık tarihinin bu acımasız, kanlı savaşın başladığı gün; 1 Eylül Dünya Barış Günü olarak kabul edilmiştir. 

Büyük acılara neden olan bu savaşların üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen, dünyanın değişik coğrafyalarında savaşlar devam etmekte, etnik ve dini farklılıklar körüklenerek halklar kışkırtılmakta, birbirine düşman edilmekte insanların huzur ve barış içinde bir arada yaşama umutları yok edilmektedir. 

Savaş;  yoksulluk, açlık, acı ve gözyaşı demektir. Savaş; insanların ölmesi, yaralanması  ya da dostlarını kaybetmesi demektir. Savaşa karşı çıkmak savaşsız bir dünya yaratmak için mücadele etmek insanlık görevidir. 

Irak‘ta Suriye‘de Filistin‘de sivil halka karşı katliam devam etmektedir. Savaş nedeniyle binlerce masum çocuk ve kadın  yaşamlarını yitirmekte, binlercesi yaralanmaktadır. Uluslararası hukuka ve temel insan haklarına aykırı bu saldırıları şiddet ve nefretle kınıyoruz. 

Türkiye‘nin yanı başında bulunda Irak‘ta korkunç katliamlar devam etmektedir. İnsanlar acımasızca katledilmektedir. Sivil halk hayatlarını kurtarmak için yerlerini terk edip göç etmek zorunda kalmaktadırlar. Dünyada bu trajediyi seyretmektedir. Tam bir insanlık dramı... 

11 Haziran 2014 tarihinde  Türkiye‘nin Musul Konsolosluğunda rehin alınan 49 personel serbest bırakılmamıştır. Esir alınan vatandaşlarımızın serbest bırakılarak özgürlüklerine kavuşmalarının sağlanması ve 1 Eylül Dünya Barış Günün‘ de, savaş, korku, gözyaşı ve acının hüküm sürdüğü Ortadoğu da ve dünyada barışın ve özgürlüğün  yaşama geçmesi en büyük dileğimizdir. 

TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası olarak; kimliği, kültürü, dili, dini, mezhebi, görüşü ne olursa olsun, üzerinde eşit haklara sahip yurttaşlar olarak  huzur, güven ve mutluluk içinde yaşayacağımız eşitlikçi ve özgürlükçü, bireysel özgürlüklerin güvence altına alındığı demokratik bir Türkiye ve acı ve gözyaşının olmadığı kalıcı barışın sağlandığı bir dünya özlemiyle; 

Tüm meslektaşlarımızın ve ulusumuzun "1 Eylül Dünya Barış Günü"nü kutluyoruz.

Saygılarımızla,

TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası 
XV. Dönem Yönetim Kurulu

 

 

JMO: 1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ

"çocuğun gördüğü düştür barış.
ananın gördüğü düştür barış."

Bir Dünya Barış günü daha geldi...
Bir Dünya Barış Günü daha kanla, katliamla geldi...
Bir Dünya Barış Günü daha emperyalistlerin hegemonya mücadelesine yem edilen halkların acısıyla geldi...
Bir Dünya Barış Günü daha emperyalistlerin Ortadoğu‘yu kan gölüne çeviren istikrarsızlaştırma politikasına kurban edilen Ezidilerin, Filistinlilerin, Türkmenlerin, Arapların, Kürtlerin, Alevilerin, Şiilerin insanlığa çağrı çığlıklarıyla geldi.
Bir Dünya Barış Günü Daha Ortadoğu‘yu savaş coğrafyasına çeviren emperyalistlerin güç ve hegemonya mücadelesinin gölgesinde geldi.

Bir Dünya Barış Günü daha  IŞİD‘ı, El-Nusra‘yı, ÖSO‘yu destekleyen, Ortadoğu halklarını savaş cehenneminde yaşamaya zorlayan emperyalistler, BM, NATO vb örgütleriyle ve ABD savaş uçaklarının ‘kurtarıcı` rolünü üstlendiği yeni Ortadoğu politikasıyla birlikte yeniden geldi. Oysa Gazze‘den Rojova‘ya, Kerkük`ten Şengal‘e kadar bütün katliamların sorumlusu emperyalistler ve onların politikalarını uygulayan işbirlikçileridir.. 

İsrail bir savaş devleti olarak hergün Filistin‘e bombalar yağdırıyor. Gazze‘ye yapılan bombardımanların ardından enkazın altından hergün çocuk cesetleri çıkarılıyor... 
ÖSO, El Nusra, IŞİD gibi çeteler hergün yeni bir katliamla adını duyuruyor. Köle pazarları, Şengal dağlarında susuzluktan ölen çocuklar, kadınlara yönelik şiddet ve tecavüz, topraklarından koparılıp mültecileştirilen onbinlerce insan, soykırımla yok edilmeye çalışılan halklar bugün emperyalist politikaların bölgeyi getirdiği noktadır. 

Ülkemizi ‘stratejik derinlikle`; ‘komşularla sıfır sorun‘dan ‘tüm komşularla sorunlu" hale sürükleyenler bugün Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak ülkeyi daha derin bir karanlığa çekmek için seferber olmuş durumda. 

Savaşı ‘fırsat‘ olarak gören Hükümet, ÖSO; El-Nusra ve IŞİD‘ı destekleyerek ayrımcı ve mezhepçi siyasetini yaygınlaştırmaya çalışıyor. Bugün Başbakan olan Dışişleri Eski Bakanı Davutoğlu IŞİD‘ı "öfke birikmesinin doğal‘ sonucu olarak meşrulaştırarak katliamlara doğrudan destek veriyor. 

Anlaşılan odur ki, Hükümet barış karşıtı tutumundan vazgeçmeyecek, savaş yanlısı tutum ve politikalarında ısrar edecektir. Çözüm süreci; çatışmacı, yok edici bir "terör ve güvenlik" sorunu olarak ele alınıp, provakasyonlara çanak tutuluyor. Çözüm sürecine yönelik somut adımlar atılmazken, oyalama taktikleri, yok sayıcı ve imhacı politikalar, güvenlik barajları ve "kalekollar" var gücüyle yeniden inşa ediliyor. 

İşte tüm bu nedenlerle, Dünya Barış Günü`nde barışı isteyenler, sadece savaşı protesto etmek için değil, engellemek için de mücadele etmek, savaşı emperyalist politikaların bir sonucu olarak görüp anti-emperyalist mücadeleyi yükseltmek, barış, özgürlük, kardeşlik, eşitlik taleplerini yükseltmek zorundadır.

Acı ve gözyaşının olmadığı, barışın, kardeşliğin, eşitliğin  özgürlüğün egemen olduğu bir Türkiye, Ortadoğu ve dünya  özlemiyle 1 Eylül Dünya Barış Günü‘nü kutluyoruz.

Bilimle, emekle, umutla, inatla

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası 
Yönetim Kurulu

 

 

KMO: ÜRETİM İÇİN, EMEK İÇİN, ÇOCUKLARA YAŞAYABİLECEKLERİ BİR DÜNYA BIRAKMAK İÇİN 
DÜNYA 
1 EYLÜL BARIŞ GÜNÜ KUTLU OLSUN

 

İnsanlık tarihinin başlangıcından bu yana insanoğlu çalışan, üreten ve değer yaratanlar ile bunları emek, çalışma ve çaba sarf etmeden sahip olmak isteyenlerin arasındaki çatışmalara sahne olmuştur. Köleci toplum bu şiddetin en acımasız ve kaba şekilde yaşandığı bir dönemdir. İnsanoğlunun toprakla ilişkisi onu her ne kadar üretmeye zorlamışsa da topraklara sahip olan derebeyleri serflerin emeğini bir şekilde ellerinden almıştır. Üretimin toplumsallaşması ile modern çağa evrilen kapitalist toplumlarda ise sömürü ve köleliğin en önemli aracı olan savaş insanlar, toplumlar ve ülkeler arasında biçim değiştirerek süregelmiştir. Daha iki gün önce kutladığımız 30 Ağustos, tarihimizde yaşanan ve Anadolu`yu paylaşmak üzere saldırganlaşmış emperyalizme karşı verilmiş bir savaş değil midir? Bütün savaşların temelinde savaşı kurgulayanların çıkarı, haksız emek gaspı yatar. Ama hiçbir zaman bu açık seçik dile getirilmez. Ya insanların milliyeti, ya inancı ve mezhebi ya da farklı bir dünyadan yana olmaları gibi politik, ulusal ve dinsel motifler bahane edilerek savaşlar çıkartılır. Bazen işbirlikçiler ya da piyonlar aracılığı ile bu savaşlar çıkartılır. Daha çok kar, daha çok hâkimiyet için insanların, ülkelerin serveti, doğal kaynakları, zenginlikleri kendileri daha iyi yaşasın diye kaçırılır, yağmalanır. Peki, barış bu insanların neresinde, barıştan yana olan insanlar, ülkeler neler yapmaktadırlar, ne yapıyorlar? Barış kendiliğinden ortaya çıkan bir durum değildir. İnsanlar arasında da, ülkeler arasında da barışın tesisi için emek gerekir. Bilinçli, direngen, üretken ve bir o kadar da onurlu bir tavır gerekir. Çünkü barışı hak etmek gerekir.

Egemenler dünya kurulduğundan buyana ve özellikle de kapitalizmin 20 yüzyıldaki bunalımını aşmak üzere çatışmanın, düşmanlığın ve savaşın dilini egemen kılmaya çalıştılar.  Ardı ardına yaşanan iki dünya savaşının trajik sonuçları daha unutulmadı. Daha kolay sömürmek için, daha kolay ezmek için yapay nedenler, insani olmayan fiili durumlar yaratılıp savaşlar çıkarılıyor. Bu uğurda insanlar, halklar, ülkeler birbirine düşman ediliyor. Ülkeler işgal ediliyor, parçalanıyor. Oysa dünyamız zengin, herkese yetecek kadar kaynak var. Yeter ki adalet olsun. Barışın olması için, yoksulluğun yok olması için, sömürünün yaşanmaması için Dünya`nın bütün coğrafyalarında adalet duygusunun yerleşmesi gerek… Adaletin olmadığı yerde barış olmaz, kardeşlik olmaz, sevgi olmaz… Kapitalizmin bunalım döneminin bir aşaması olan emperyalizm daha çok sömürmek, pastadan daha çok pay almak için farklılıkları düşmanlık için kullanmaktadır. Oysaki farklılıklarımız zenginliktir. Demokrasi de bu farklılıklarla birlikte yaşamaktır.

Egemenler nüfuz alanlarını ve hâkimiyetlerini güçlendirmek için Filistinde, Suriyede, Irakta, Rojavada, Şengalde halkları boğazlayarak kan akıtmaya devam etmektedir. Emperyalist savaş, halkları birbirine düşman ederek bizim de içinde yaşadığımız Ortadoğu`yu daha kolay sömürebilmek, kaynaklarını talan edebilmek için hakların birlikte barış içinde yaşamasını engellemeye çalışmakta, yapay düşmanlıklar yaratmaktadır. İsrail Gazzede, IŞİD ise Irak ve Suriyede çocuk, genç, kadın, yaşlı demeden sivilleri öldürmekte ve açıkça Emperyalizme hizmet etmektedir. Geçmişte Güney Amerika, Afrika ve Asya`nın değişik bölgelerinde yaşanan bu savaş iki yıl önce Afrika`nın kuzeyinden başlayıp adeta bir domino etkisi ile sınırlarımıza kadar gelip dayanmıştır. Barışın ve kardeşliğin uzak olduğu bir dünyada barıştan bahsetmek zor olacaktır elbette. Yoğunluklu bir paylaşım savaşının yaşandığı zamanlardan geçiyoruz. ABD emperyalizminin orta doğuda enerji kaynaklarına sahip olma ve neo-liberal sömürü düzenini Ortadoğu ve Asya`ya kaydırma amacıyla yürüttüğü sömürü politikaları örtülü ve açık müdahalelerle devam ediyor.

Şimdi ülkede, bölgede ve dünyada barış talebini yükseltmenin, kardeş halkların kalplerini körelten kin ve nefret söylemlerine karşı sevgi ve barış tohumları ekmenin, özlem duyduğumuz barış ve kardeşlik için mücadele etmenin zamanıdır. 1 Eylül Dünya barış gününde emperyalist müdahalelere ve savaş politikalarına karşı insanların kardeşliği için herkesi barışın sesini yükseltmeye çağırıyoruz.

TMMOB Kimya Mühendisleri Odası, geçmişten bugüne taşıdığı toplumsal sorumlulukları doğrultusunda sanayileşmiş, kalkınmış, demokratikleşmiş, laik bir Türkiye için, karanlığa, ayrımcılığa, savaşlara, emperyalist çıkarlara karşı ülkemizde, bölgede ve dünyada barışı savunmaya devam edecektir. Kentlerin içerisine yapılmak istenen termik santrallerin, ülkemizi yok edecek nükleer santrallerin, doğayı, suyu ve havayı kirleten, insanı öncelik almayan bütün projelerin ve tesislerin insanlık için bir tehdit olduğunu belirterek barış içinde bir dünya ve Türkiye için meslektaşlarımızı ve kamuoyunu içte ve dışta barıştan yana aktif tutum almaya çağırıyoruz.

TMMOB
Kimya Mühendisleri Odası
44. Dönem Yönetim Kurulu

 

 

 

 

 

MADENMO: KOŞULLAR AYNI, HAYDİ 1 EYLÜL‘E !!

Emperyalizm, işbirlikçileri ile birlikte Filistin‘de, Suriye‘de, Irak‘ta, Rojava‘da, Şengal‘de egemenliğini güçlendirmek için halkları boğazlayarak kan akıtmaya devam etmektedir. Emperyalist savaş, hakları birbirine düşman ederek bölgemizde hakların birlikte hareket edebilmesinin olanaklarını ortadan kaldırmaktadır.

İsrail‘in Gazze‘de, IŞİD‘in Irak ve Suriye‘de çocuk, genç, kadın, yaşlı demeden sivilleri öldürürken, Emperyalistler ve işbirlikçileri birbirlerini suçlayarak ülkelerindeki muhalefeti bastırmayı dolayısıyla işçi ve emekçilerin, ezilen halkların ortak mücadelelerini de engellemeyi hedeflemektedirler.

Özellikle Ortadoğu‘da yaşanan insanlığın kitlesel bir biçimde katledilmesi, 1 Eylül Dünya Barış Gününü ortaya çıkaran koşulları aratmamaktadır.

Ülkemizdeki AKP iktidarı, Gazze‘de yaşananlar için İsrail‘e savaş açmış gibi görünse de, bunun gereğini yerine getirip İsrail‘le siyasi, askeri, ticari ilişkileri kesememektedir. IŞİD‘in Ortadoğu da uyguladığı halkları boğazlayan Ortaçağ barbarlığına karşı durmamaktadır. Kürt halkının barış arayışlarına karşı tekçi politikaları öne süren AKP iktidarının ne kadar barış yanlısı olduğu bilinen gerçektir.

Ülkemizde, bölgemizde ve dünyada barışı egemen kılmak, işçilerin, emekçilerin ve ezilen halkların mücadelesi ile yeşerecektir. Barış için, kardeşlik için, özgürlük için, eşitlik için 1 Eylül Dünya Barış Gününde mücadeleyi yükseltelim.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

TMMOB 
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI 

YÖNETİM KURULU

31 Ağustos 2014, Ankara

 

 

 

 

 

MMO: AKP‘nin Barış Karşıtı İç ve Dış Politikalarını Reddediyoruz

Ülkede, Bölgede, Dünyada Barış!

Türkiye 1 Eylül Dünya Barış Günü‘ne, barış karşıtı iç ve dış politikalar ve adil bir barış gerekliliği eşliğinde giriyor.

Haziran direnişinde ve sonrasında halka gaz bombaları ve mermileri yağdıran AKP iktidarı, katledilen insanlarımızın faillerinin bulunmaması için engellemelerde bulunmuş, gözaltına almalarda, cezaevlerinde ve hazırlanan iddianamelerde 12 Eylül döneminin benzeri yöntemlere başvurmuştur. Toplumsal muhalefetin köylerden mahallelere, alanlara, okullara ve stadyumlara dek antidemokratik önlemlerle bastırılması için ülkemiz polis cumhuriyetine çevrilmiştir.

İktidar içte ve dışta barış karşıtı politikalar izlemektedir. İktidar Kürt sorununu otoriter yönelimleri için kullanmakta, diğer yandan Kürt halkını "Türkiye‘nin Çin‘inin ucuz emek sömürüsünün" nesnesi kılmak istemektedir. İktidar Mısır‘da, Suriye‘de, Irak‘ta şeriatçı güçlerin yanında yer almıştır. AKP iktidarı altındaki Türkiye, Suriye ve Irak‘taki iç savaşlara siyasal İslamcı politikalarla müdahil olmuştur. Türkiye, emperyalist güçlerin Suriye‘ye yönelik müdahalelerinin yanında, kullanılan bir ön cephe ülkesi gibi yer almıştır. AKP emperyalist ülkelerin karmaşık politikalarına ve bölgedeki hızlı değişimlere ayak uyduramamış ve hem kullanılan hem de yalnız bir ülke olmuştur. AKP Türkiye‘si komşu ülkelerle "sıfır sorun"dan "sıfır komşu"luğa geçmiştir. Erdoğan ve halefi Davutoğlu‘nun "stratejik derinlik" politikası, Türkiye için stratejik sorunlar oluşturmuştur.

Bilindiği üzere iktidar, ülkemizin yakıcı gündemi olan Kürt sorununda önce bir "açılım" başlatmış, "çözüm süreci" adı verilen yeni bir döneme girilmiş, ancak bu sürecin gereklerini tam olarak yerine getirmekten kaçınan bir tutum içine girmiştir. İktidar Kürt halkını Türk-İslam tezine yedeklenmiş tarzda bir Kürt-İslam sentezi ve Barzaniciliğin yaygınlaşmasına dayalı bir yönelim içinde ucuz emek gücü olarak istismar etmek istemektedir.

Bütün dünyanın bildiği üzere iktidar, kör terör yöntemlerini benimseyen, insanları başlarından kesip kalplerini yiyen, ırza geçme ve katliamı "cihad" olarak gören Suriye ve Irak‘taki şeriatçı güçlerin Türkiye‘yi lojistik, geçiş ve bir harekât üssü olarak kullanmalarına destek olmuştur. Şeriatçı güçlerin Suriye ve Irak Kürtleri, Alevileri, Şiileri, Ermenileri, Hristiyanlarına, kısaca bölge halklarına yönelik katliamlarına yönelik kınayıcı tek bir ses çıkarılmamıştır. AKP iktidarı, Ortadoğu‘da ve ülke içinde, halklar arasında açık bir şekilde etnik düşmanlık, din-mezhep düşmanlığı ve savaş yanlısı politikalar izlemektedir.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası, geçmişten bugüne taşıdığı toplumsal sorumlulukları doğrultusunda sanayileşmiş, kalkınmış, demokratikleşmiş, laik bir Türkiye için, karanlığa, ayrımcılığa, savaşlara, emperyalist çıkarlara karşı ülkemizde, bölgede ve dünyada barışı savunmaya devam edecektir. Barış içinde bir dünya ve Türkiye mümkündürdiyor, meslektaşlarımızı, tüm halkımızı ve kamuoyunu içte ve dışta barıştan yana aktif tutum almaya çağırıyoruz.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu
29 Ağustos 2014

 

 

 

MİMARLAR ODASI: İNSANLIK, DOĞA VE KÜLTÜR DEĞERLERİYLE BARIŞA ÇAĞRI!

Ülkemiz, bölgemiz ve dünyamız, milyonlarca insanın ölümüne, sakat kalmasına, evini, işini, ailesini kaybetmesine; kentlerin ve yaşam çevrelerinin yok olmasına neden olan savaşlar karşısında,  barış için yapılan mücadelelerin anısına düzenlenen 1 Eylül “Dünya Barış Günü”ne, barış karşıtı politikalar ve savaşlarla girmektedir.

Yaşanan 1. ve 2.Dünya Savaşlarının acı deneyimlerin ışığında 12 Kasım 1984 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan “Halkların Barış Hakkı Bildirisi”ne göre; her devletin barış hakkını korumak ve bu hakkın uygulanmasını sağlamakla yükümlü olmasına karşın Afganistan, Irak, Suriye, Lübnan, Libya, Gazze, Ukrayna ve dünyanın pek çok ülkesinde bölgesel ve küresel ölçekte katliamlar, kültürel yıkımlar doğa tahribatları devam etmektedir.

Bu koşullarda “uygarlıkların beşiği” ve binlerce yıllık kültürel birikimi geleceğe taşıyan ve insanlık tarihine büyük katkılar sağlamış olan Anadolu coğrafyasında ve bölgemizde şiddetin biran önce durdurularak toplumsal barışın sağlanması, doğa ve kültür değerlerinin korunması yaşamsal bir önem taşımaktadır.

Uygarlıkların beşiği yaşadığımız topraklarda yıllardır yaşanmakta olan kaos, şiddet ve çatışmalarla hiçe sayılan yaşama hakkının korunması; can kayıplarının sonlandırılması için bütün kesimlerin barıştan yana tavır alması insani ve tarihsel bir sorumluk gereğidir. Bu çerçevede barış girişimlerinin çok değerli olduğuna inanan biz mimarlar ve meslek örgütü olarak her zaman “yaşamın ve barışın” yanında açık tavır aldığımızı ve almaya devam edeceğimizi belirtiyoruz.

Günümüzde; toplum bilgisine kapalı kurgulanan “barış süreci” kuşkuludur. Bu ortamda; “diktatörlük ve talan” rejiminin inşası için, hukuk dışı operasyonlar, demokratik kuruluşlara baskınlar, savunma hakkının çökertilmesi, insan hakları ihlalleri ve özel yaşama yönelik “ilkel ve gerici” müdahaleler, büyük yağma kararlarının artarak devam etmesi düşündürücüdür. Yine bu süreçte komşu ülke toplumlarına karşı izlenen saldırgan tutum ve bölgemizdeki kültürel çeşitlilik; ortak mirasımızı oluşturan zenginlik olarak değil toplumları ayrıştırıcı bir güç olarak kullanılmaktadır.

Sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşama hakkı, evrensel hukuk açısından en temel insan hakkıdır. Kültürel, sosyal ve coğrafi farklılıkların sürekliliği konusunda bütün mimarlar toplumsal sorumluluklar taşımaktadır. Bu kapsamda bütün yerleşmelerin fiziksel ortamını oluşturan yapı üretimi ve mekân tasarımı etkinliği olan mimarlığın, yalnızca “üretim süreci” ile sınırlı değil, aynı zamanda taşıdığı toplumsal sorumluluk nedeniyle evrensel değerleri bağlamında insancıl, yaşam hakkına saygılı ve barıştan yana olduğunu önemle vurgulamaktayız.

İktidarın insana, doğaya ve kültürel değerlere karşı yürüttüğü “savaş ve yağma” politikaları karşısında “GEZİ” ile simgeleşen milyonlarca yurttaşın gösterdiği tepki ve taleplerini meydanlarda barışçıl yöntemlerle dile getirmesi, Türkiye’de yeni bir dönemi başlatmıştır. “Gezi Direnişi”nden bu yana yurdun birçok yerinde halkımız yaşam alanlarına, doğal, kültürel değerlere barışçıl yöntemlerle kararlılıkla sahip çıkmaya devam etmektedir.

Bu bağlamda, kültürel farklılıkları zenginlik olarak gören ve bu değerlere saygı gösteren, “barış içinde bir arada yaşama” ilkesinden, demokratik ve barışçıl yöntemlerden ödün vermeyen, yaşama ve yaşam değerlerine sahip çıkan anlayış geniş ve farklı toplum çevrelerinden destek görmektedir. Gezi duyarlılığı, ülkemizin demokratik, özgürlükçü, barışçıl geleceğinin ve kimlikli yaşanılır çevrelerin oluşmasında en önemli güvencesi olmuş, bütün yurtta barış ikliminin oluşmasına katkı sağlamıştır.

“1 Eylül Dünya Barış Günü” nedeni ile bütün iktidar odaklarını; ülke içinde ve uluslararası alanda barış için çaba göstermeleri; komşulara yönelik saldırgan politikalardan vazgeçilmesi; doğa ve kültür değerleriyle savaşa son verilerek en temel insan haklarından olan sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının güvence altına alınması  için uyarıyoruz !

Bu vesile ile bütün yurttaşlarımızın ve meslektaşlarımızın “Dünya Barış Günü”nü kutluyor; bütün kesimleri insanlık, doğa ve kültür değerleriyle barışa çağırıyor; barışı her alanda savunma, yaşama ve yaşam değerlerine sahip çıkma çabalarımızı kararlı bir biçimde sürdüreceğimizi bir kez daha vurguluyoruz.
Değerli kamuoyuna saygı ile duyurulur.

TMMOB MİMARLAR ODASI
29 Ağustos 2014