ŞPO: KONUTTA KRİZİ YARATAN SERBEST PİYASA İŞLEYİŞİ SORUNUN ÇÖZÜMÜ OLAMAZ

16.09.2022

TMMOB Şehir Plancıları Odası 15 Eylül 2022 tarihinde ''Konutta Krizi Yaratan Serbest Piyasa İşleyişi Sorunun Çözümü Olamaz'' başlıklı bir basın açıklaması yaptı.

KONUTTA KRİZİ YARATAN SERBEST PİYASA İŞLEYİŞİ

SORUNUN ÇÖZÜMÜ OLAMAZ

İktidarın uyguladığı yanlış ekonomi politikaları neticesinde ülkemiz, dünya üzerinde enflasyonun en yıkıcı etkilerinin yaşandığı ülkelerden biri haline gelmiştir. Enflasyon artışıyla, geniş kesimler için en temel ihtiyaçları karşılamak bile imkansız hale gelmiştir. 

Enflasyonun kendini hissettirdiği en önemli alanlardan birisi de temel bir hak olarak barınma hakkı ihtiyacının karşılandığı konut piyasasında olmuştur. Her alandaki fiyat artışları, inşaat hammadde ve girdi maliyetlerini de yükseltmiş ve bu durum gerek konut fiyatlarında gerek kira değerlerinde katlanan artışlara yol açmıştır.(1) Konut piyasasında yaşanan yüksek enflasyon neticesinde konut fiyatlarında artış % 200`lere, kira fiyatlarındaki artış ise % 150`lere ulaşmıştır.(2) Konut üretim maliyetlerinde yaşanan bu sorunla beraber, kamu otoritelerinin serbest piyasa işleyişine yönelik politikaları neticesinde birçok kamu arazisi, lojman gibi kamuya ait yapı ve alanlar hızla özelleştirilerek elden çıkarılmıştır. Uygulanan bu politikalar yaşanan krizi derinleştirirken, devletin kriz durumunda en önemli müdahale araçları da birer birer devre dışı bırakılmıştır.

Kamuoyunun takip ettiği üzere konut fiyatlarındaki hızlı artışın yarattığı krize çözüm üretebilmek adına iktidar temsilcileri tarafından sosyal konut projesinin başlatıldığı duyurulmuştur. Kamuoyuna yansıdığı biçimiyle bu proje kapsamında 500.000 sosyal konut, 250.000 arsa ve 50.000 işyeri üretileceği ve vatandaşa uygun koşullarda sunulacağı ifade edilerek örnek ödeme tabloları paylaşılmıştır.

Hükümet tarafından duyurulan "Sosyal Konut Projesi" ile ile ilgili yapılan paylaşımlarda hane gelirinin yaşanan şehre göre değişecek biçimde 16.000-18.000 altında olması, ev sahibi olunmaması ön şart olarak belirlenmiştir. Sosyal konut üretme ve sahiplendirme hedefi ile ortaya konulan bu rakamlar açık şekilde iktidarın ekonomi alanındaki söylem ve rakamları ile çelişmektedir. Asgari ücretin brüt 6.471TL net 5.500 TL olduğu ülkemizde belirlenen bu üst limitler bile asgari ücretin ne derece düşük olduğunun açık ifadesi olarak kendini ortaya koymaktadır. Ayrıca her ne kadar uzun vadeye yayılan ödeme planları kamuoyuyla paylaşılmış olsa da ödenecek taksit tutarları 3+1 evler için asgari ücretin %60`ına, 2+1 için ise ortalama %50`sine tekabül etmektedir. Bu rakamlar büyükşehirlerde yaşayan vatandaşlarımız için çok daha yüksek oranlara ulaşmaktadır.

Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik koşullarda kirada oturan asgari ücretli bir ailenin bu ödeme planları ile ev sahibi olması imkansızdır. Aynı zamanda sosyal amaçla yapıldığı ifade edilen bir projede devletin yıllık taksit artış oranlarını enflasyon rakamlarına bağlı değil de memur maaş artışına endekslemesi kendi içinde ciddi bir tutarsızlığı ortaya koymaktadır.

Kamuoyuyla paylaşılan sosyal konut projesinin detayları incelendiğinde proje sahalarının büyük oranda şehirlerin çeper ilçelerinde hayata geçirileceği görülmektedir. Kent merkezine uzak mesafelerde yürütülecek bu projelerin konut sorununun kendini en yakıcı biçimde hissettirdiği büyükşehirlerin merkez ilçelerinde etkisi yok denecek kadar az olacaktır. Arsa ve işyeri üzerinden de benzer durumlar geçerlidir. Üç alanda da uygulanacak projeler kamuoyuna yansıtıldığı biçimiyle hedef kitleye ulaşması imkansız ve barınma sorununu çözmekten uzaktır. Ancak bu proje neticesinde iktidarın ülkemizin ekonomik gelişimine yönelik belirlediği vizyon çerçevesinde başlıca aktör olan inşaat sektöründeki sermaye çevrelerinin kendilerine devlet güvencesinde ve koordinatörlüğünde yeni ve ülke sathına yayılmış oldukça geniş bir alan yaratacakları aşikardır.

Tüm bu ekonomi politik değerlendirmeler ile birlikte konu en temelinde elbette bir planlama meselesidir. Çok büyük oranda kent çeperlerinde gerçekleştirilecek konut, arsa ve işyeri projeleri ile birlikte birçok tarım, mera ve doğal alanın tahribata uğrayacağı beklenen bir durumdur. Ayrıntılı mekânsal analizler neticesinde ortaya konulması gereken bu ölçekteki bir projede seçilen alanların hangi plana ve bilimsel gerekliliklere göre belirlendiği belli değildir.

Meslek odamız bundan önce yapmış olduğu birçok basın açıklaması, sempozyum, panel ve akademik yayınlar vesilesiyle konut ve barınma sorununa yönelik görüşlerini kamuoyuyla paylaşmıştır. Tüm bu birikim neticesinde tekrar ifade ediyoruz ki; konut ve barınma meselesi ile ilgili olarak kriz yaratan koşullar ve politikaları devam ettirerek sorunların çözülmesi imkansızdır. Bu çerçevede sorunun aktörlerinden de çözüm üretilmesini beklemek akıllıca bir tutum değildir. Konut krizine yanıt olarak kamu arazilerinin satışı ve özelleştirmelerle devletin en önemli müdahale araçlarını yok eden iktidar yetkilileri bugün yeniden kamu kaynaklarını ve arazilerini sosyal konut, arsa ve işyeri gibi adlarla kamunun elinden çıkarmaya çalışmaktadırlar. Sorunun en temel sebebi kamu arazilerini bir meta ve sermaye çoğaltım alanı olarak gören serbest piyasa işleyişidir.

Geldiğimiz noktada konut ve barınma sorununa en hızlı ve kalıcı çözüm vatandaşlara kamu mülkiyetinde sunulacak ucuz kiralık konut hamlesidir. Aksi takdirde, asgari ücretle zor koşullarda yaşayan kitlelerin ismi her ne kadar sosyal konut projesi olsa da bu tip projelerle konuta erişim imkanları bulunmamaktadır.

Bu kapsamda ilgili idareleri ülkemizin içinde bulunduğu kriz koşullarında, bu krizi yaratan ve uzun vadede derinleştirecek işleyişi terk etmeye, krizin başrol oyuncusu serbest piyasa aktörleri yerine kamucu politikaları hayata geçirecek kurum ve yapıları bir an önce hayata geçirmeye davet ediyoruz.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur. 

TMMOB Şehir Plancıları Odası