RANT VE DAHA FAZLA KAR İÇİN İNSAN HAYATI HİÇE SAYILIYOR

02.02.2016

DİSK İstanbul Bölge Temsilciliği, KESK İstanbul Şubeler Platformu, TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu ve TTB İstanbul Tabip Odası, İstanbul Bahçeşehir’de  bir rezidans inşaatında yük asansörünün düşmesi sonucu 3 işçinin hayatını yitirdiği iş kazası üzerine olayın gerçekleştiği şantiye önünde bir basın açıklaması yaptı.

Basın açıklamasını TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Sekreteri Süleyman Solmaz okudu.

 

RANT VE DAHA FAZLA KAR İÇİN İNSAN HAYATI HİÇE SAYILIYOR

Değerli Basın Emekçileri;

Dün Bahçeşehir Fi Side adlı rezidans inşaatında bir yük asansörünün düşmesi sonucu 3 işçi hayatını kaybetti. Hayatını kaybeden işçi kardeşlerimiz Yasin Bakır, Şükrü Yaşar, Osman Yardımcı’nın yakınlarına başsağlığı diliyoruz.

Ülkemizde her yıl asansör facialarında birçok vatandaşımız yaşamını yitiriyor, yaralanıyor. Her yıl birçok iş kolunda binlerce iş kazası yaşanıyor, yüzlerce emekçi hayatını kaybediyor, binlerce emekçi yaralanıyor. Her yıl artan iş cinayetleri, ülkemizde işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili düzenlemelerin ne kadar sorunlu olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. DİSK, KESK, TMMOB ve TTB İstanbul Bileşenleri olarak, yıllardır alınması gereken tedbirlere dair açıklamalar yapıyor, bilimsel çalışmalarımızı, raporlarımızı ilgililerle paylaşıyoruz.

Kimi zaman "ölçülmeyen karbon monoksit oranı", kimi zaman "bakımı yapılmayan cephe asansörü", bazen "kapatılmayan inşaat boşluğu", bazen de "çadırdaki elektrik kaçağı" olarak karşımıza çıkan, oysa asıl nedeni yıllardır uygulanan neoliberal politikalar olan iş cinayetlerinde her yıl ortalama 1500 emekçi hayatını kaybederken, binlercesi iş göremez duruma gelecek derecede sakatlanıyor.

Yalvaç’ta tarım işçisi kadınlar; Soma’da, Ermenek’te maden emekçileri; Davutpaşa ve Ostim’de imalathane işçileri, Mecidiyeköy’de, Esenyurt’ta inşaat işçileri iş cinayetlerinde, işçi katliamlarında canlarını veriyor. On binlerce emekçinin alın terine gözyaşı ve kan karışıyor.

En baştan söyleyelim; ölümlerin nedeni, kentsel rant ve yoğun emek sömürüsü için işçilerin yaşamlarını gözden çıkaranlardır.  İşçi sağlığı ve güvenliği alanında kalıcı, kesin, güvenceli önlemleri almayan siyasi iktidar ve onun çevresinde türeyen rantçı, yandaş sermaye grupları her yıl binlerce insanımızın yaşamını yitirmesinin başlıca sorumlularıdır.

Değerli Basın Mensupları,

Ülkemizde insan yaşamının ve emekçilerin hayatı hiçe sayılmaya devam ediyor.  Acı olansa toplumun buna alıştırılması, duyarsızlaştırılmasıdır. Öte yandan inşaat sektöründe sürekli artarak devam eden ölümlü iş kazaları sonucu yetkililerce hiçbir önlem, hiç bir ders çıkartılmamaktadır.

Sık sık yaptığımız açıklamalarda da belirttiğimiz gibi inşaat sektöründe denetimlere ağırlık verilmesi gerekmektedir. İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanmasında önemli görevi olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ise denetim görevini yerine getirmediği gibi yaptığı kısmi denetimlerde gerekli yaptırımları uygulamıyor, kazaları izlemekle yetiniyor. Büyük reklamlarla yürürlüğe konulan 6331 sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu’nun yürürlükte olduğu 2013 ve 2014 yıllarında iş kazaları ve iş kazası sonucu ölümler azalmadı. 2015 yılında da artarak devam eden iş cinayetlerinde yaşamını yitiren emekçi sayısı 1730’tir.

Her gün “iş kazası” sonucu yaşamını kaybeden beş işçiden ikisi inşaat çalışanıdır. Bu noktada Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın görevinin ölümleri saymak ve kaza sonrası işyerlerine müfettiş göndermek değil kazaların önlenmesini sağlamak olduğunu belirtmek isteriz.

Örneğin Torunlar Center’de 10 işçinin hayatına mal olan ‘asansör faciası’ davasında tutuklu yargılanan 3 kişinin serbest bırakılmasında da görüldüğü gibi; bugüne kadar yaşanan iş cinayeti davalarında daha fazla kâr için en temel önlemleri almayan patronların yerine, birkaç mühendis ya da iş güvenliği uzmanı sorumlu gösterilir ya da herkes aklanarak işin içerisinden çıkılırsa verilen cezaların yetersizliği ile yeni iş cinayetlerine davetiye çıkarılmış olur.

İşçi Sağlığı ve Güvenliği bütün çalışanları ilgilendiren, çalışma yaşamının en temel unsurlarından biridir. Bu alana ilişkin göstergeler temel insan hakları, çalışma yaşamı ve ülkelerin gelişmişliklerine ilişkin en önemli göstergelerin başında gelmektedir. 

Ülkemizin, çalışma yaşamı koşulları açısından hem hükümetin hem de kamuoyunun olağanüstü hassasiyetle üzerine eğilmesi gereken son derece olumsuz bir tablo ile karşı karşıya olduğu tüm açıklığı ile ortadadır.

Ülkemiz, iş cinayetlerinde, işçi ölümlerinde dünyada en üst sıralarda yer almaktadır. Bu tablo AKP’nin iktidara gelmesiyle daha da vahim bir hal almıştır. 2003 yılında günde ortalama 3 işçi yaşamını yitirmekte iken, bugün bu sayı 5-7 işçiye kadar çıkmıştır. Ne olmuştur da bu ölümler katlanarak artmıştır? Yatırımlar mı artmıştır bu ülkede, yoksa üretim mi? Ülkemizde artan yalnızca talan, yağma ve işçi ölümleridir.

Bugün ülkemizde uygulanmakta olan neoliberal ekonomi politikaları sonucunda iş güvencesinin azalması, esnek çalışma biçimleri, çalışma koşullarının ağırlaşması; özelleştirme, sendikasızlaştırma ve taşeronlaştırmanın yaygınlaşması; sosyal güvenlik ve güvenceden yoksun kayıt dışı işçilik ve çocuk işçi çalıştırma, yasal düzenlemelerdeki yanlışlıklar iş cinayetlerinin başlıca nedenidir.

Bugün işçiyi her türlü korumadan uzak bırakan, mühendis ve hekimi iş kazaları tazminatlarından sorumlu tutan, işvereni ve iş yaşamını denetlemekten sorumlu olan devleti ise her türlü sorumluluktan arındıran bir politika ile karşı karşıyayız.

Yapılan araştırmalara göre iş kazalarının % 98’i, meslek hastalıklarının % 100’ü önlenebilir iken; gerekli önlemler alınmadığı için maalesef her yıl iş kazaları ve meslek hastalarından dolayı birçok insan hayatını kaybetmektedir. Çünkü AKP iktidarı ile çalışma yaşamının tüm kuralları değiştirilmiş, dönüştürülmüştür. Çalışma yaşamı esnekleştirilmiş, yeni çalışma türleri devreye sokulmuş, geçici istihdam, taşeronluk, kısmi süreli çalışma, telafi çalışması, çağrı üzerine çalışma, serbest zaman uygulaması, denkleştirme süresi vb. uygulamalara geçilmiş, iş güvencesi kaldırılmış, işlerin taşeronlara verilmesi kolaylaştırılmış; işçilerin tamamen patronların belirlediği koşullarda çalışmasının önü açılmıştır.

Bu noktada iş cinayetlerinde ölümleri, yaralanmaları ve meslek hastalıklarını “işçinin kaderi”, “işin fıtratı” şeklinde ifade etmek, bilinçli olarak gerçeğin üstünü örtmek demektir ve art niyetli bir yaklaşımdır.

Cinayetlerin sorumluları işyerinde gerekli tedbirleri almayan işverenler, yasal düzenlemeleri ve ikincil mevzuatları olması gerektiği gibi hazırlamayanlar ve gerekli denetimleri yapmayan ilgili bakanlıklardır.

Bir kez daha söylüyoruz; Emek-meslek örgütlerinin önerileri dikkate alınmadan hazırlanan mevzuatlar, yasa ve yönetmelikler, sözde tedbirlerdir. Bunlarla iş cinayetlerinin engellenmesi mümkün değildir. İşçi sağlığı ve iş güvenliği için “Önce insan, önce sağlık, önce güvenlik” anlayışı taşımayan hiçbir düzenleme sorunlara çözüm getirmeyecek, iş cinayetlerini durduramayacaktır.

Çalışma hayatının yeniden düzenlenmesi, çalışma şartlarının iyileştirilmesi, işçi ölümlerinin durdurulması için mücadele etmeyi temel görevi sayan DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, piyasalaştırılmış değil insan odaklı bir işçi sağlığı ve güvenliği düzenlenmesi için önerilerini defalarca gerek iktidarla gerekse kamuoyu ile paylaşmıştır. Ancak ne yazık ki; görüşlerimizin hiçbiri dikkate alınmamıştır. Bir kez daha söylüyoruz; emek ve meslek örgütlerine kulak verin, işçi ölümlerini durdurun, iş cinayetlerini durdurun.

DİSK İSTANBUL BÖLGE TEMSİLCİLİĞİ
KESK İSTANBUL ŞUBELER PLATFORMU
TMMOB İSTANBUL İL KOORDİNASYON KURULU
TTB- İSTANBUL TABİP ODASI