SANAYİ ANALİZLERİ (63): ENFLASYON VE DÖVİZ TEHLİKELİ VİRAJDA

22.10.2020

TMMOB Makina Mühendisleri Odası tarafından hazırlanan, Sanayinin Sorunları ve Analizleri (63): "Enflasyon Ve Döviz Tehlikeli Virajda" başlığıyla 22 Ekim 2020 tarihinde yayımlandı.

TÜİK, Merkez Bankası, Hazine ve Maliye Bakanlığı, IMF verileri kullanılarak yapılan analizde, üçüncü çeyrekte ısıtılan ekonominin arkasında bıraktığı yüksek enflasyon ve döviz tırmanışı sorunlarına dikkat çekilerek, yılın son çeyreğinin oldukça zorlu geçeceği uyarısı yapıldı. Dövizdeki tırmanışın sanayici fiyatlarının maliyetlerini artırarak tüketici fiyatlarına yansımasının kaçınılmaz olduğuna dikkat çekilen analizde, iktidarın döviz yokluğu nedeniyle ilaç, enerji ithalatında sorun yaşayabileceği ve 1980’den bu yana görülmemiş mal yokluğu sorunları ile karşılaşabileceğine dikkat çekildi. Analizde şu noktalara vurgu yapıldı:

  • 2020’nin ikinci çeyreğini yüzde 10 dolayında küçülmeyle kapatan Türkiye ekonomisi, üçüncü çeyrekte zorlama unsurlarla, ucuzlatılmış ve genişletilmiş kredi hacmi, bastırılmış döviz kuru ile canlandırılmak istendi ve bu hesapsız ısınma, göreli bir büyüme yarattıysa da son çeyreğe önemli kırılganlıklar taşıdı.
  • 2020’nin üçüncü çeyreğinde sanayi üretiminde yüzde 4 dolayındaki artış, yine üçüncü çeyrek GSYH’nin artışının aynı oranda gerçekleşmesini sağlamış olabilir. Üçüncü çeyrek milli gelirinin de yüzde 4 oranında artmış olabileceğini söylemek mümkündür. 2020’nin son çeyreğini oluşturan Ekim-Aralık döneminde ise büyüme yerine, yüzde 6 dolayında bir küçülme muhtemel görünüyor. Bu da 2020 yılının yüzde 2 küçülme ile tamamlanmasına yol açabilir. AKP rejiminin Orta Vadeli Program ya da YEP’te 2020 için öngördüğü hedef olan yüzde 0,3 ya da binde 3 büyümenin tutturulması pek mümkün görünmüyor.
  • Yüksek işsizlik, bütün vahametini koruyor. Resmi işsiz ya da dar tanımlı işsiz sayısı Temmuz’da 4 milyon 227 bin, işsizlik oranı ise yüzde 13,4 görünürken iş aramayan umutsuzlar ve eksik istihdamda olanlar dikkate alındığında, geniş anlamda işsiz sayısı 10 milyon 371 bine, gerçek işsizlik oranı da yüzde 29,1’e kadar yükselmiş durumda.
  • Zorlanmış büyüme, bir yandan enflasyonu tetiklerken bir yandan da güvensizliği artırarak döviz fiyatlarında tırmanışa yol açtı. Tasarrufların dövize ve altına yönelişi ile birlikte döviz fiyatı kontrolden çıktı.
  • Altına sığınmanın yanında mevduat olarak dövizi seçme, bir başka güvenli liman arayışı. Bankalardaki döviz mevduatı 6 Ekim 2020 itibarıyla 156,2 milyar dolara ulaştı. Gerçek kişiler banka mevduatlarının yüzde 58,4’ünü döviz olarak tutuyorlar. Yastık altına çekilen döviz ve altının miktarı ise giderek artıyor. İktidara güvensizlikten kaynaklanan bu yöneliş sorunları derinleştiriyor.
  • İlk 8 ayda cari açık 26,5 milyar doları buldu. Bu açığın finansmanı için dış kaynak girişi olmadığı gibi, kayıt dışı sermaye çıkışı da yaşandı. Merkez Bankası rezervleri, tarihi boyutta, ilk 8 ayda 39 milyar dolar eritilmek zorunda kalındı.
  • Yılın son çeyreğindeki viraja, tırmanış halindeki sanayici fiyatları ile giren ekonomi, yılın kalan aylarında yüksek enflasyon ateşini yaşayacak. Sanayici fiyatları Ağustos ve Eylül aylarındaki sert artışlarını, önümüzdeki aylarda da sürdürecektir. Bunun, beraberinde özellikle dayanıklı tüketim mallarında hızlı artışlara yol açması kaçınılmaz görünmektedir.
  • Buna ek olarak iktidar, döviz fiyatlarının tırmanışını önleme araçlarını tüketmiş görünmektedir. TL faiz artışları da dövizi dizginlemede etkisiz kalmakta, özellikle içeride ve dışarıda güvensizlik, dövize, altına yönelişi ve bunların da yastık altına kaçış eğilimini artırmaktadır.
  • Tırmanışı durmayan döviz fiyatları, önümüzdeki günlerde birçok malın bulunmasını güçleştirebilir ve 1980’den bu yana görülmeyen mal kıtlıkları, yapılamayan ithalat nedeniyle yaşanabilir. Bu, değil AKP döneminde, 1980 sonrasında bunu yaşamamış toplum için, döviz yokluğu nedeniyle bulunamayan ilaç ve enerji başta olmak üzere çeşitli mal eksiklikleri memnuniyetsizliklerini hızla artıracaktır.
  • Toplumun bu dayanılmaz durumdan çıkmak için politik çözüm arayışları da artacak, ekonomide eksikliği iyice hissedilen güvenin tesisi için de erken seçim talepleri biraz daha güç kazanabilecektir.