ODALARDAN İSTANBUL’DAKİ ASANSÖR FACİASI İLE İLGİLİ AÇIKLAMA

09.09.2014

Elektrik, İnşaat, Jeofizik, Makina Mühendisleri ve Mimarlar Odası, İstanbul-Mecidiyeköy'de meydana gelen ve 10 işçinin ölümüyle sonuçlanan asansör kazası üzerine birer basın açıklaması yaptı.

 

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI

BASIN AÇIKLAMASI 

Soma, Karadon, Elbistan, Kozan, Alkumru, Davutpaşa, Tuzla, OSTİM ve Ali Sami Yen...

YANDAŞ KAPİTALİZMİ ‘KATLİAM MARKALARI‘ YARATIYOR

 

Ülkemizde AKP iktidarıyla birlikte zirveye ulaşan yandaş korumacılığına dayanan vahşi kapitalizm, hak-hukuk tanımamakta; işçilerin yaşam hakkını yok etmektedir. Bu ucubeleşmiş vahşi kapitalizmin bir uygulaması olarak Ali Sami Yen Stadı‘nda yükseltilen lüks konutların yer aldığı rezidans inşaat, 2'‘si kardeş olmak üzere, 10 işçiye daha mezar yapılmıştır.

İnsanlarımız işsizlik karşısında 3-5 paraya ölümü pahasına çalışmak zorunda bırakılmakta; yandaş şirketlerin her türlü denetim ve kuraldan muaf tutulmaları sağlanmaktadır. Nitekim 10 işçiye mezar olan rezidans inşaatı için çalışma yasağını delen, gece 19.00-07.00 saatleri arasında da işçileri çalışmaya zorlayacak bir izin verildiği ortaya çıkmıştır. Zaten güvencesiz koşullarda çalıştırılan inşaat işçilerinin çalışma saatlerine uyulmadan, kayıtdışı çalıştırıldığı ülkemiz için bilinmeyen bir gerçek değildir. OECD‘nin yayınladığı çevre, ekonomi ve sosyal alanlara yönelik istatistiklerin sunulduğu "Factbook 2014" raporuna göre Türkiye‘de işçiler OECD ortalamasından 86 saat fazla çalışmaktadır. Ayrıca OECD genelinde haftalık çalışma süresi en fazla 40 saat iken, Türkiye‘de yasal haftalık çalışma süresi en fazla 45 saattir. Yasal olarak bile OECD‘den fazla olan bu çalışma saatlerinin fiili olarak aşılıp çok daha yukarılara çıktığı ve yüksek çalışma saatlerinin iş kazalarının meydana gelmesindeki en önemli faktörlerden biri olduğu da bilinmektedir. Yine işçilerin bildirimlerine göre bu inşaat alanında 21 taşeron şirket faaliyet göstermektedir. Taşeronlaşma bir kez daha işçilerin haklarını arayabilecekleri örgütlenme önünde bir engel; iş yasaları ve kurallarının uygulanmaması için bir araç olarak karşımıza çıkmaktadır. Soma‘dan sonra verilen sözler yine unutulmuş, taşeronlaşma konusunda hiçbir adım atılmamıştır.

İşçilerin birer birer iş cinayetlerinde ölmeleri gündem dahi olamazken, toplu katliamlar söz konusu olduğunda ise balık baştan kokar misali Recep Tayyip Erdoğan‘ın "fıtrat" açıklaması yaptığı ülkemizde 10 işçiye mezar olan asansör katliamı için bu kez imam hatipten arkadaşı patron da "Bunlar sektörel vakalar" diyebilmektedir. Yaşanan iş cinayetinde ise kasıtlı ihmaller zinciri olduğu açıktır. Aynı inşaatta Nisan ayında 19 yaşında bir işçi halat kopması sonucu 15. kattan düşerek yaşamını yitirmiş; Ağustos ayında da bir yangın çıkmıştı. Müfettişlerin 5 ay önce hazırladığı rapor, yaşanılanın kaza değil, tasarlanmış cinayetler olduğunu göstermektedir. Daha önce yaşanan yüksekten düşme sonucu ölüm olayında basına yansıyan bilgilere göre Çalışma Bakanlığı müfettişleri inşaatı kontrol etmişler, birçok eksik bulmuşlar ancak bakanlık sadece yapı sahibine 6 bin 270 TL para cezası vermekle yetinmiştir. Ancak Bakanlık tarafından yayımlanan "İşyerlerinde İşin Durdurulmasına Dair Yönetmelik" hükümlerini neden uygulamadıkları anlaşılamamıştır.

Can kayıplarının hesabını soran yurttaşların dövülmesi, tekmelenmesi, coplanması, gazlanması da vakayı adiyeden haline gelmiştir. Nitekim olayın hemen ardından İstanbul Valisi de olay yerine gelmiş, cenazelerin alınması için değil, olay yerine uzmanların girişini engellemek için TOMA‘lar konuşlandırılmıştır.

Başıboşluk Diz Boyu
Her iş cinayetinde kazaya ilişkin teknik açıklamalar yapılarak ve çalışanlar suçlanarak, katliamın üstü örtülmeye çalışılmaktadır: "Asansör raydan çıkmış, sektörün doğasında olan kaza yaşanmıştır; çalışanlara ne kadar iş eğitimi verilse de çalışanlar güvenliklerine dikkat etmemektedirler." Oysaki ülkemizde asansör ve yapı denetimi, vahşi kapitalizm uygulamalarıyla başlı başına sorunlu denetim alanları olarak karşımızda bulunmaktadır. Yaklaşık 350 bin asansörün işletmede olduğu tahmin edilen ülkemizde 2012 yılına kadar bu asansörlerin sadece yüzde 7.5’i kontrol edilmiştir. Makina Mühendisleri Odası ve Elektrik Mühendisleri Odası tarafından özveriyle, duyarlı belediyelerle yapılan protokoller kapsamında gerçekleştirilen bu kontrollere göre asansörlerin yüzde 70‘i kullanım açısından tehlikeli durumdadır. 2012 yılından itibaren yapılan yönetmelik değişikliği ile kontroller, A Tipi Muayene Kuruluşları tarafından gerçekleştirilmektedir. Her alanda olduğu gibi kontrol ve denetim alanında yaşanan serbestleştirme uygulamaları, Asansör Periyodik Kontrolleri alanında da böylece hayata geçirilmiştir. Türk Standardları Enstitüsü (TSE) gibi kamu kurumları dahi gelir elde etme güdüsüyle kendi görev alanı dışında bu kontrolleri yapmaya soyunmuş, birçok belediye ile protokoller imzalamıştır.

Nitekim alandaki ciddi boşluk, Türkiye‘de kaç asansör, kaç yürüyen merdiven, kaç inşaat asansörü olduğunun dahi bilinmediği bir düzeydedir. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, bu konuda yaptığımız bilgi edinme başvurularına ellerinde bilgi olmadığı yanıtlarını vermektedir. Aynı durum TÜRKAK tarafından akredite edilen A Tipi Muayene Kuruluşları için de geçerlidir. Bu kuruluşlarda çalışan veya hizmet alınan görevlilerin uzmanlık, nitelik ve sayıları TÜRKAK tarafından bilinmemektedir.

ABD kaynaklarına göre 1993-2002 arasında asansör kazalarında toplamda 80 kişi ölmüştür. Ülkemizde ise Asansör ve Yürüyen Merdiven Sanayicileri Derneği (AYSAD) verilerine göre yıllık ölüm sayısının 17-20 olduğu tahmin edilmektedir.

Asansör denetimine ilişkin genel sorunların yanında inşaat halindeki binalar için kurulan asansörler, bu yetersiz denetimin bile olmadığı daha sorunlu bir alanı oluşturmaktadır. İnşaatlarda kullanılan personel, yük ve eşya taşıma asansörleri kiralama yoluyla, inşaatlar arasında gezici bir sistemle kurulmaktadır. Bu asansörler Makine Emniyet Yönetmeliği hükümlerine göre; yapı sahibi, şantiye şefi, iş güvenliği uzmanı tarafından kontrol edilmelidir. Yapı Denetim Uygulama Yönetmeliği‘ne göre de bu kontrollerin yapılıp yapılmadığının yapı denetim şirketleri tarafından takip edilmesi gerekmektedir. Burada yine piyasalaştırma örneği düşük ücretle diploma kiralamaya dönüşen bir sistem yürümektedir.

‘Kelimeler Kifayetsiz‘
Ülkemizde bazı bölgeler veya şehirler, eskisi gibi yöresel oyunları, kıyafetleri, şiveleri ya da meşhur olmuş meyve ve sebzeleri ile anılmıyor artık. AKP iktidarı döneminde yandaş sermayenin yükselişine "katliam markaları" eşlik ediyor. Karadon, Elbistan ve Soma madenci katliamlarıyla; Adana Kozan baraj suları altında kalan, yine Erzurum Aşkale deniz bisikletinden düşerek baraj gölünde donarak, boğularak ölen enerji işçileri ile; Esenyurt alışveriş merkezleri inşaatında çadırlarda yanan inşaat işçileri ile; Siirt Alkumru Baraj kapaklarının açılması sonucunda ölen yurttaşlarımızla; Tuzla, Davutpaşa ve OSTİM güvencesiz ve denetimsizce ilkel koşullarda sürdürülen üretimlerin sonucunda canların yok olduğu toplu felaketlerle; Ali Sami Yen de futbol ile değil, yere çakılan asansörde ezilen işçileriyle anılıyor artık.

Böylesi ucubeleşmiş vahşi kapitalizm ortamında iş cinayetleri ve katliamlarıyla ilgili söylenecek sözler anlamsızlaşmakta, kelimeler kifayetsiz kalmaktadır. 10 işçimizin yakınlarına ve tüm halkımıza başsağlığı diliyor, iş cinayetlerinin hesabının sorulmasını, iş kazası adı altında katliamlara son verecek her türlü düzenlemenin yaşama geçirilmesini talep ediyoruz.

Elektrik Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu
8 Eylül 2014

 

 

 

İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

BASIN AÇIKLAMASI 

 

TÜRKİYE’Yİ İŞ CİNAYETLERİ DİYARINA DÖNÜŞTÜREN
TÜM SORUMLULAR İSTİFA ETMELİDİR

Dün akşam saatlerinde Türkiye yine bir iş cinayetiyle sarsıldı. 6 Eylül 2014 tarihinde akşam saat: 19.00’da İstanbul Mecidiyeköy’deki bir inşaatta meydana gelen asansör kazasında 10 işçi yaşamını yitirdi. Olayla birlikte iş kazaları, iş güvenliği önlemleri ve iş güvenliği mevzuatına dair tartışmalar gündemin başköşesine oturdu. Tıpkı Soma’da yaşanan maden faciasında olduğu gibi siyasi erkten, hamaset dışında kayda değer bir açıklama gelmedi; yaraların sarılacağı, sorumluların hesap vereceği, iş kazalarını önleyecek tedbirlerin alınacağı,  iş güvenliğine uymayan şirketlerin cezalandırılacağı ifade edildi.

Bu açıklamaların ikna edici bir tarafını bulmak elbette mümkün değildir. Çünkü iş kazalarının ardı arkası kesilmemekte, kazalar neredeyse toplu katliam gibi yaşanmakta, göstermelik yargılamalar dışında sorumlular iş yapmaya devam etmekte, açıkçası olan ölene, ölenlerin yakınlarına olmaktadır.

Dikkat edilmelidir: Her kaza sonrası, “artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı” iddia edilmekte, bir sonraki kaza, her şeyin eskisi gibi yaşanmaya devam ettiğini göstermekte, çalışanların adeta kaderine razı bir şekilde çalışmakta ve ölümü beklemektedir. Ne yazık ki ülkemizde iş ile iş kazası bir ve aynıymış gibi algılanmaktadır. Hemen her iş kolunda değişik oranlarda iş kazası olmakta, inşaat işkolu ise ilk sıralardaki yeri asla değişmemektedir.

Çünkü gerçek budur. Soma’da yaşanan faciadan sonra, İstanbul’un orta yerinde, Mecidiyeköy’de, Ali Samiyen Stadı’nın yerine yapılan ve TOKİ onaylı olduğu anlaşılan rezidans projesinde, 10 işçinin yaşamını kaybetmesine yol açan iş kazası oluyorsa, sorun köklü ve kalıcıdır, üretim sürecinin ve denetim mekanizmasının taşıdığı zaaflar nedeniyle risk faktörü ve kazalar müzmin hale gelmiştir.

İnşaat Mühendisleri Odası hemen her ortamda ısrarla iş kazalarına ilişkin verileri kamuoyuyla paylaşmakta, bu bağlamda Türkiye’nin iş kazalarında Dünya üçüncüsü, Avrupa birincisi olduğunu hatırlatmakta, yetkilileri önlem almaya çağırmaktadır. Ne yazık ki siyasi iktidar uyarılarımızı duymazlıktan gelmekte, dolayısıyla ne sorun çözülmekte ne de iş kazaları azalmaktadır. Hatta son dönemde yaşanan kazaları akla getirdiğimizde, iş kazalarının toplumsal travmaya yol açacak boyutlara vardığı gözlemlenmektedir.

Mecidiyeköy’deki asansör faciası, iki noktayı vurgulamamızı zorunlu hale getirmektedir. Birincisi, proje TOKİ onaylıdır ve TOKİ denetim sisteminden muaftır. Zaten başlı başına sorun teşkil eden denetimden bile muaf tutulmak, TOKİ inşaatlarında kazalara davetiye çıkarmaktadır. Kazanın iş saatleri dışında meydana gelmiş olması, denetimsizliğin hangi boyutlarda olduğunu açığa çıkarmaktadır.

İkincisi 6331 sayılı İş Sağlığı ve İş Güvenliği Yasası’ndaki yetersizlikler ve zaaflar kazalara yol açmakta olduğu gerçeğidir. Dikkat çekmek istiyoruz ki, İnşaat Mühendisleri Odası konuyla ilgili çok sayıda bilimsel-mesleki etkinlikler düzenlemekte, inşaat işkolu bazında konunun muhataplarını bir araya getirmekte, üniversiteler, meslek odaları ve uygulamacılar sorunlarını ve çözüm önerilerini tartışmakta ve bu tartışmaların ilk sırasında iş güvenliği mevzuatına dair eleştiri ve öneriler yer almaktadır. Ancak siyasi iktidar İMO’nun geliştirdiği önerileri yok saymaktadır.

Çünkü temel fark, üretim sürecine yaklaşımla ilgilidir. Bugün üretim sürecinin tek belirleyicisi kâr olarak görülmekte, iş güvenliği bağlamında alınacak önlemler maliyet artırıcı unsur gibi değerlendirilmekte ve para kazanmak asli amacında olan şirketler iş güvenliği yatırımları yapmaktan kaçınmaktadır. Kamu idaresi ise denetimi tamamen özelleştirmek istemekte, dolayısıyla kadro ve donanım açığını kapatmaya programına almamaktadır.

Bilindiği gibi son dönemde gerçekleştirilen mevzuat değişiklikleri ile meslek odaları üretim sürecinin dışına itilmiş, meslek odaları kamu adına gerçekleştirdiği denetimi yapamaz durumda bırakılmıştır.

Üzülerek söylüyoruz ki, kazaların son dönemde gözle görülür düzeyde artmasının bir nedeni de, meslek odalarının sürecin dışına itilmesidir.

Hiç kimse, özellikle de siyasi iktidar suçluyu başka yerlerde aramasın, birkaç günah keçisi bulup vicdanını rahatlatmaya kalkmasın. İş cinayetlerinin faili AKP Hükümeti ve onun konuyla ilgili Bakanı Faruk Çelik’tir.  Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çelik kamuoyunda “ölüm devrinin bakanı” olarak anılmaya başlamıştır. Anlaşılmaz bir şekilde makamını korumakta olması ise Türkiye siyasetinin ayırt edici özelliğe işaret etmektedir. Ne yazık ki onurlu bir tavır olan istifa, ülke idari yapısında kendisine yer açamamaktadır.

İnşaat Mühendisleri Odası olarak, Tuzla Tersaneleri’nde, Soma’da olmayanın bu defa olmasını ve başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olmak üzere tüm sorumluların istifa etmesini, işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatının değiştirilmesini, mevzuat değişikliği sürecinin katılımcılığa açık olmasını, meslek odalarını etkisizleştiren değişikliklerin ortadan kaldırılmasını talep ediyoruz.

TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

8 Eylül 2014

 

 

JEOFİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI

BASIN AÇIKLAMASI

İSTANBUL’DAKİ ASANSÖR FACİASI  KAZA DEĞİL CİNAYETTİR....

06.09.2014 tarihinde, İstanbul Mecidiyeköy’deki Ali Sami Yen Stadyumu’nun yerine yapılan 36 katlı rezidans inşaatında iş asansörünün zemine düşmesi sonucunda 10 işçi hayatını kaybetmiştir. 

Asansör faciasında yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet kederli ailelerine ve  yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyoruz. 

Soma’da 301 işçi öldü. Siirt’te baraj kapakları açıldı 6 kişi boğularak can verdi. Erzurum’da kayak pisti çöktü facianın eşiğinden dönüldü. Ve İstanbul Mecidiyeköy’ de  10 işçi feci bir şekilde hayatını kaybetti. 

Bu ve benzeri faciaların nedenleri; özelleştirme, taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma ve kamusal denetiminin yetkili ve etkin bir biçimde yapılmamasıdır. 

Kuralsız esnek çalışma dayatması ve denetimsiz çalışma sonucu meydana gelen bu facianın sorumlularından hesap sorulmalıdır. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği ile ilgili Yasa ve Yönetmeliklerin gözden geçirilmesi, kamu denetiminin etkin bir şekilde yerine getirilmesi, bundan sonraki katliamların önüne geçilmesini ve can kayıplarının engellenmesini sağlayacaktır. 

Bu iş kazalarının temelinde sermayenin rantını artırma amacı yatmaktadır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri yetersiz kalmaktadır. Kamu denetimi aktif bir şekilde devreye sokulmalı, İşçi Sağlığı ve İş güvenliği yasaları göstermelik olmaktan çıkarılmalı ve iş cinayetleri ve kazaları konusunda ağır yaptırımlar uygulanmalıdır.

TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası olarak yetkilileri görevleri ve sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyor ve YETER ARTIK bu ve benzeri cinayet gibi ölümleri durdurun diyoruz.

Saygılarımızla

TMMOB JEOFİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI

XV. DÖNEM YÖNETİM KURULU 

9 Eylül 2014

 

 

MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI

BASIN AÇIKLAMASI

10 İŞÇİMİZİN YAŞAMINI KAYBETTİĞİ İŞ CİNAYETİNİ KINIYORUZ

İstanbul Mecidiyeköy‘de eski Ali Sami Yen Stadyumu‘nun yerine yapılan 42 kat projeli, 36 katı tamamlanan Torun Center rezidans inşaatında, asansörün 32. kattan eksi 5. kata düşerek çakılması sonucu 10 işçimiz yaşamını kaybetti. Aynı inşaatta geçen Nisan ayında 19 yaşında bir işçi halat kopması sonucu 15. kattan düşerek ölmüş; Ağustos ayında da bir yangın çıkmıştı.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası olarak, öncelikle Torun Center inşaatındaki iş cinayetinde yaşamını kaybedenlerin aileleri ve yakınlarının büyük acısını paylaşıyor, kentsel rant ve yoğun emek sömürüsü için işçilerin yaşamlarını gözden çıkaran sermayedarları ve işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında kalıcı, kesin, güvenceli önlemleri almayan siyasi iktidarı kınıyoruz. 

Odamız, işçi sağlığı ve iş güvenliği ve asansörler alanındaki uzmanlıklarından hareketle konunun takipçisi olacak, gerekli açıklamaları kamuoyu ile paylaşacaktır.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası

Yönetim Kurulu

7 Eylül 2014

 

MMO’DAN KAMUOYUNA ZORUNLU AÇIKLAMA

06.09.2014 tarihinde Torunlar GYO Firmasının Mecidiyeköy şantiyesinde meydana gelen cephe asansörünün 32. Kattan düşmesi sonucunda 10 işçi yaşamını yitirmiştir.

Elim kazanın hangi sebepten kaynaklı olduğuna dair inceleme Odamız teknik heyeti tarafından yapılmaktadır.

Asansörde yaşanan kaza sonrası Torunlar firmasının açıklamasında Odamız muayene kuruluşu tarafından 30.05.2014 tarihinde yapılmış olan kontrole ve verilen muayene raporuna atıf yapılmaktadır. Odamız muayene kuruluşu tarafında yapılan kontrol, kontrol anındaki gözlemler ve deneylere dayanmaktadır. Verilen uygunluk raporu, cihazın periyodik olarak bakım ve uygun iş güvenliği şartlarında kullanılması gerektiğine vurgu yapmaktadır. Bu bakımdan özellikle şantiye şartlarında çalışan bu cihazların eğitimli nezaretçiler tarafından kullanılması ve günlük bakım ve kontrollerinin yapılması elzemdir. İlgili asansöre ilişkin verilen rapor 30.08.2014 tarihine kadar geçerlidir ve verilen raporda bu belirtilmiştir.

Ayrıca işçilerin verdiği bilgilere göre söz konusu asansör geçen hafta arıza yapmış ve bir bakımdan geçmiştir. Bu bakım sonrası Muayene Kuruluşumuza bilgi verilmeli ve asansör yeniden tarafımızdan kontrol edilmeli idi.

Kamuoyunda Torunlar İnşaat firması tarafından Odamızın kontrol ve uygunluk raporu verdiğine yönelik eksik ve yanlı açıklama, sorumluluktan kurtulma ve algıyı başka yönlere çevirme çabalarıdır. Teknik heyetimiz kazanın oluşumuna dair incelemesini sonuçlandırdığında ayrıca açıklama yapılacaktır.

Kamuoyunun dikkatine sunarız.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi

7 Eylül 2014

 

KENT YAĞMASI VE RANT POLİTİKALARI, İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ GEREKLERİ İLE İNSAN YAŞAMINI HİÇE SAYMAKTADIR

İŞ EKİPMANLARININ PERİYODİK KONTROLLERİ ARTIRILMALI VE KAMUSAL DENETİM İVEDİLİKLE BENİMSENMELİDİR
 

Bilindiği üzere İstanbul Mecidiyeköy’de eski Ali Sami Yen Stadı arsasında devam eden inşaatta işçileri taşıyan asansör 32. kattan yere çakıldı, 10 işçimiz yaşamını kaybetti. TMMOB Makina Mühendisleri Odası olarak, öncelikle iş cinayetinde yaşamını kaybedenlerin aileleri ve yakınlarının acısını paylaşıyoruz.

Sorumlu sermaye ve siyasi iktidar

Bu vesileyle, söz konusu ölümlerin nedeninin, kentsel rant ve yoğun emek sömürüsü için işçilerin yaşamlarını gözden çıkaran sermayedarlar ile işçi sağlığı ve güvenliği alanında kalıcı, kesin, güvenceli önlemleri almayan siyasi iktidar olduğunu bir kez daha belirtmek istiyoruz. 

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı kazaları seyrediyor

Ülkemizde yaşanan tüm iş kazalarında olduğu gibi bu kaza da bizim için sürpriz olmadı. Çünkü ülkemizde insan yaşamının ve emekçilerin hiçbir önemi yok! Ayrıca inşaat sektöründe ölümlü iş kazasının meydana gelmediği hiçbir gün yok. Soma’da meydana gelen toplu işçi katliamından sonra yaptığımız açıklamada da belirttiğimiz üzere inşaat sektöründe denetimlere ağırlık verilmesi gerekmektedir. İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanmasında önemli görevi olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ise denetim görevini yerine getirmediği gibi yaptığı kısmi denetimlerde gerekli yaptırımları uygulamıyor, kazaları sadece seyrediyor. Büyük reklamlarla yürürlüğe konulan 6331 sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu’nun yürürlükte olduğu 2013 ve 2014 yıllarında iş kazaları ve iş kazası sonucu ölümler azalmadı. Her gün “iş kazası” sonucu yaşamını kaybeden beş işçiden ikisi inşaat çalışanıdır. Bu noktada Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın görevinin ölümleri saymak ve kaza sonrası işyerlerine müfettiş göndermek değil kazaların önlenmesini sağlamak olduğunu belirtmek isteriz.

Kentsel rant süreçleri ile iş kazaları/cinayetleri bağıntılı olarak artıyor

İş kazaları/cinayetleri üzerine tüm değerlendirmelerimizde, her iş kazasında teknik bir nedenin de rol oynayabileceğini, tek tek bunları tartışmanın önemli olmadığını, kazaların sistem sorunu olduğunu vurguyla belirtiyoruz. İstanbul Mecidiyeköy’de meydana gelen iş cinayetine ilişkin bazı önemli teknik konulara bu çerçevede değinmek istiyoruz.

Mecidiyeköy’deki iş cinayeti, ülkemizdeki egemen rant politikalarını açıkça yansıtmaktadır. Zira Büyükşehirlerdeki arsalar AKP yandaşlarına tahsis edilmekte, imar planları sürekli değiştirilmekte, bu arsaların üzerinde “rezidans”lar yükseltilmekte, son yıllarda yükselişe geçen inşaat sektörü baronlarına iktidar tarafından devasa olanaklar tanınmakta, rant yandaşlar tarafından paylaşılmaktadır. İnşaat sektöründeki iş kazası yoğunluğu, kentsel rant politikalarının iş güvenliği gereklerini dışladığını, iş cinayetlerinin rant alanlarında yoğunlaşma seyri izlediğini göstermektedir. TOKİ tarafından projelendirilip özel sektöre devredilen bu alanlarda binalar yükselirken gözetilen tek husus, azami kâr ve inşaatın bir an önce bitirilmesidir. İnşaat sürerken insan canının maalesef hiçbir önemi bulunmamaktadır!

Aşırı/yoğun çalışma işçileri ve iş ekipmanlarını yoruyor

Örneğin söz konusu işyerinde 24 saat aralıksız yoğun çalışma yürütüldüğü kamuoyuna yansımıştır. Yoğun çalışma temposu nedeni ile çalışanların sağlıkları bozulmakta, iş kazalarına uğramakta, iş ekipmanları da yoğun çalışma temposuna dayanamamaktadır. Nitekim kazanın meydana geldiği inşaat vincinden (cephe asansöründen) işyerinde üç tane bulunmaktadır, bunlardan biri uzun süredir arızalı durumdadır ve işçiler kazanın meydana geldiği inşaat vincinin son günlerde sürekli olarak arızalandığını belirtmişlerdir.

Periyodik kontroller azaltıldı

İşyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin kurallar (sağlık raporu alınması, eğitim, mesleki eğitim, araç ve gereçlerin sağlanması, risk analizi, acil durum planı hazırlanması vb.) çok geniş bir mevzuat içerisinde yer almakta ve bunların tamamı kağıt üzerinde kalmaktadır. Son kazayı da ilgilendiren ekipmanların bakım-onarım-kontrollerine ilişkin hususlar “İş Ekipmanlarının Kullanımında Sağlık ve Güvenlik Şartları Yönetmeliği”nde belirtilmiştir. Söz konusu yönetmelik çerçevesinde bu tür ekipmanların, günlük, haftalık, aylık, üç aylık ve benzeri düzenli aralıklarla muayenelerinin yapılması ve tüm bakım ve onarımların kayıt altına alınması gerekir. Ayrıca iş ekipmanlarının çalışmaya başlamadan önce operatörleri tarafından kontrollere tabi tutulmalarının sağlanması gerekir. Kaldırma araçlarının periyodik kontrolleri en geç üç ayda bir kez yapılırken, bu periyod Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca 25.04.2013 tarihli yönetmelikle bir yıla kadar uzatılmış; ancak TMMOB Makina Mühendisleri Odası bu tür ekipmanların periyodik kontrolünü yine en geç üç ayda bir yapmaya devam etmiştir. Fakat kazanın meydana geldiği inşaat vinçlerinin günlük, haftalık, aylık bakımlarının sağlıklı olarak yerine getirilip getirilmediği bilgimiz dâhilinde değildir.

Söz konusu vinçleri kuran firma ise şantiyede çalışma saatleri içerisinde iki bakımcının bulunduğunu, kazanın çalışma saatleri içerisinde meydana gelmediğini, bu nedenle kaza anında şantiyede firma bakımcılarının bulunmadığını belirtmiştir. Sahada vinçlerin bakımı için sürekli olarak iki kişinin bulundurulmasına gerek duyulması, günlük, haftalık, aylık, üç aylık periyodik kontrollere rağmen vinçlerin her an arıza yapabileceğini ve vinçlerin sürekli olarak kontrol altında bulunması gerekliliğini göstermektedir. Kazanın aydınlatılmasında bakım kayıtları da rol oynayacaktır, ancak bu kayıtlara ulaşmada süre uzarsa gerçek kayıtlara ulaşma olasılığının azalabileceği kamuoyunca gözetilmelidir.

Çalışma yaşamıyla ilgili neoliberal düzenlemeler emeğin ve mühendisliğin aleyhine

Diğer yandan bilinmelidir ki serbestleştirme, özelleştirme, sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma, esnek istihdam politikaları, çalışma koşullarının ağır oluşu, kadın, genç, çocuk emeği sömürüsü ve kayıt dışı istihdam, iş kazaları ve meslek hastalıklarının artmasına neden olmaktadır.  Çalışma yaşamıyla ilgili yapılan düzenlemeler, emeğin ve mühendisliğin aleyhine; işçi sağlığı ve iş güvenliği normlarının dışında, tamamen sermaye güçlerinin lehine olmuştur. İş Yasası, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası, Devlet Memurları Yasası, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası başta olmak üzere yapılan düzenlemeler sonucu, iş-sağlık-sosyal güvence bütünlüğü parçalanmıştır. Üretim sürecinde gerçekleşen yeni liberal dönüşümler sonucu, işçi sınıfı ve bütün çalışanlar esnek üretim ve esnek, güvencesiz, taşeron istihdam biçimleri altında yoğun bir sömürüye tabi tutulmaktadır. Sanayinin esnek üretim ve esnek istihdam temelinde yeniden örgütlenmesi, işçi sağlığı ve iş güvenliği politikalarına da yansımış ve bu alan da piyasanın acımasız koşullarına terk edilmiştir. İş güvenliği mühendisliği ve işyeri hekimliği uygulamaları daha yerleşmeden geriletilmiş, dizginsiz piyasacılığın gereksinimlerine göre düzenlenmiştir.

Ne yazık ki iş cinayetleri sürecek

Son 10 yıldır Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını yöneten kadrolar ve ülkemizi yöneten siyasi iktidar bilmelidir ki, uyguladıkları politikalar on binlerce çalışanın ölümüne, on binlercesinin sakat kalmasına yol açmıştır, bu politikaların uygulanmasına devam edildiğinde ölümler de ne yazık ki artarak sürecektir.

Yapılması gerekenler

Israrla, inatla tekrar belirtiyoruz, emekçiler ölmeye mahkûm değildir, emekçilerin iş kazalarında ölmeleri kader değildir. İş kazalarının/cinayetlerinin önlenebilmesi için:

  • Yanlış politikalardan vazgeçilmeli, politika-mevzuat-uygulamalar, konunun tarafı olan sendikalar, üniversiteler, TMMOB, TTB ile birlikte kamusal bir çerçevede belirlenmeli ve uygulamaların denetiminde bu kuruluşlara da görev verilmelidir.
  • Ulusal İş Sağlığı Güvenliği Konseyi’ndeki temsiliyet “kamu” ağırlıklı olmaktan çıkartılmalı, sendika, demokratik kitle örgütü, meslek örgütü ağırlıklı hale getirilmeli, Konseyin aldığı kararların uygulanması zorunlu hale getirilmelidir.
  • İş Ekipmanlarının periyodik kontrolleri artırılmalı ve kamusal denetim ivedilikle benimsenmelidir.
  • İşyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması yalnızca iş güvenliği uzmanlarının çalışmaları ile sağlanamaz, konunun bilimsel açıdan bütün taraflarının ekip çalışması ile mümkün olur. Bunun yanında iş güvenliği uzmanlarına ilişkin son 10 yılda en az 10 kez değişikliğe uğrayan mevzuat yap-boz alanı olmaktan çıkarılmalı, işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin kararlar, uygulama ve denetim mekanizması, yukarıda saydığımız kurum ve kuruluşların katılımı ile oluşturulacak kurul tarafından kamusal denetim olarak yerine getirilmelidir.
  • İşyerlerinde oluşturulan, İş Sağlığı ve Güvenliği Kurullarında temsiliyet işçi ağırlıklı hale getirilmelidir.
  • İşyeri denetimleri daha sık yapılmalı, denetimlerde maden, inşaat, metal sektörlerine ağırlık verilmelidir.
  • Eksikleri bulunan işyerlerine verilmesi gereken cezalar derhal uygulanmalı, kesinlikle ertelenmemelidir.
  • Örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalıdır.
  • İşçi sağlığı ve iş güvenliği kapsamındaki işçi eğitimleri formalite olmaktan çıkarılmalıdır.
  • “Yapı Müteahhitlerinin Kayıtları ile Şantiye Şefleri ve Yetki Belgeli Ustalar Hakkında Yönetmelik” gereğince, yapı işleri şantiye şeflerinin iş güvenliği uzmanı olması zorunludur, ancak bu hüküm altı yıl sonra 2020 yılında yürürlüğe girecektir. Bu hüküm değiştirilerek şantiye şeflerinin iş güvenliği uzmanı olması zorunluluğu derhal yürürlüğe konulmalıdır.

 

TMMOB Makina Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu

8 Eylül 2014

 

 

 

MİMARLAR ODASI

BASIN AÇIKLAMASI

İKTİDARIN “RANT TUTKUSU” EMEKÇİLERİ VE HUKUKU KATLETMEKTEDİR!

Dönemin TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar tarafından; Ali Sami Yen Stadı’nın yerinde, İstanbul’a mimari zenginlik katacağı ve trafiği rahatlatacağı iddialarıyla, prestij yapısı olarak tanıtılan Torun Center’da 6 Eylül 2014 tarihinde on yurttaşımız daha iş kazasında hayatini kaybetmiştir.

İş cinayetinde kaybettiğimiz yurttaşlarımızı saygıyla anıyor, ailelerine, emekçilere ve toplumuza başsağlığı diliyoruz.

Şimdiki meşruiyet sorunlu Cumhurbaşkanı ve dönemin Başbakanı Recep Tayip Erdoğan’ın talimatıyla, planda “Açık Spor Alanı” ve bölgede yaşayan yurttaşların depremde sığınabilecekleri tek boş alan olan Ali Sami Yen Stadı yüksek yoğunluklu yapılaşmaya açılmıştır. Torun Center için 2010 yılında TOKİ tarafından hazırlanan plan tadilatının, hukuka aykırı olduğu ve telafisi olanaksız zararlara sebep olacağı mahkemelerce tespit edilmesine karşın idare, yapılan değişiklikler yoluyla bu davaları konusuz bırakmış ve ruhsatı onaylanan yapının inşaatı başlatılmıştır.

 Gelir paylaşımı yöntemiyle ihale edilen yapıda; hem TOKİ’nin hem de inşaatı üstlenen Torunlar GYO’nun “kâr hırsı” ve “işçi sağlığı iş güvenliği” için gerekli tedbirleri almaması, işçilerimizin hayatini kaybetmesine sebep olmuştur. Yapının bir an önce tamamlanarak; satışından elde edilecek gelirin paylaşılmasının “kamu yararı” olarak görüldüğü ve Haziran ayında İstanbul Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından inşaatta faaliyetin geceleri de sürmesine izin verildiği ise yaşanan bu cinayetle ortaya çıkmıştır.

Kamu denetimini, işçi sağlığı ve iş güvenliğini yok sayan anlayış; sermayenin azami kâr hırsı, özelleştirme, sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma ve çalışanlar aleyhine oluşturulan politikalar; güvenlikle ilgili yapılması gereken harcamaların gereksiz masraf olarak görülmesi; ülkemizde bugüne kadar pek çok çalışanın hayatına mal olmuş ve olmaya devam etmektedir.

Yaşanan kazalarda hayatini kaybeden işçilerimiz; iktidarın “sektörün doğasında iş kazalarının var olduğu” söylemiyle unutturulmaktadır. Son olarak Mayıs ayında üç yüzden fazla yurttaşımızın can verdiği kazanın ardından iktidar işçi sağlığı ve güvenliği konusundaki çözüm önerilerini reddetmiş, sorumlular ve çalışma koşulları hakkında araştırmaya bile tahammül edememiş ve gerekli yasal düzenlemeleri bir an önce yapmak yerine özelleştirme ve taşeronlaştırma politikalarına hız vermiştir. Bu kapsamda hazırlanan ve TBMM gündeminde bulunan çalışma alanındaki sorunları daha da büyütecek, emekçilerin yaşamını sermayenin inisiyatifine terk eden ve iş kazalarını artıracak “Torba Yasa” geri çekilmelidir.

İş cinayetlerine kurban edilen tüm emekçilerimizi bir kez daha saygı ile anıyor, İktidar ve ortaklarının “rant tutkusu” nedeniyle gerçekleşen bu “iş cinayeti” ve hukuk katliamı” sorumluları hakkında soruşturmaların bir an önce tamamlanmasını ve hesap vermelerini bekliyoruz.

Değerli kamuoyumuza saygı ile duyurulur.

TMMOB Mimarlar Odası