TMMOB KAMUCU POLİTİKALAR SEMPOZYUMU GERÇEKLEŞTİRİLDİ

25.11.2019

TMMOB 45. Genel Kurulunda alınan karar uyarınca kamusal üretim, hizmet, denetim süreçlerini tarif etmek, kamu kaynaklarının yağmasına karşı mücadele yöntemlerini tartışmak ve kamu kavramını tüm boyutları ile yeniden ele almak amacıyla planlanan Kamucu Politikalar Sempozyumu 22-23 Kasım 2019 tarihilerinde Ankara İMO Teoman Öztürk Salonu'nda gerçekleştirildi.

İki gün süren sempozyumda ülkemizdeki kamu kaynakları ve varlıkları yağmasını durdurmak; kamusal üretim, hizmet ve denetimin kamu tarafından yapılmasını sağlamak için tüm kamusal alanlarda mücadele yöntemlerini tartışmak, gelişrmek ve kamuyou ile paylaşmak için, önde gelen akademisyenler, bilim insanları ve uzmanlar bir araya geldiler.

Sempozyumda "Kamuculuk; tanımı, evrimi ve tarihsel süreci", "Dünyada ve Türkiye'de kamucu kalkınma örnekleri ve planlı kalkınma", "Kamu yönetiminde kamuculuk", "İktisat politikaları ve özelleştirme bilançosu" başlıkları tartışmaya açılırken son oturumda "Kamucu Politikalar İçin Ne Yapmalı" başlığında TMMOB'nin kamucu politikalara bakışı kamuyou ile paylaşılarak, bu sorunlar yumağının çözülmesinde atılacak adımlar katılımcılar tarafından değerlendirildi.

İMO Teoman Öztürk Salonunda gerçekleştirilen sempozyumun açılışında Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Nadir Avşaroğlu ve TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz konuştu. Açılışın ardından MMO Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Yener'in yönettiği özel oturumda TMMOB Yönetim Kurulu üyesi Baki Remzi Suiçmez "Kamucu Politikalar ve TMMOB" ve Prof. Dr. Korkut Boratav "Türkiye’de Kamucu Politikaların Analizi" başlıklı sunumlarını gerçekleştirdiler.

Sempozyumun "Kamuculuk; Tanımı, Evrimi ve Tarihsel Süreci" başlıklı birinci oturumunda oturum başkanlığını Ayşegül Oruçkaptan üstlenirken; Prof. Dr Oktar Türel "Neoliberal DÜnya Ekonomisinde Kamu Kesiminin Yeniden Yapılanmasına Bakışlar,1920-1980", Prof. Dr. Aziz Konukman "Kamu Yaırımlarının Kollektif Seçim ve Finansmana Dayalı Olarak Yapılması Mümkün Mü?", Doç. Dr. Galip Yalman "Yeni Bir Kamu Mümkün Mü?" başlıklı sunuşlarını gerçekleştirdiler.

Özden Güngör'ün yönettiği ikinci oturumda ise Prof. Dr. Bilsay Kuruç "21. Yüzyıl için Kalkınma ve Planlama", Prof.Dr. Erkan Erdil " Dünyada ve Türkiye’de Planlama ve Kamu İşletmeciliği", Doç. Dr. Semih Akçomak "Türkiye'de Ekonomik Büyüme ve Planlama" ve Dr. Serdar Şahinkaya "Cumhuriyetin İlk Yıllarında Kamucu Sanayileşme" başlıklı sunuşlarını gerçekleştirdiler.

Sempozyumun "Kamu Yönetiminde Kamuculuk" başlıklı üçüncü oturumunu ise Kemal Zeki Taydaş yönetirken Prof. Dr. Oğuz Oyan "Türkiye’nin Değişen Yönetsel Yapısı", Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir "Sosyal Hizmetlerin (Eğitim, Sağlık, Sosyal Güvenlik) Kamusal İşlevi", Prof. Dr. Onur Karahanoğulları "Anayasai Yasalar ve Kamucu Politikalar" ve Dr. Öğr. Üy. Ozan Zengin "Kamusallık Ekseninde Yeni Yönetim Sistemi" başlıklı sunuşlarını gerçekleştirdiler.

Kamucu Politikalar Sempozyumu'nun ikinci gününün ilk oturumu olan "İktisat Politikalar ve Özelleştirme Bilançosu" başlıklı dördüncü oturumda Ali Uğurlu oturum başkanlığı yaparken Prof. Dr. Ebru Voyvoda "Kalkınma İktisadı Penceresinden Türkiye", Prof. Dr. Erol Taymaz "KİT Sisteminin İktisadi Değerlendirmesi", Doç Dr. Yiğit Karahanoğulları "Dünyada ve Türkiye’de Kamulaştırma Modelleri", Mustafa Sönmez ise "Nasıl Bir Kamuculuk İstiyoruz?" başlıklı sunuşlarını gerçekleştirdiler.

Sempozyumun iki bölümden oluşan "Kamucu Politikalar İçin Ne Yapmalı?" başlıklı tartışma oturumlarının ilk bölümü olan beşinci oturumunda Nadir Avşaroğlu oturum başkanlığı görevini üstlenirken KESK Eş Genel Başkanı Aysun Gezen "Eğitim Politikaları", DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu "İstihdam Politikaları", TTB Merkez Konseyi Başkanı Sinan Adıyaman "Sağlık Politikaları" ve Anayasa Mahkemesi Eski Raportörü Ali Rıza Aydın ise "Hukuk Politikalar" üzerine görüşlerini içeren sunumlarını gerçekleştirdiler.

Sempozyumun son, "Kamucu Politikalar İçin Ne Yapmalı?" başlıklı oturumlarının ikincisi olan altıncı oturumda ise oturum başkanlığını Mehmet Soğancı üstlendi. Bu oturumda mühendis, mimar ve planlamacılar kamucu politikalar için temel yaklaşımları tartışmaya açtılar. Oğuz Türkyılmaz "Enerji Politikalar", Gökhan Günaydın "Tarım Politikaları", Kaya Güvenç "Sanayi Politikaları", Arif Merdol "Ulaşım Politikaları", Prof. Dr. Tarık Şengül "Kentleşme ve Yerel Yönetimler Politikaları" ve Adil Akbaş "Bilişim Politikaları" üzerine sunuşlarını gerçekleştirdiler.

İki gün devam eden sempozyuma 250'yi aşkın kişi katılarak tartışmaları izlediler ve soru ve görüşleriyle sempozyuma katkı verdiler. Sempozyum kapsamında hazırlanan "Kamucu Politikalar ve TMMOB" raporu ve sempozyum kitabı yakında kamuoyu ile paylaşılacak.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz'ın açılış konuşması şöyle:

Değerli Hocalarım, Değerli Konuklar

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. 45. Genel Kurulumuzda aldığımız karar doğrultusunda gerçekleştirdiğimiz Kamucu Politikalar Sempozyumuna hepiniz hoş geldiniz.

Başta değerli hocalarımızdan oluşan danışma kurulumuz ve oda temsilcilerimizden oluşan düzenleme kurulumuz olmak üzere bu anlamlı etkinliğin gerçekleştirilmesinde emeği geçen tüm değerli isimlere TMMOB adına teşekkür ediyorum.

Konuşmama, geçtiğimiz hafta aramızdan ayrılan değerli hocamız Mümtaz Soysal’ı saygıyla anarak başlamak istiyorum. Mümtaz Hoca, gerek akademisyen, gerek hukukçu, gerekse yurtsever kimliğiyle Türkiye’de özelleştirme karşıtı bilincin ve mücadelenin yükseltilmesi için büyük bir çaba harcamıştı.

Özelleştirme uygulamalarına karşı açtığı davalar, hazırladığı dava dilekçeleri, özellikle 2000’lere gelene kadar Türkiye’deki özelleştirme uygulamalarının sekteye uğratılmasında önemli bir yere sahiptir.

Kurucuları arasında yer aldığı Kamu İşletmeciliği Geliştirme Merkezi de, kamucu anlayışın hem akademik hem de siyasal olarak gelişmesine büyük katkı sağlamıştır. Hocamızın değerli anısını ve örnek mücadelesini yaşatmaya devam edeceğiz.

Değerli Konuklar,

Bildiğiniz gibi kamu kavramı insana ait olan her şeyi kapsayan çok genel bir içeriğe sahip. Bu geniş içeriği nedeniyle de herkesin, her kesimin kendi ihtiyaçlarına göre, kendi anlayışına göre şekillendirebildiği bir kavram.

Tarihsel gelişim göz önünde bulundurulduğunda, gelişmiş kapitalist ülkelerle kıyaslandığında, kamu kavramının ülkemiz açısından hem daha karmaşık hem daha önemli bir yere sahip olduğunu görebiliyoruz.

Bunun nedeni ülkemizde kapitalizmin büyük oranda yukardan aşağıya devlet eliyle inşa edilmiş olmasıdır. Gerek cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki sermaye birikiminin yapısı gerekse İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünyadaki egemen hale gelen refah devleti anlayışı, ülkemizde kapitalizmin ve devletin kendine özgü biçimde yapılanmasına neden oldu.

80’li yıllara gelene kadar ülkemizde devlet ile kamu neredeyse birbiri yerine kullanılan kavramlardı. Bu kavramsal örtüşme, bir yandan toplumun geniş kesimlerinin ekonomik ve sosyal anlamda desteklenmesi bakımından cumhuriyet projesini destekleyen olumlu bir yana sahipken, diğer yandan da devletin sınıfsal içeriğinin göz ardı edilmesine neden olan olumsuz bir yana da sahipti.

1980’li yıllardan itibaren uygulanmaya başlayan neoliberal politikalar, ülkemizdeki bu kavramlar arasındaki bu örtüşmeyi de değiştirdi. Neoliberal kapitalizm, devletin kamusal sorumluluklarını ve faaliyetlerini tamamen dışlayan bir yönetim anlayışını hakim kıldı.

Bugün içinde yaşadığımız tek adam rejimi ve inşa edilen parti devleti anlayışı, kamuyla örtüşen devlet anlayışının adeta tersyüz edilmiş biçimidir. Bugün ülkemizde devlet, kamuyla ve kamusal olanla adeta savaş halinde olan bir devlettir.

Bizler bu mücadelede, kamunun haklarını, varlıklarını, zenginliklerini ve çıkarını koruyan tarafız. Bugünkü sempozyumumuzu da bu mücadelenin aracı ve parçası olarak görüyoruz. İki günlük program boyunca ekonomik, sosyal ve idari boyutlarıyla kamu kavramını irdeleyecek ve bu alanlarda kamucu politikalar geliştirmek için fikir yürüteceğiz.

Değerli Konuklar,

Pek çoğunuzun yakından tanıdığı gibi, ülkemizdeki mühendis, mimar ve şehir plancılarının mesleki birliği olarak TMMOB, bir yandan üyelerinin hak ve çıkarlarını, ülkemiz çıkarları temelinde koruyup geliştirirken, diğer yandan da mesleki birikimlerimizin toplum yararına kullanılması için mücadele etmektedir.

Sermaye kesimlerinin dar ve bencil çıkarları karşısında kamunun ortak önceliklerinin korunması 1970’li yılların başından itibaren TMMOB için bir nirengi noktası olmuştur. Son 50 yıldır planlamadan sanayileşme politikalarına, özelleştirmelerden kentsel mekanların korunmasına, çevre mücadelesinden işçi sağlığına kadar her alandaki mücadele çizgimiz bu kamusal anlayışla oluşturulmuştur.

Basın açıklamalarımızda, kongre ve sempozyumlarımızda, raporlarımızda sürekli olarak kamu yararının, kamusal varlıkların, kamucu bakış açısının altını çizmemizin nedeni, neoliberal politikaların kamuya ait olan her şeye ve kamuculuk fikrine karşı yürüttüğü sistematik savaştır.

Az önce de dile getirdiğim gibi, 1980’li yıllardan itibaren uygulanmaya başlayan özelleştirme politikalarıyla kamu kaynakları ve olanaklarıyla inşa edilen kurumlarımız, fabrikalarımız, madenlerimiz, işletmelerimiz tümüyle sermayeye aktarılmıştır. Aynı süreçte eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik gibi kamu hizmetleri de ticarileştirilerek birer rant kapısı haline dönüştürülmüştür.

Özallı yıllardan itibaren iktidara gelen tüm hükümetlerin öncelikli programı “özelleştirmelerin tamamlanması” olmuştur. Başlangıçta “verimsizlik”, “zarar eden kitleri elden çıkartma” ve “devletin sırtındaki kamburdan kurtulma” söylemiyle ilerleyen özelleştirme uygulamaları, 2000’li yıllardan itibaren en karlı kuruluşların en önce satıldığı bir yağmaya dönüşmüştür.

17 yıldır devam eden AKP iktidarı, bu uygulamaların en yoğunlaştığı dönem oldu. AKP bu piyasalaştırma sürecini kendine yakın kesimlere rant ve imtiyaz sağlama aracı kullanarak kendisine doğrudan bağımlı bir sermaye sınıfı da yaratmış oldu.

Son 17 yılda bir yanda özelleştirmeler yoluyla yandaş sermaye kesimlerine büyük çaplı kaynak aktarımları yaşanırken, diğer yandan emekçi ve yoksul kesimlerin kamusal hizmetlere erişimi kısıtlandı. Sosyal devlet anlayışı yerine, parti ilişkileri eliyle sürdürülen yardım ağları ön plana çıktı.

TMMOB olarak bu sürecin önüne geçebilmek, kamusal mal ve hizmetlerin sermaye kesimlerine peşkeş çekilmesini önleyebilmek için büyük mücadeleler verdik. Birliğimizin Anayasa ve yasalardan kaynaklanan kamusal niteliği sayesinde, hem özelleştirme süreçlerini mümkün kılan yasal düzenlemelere hem de tek tek tüm özelleştirme işlemlerine karşı yoğun bir hukuki mücadele sürdürdük.

Birlik ve bağlı odalar olarak özelleştirme uygulamalarına karşı binlerce dava açtık, çok sayıda bilimsel etkinlik düzenledik ve kitlesel kampanyalar düzenledik. Açtığımız bu davalar ve yürüttüğümüz kitlesel mücadele, özelleştirme uygulamalarını durduramasa da, sürecin bütünüyle yağmaya dönüşmesine engel olmuştur.

Şunun altını çizmek gerekiyor ki, neoliberal dönemde, 90’lı yıllardaki küreselleşme teorisyenlerinin iddialarının aksine, devlet hiçbir zaman geri çekilmedi ve yok olmadı. Bireysel özgürlükler ve demokrasi genişlemedi.

Hem ülkemizde hem de dünya çapında devletler, sermayenin çıkarlarını korumak için, imtiyazların dağıtımı için, kamusal zenginliklerin paylaşımı için her zamankinden daha fazla kendisini hissettirdi. Toplumu kontrol altına almak için uyguladığı güvenlik ve şiddet politikalarıyla hissettirdi. Enerji kaynaklarını ele geçirmek için emperyalist müdahaleciliğiyle hissettirdi. Özellikle 2009 krizinden sonra ekonomideki müdahaleleriyle hissettirdi ve hissettirmeye devam ediyor.

Değerli Konuklar,

Bugün Türkiye’de neoliberal kapitalizmin aldığı biçimi konuşurken geldiğimiz aşamada durumun sadece özelleştirme politikalarıyla, kamusal varlıklarımızın tasfiyesiyle sınırlı olmadığının farkında olmamız gerekiyor.

AKP’nin tek adam rejimi ile tasfiye ettiği en önemli kamusal değerimiz cumhuriyettir. Tek adam rejimi cumhuriyet fikrinin, cumhuriyet değerlerinin, cumhuriyet idealiniz ve elbette cumhuriyet kurumlarının tasfiyesi anlamına gelmektedir.

Cumhuriyetin tasfiyesi halk egemenliğinin, hukukun üstünlüğünün, seçme-seçilme hakkının, hukuk önünde eşitliğin ve sosyal hakların tasfiyesini beraberinde getirmiştir.

Bence Cumhuriyeti en güzel tanımlayan cümlelerden birisi, “Cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesidir” özdeyişidir. Cumhuriyetin tasfiyesi, kimsesizleri tümüyle çaresiz hale getirmiştir. Son günlerde sıklıkla duyduğumuz aile intiharlarını tartışırken göz ardı etmememiz gereken gerçek, kamunun tasfiyesinin yarattığı bu sahipsizlik durumu ve duygusudur. 17 yıllık iktidar dönemi sonunda AKP’nin geldiği nokta, geniş halk kesimleriyle arasındaki oluşan bu duygu uçurumudur.

Saraylılar, siparişe dayalı finansal veriler ile aşağıdakilerin durumunun ne kadar iyi olduğunu göstermeye çalışıyor. Enflasyonun tek haneye düşmesinden, cari açığın kapanmasından, ihracatın artmasından bahsederek halkı telkin etmeye çalışıyorlar.

Oysa halkın yasadığı gerçeklik bambaşka. Geçtiğimiz yıl ekim ayından bu yana Doğalgaza yapılan zam oranı %44, Elektriğe yapılan zam oranı ise % 57 oldu. Çarşıda, pazarda, marketteki zamların da bu oranlarda olduğunu görüyoruz. Özellikle temel gıda fiyatlarındaki fahiş fiyat artışları yoksul halkımızın yaşamını daha da zorlaştırıyor.

Fiyatlar bu kadar artarken, yaşanan ekonomik durgunluk nedeniyle işsizlik de hızla büyüyor. Mevsimsel olarak istihdamın en yüksek düzeyde olması beklenen yaz aylarında işsizlik oranı % 14 düzeyindeydi. Genç nüfusta ise bu oran yüzde 27’yi aştı. Şehrin en işlek caddeleri bile kapanan iş yerleriyle, boşaltılmış ofislerle dolu. İşsizlik ve yoksulluk içinde kıvranan halk, borçlarla ayakta kalmaya çalışıyor.

Değerli Konuklar,

Halkın içinde bulunduğu bu gerçekliği en çıplak biçimiyle dile getirmek, bu durumun çözümü için politikalar oluşturmak bizlerin en temel sorumluluğudur.

İki gün boyunca devam edecek sempozyum boyunca burada kısaca değinebildiğim sorunları sizlerin katkılarıyla enine boyuna tartışacağız. Kamunun tasfiyesinin yarattığı sonuçlarını ve kamucu politika önerilerini birlikte değerlendireceğiz.

Burada yürütülecek tartışmaların sadece konuya ilişkin akademik birikimimize değil, toplumsal muhalefet hareketinin geleceğine de katkı vereceğine inanıyorum. Katılımınız ve katkılarınız için hepinize bir kez daha teşekkür ediyorum.

 

EMİN KORAMAZ
TMMOB YÖNETİM KURULU BAŞKANI