ODALARDAN 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ AÇIKLAMALARI

09.03.2022

TMMOB'ye bağlı Odalar tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla basın açıklamaları gerçekleştirdiler.

BMO: Yaşasın 8 Mart! Yaşasın Kadın Dayanışması!

Patriyarka ile kol kola giren kapitalizm, yüzyıllardır kadınları kendi belirlediği kalıbın içine sıkıştırmaya, ikincilleştirmeye, değersizleştirmeye ya da annelik gibi kimi rollerini kutsallaştırarak verdiği “paye” ile diğer tüm mücadelelerin dışında tutmaya çabalamaktadır. Kadınların feodal ve köleci toplumda yeniden üretimi sağlayan ev idaresiyle başlayan cinsiyete dayalı rollerine, kapitalizmle birlikte eşit işe eşitsiz ücret karşılığı işçilikleri de eklendi. Biz kadınlar, özgürleşmemizin önemli adımlarından biri olan üretime katılmak, oy kullanmak, yönetmeye aday olmak gibi en normal eylemler için verdiğimiz mücadelemizi, ev işlerinin bölüşüm dışında tutulmasına, kadınların eşit işe eşit ücret alamamasına, yaşanan cinsiyet ayrımcılığına, azalan kadın istihdamına ve dolayısıyla artan kadın işsizliğine, bezdiriye (mobbing), her türlü şiddete karşı da veriyoruz. İster eğitim almış olsun, isterse almamış, biz kadınlar maaş düzenlemelerinde ya da terfi belirlenmesinde hep erkeklerin bir adım gerisindeyiz. İş hayatında erkeklerin önüne geçebildiğimiz yegane konu ise toplu işten çıkarmalardaki önceliğimiz.

New York’ta bir tekstil fabrikasında 129 kadının yanarak can vermesinin üstünden 167, Clara Zetkin’in Kopenhag’da toplanan İkinci Enternasyonal Kadınlar Kongresi’ne 8 Mart’ı “Uluslararası Kadınlar Günü” olarak kabul ettirmesinin üstünden 112 yıl geçti. Clara’nın önergesi mücadele alanını şu cümlelerle vurguladı; “Bugünün öncelikli amacı kadınların oy hakkını kazanmalarını desteklemek olmalıdır. Kadınlara oy hakkı talebi, sosyalist ilkelerin kadın sorununun bütününe yaklaşımıyla bağlantılı olarak ele alınmalıdır.” Yıllarca 8 Mart ülkemizde “emekçi kadınlar günü mü / dünya kadınlar günü mü” tartışmalarıyla renklenmiş olsa da önerge kadınları emekçi olan ve olmayan diye ayırmadan enternasyonal kadınlar günü olarak verilmiştir ve cinsiyetleri sebebiyle tahakkum ilişkisinin ezilenleri olan tüm kadınların günüdür.

Dünyada son 2 yılın en büyük gündemi haline gelen Covid-19 kriziyle birlikte çalışma hayatları evlerine taşınan kadınların, cinsiyete dayalı işbölümü denilerek doğallaştırılan, ev temizliği, yemek, çocuk bakımı, hasta bakımı gibi ev içi görünmeyen emekleri iki katına çıktı. En güvenli zannedilen alan olan evlerde kadınların yaşadıkları fiziksel-psikolojik baskı ve şiddet, pandemi ile birlikte hem arttı hem de daha az görünür oldu. Dört duvar arasına kapatılan hayatlar kadınlar için büyük yalnızlık, yorgunluk ve tükenmişlik anlamına geldi. Üstüne bir de ekonomik kriz, ev hallerinin ve tasarruf kalemlerinin kadınların doğal iş yüklerinden biri olması eklenince, zaten güvencesiz işlerini kaybetmemek için artan mesai saatlerine katlanan biz çalışan kadınlar için hayat daha da zorlaştı.

Bugüne kadar yaşanan ekonomik krizlerin doğal sonucu olan siyasal gericiliği, bizler zaten yıllardır ülkemizin günden güne ağırlaşan politik atmosferi içinde yaşıyor ve onunla mücadele ediyoruz. Yükselen erkek egemen kültürün kadınlar üzerindeki tahakkümü ve kadınların yıllardır verdikleri mücadeleleri sayesinde elde ettikleri kazanımlarının elinden alınması gayretkeşliğine karşı da mücadelemiz sürüyor. İstanbul sözleşmesinden bir gecede imzasını çeken hükümet, kadın cinayetlerinin artmasına karşı hâlâ hiçbir anlamlı tedbir almadığı gibi, aile arabuluculuğu denilen yargı dışı çözümleri dayatarak boşanmaları zorlaştırmış, nafaka haklarına da göz dikmiştir.

Bu sene 8 Mart’a savaşın gölgesinde giriyoruz. Emperyalist sömürü ve işgal savaşları aynı zamanda bir insanlık suçudur. Kaynaklar savaşa değil, barışa, insanca eşit bir yaşama ve adaletli gelir paylaşımına harcanmalıdır. Savaşın ve eril ideolojinin eşitlik karşıtlığıyla aynı tarihsel kökten geldiğini biliyoruz ve mücadelemizi bu zihniyete karşı da veriyoruz.

İşte tüm bu olumsuzluklara ve savaşın gölgesine rağmen, bulunduğumuz her yerden, evimizden, işyerimizden, sokaklardan ya da sosyal medyadan bu mücadelenin bir parçası olmaya devam edeceğiz.

8 Mart dayanışmanın önemini hatırlattığı için bir dayanışma günü, kadın mücadelesinin büyüklüğünü ve gücümüzü bize hatırlattığı için bir mücadele günü, tazelenerek devam ettiğimiz için bir kutlama günüdür.

Yaşanan onlarca zorluk gösterdi ki dayanışmak ve sosyalleşmek yaşatır!
İstanbul Sözleşmesi Yaşatır!
Şimdi 2 yıldır kapandığımız evlerimizden çıkıp çıkıp gelme zamanıdır!

Yaşasın 8 Mart, Yaşasın Kadın Mücadelesi, Yaşasın Örgütlü Kadın Dayanışmamız!

Bilgisayar Mühendisleri Odası
Kadın Mühendisler Komisyonu

 

EMO: AYRIMCILIĞA HAYIR, DAYANIŞMA YAŞATIR
İstanbul Sözleşmesinden Vazgeçmiyoruz!

8 Mart; Kadınların taleplerini birlikte daha gür haykırdığı, kendilerini toplumda eşit bir birey olarak yok sayan zihniyetlere karşı çıktığı, kadını sömüren, aşağılayan, yok eden sistem ve zihniyetlere karşı omuz omuza mücadelenin verildiği gündür.

Dünya kadınlarının isyan ve direniş günü olan bugün de, 2021 yılı ülkemizde kadın haklarına ve toplumsal cinsiyet eşitliğine saldırılar ile anılacaktır. Kadına yönelik şiddete karşı hukuki bir barikat oluşturan İstanbul Sözleşmesi`nden, toplumdaki tüm itirazlara rağmen Cumhurbaşkanı Kararı ile çıkılmıştır, bunu kabul etmemiz olası değildir.

Kadın kazanımlarına dönük saldırıları kabul etmeyeceğimizi haykırıyor; kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kalktığı, kadının birey olarak var olduğu, özgürlüklerinin kısıtlanmadığı, şiddettin ve istismarın önlendiği, barışın sağlandığı bir dünya istediğimizi bir kez daha kamuoyuyla paylaşıyoruz.

Odamız, bu onurlu mücadelelerinde kadınlarla birlikte, dayanışma içinde olmayı sürdürecektir.
Emek örgütlerindeki tüm kadınların taleplerini gerçekleştirmek için tek ses olmaya devam edeceğiz;
·Çalışma hayatında kadına yönelik her türlü ayrımcılık terk edilmeli, güvenceli ve insan onuruna yaraşır işler yaratılmalıdır.
·İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Yasa etkin bir şekilde uygulanmalıdır.
·Salgın ve yoksulluk ile artan kadın işsizliğini azaltacak istihdam politikaları hızla hayata geçirilmelidir.
·Çalışma hayatında kadına yönelik her türlü ayrımcılık terk edilmeli, kadın istihdamında tek seçenekmiş gibi sunulan esnek-güvencesiz ve kayıt dışı çalıştırmaya son verilmeli, güvenceli iş, güvenli yaşam koşulları sağlanmalıdır.
·ILO 190 iş yaşamında şiddet ve taciz sözleşmesi onaylanmalıdır.
·Medeni Yasa değişikliği ve nafaka hakkının gaspına yönelik yasa tasarısı geri çekilmelidir.
·Kadınlar regl döneminde en az iki gün ücretli izinli sayılmalıdır.
·Yetki ve karar mekanizmalarında eşit temsiliyetin hayata geçirilmesi sağlanmalıdır.
·8 Mart kadınlar için ücretli izin günü sayılmalıdır.

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
47. DÖNEM YÖNETİM KURULU
8 Mart 2022

 

GIDAMO: 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI

8 Mart Dünya Kadınlar Günü, kadınların, insan hakları temelinde siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesi; ekonomik, siyasi ve sosyal alandaki başarılarının vurgulanması ve artması yönünde desteklenmesi amaçları doğrultusunda, kadın hakları hareketinin odak noktası ve simgesi olma özelliği ile Birleşmiş Milletler tarafından 1977 yılında tanımlanmış ve uluslararası bir gün olarak ilan edilmiştir.

Dünya Kadınlar Günü`nün temelini oluşturan, 8 Mart 1857‘de ABD‘nin New York kentindeki bir tekstil fabrikasında grevci işçilere polisin saldırması, işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin kurulan barikatlar nedeniyle kaçamamaları sonucunda hayatını kaybeden 129 kadın işçiyi ve mücadelelerini saygıyla anıyoruz.

Türkiye‘de Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında kutlanmış, ancak bu tarihten sonra uzun yıllar boyunca çeşitli nedenlerle kutlamalara izin verilmemiştir. Bununla birlikte, 1984 yılı itibarıyla "8 Mart Dünya Kadınlar Günü" her yıl çeşitli aktivitelerle kutlanmaktadır.

Dünya Kadınlar Günü etkinliklerinin yaygınlaşması, toplumda kadın hakları konusunda bir farkındalık yaratmış ve böylece toplumsal cinsiyet ayrımcılığı daha çok sorgulanmaya başlanmıştır.

Bu yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, sürmekte olan savaşın, masum kadınlar ve çocuklar üzerindeki acımasız etkisiyle gölgelenmiştir.

Ülkenin ve dünyanın sınav verdiği bu zorlu günlerde, her türlü baskıya, zorbalığa rağmen canı pahasına mücadeleyi bırakmayan tüm dünya kadınlarına selam olsun.

Anayasal ve insan haklarımızın sürekli ihlal edildiği, hukuksuzluğun, kadın cinayetlerinin, şiddetin ve rant uğruna doğa talanının arttığı, kadınların taleplerinin yok sayıldığı bu karanlık günlerde her ne kadar bir gece yarısı meclis iradesi yok sayılarak İstanbul Sözleşmesi feshedilmiş olsa da İstanbul Sözleşmesi`nden Vazgeçmeyeceğimizi,

İş bölümünün cinsiyete değil liyakate dayalı olmasını savunduğumuzu ve tarafı olduğumuz "Erkekler ve Kadınlar Eşit İşlerde, Eşit Ücret ve Sosyal Haklara Sahiptir" ` diyen Uluslararası Çalışma Örgütü`nün ILO 100 No`lu Sözleşmesinin gereklerinin yerine getirilmesini, 

25 Haziran 2021`de yürürlüğe girmiş olan ‘Çalışma Hayatında Zorbalık ve Tacize Maruz Kalan Herkesi Korumayı ve Güçlendirmeyi Hedefleyen "ILO 190 No`lu Sözleşme`nin İmzalanmasını ve Uygulanmasını" istiyoruz.

Kadınların ve erkeklerin toplumsal yaşam içinde eşit olacağı "bir başka dünyanın" mümkün olduğu inancıyla;

"Kadın-erkek yan yana, omuz omuza, yaşamın her alanında" şiarıyla, Anayasal ve insan haklarımızı korumak için, Cumhuriyet değerlerini korumak için, emekten, eşitlikten, özgürlükten, laiklikten yana bir ülke ve barış içinde bir dünya için mücadelemizi büyütme kararlılığında olduğumuzu bir kez daha haykırıyoruz.

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu

 

HKMO: 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN

8 Mart 1857’de, Amerika’da daha iyi çalışma koşulları isteği ile greve başlayan ve karşılaştıkları tepki ve baskı sonucunda hayatını kaybeden kadınların emek ve yaşam mücadelesi; halen devam etmekte, eşitlik ve özgürlük talebi engellemelere rağmen gür bir sesle duyurulmaya çalışılmaktadır. 
Kadınlar tarih boyunca ne yazık ki geride planda bırakılan, doğuştan sahip olduğu haklar için bile mücadele etmek zorunda kalan, emeği yok sayılan, sadece çocuk doğurmakla mükellefmiş gibi davranılan, yaptıkları işlerde sırf kadın oldukları için hak ettikleri değeri göremeyen insanlar olmuştur. 

Kadınlara yönelik fiziksel, ekonomik, psikolojik şiddet; emek mücadelesine yaşam mücadelesini de eklemiş, cinsiyet ayrımcılığıyla hayatın çoğu noktasında karşılaşılır hale gelinmiş, kadın hakları ve eşitlik kâğıt üzerinde kalmış ve kadına yönelik şiddeti, kadın cinayetlerini azaltmayı hedefleyen İstanbul Sözleşmesi daha fazla uygulanabilir hale getirilmek yerine ansızın verilen hukuka aykırı bir kararla feshedilmiştir.  
 

Oysaki çağdaş ve demokratik bir toplum olmanın en önemli adımlarından biri herkesi eşit görebilmekte ve bu eşitliği sağlayacak uygulamaları hayata geçirip koruyabilmekten geçmektedir. Dolayısıyla bu dayanışma yalnızca kadınlar ile sınırlı kalmamalı, kadın-erkek herkes tarafından mücadeleye devam edilmelidir. 
 

Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası olarak Kadın Çalışma Grubumuz ve Kadın Komisyonlarımızın öncülüğünde tüm üyelerimizle kadın dayanışması ve mücadelesinde var olmaya ve bunu ihlal edecek her türlü girişime karşı çıkmaya devam edeceğimizi yineliyor; tüm kadınlarımızın eşit ve özgür bir dünyada hak ettiği gibi yaşayabileceği günlerin inancı ile 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyoruz. 

 
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası

Mart 2022

 

 

İMO: Yılmadan Mücadele ve Hak Arayışına Devam Diyerek Kadın Dayanışmasını Selamlıyoruz

8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun.

8 Mart Dünya Kadınlar Gününde, bu yıl da toplumsal ve ekonomik sorunlar, pandemi ve savaşlardan en çok etkilenen kadınların eşitlik, özgürlük ve hak arayış mücadelesi devam ediyor. Kadınların mücadele ve hak arayışı arttıkça artan baskı ve hukuksuz uygulamalar yanında toplumsal farkındalık da artmaya başlamıştır. Şimdi yapılması gereken hayatın her alanında diğer kadınlar ile dayanışarak daha da fazla mücadele etmek ve görünür olmaktır.

8 Mart 1857’de ABD’nin New York kentinde 40 bin dokuma işçisi kadın, daha iyi çalışma koşulları ve eşit işe eşit ücret talepleriyle greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 129 kadın işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 10.000’i aşkın kişi katıldı. 1857 yılında eşitlik talep eden işçilerin yaşadığı trajik olay, 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak kabul edilmesine giden yolu açmıştır.

2006 yılından beri Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından eğitime erişim, ekonomiye katılım, siyasi temsil ve sağlık verileri ile oluşturulan Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi verileri yayımlanmaktadır. 2021 yılı Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi Raporunda 0.638 endeks puanı ile Türkiye, bir önceki yıla göre 3 sıra gerileyerek 156 ülke arasında 133. sırada yer almaktadır. Raporda 1 puan tam eşitlik anlamına geliyor. 2006 yılından beri endeksin metodolojisi değişmediğinden yıllara göre ülkelerin gerileme ve ilerlemelerini izlemek mümkün olmaktadır. Endekste 2021 yılı için Türkiye; kadınların ekonomiye katılımı ve fırsat eşitliği kategorisinde 140., eğitim olanaklarına erişimde 101., sağlıkta 105. ve siyasi yaşamda temsilde 114. sırada yer almıştır. Türkiye’nin endeks puanı olarak yıllar içerisinde artmış olsa da diğer ülkelere göre artış az olduğundan sıralamada geriye düşmektedir. Türkiye 2006 yılında 0.5850 endeks puanı ile 115 ülke içinde 105. sırada yer almıştır.

Pandeminin var olan cinsiyet eşitsizliğini daha da artıracak yönde olumsuz sonuçları olmuştur. Pandemi sürecinde, kadınlar erkeklere göre daha fazla iş ve gelir kayıpları yaşamış, karşılıksız ev içi emek yükünün daha da artması sonucu eve hapsolmuş, karantinanın etkisiyle aile içi şiddet artmıştır. 2021 yılı Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi Raporuna göre, kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması için en az 135.6 yıl, erkeklerle eşit ücrete sahip olması için ise 267.6 yıl geçmesi gerekiyor. Bir önceki yılın değerleri sırasıyla 99.5 yıl ve 257 yıl idi.

Var olan cinsiyet eşitsizliğini gidermek için özel eşitleyici sosyal devlet politikaları ve uygulamaları gerekirken buna pandemiden dolayı değişen yaşam, çalışma ve ekonomi şartları için ilave politikalar üretilmesi gereği eklenmiştir. Her alanda bu politikaların ve uygulamaların hayata geçirilebilmesi için, kadınların siyasi temsil ve üst düzey yönetici olma oranlarının artarak alınacak kararlarda etkin olmalarının sağlanması büyük önem taşımaktadır. Eşitsizliklerin giderilmesi talepleri için simgesel bir gün olan 8 Mart Kadınlar Gününde, kapitalizmin göz boyayıcı indirim oranları, çiçek hediyeleri değil toplumsal yaşamın her alanında kadınların ve erkeklerin eşit katılım olanaklarına sahip olması için üretilmesi gereken politikalar ve yapılması gerekenler konuşulmalıdır.

Kadınların siyasi temsil ve yönetimlerde olmasının önemi, kadın hakları konusunda en büyük kazanımlardan biri olan İstanbul Sözleşmesinin 20 Mart 2021 tarihinde geceden sabaha Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile hukuksuz bir şekilde feshedilmesinde bir kez daha ortaya çıkmıştır. Kadınlar kendi hayatlarını etkileyecek yasaların, kararların oluşturulmasında etkin rol almalı ve hak talepleri için mücadele vermelidirler. Kadın komisyonu olarak, meslektaşlarımızı ve tüm kadınları bizi evlere hapsetmeye çalışanlara karşı, hayatın her alanında daha fazla yer alarak dayanışma ile mücadelemizi çoğaltmaya davet ediyoruz.

Her şeye rağmen İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz diyerek, tüm emekçi kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyoruz.

Yaşasın örgütlü mücadelemiz.

İMO Kadın İnşaat Mühendisleri Komisyonu

 

JFMO: 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN.

8 Mart; ailede, toplumda, siyaset, sosyal ve ekonomik alanlarda eşitliğin sağlanması, emeğin sömürüsünün ve ayrımcılığın sonlandırılması, kadının insan haklarının ihlal edilmesinin önlenmesi için taleplerini yükselttikleri mücadele ve dayanışma günüdür.

8 Mart; dünya kadınlarının taleplerini birlikte daha gür haykırdığı, kendilerini toplumda eşit bir birey olarak yok sayan zihniyetlere karşı omuz omuza mücadele verdiği gündür.

8 Mart; kadınların eşitlik ve özgürleşme mücadelesinin dile getirildiği gündür. Her türlü ayrımcılığa ve şiddete karşı çıkma günüdür.

8 Mart; kadınlara uygulanan sömürüye, ayrımcılığa,  baskıya karşı yürütülen, kadın haklarının kazanılmasında verilen direnişin simgeleştiği bir mücadele günüdür.

Kadınlar, fiziksel ve cinsel taciz, töre cinayeti, ucuz işçilik, ayrımcılık, eğitim hakkından mahrum kalma, sömürülme gibi sorunlar yaşamaktadır. Ülkemizde ve dünyada kadınların birçok sorunu vardır ve bu sorunlar ülkelerin genel ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel problemlerinden bağımsız değildir.

Toplumsal yaşamın her alanında büyük sorumluluklar yüklenen, gelecek kuşakların yetiştirilmesinde en büyük pay sahibi olan kadınlarımızın yaşam alanındaki sorunları çözüme kavuşturulmalı ve haklarını etkin bir biçimde kullanımı sağlanmalıdır.

20 Mart 2020 tarihinde "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi" olan İstanbul Sözleşmesi feshedilmiştir.

Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi, mağdurların korunması, faillerin cezalandırılması ve mücadelesine ilişkin İstanbul Sözleşmesinin iptali kararı, özellikle kadına karşı şiddetin tırmandığı günümüzde ağır sonuçlar doğuracak kabul edilemez bir uygulamadır.

TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası olarak; evde, işte, okulda, tarlada, fabrikada, şantiyede, madende çalışan, emek ve hakları için mücadele eden kadınlarımızın ve kadın meslektaşlarımızın,  dünyada ve ülkemizde barışın ve kardeşliğin egemen olduğu, kadına yönelik şiddetin, işkencenin, taciz ve tecavüzlerin,  baskı ve kadın cinayetlerinin son bulduğu bir Türkiye özlemiyle,  8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyor, her türlü şiddete, ayrımcılığa tacize, tecavüze uğrayan yaşamı için mücadele eden bu uğurda canını yitiren kadınları saygıyla anıyoruz.

Kadın erkek yan yana, omuz omuza, yaşamın her alanında!

TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası
18. Dönem Yönetim Kurulu
08 Mart 2022 

 

JMO: BİLGİYİ CESARETLE HARMANLAYIP, KENDİ HİKAYESİNİ YAZMA CESARETİ GÖSTEREN TÜM KADINLARA VE 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜNE SELAM OLSUN…
Kadınların tarihsel süreç içerisindeki hak mücadelesi ve hafızasına sahip çıkmak adına cinsiyetçi, otoriter devlet anlayışına, kapitalist sisteme, sosyal normlar adı altında dayatılan ahlak kurallarına, töre baskısına boyun eğmeyen, başkaldıran ve bedel ödemek zorunda kalan tüm kadınları saygıyla anıyoruz.

Geçmişten günümüze kadar bir sınıflı toplum biçiminden diğerine evrilen ve “gelişen”, temelde tahakküm ve sömürüye dayalı tüm ekonomik sistem ve toplumsal ilişki türleri, bulunduğu dönemin iç dinamiklerine göre kadınlara bir takım görev ve roller vermiştir. Şeklen değişmekle birlikte özünde aynı kalan toplumsal cinsiyet temelli bu roller hiç kuşkusuz o toplumun kadınlara bakış açısını şekillendirmekte; düşünce, davranış ve hatta kullanılan dile yansıyarak en derin ayrımcılığı, ötekileştirmeyi ve beraberinde haksızlıkları getirmektedir.

Kadınların insan hakları temelinde siyasi ve sosyal bilincinin gelişmesinde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nasıl önemli bir dönüm noktası ise kadınların yıllar yılı süren mücadelelerinin bir sonucu ve kazanımı olan İstanbul Sözleşmesi de bir o kadar önemli ve vazgeçilmezdir.
2011 yılında imzalanan İstanbul Sözleşmesi toplumdaki tüm itirazlara rağmen, hukuksuzca ve kadınlar aleyhine yaratacağı sonuçlarının bilinmesine rağmen bir gecede, ansızın feshedilmiştir. İstanbul Sözleşmesi’nin feshedildiği 1 Temmuz günü açıklanan Kadına Yönelik Şiddet ile Mücadele 4. Ulusal Eylem Planı`nda (2021-2025) toplumsal cinsiyet kavramına hiç yer verilmezken 3. Ulusal Eylem Planı`nda (2016-2020) toplumsal cinsiyet kavramı tanımlanmış ve kırk üç ayrı yerde kullanılmıştır.  Ülkemiz hukuk devleti normlarından adım adım uzaklaşırken, kadınların kazanılmış hakları iktidar tarafından tek tek aşındırılmakta, yok edilmekte; kadınların her alanda sindirilmesinin, pasifize edilmesinin yolları inşa edilmektedir.    
Dünya Ekonomik Forumunun 2021 yılı Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporunun kadın ve erkek nüfusu arasındaki cinsiyet eşitsizliğinin mercek altına alındığı Küresel Cinsiyet Endeksi sıralamasında, Türkiye 156 ülke arasında 133. sırada yer almaktadır. 2019 yılında 130. sırada yer alan ülkemizin 3 basamak daha geriye gitmesi, toplumsal cinsiyetçiliğin mevcut siyasi iktidar eliyle nasıl derinleştirildiğinin açık biçimde göstergesidir. Kadınlara yönelik her türlü şiddetin ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin imzalanan İstanbul Sözleşmesinden vazgeçilmiş olması, kadınların hak kazanımlarını hiçe sayan, cinsiyetçi siyasi bir yaklaşım olup Küresel Cinsiyet Endeksi sıralamasında neden geriye gittiğimizin de net bir göstergesidir.
Demokrasi, eşitlik, özgürlük, barış, kardeşlik ve insanca yaşam mücadelesinin temel bileşeni olan biz kadınlar, tarihsel süreç içerisindeki kazanımlarımız ve hafızamız, bilgimiz, cesaretimiz; aydınlık bir yarına olan inanç ve umudumuzla;

  • Kadınların düşünme ve davranış biçimini, hayat tarzını bir kalıba sokan, fikirsel gelişimine ket vuran toplumsal cinsiyetçi politikalara,
  • Kadınların yıllar yılı mücadelelerinin bir ürünü olan; kimsenin hediyesi ve lütfu olmayan İstanbul Sözleşmesini hukuksuz bir şekilde fesheden karanlık zihniyete,
  • Kadının cinsiyeti üzerinden yapılandırılan ahlak anlayışına,
  • Eşit olmayan ayrımcı ve ayrıştırıcı, ucuz, esnek ve güvencesiz çalışma koşullarına karşı duracağız.

Kadınların kendilerine dayatılan koşullar karşısında susmalarını, korkmalarını ve itaat etmelerini bekleyenler yanılgı içindeler. Unutulmasın ki 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü bilgiyi cesaretle harmanlayıp, kendi hikayesini yazma cesareti gösteren; susmayan, itaat etmeyen kadınların emeklerinin ürünü, bizlere armağanıdır. 
Kendi hikayesini yazan, yazma cesareti gösteren tüm kadınlara selam olsun…

TMMOB
JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI
Kadın Komisyonu

 

KMO: YAŞASIN DÜNYA KADINLAR GÜNÜ YAŞASIN KADIN MÜCADELESİ… YAŞASIN DAYANIŞMA…

 

İki yılı aşkın süredir devam eden pandemi nedeni ile toplumsal ve ekonomik olarak zor yıllar geçiriyoruz. İşsizlik, yoksulluk artan şiddet sebebi ile kadınlar için bu dönem daha da zor geçmektedir. İstanbul Sözleşmesi yasaklanmasına  rağmen geçen yıl kadın dayanışması ve direnişinin yükseldiği bir yıl olmuştur. Gittikçe gericileşen dünyada yaşamlarımız ve haklarımız için kadınların yarattığı direnişin umut noktası yükselmeye devam etmektedir.

Ülkemizdeki siyasal İslamcı iktidar  yaratmak istediği dinci-gerici toplumsal dönüşümü kadınların hayatlarına ve haklarına saldırı temeline oturtmuştur. İstanbul Sözleşmesi ya da tam adıyla Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan, 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan, kadına yönelik şiddet ve bununla mücadelede temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen uluslararası insan hakları sözleşmesi ne yazık ki geçtiğimiz yıl kaldırılmıştır.  AKP`nin gerici ve cinsiyetçi politikaları; eğitim sisteminden yasalara kadar attığı tüm adımlar, tek adam rejimine giden yolda yükselen laiklik, aydınlanma ve özgürlük talepleri ile karşı bir direnişe dönüşmektedir. Cinsiyetçi şiddet en karanlık yüzü ile hayatlarımıza nüfus etmek isterken hiç olmadığı kadar büyük bir tepki ile karşılaşmakta ve kimsenin görmezden gelemeyeceği bir eşitlik isteği hayatımızın parçası olmaya devam etmektedir. Her yeni güne öldürülen kadınlarımızın haberi ile uyanmaktayız. Biliyoruz ki kadına yüklenen toplumsal roller, bu rollerin gericilikle pekiştirilmesi; kadının erkekle eşit olamayacağı, kadının fıtratı gibi söylemler ve politikaların sonucu olarak giderek artan oranda kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri yaşanmaktadır.

Bu nedenle; şiddete karşı verdiğimiz mücadele aynı zamanda kadın cinayetlerinin giderek artıyor olmasının nedeni olan dinci gericilikle beslenmiş erkeklikle de mücadeledir. Bundan ötürü laiklik mücadelesini yaşam hakkı mücadelesinden ayrı düşünmeyiz. Laikliğin olamadığı bir yerde kadınların özgürlüğünden, eşitliğinden ve hayatta kalma haklarından bahsedemeyiz. İktidarın ve gerici güruhun İstanbul Sözleşmesini hedef alması tesadüf değildir. İstanbul Sözleşmesi kadına karşı şiddetin bütün biçimleri için kadınlarla erkekler arasında tarihsel, toplumsal, ekonomik ve politik güç eşitsizliklerini görerek her alanda eşitliğin inşasını temel alır. Bu nedenle vazgeçilmezdir.

6284 sayılı Kanun ve İstanbul Sözleşmesi kadın cinayetlerinin önlenmesinde hayatidir. Bu nedenle yasaklanması kabul edilemez. Kadınlarımızın yaşamlarını hedef alan, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren gerici söylemler ve medeni kanunu tırpanlamaya çalışan uygulamalar acilen sonlandırılmalıdır.

Yaşasın kadın mücadelesi… Yaşasın Dünya Kadınlar Günü…

TMMOB Kimya Mühendisleri Odası

47. Dönem Yönetim Kurulu 

 

MADEN MO: KADIN, YAŞAM, ÖZGÜRLÜK!!

1857’de New York’ta bir tekstil fabrikasında ağır çalışma koşullarına, uzun çalışma saatlerine karşı grevde, polis saldırırken, polis tarafından fabrikaya kilitlenirken, haklarımızı aradığımız için yükselen alevlerin arasında mahsur bırakılırken, 

Dünyanın her yerinde, tarihin her döneminde, oy hakkımız için sokaklarda, Ekim Devriminde, İspanya İç Savaşında, Dominik’te faşist iktidar döneminde mücadeleyi yükseltirken,

VARDIK!

Ülkemizde istihdamdaki kadın oranının (%29), istihdamdaki erkek oranıyla (%63,5) kıyaslandığında görülen uçurumu yok etmek, cinsiyetten bağımsız olarak işyerlerinde var olmak,

Her 10 kadından 3’ünün kayıt dışı çalıştırıldığı, istihdam edilebilen kadınların da sadece yüzde 64,4’ü kayıtlı yani sosyal güvence kapsamındayken, yüzde 35,6’sı kayıt dışı işlerde hiçbir güvencesi olmadan çalıştırıldığı sistemin karşısında olmak,

Pandemi döneminde, dönüşümlü çalışma, uzaktan eğitim ve kreşlerin kapatılmasıyla ev işlerine ayrılan sürenin kadınlar için 4 kat artmasına neden olan cinsiyetçi yaklaşımlarla mücadele etmek,

Milliyetçilik ve militarizmin birbirinden güç aldığı ataerkil düzeni yıkmak,

Tarihin, eril düzenin dayattığı savaş politikalarıyla şekillendirilmesine, çağlar boyunca kadınların savaş ganimeti olarak görülmesi anlayışına bu yüzyılda da sosyal medyadan hala tanıklık edilmesine, ırkçılığa boyun eğmemek,

Tutuklu kadınların, yasal mermiyle ailesi, köyü yok edilen insanların yanında olmak için

VARIZ!

Sadece kadınlara ve LGBTİ+’lara değil eşit konumda olmayan herkese yönelen şiddeti engelleyen İstanbul Sözleşmesinin uygulandığı,

Şiddet ve tacizi “fiziksel, psikolojik, cinsel veya ekonomik zararı amaçlayan, bunlarla neticelenen veya neticelenmesi muhtemel olan bir dizi kabul edilen davranış ve uygulamalar” olarak tanımlayan ILO’nun 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesinin imzalandığı ve uygulandığı,

Cinsiyetler arasında yaşanan ücret eşitsizliğinin giderildiği,

Tüm yasal düzenlemelerin toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde yeniden düzenlendiği

“bir kadın olarak benim ülkem yoktur, bir kadın olarak bir ülke de istemiyorum, bir kadın olarak tüm dünya benim ülkemdir” dediğimiz bir dünyada

VAR OLACAĞIZ!

Biz kadınlar, LGBTİ+’lar, “ötekiler” 8 Mart Dayanışma ve Mücadele Gününün sadece bir güne indirgenmeyeceğini, geçmişten beri yaptığımız mücadelelerle bugünü nasıl örüyorsak yarını da örgütleyeceğimizi biliyoruz.

Onurumuza, haklarımıza, bedenimize, kimliğimize sahip çıkıyor, tüm kadınlarla birlikte omuz omuza durmaya ve mücadeleye devam ediyoruz.

Yaşasın 8 Mart, 

Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!

İstanbul Sözleşmesi Yaşatır!

ILO 190 İmzalansın!

Vardık! Varız! Var Olacağız!

KADIN, YAŞAM, ÖZGÜRLÜK!

JİN, JİYAN, AZADÎ!

OXORZA, SKİDALA, OXOŞKVA!

KİN, KYANK’, AZATUT’YUN!

ALMAR’AT, ALHAYAT, ALHURİYA!

ΓΥΝΑΙΚΑ, ΖΩΗ, ΕΛΕΥΘΕΡΙΑ!

TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI

KADIN ÇALIŞMA GRUBU

8 Mart 2022, Ankara

 

MMO: Kadınların Sömürüsüz, Şiddetsiz, Eşit ve Özgür Yaşam İstemlerinin ve Gericiliğe Karşı Mücadelelerinin Yanındadır

Ülkemizde aile, eğitim, çalışma yaşamı, istihdam başta olmak üzere toplumsal yaşamın her alanında kadınlara yönelik eşitsizlik ve şiddeti meşrulaştıran yaklaşımlar özellikle son yıllarda oldukça artmıştır. Ekonomik ve sosyal sömürü, kadınları toplumun alt bireyleri olarak görme, cinsel istismar ve şiddet toplumda yaygınlaşmaktadır. Kamuoyunda “İstanbul Sözleşmesi” olarak da bilinen, “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ni ilk imzalayan iktidarın rejim değişikliğiyle birlikte imzasını geri çekmesinin bu sürece katkıda bulunduğu bilinmektedir. Aynı şekilde gerici rejimin inşasında kadınların ikinci sınıf olarak görülmesi önemli bir yer tutmaktadır. Kadınlara yönelik şiddet ve cinayetlerdeki artışı körükleyen bir atmosfer söz konusudur.

Ancak 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bir kez daha belirtmek isteriz ki kadınların ekonomik, siyasi, kısaca toplumsal yaşamın bütününde daha şiddetli bir sömürü, eşitsizlik ve şiddete maruz bırakılması, sadece kadınların değil tüm toplumun sorunudur. Kadınlar özgürleşmeden hiçbir toplum özgürleşemez. Bu nedenle eşit, özgür, demokratik, uygar bir Türkiye mücadelesi, kadınların örgütlü mücadelesi ile birlikte başarıya ulaşabilecektir.

Kadınların toplumsal cinsiyet eşitsizliklerine karşı her alanda verdikleri eşit ve özgür yurttaşlık mücadelesi, aynı zamanda ülkemizin laiklik, demokratikleşme ve özgürleşme mücadelesidir. Odamız bu onurlu mücadelelerinde kadın meslaktaşlarımız ve tüm kadınlarla birlikte ve dayanışma içinde olmayı sürdürecektir.

Birlik ve dayanışmanın en güzel günlerinden biri olan 8 Mart’ta ülkemizin dört bir köşesinde gericiliğe, sömürüye, baskıya, şiddete, taciz, tecavüz ve cinayetlere karşı seslerini yükseltecek olan kadınların ve kadın meslektaşlarımızın 8 Mart’ı kutlu olsun diyor, baskı ve şiddet sonucu yaşamlarını kaybeden tüm kadınları sevgiyle, saygıyla anıyoruz.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası 

 

METALURJİ VE MALZEME MO: 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN

8 Mart 1857 tarihinde, ABD‘nin New York Eyaleti‘nde daha iyi çalışma koşulları ve insanca yaşam talebiyle on binlerce dokuma işçisi kadın greve gitmiş, polis hak mücadelesindeki bu kadınlara saldırmış ve 129 kadını fabrikaya kilitleyerek, çıkan yangında hayatlarını kaybetmelerine sebep olmuştur. Aradan geçen onlarca yıla rağmen hala tüm Dünya kadınları her yeni günle bitmek bilmez bir şekilde ayrımcılığa, eşitsizliğe, sömürüye karşı, hak ve özgürlükleri için mücadele etmeye devam etmektedir.

Ne acıdır ki, günümüz iktidarı bu mücadeleyi görmeyi reddetmekte ve gaflet haliyle bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden imzayı geri çekip, ülkenin dört bir yanında İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmediğini, vazgeçmeyeceğini eylemlerde bağıran kadınları, LGBTİQ+’larıyok saymaktadır. Unutan ve hesap sormayan halka alışkın olan dönem içişleri bakanı tarafından çelişkili açıklamalar ile önce kadın ölümlerinin azaldığı, sonra birazcık arttığı ifade edilmiş, aklımızla dalga geçilmiştir.

Bunu kabul etmeyen bizler buradayız ve hesabını soruyoruz!

2021 yılında öldürülen 280 kadının katilleri kimdir?

“2021 yılında öldürülen 280 kadının 124’ü evli olduğu erkek, 37’si birlikte olduğu erkek, 24’ü tanıdık birisi, 21’i eskiden evli olduğu erkek, 16’sı akrabası, 13’ü eskiden birlikte olduğu erkek, 13’ü babası, 11’i oğlu, 6’sı kardeşi, 3’ü tanımadığı birisi, 1’i kendisini bir süredir takip eden erkek tarafından öldürülmüştür. 11 kadının ölümüne sebep olan kişilerin yakınlık durumu tespit edilememiştir.”

2021 yılında öldürülen 280 kadının katilleri Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Verilerinde bu şekilde olsa da biz gerçek katillerin, failleri destekleyen teşvik eden yasa tasarılarını onaylayan ve bu faillere alan açan iktidar olduğunu biliyor. Katillerin cezasız kalmamasını diliyoruz.

AKP Hükümeti ile gittikçe yükselen muhafazakârlık, cinsiyetçilik ile de birleşerek kadına yönelik fiziksel, psikolojik, cinsel her türlü şiddetin artmasına sebep olmaktadır. Bununla birlikte iktidar eliyle gerçekleştirilen özelleştirme, taşeronlaştırma uygulamaları ve esnek çalışmanın yaygınlaşmasıyla, kadın emeğinin sömürüsü artmaya devam etmektedir. Büyüyen işsizlik ve yoksullaşmayla kadınlar, ev eksenli çalışmaya itilerek güvencesiz ve sosyal haklardan yoksun kılınmaktadır. Ucuz iş gücü olarak çalıştırılan kadınlar, hayatın her alanında cinsiyetçi politikalar nedeniyle ayrımcılığa uğramaktadır.

Bizler önce insan, sonra kadın ve sonra mühendisleriz. Bu sebeple dünyanın her yerindeki kadınlarla eşitlik ve özgürlük mücadelemiz ortak, farklı farklı konularda, aynı mücadeleyi sürdürüyoruz. Bu mücadelenin kazananı kadınlar olacak! İstanbul Sözleşmesi olacak! İstanbul Sözleşmesi biziz, önemini anlatmaktan vazgeçmeyeceğiz. TMMOB Metalurji ve Malzeme Mühendisleri Kadın Komisyonu olarak tüm kadınlarımızın Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyor, bu mücadelede yalnız olmadıklarını tüm sesimizle haykırmak istiyoruz!

TMMOB
METALURJİ VE MALZEME MÜHENDİSLERİ ODASI
KADIN KOMİSYONU

 

METEOROLOJİ MO: 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN…

Bugün 8 Mart!

Anayasamızın 10. Maddesi; “Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” der. Oysa; kadınlar, çalışma ve toplumsal yaşamda, erkeklere oranla cinsiyetlerine bağlı olarak farklı konularda olumsuz anlayış, davranış ve tutumlarla karşılaşmaktadırlar.

Ülkemizde, kadınların toplum içindeki ekonomik, kültürel ve sosyal etkinliği hala istenilen seviyede bulunmamaktadır. Eğitim, istihdam ve sosyal yaşama katılım oranları ve bu oranlarda görülen düşüş bunun en açık göstergesidir. Kadının sosyal statüsü, eğitim ve istihdamı açısından ülkemiz, ne yazık ki 3. Dünya ülkeleri arasında yer almaktadır.

Kadınlar hala eğitim ve diğer toplumsal hizmetlere erişmekte güçlükler yaşamakta, çoğunlukla karar alma süreçlerinin dışında bırakılmakta, baskı, taciz ve şiddete maruz kalmakta, töre ve namus cinayetlerine kurban gitmektedirler.

Kadınlar, çalıştıkları işyerlerinde bir taraftan yükselme ve terfilerde ayrımcılığa maruz kalırken, diğer taraftan tacize, şiddete ve mobbinge uğramaktadırlar. Bu nedenlerle 8 Mart kadınlar için özel bir gündür. Dünya genelinde kadın hakları alanında son yıllarda olumlu gelişmeler sağlansa bile kadınlar açısından birçok sorun hala çözülebilmiş değildir.

Dünyadaki en yoksul insanların %70’i kadındır. Dünyadaki eğitim almamış insanların 2/3’si yine kadınlardır. Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmak yolunda verdiği mücadelenin sembolü kabul edilen bugün, 8 Mart 1857 yılında Amerika’nın New York kentinde tekstil sektöründe çalışan yüzlerce kadının düşük ücretlerini, uzun çalışma saatlerini ve insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmek için yaptıkları grev sırasında çıkan yangında 129 kadın işçinin can vermesidir.

Bu olaydan 52 yıl sonra (1910), Danimarka’nın Kopenhag kentinde düzenlenen II. Sosyalist Enternasyonal toplantısında Clara Zetkin’in önerisiyle, kadın haklarının kazanılması ve kadınların birlikteliği mücadelesinin, her yıl “Kadınlar Günü” olarak kutlanması kararlaştırılmıştır.

Cumhuriyet’in ilanı sonrası, Atatürk’ün çağdaş öngörüsü ve tespiti ile; toplumda her alandaki yeniliklere paralel olarak, kadınların sosyal, siyasi ve hukuk alanında yer almalarının önü açılmış, seçme ve seçilme haklarını elde etmeleri ile gelişmiş pek çok ülkenin kadınlarından farklı bir öncülük kazanmışlardır.

Ancak, Cumhuriyetin ve daha sonraki demokratik kazanımların sürekliliği ve gelişimi, eşitliğin hayata geçmesi ile mümkündür. Bu nedenle ülkemizde kadın sorunlarının çözümünde, kadını eşit ve özgür birey konumuna getirecek olan yasal dönüşümlerin ve uygulamaların, bir an önce başlatılacak çalışmalarla ele alınması, eşitlikçi, demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin hayata geçmesi, kadın bedeni üzerindeki tüm söz ve karar haklarının kadına ait olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.

Biliyoruz ki çağdaş, demokratik, sosyal hukuk devleti tüm kurum ve kurallarıyla işler ve işlevsel kılınmadan ne toplum, ne de kadın özgür olacaktır. Bunu başaracak olan da, nüfusun yarısını oluşturan KADINLAR’dır.

Tüm kadınlarla birlik ve dayanışma dileklerimizle;

Kadınlar Günümüz Kutlu Olsun.

TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası

Kadın Komisyonu

 

MO: 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun! ADİL, KAPSAYICI, BARIŞÇIL VE DUYARLI BİR TOPLUM, ÇEVRE VE MİMARLIK İÇİN MÜCADELEMİZİ ÇOĞALARAK SÜRDÜRMEKTE KARARLIYIZ

Dünyada ve Türkiye’ de kadınların barış içinde yaşadığı daha adaletli bir dünya, kapsayıcı ve duyarlı bir toplum ve buna hizmet eden kentler ve mekanlara dair mücadelesi çoğalıyor ve büyüyor! Kadınlar geçmişte de olduğu gibi hala, her alanda artan şiddete ve ayrımcılığa, bunu yaratan patriarkal düzene karşı yılmadan, vazgeçmeden haklarını talep etmeye devam ediyorlar ve edecekler. TMMOB Mimarlar Odası kadınların ve ayrımcılığa uğrayan tüm bireylerin bu haklı mücadelesinde yanlarında durmakta kararlıdır.

Ülkemizde ve dünyada kadın hareketinin bugün geldiği noktada, toplumsal cinsiyet eşitliğinin, kamusal alandaki adil haklarının ve sorumluluklarının kritik bir önem taşıdığı açıktır. Ne var ki, günümüzde kadınlar halen gerek güvenlikleri, gerekse elde edilen hakları ve kazanımları için büyük çabalar harcamak, mücadele ve örgütlenmelerini sürdürmek durumundadırlar. Bu olumsuzluklara karşı mücadelede önemli bir kazanım olan İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinin acı sonuçlarını hep birlikte yaşıyoruz.

Kadınların iş hayatında yoğun şekilde yaşadıkları cinsiyete dayalı sosyal ve ekonomik ayırımcılığı, sosyal güvencesiz çalışma koşulları ile ötekileştirilme sorunlarını, kadın meslektaşlarımızın görünmez kılınma süreçlerini kınıyor, kadınların ürettiği doğaya ve topluma duyarlı, barışçıl, kapsayıcı ve nitelikli yapılı çevreleri kutlamaya, onurlandırmaya davet ediyor ve bu önemli alandaki mücadeleyi desteklemek için tüm duyarlı kesimleri, bileşenleri birlikteliğe ve dayanışmaya çağırıyoruz…

TMMOB MİMARLAR ODASI

 

PEYZAJ MO: 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun

8 Mart Dünya Kadınlar Günü anmaları, günümüzde hala kadınların hak arayışlarının en yüksek sesle dile getirildiği gün olmaktadır.

 New York`ta 164 yıl önce, çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve ücret eşitsizliğinin giderilmesi amacıyla greve giden 129 dokuma işçisi kadınının nedeni belirsiz yangında can vermesi ile başlayan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü anmaları, günümüzde hala kadınların hak arayışlarının en yüksek sesle dile getirildiği gün olmaktadır.

Kadınların ekonomiye katılımı, fırsat eşitliği, eğitim imkanları, sağlık ve kadının siyasi güçlendirilmesi kriterlerine göre düzenlenen 2020 Cinsiyet Eşitliği Raporu`na göre Türkiye 153 ülke arasında 130. sırada yer almakta, ekonomik hayata katılımda ise 136. sırada yer almaktadır. 

Ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri uygulamaya koymak, sorunun çözümüne yönelik en etkin adımlardan olacaktır. 

İstanbul`da imzalanan ve "İstanbul Sözleşmesi" ismini buradan alan Avrupa Konseyinin "Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi" ülkemiz tarafından 2011`de kabul edilip 2014 yılında yürürlüğe giren sözleşme ile devletin kadınları koruması uluslararası sözleşme ile güvence altına alınmış olması gerekmesine rağmen kadın hakları konusunda her geçen gün daha da geriye gittiğimiz aşikardır. 

1951 yılında Türkiye`nin imzaladığı ancak uygulanmayan ILO`nun 100 nolu sözleşmesi erkek ve kadınlar eşit işlerde, eşit ücret ve sosyal haklara sahiptir, demektedir.

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası olarak Oda üyesi, çalışan, yönetici ve kurullarımızdaki toplam sayımızın büyük bir çoğunluğunu kadın üyelerimiz oluşturmaktadır. İş gücünün 2/3`ü kadınlardan meydana gelen bir meslek disiplini olarak kadınlarımıza yönelik çağ dışı cinsiyet ayrımcılığına ve uygulanan şiddete karşı olduğumuzu 8 Mart Dünya Kadınlar Günü sebebiyle tekrar yüksek sesle dile getiriyoruz.

Kadın Yöneticilerimiz, Kadın Kurullarımız, Kadın Üyelerimiz ve Kadın Çalışanlarımızla Birlikte Büyüyoruz!

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası

14. Dönem Yönetim Kurulu

 

ZMO: KADINLAR, GÜCÜN ARKASINDA KALAN DEĞİL, GÜCÜN TA KENDİSİDİR!
EŞİT ŞARTLAR ve EŞİT İMKANLAR İLE BİRLİKTE DAHA GÜÇLÜ OLABİLİRİZ!

 "Kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir. Kadınlar toplum yaşamında erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır."
Mustafa Kemal ATATÜRK

8 Mart, kadınların eşit işe eşit ücret, günde sekiz saat çalışma ve doğum izni talepleriyle 1857 yılında başlattıkları eşitlik mücadelesinde, hakları uğruna can verdiği gündür. Günümüzde 8 Mart, kadın sorunlarına çözüm önerilerinin kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın kaldırılması ve kadına yönelik şiddete son verilmesi istemlerinin bir kez daha dile getirildiği bir gündür.

Kadınlar, dünya nüfusunun %50’sini, yeryüzündeki toplam işgücünün üçte ikisini oluşturuyor. Ancak kadınlar dünya gelirinin % l0’unu almakta ve dünyanın tüm mal varlığının ancak %1’ine sahip bulunmaktadır. Yaşamın bütün alanlarında çalışma alanında, istihdamda, karar alma mekanizmalarında, politikada kadınlar nüfusları oranında maalesef yeterince temsil edilmemektedir.

Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayınlanan 2021 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na göre: Ülkeler kıyaslandığında kadınlar ve erkekler arasında en az ayrım olan ülkelerin başında İzlanda geliyor. İzlanda’yı Finlandiya, Norveç, Yeni Zelanda ve İsveç takip ediyor. Türkiye cinsiyet eşitliği endeksinde 156 ülke içinde 133. sırada yer alıyor.

Oysa ki, Atatürk`ün girişimiyle kadınlara 1930`da belediye seçimlerinde seçme, 1933’te muhtar seçme ve köy heyetine seçilme, 5 Aralık1934`te Anayasa`da yapılan değişiklikle milletvekili seçme ve seçilme hakları tanındı.  Bugün kadınların başta yaşam hakkı olmak üzere,  temel hak ve özgürlükler için mücadele vermek zorunda olmaları, uygarlığımız ve demokrasimizin gelişimi konusunda düşünülmesi gereken bir durumdur.

TÜİK 2021 yılı verilerine göre;

Kadınların %48,1`i, erkeklerin ise %70,9`u yaşadıkları çevrede kendilerini güvende hissettikleri tespit edilmiştir.

Yükseköğretimde görevli profesörler içinde kadın profesör oranı 2020-2021 öğretim yılında %32,4 olmuştur. Doçent kadrosunda görev yapan kadın oranı %40,1, öğretim görevlisi kadrosunda görev yapan kadın oranı ise %50,6 olarak gerçekleşmiştir.

TBMM verilerine göre; 2021 yılsonu itibarıyla 582 milletvekili içerisinde kadın milletvekili sayısının 101, erkek milletvekili sayısının ise 481 olduğu bilinmektedir.

Dışişleri Bakanlığı verilerine göre; kadın büyükelçi oranı 2011 yılında %11,9 iken bu oran 2021 yılında %26,5 olmuştur.

Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre; 2020 yılında hanesinde 3 yaşın altında çocuğu olan 25-49 yaş grubundaki kadınların istihdam oranının %25,2, erkeklerin istihdam oranının ise %85,5 olduğu görülmüştür. Yarı zamanlı çalışanların istihdam içindeki oranı 2020 yılında toplamda %12,4 olurken, kadınlarda bu oran %19,5, erkeklerde ise %9,3 olarak gerçekleşmiştir.

2020 yılında okuryazar olmayan kadınların işgücüne katılım oranı %12,4, lise altı eğitimli kadınların işgücüne katılım oranı %24,1, lise mezunu kadınların işgücüne katılım oranı %29,9, mesleki veya teknik lise mezunu kadınların işgücüne katılım oranı %37,0 iken yükseköğretim mezunu kadınların işgücüne katılım oranı %65,6 olmuştur.

Peki tarıma emek veren kadınlar haklarını yeterince alabiliyor mu?  Kadına “toprak ana” benzetmesi yapılırken, kırsalda yaşayan kadınların sesini duyabiliyor muyuz?

Kırsalda yaşayan kadının eğitim fırsatını yakalaması, sağlık hizmetlerine erişmesi güçtür, sosyal-kültürel etkinliklere katılması-örgütlenme şansı ise çok azdır.

TÜİK verilerine göre:

Tarım sektöründe toplam 5.060 bin kişi istihdam ediliyor.

Tarım sektöründe çalışan erkek sayısı 2.952 bin kişi (%15,1) , kadın sayısı 2.108 bin kişidir (%23,7).

Tarımda ücretli veya yevmiyeli çalışan kadın sayısı 194 bin kişi, işveren olarak çalışan kadın 3 bin kişi, kendi hesabına çalışan 181 bin kişi, ücretsiz aile işçisi olarak 1.606 bin kişidir.

Tarımda çalışan kadınların % 94,1’i hiçbir sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı değildir.

Cinsiyet ve meslek grubuna göre yıllık ortalama kazanç (2018) göstergelerine göre: Nitelikli tarım, ormancılık ve su ürünlerinde çalışan erkek 42.219 TL/yıl kazanırken kadın 37.190 TL/yıl kazanmaktadır.

Kadınlarda iş gücüne dahil olmayan 21.818 bin kişi bulunmakta, bunlardan iş bulma ümidi olmayan 810 bin kadın, ev işleri ile meşgul olan 10.178 bin kadın bulunmaktadır.

Kadın çiftçilerin çalışma koşulları, çalışma süreleri, ücret durumları, iş bölümü, barınma koşulları, sağlık koşulları, sosyal güvenlik, aile içi ve aile dışı rolleri toplumsal yapıyı önemli ölçüde etkilemektedir. Bu nedenle, kadın çiftçilere yönelik politikalar oluşturulmasına, kadın çiftçilerin tarımsal üretime daha verimli ve daha iyi koşullarda katılabilmesine yönelik yeni önerilerin ortaya konması gerekmektedir.

Dünyanın bir başka gerçeği ise maalesef ki savaş. Savaşların görünmeyen yüzü olan mülteci ve sığınmacı kadınlar ise yakınlarını kaybetmelerinin yanı sıra yoksulluk, açlık, enfeksiyon hastalıkları, düzenli sağlık bakımı alamama, dil sorunu, kültüre yabancı olma, cinsel ve fiziksel saldırılar, erken yaşta evlendirilme, para karşılığı satılma, istenmeyen gebelik gibi ciddi sorunlar yaşamaktadır. Cinsiyet eşitsizliği, savaş koşullarında artarak sürdüğünden dünyada barış ortamının sağlanması gerekmektedir.

Tarihimiz her türlü zorluğa karşı başarmayı bilen kadınlarla doludur. Kurtuluş Savaşı’nda cephede yerini alan, bilim-sanat-hukuk için çalışan kadınlarımız direnerek, başkaldırarak, çalışarak bir yol açmışlardır.

Geçmişten günümüze ZMO’ya üye olan ve emeği geçen tüm kadın meslektaşlarımıza tarım sektörüne yapmış oldukları katkılar nedeniyle şükranlarımızı sunuyoruz.

Daha insan hakları merkezli, yaşanabilir bir dünya için, kadının etkinlik alanının güçlendirilmesi, eğitim, istihdam, sağlık, siyaset, hukuk ve benzeri alanlarda olanaklardan eşit düzeyde yararlanması, kadın ve erkeğe verilen hakların, yüklenen sorumlulukların adil bir biçimde dağıtılması için gerekli yasal ve sosyal düzenlemelerin yapılmasını beklemekteyiz.

Saygılarımızla.

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası