TMMOB MÜHENDİSLİK, MİMARLIK, ŞEHİR PLANCILIĞI EĞİTİMİ SEMPOZYUMU GERÇEKLEŞTİRİLDİ

22.12.2017

TMMOB Mühendislik Mimarlık ve Şehir Plancılığı Eğitim Sempozyumu 22-23 Aralık 2017 tarihlerinde Ankara'da İMO Teoman Öztürk Salonu'nda gerçekleştirildi. 

Sempozyumun açılışında Sempozyum Düzenleme Kurulu adına Nadir Avşaroğlu, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz ve TMMOB'nin üyeliğinin onaylandığı çatı kurum olan Avrupa Ulusal Mühendislik Birlikleri Federasyonu (FEANI) temsilcisi Lars Funk birer konuşma gerçekleştirdi.

Sempozyumda öncelikle TMMOB Sunumu, ZMO Yönetim Kurulu Başkanı Özden Güngör Başkanlığında Baki Remzi Suiçmez tarafından katılımcılarla paylaşıldı.

Birinci oturumda Prof. Dr. Müfit Gülgeç başkanlığında MÜDEK - Mühendislik Eğitim Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği adına Filiz Dilek, MİAK – Mimarlık Akreditasyon Kurulu adına Neriman Güçhan Şahin ve ZİDEK - Ziraat Fakülteleri Eğitim Programları Akreditasyon Kurulu adına Hamdi Arpa birer sunum gerçekleştirdiler.

İkinci oturum Mehmet Soğancı başkanlığında Ali Ekber Çakar’ın “MMO’da Uzmanlık Belgelendirme, Meslek içi Eğitim, Personel Belgelendirme Kuruluşu, Uygulamalı Eğitim Merkezleri” adlı sunumu ve Mustafa S. Çınarlı’nın “Meslek İçi Eğitimin Önemi” sunumu ile tamamlandı.

Üçüncü oturum başkanlığını Petek Ataman üstlendi. 3. Oturum çerçevesinde 5 sunum yapıldı. “Ülkemizde Yer Bilimleri Mühendisleri; Profili ve Mevcut Durum Analizi” sunumu Nadir Avşaroğlu tarafından, “Gıda Mühendisliği Eğitimi ve İstihdamda Yaşanan Sorunlar” sunumu Sait Aykut Aytaç tarafından, “Yerleştirme Sonuçları Üzerinden Ziraat Mühendisliği Eğitimi Üzerine Bir Değerlendirme” sunumu Hamdi Arpa tarafından, “Mekânsal Planlama ve Tasarımda Meslekler Arası Etkileşim ve Peyzaj Mimarlığı Eğitimi (Düzce Örneği)” sunumu Osman Uzun tarafından, “Hacettepe Üniversitesi Fizik Mühendisliği Bölümü MÜDEK Akreditasyon Süreci” sunumu Leyla Yıldırım Tatar tarafından yapıldı.

Sempozyumun ikinci günü 4. Oturumla başladı. Eyüp Muhçu başkanlığında gerçekleşen oturumda “Mimarlığın Kalite, Etik Ve Meslek Tanımı Bağlamında, Belirlenen Örneklem Üzerinde Yeterliliğinin İrdelenmesi” sunumu Sibel Demiraslan, “Mimarlık Eğitiminde Okunan Metnin Görselleştirilme Sürecinin İrdelenmesi Düş Mekânları Atölyesi” sunumu Ayça Yazıcı Altıparmak, “Şehir Planlaması ve Hukuk Birlikteliği İçinde Eğitim” sunumu Mustafa Kemal Turan, “MO Eğitim Kurultayı Sonuçları” sunumu Bülend Tuna tarafından yapıldı.

Beşinci oturumda Cem Oğuz oturum başkanlığı yaparken Erdoğan Kaymakçı “Maden Mühendisliği Eğitim Çalıştaylarının Değerlendirilmesi” sunumunu, Ali Uğurlu “Kimya Mühendisliği Eğitimi Analizi ve Paradigması Üzerine” sunumunu, Uğur Kocager “Bilgisayar Mühendisliği Eğitiminde Sosyal Bütünlük ve Sosyal Gerçeklik Kavramları Işığında Toplumsallık Bilinci” sunumunu, Halit Cenan Mertol ise “TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası’nın İnşaat Mühendisliği Eğitimini İyileştirme Çalışmaları” sunumunu gerçekleştirdi.

Altıncı ve son oturum Ayhan Yüksel başkanlığında gerçekleştirildi. Ahmet Özer “Yükseköğretimde Temel Bir Sorun Olarak Yönetsel Özerklik ve Bilimsel Özgürlük Üzerine Bir Tartışma” sunumunu, İsmail Küçük ise “TMMOB: Mühendislik, Mimarlık, Şehir Plancılığı Eğitimi Nereye?” adlı sunumunu yaptı.

Oturumların ardından “Mühendislik, Mimarlık, Şehir Plancılığı Eğitimi;     Sorunlar ve Çözüm Önerileri” adlı panel gerçekleştirildi. Başkanlığını Kemal Zeki Taydaş’ın yaptığı panelde Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu Eş Genel Başkanı Aysun Gezen, Tüm Öğretim Elemanları Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Recep Akdur, Sanayici Metin Duruk ve Öğrenci Deniz Alp Yılmaz panelistler olarak yer aldılar.

Toplam 6 oturum ve 1 panelin gerçekleştirildiği sempozyumda TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz'ın açılış konuşması şöyle:

Saygıdeğer Hocalarımız, Değerli Misafirler, Değerli Meslektaşlarım

Mühendislik, Mimarlık ve Şehir Plancılığı Eğitimi Sempozyumumuza hoş geldiniz. Hepinizi TMMOB Yönetim Kurulu adına dostlukla selamlıyorum.

İki gün sürecek sempozyumumuz 44. Dönem Çalışma Programı takvimimizde yer alan son etkinliğimiz. Bu dönem boyunca Odalarımızın ve İl Koordinasyon Kurullarımızın düzenlediği yüzlerce etkinliğin yanı sıra merkezi olarak Bilirkişilik Çalıştayı, Coğrafi Bilgi Sistemleri Kongresi, Kadın Sempozyumu, Kadın Kurultayı, Sanayi Kongresi ve Enerji Sempozyumu etkinliklerimiz gerçekleştirildi. TMMOB’nin 63 yıllık birikimini yansıtan, bilimin ve tekniğin toplumsallaşmasına hizmet eden bu etkinliklere katkı veren tüm arkadaşlarımıza, tüm hocalarımıza ve tüm çalışanlarımıza huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyorum.

Değerli Arkadaşlar,

Hepinizin bildiği gibi eğitim konusu ülkemizin en temel problemleri arasında yer alıyor. Diğer tüm alanlardan farklı olarak, eğitim alanında yaşanan sorunların yarattığı toplumsal sonuçlar daha ağır oluyor. Bugün ekonomiden siyasete kadar pek çok konuda yüz yüze geldiğimiz sorunların kaynağında eğitimin her aşamasındaki problemler yatmaktadır.

En başından vurgulamak gerekiyor ki, bizim için eğitim, sadece bir bilgi aktarma ve meslek edindirme faaliyeti değil, bilginin yanı sıra kültürel birikimin, insani duyarlılığın ve sosyal sorumluluğun da nesilden nesile paylaşıldığı karşılıklı bir öğrenme sürecidir. Bu süreç, ekonomik ve sosyal yapıyla, siyasal ve sınıfsal tercihlerle bütünlüklü olarak değerlendirilmelidir.

Ülkemizde eğitim konusunu bu denli tartışmalı ve sorunlu hale getiren şey de, siyasal iktidarların bu alanı kendi ihtiyaçları doğrultusunda yapılandırma çabalarıdır. Bu noktada en sonda söylemem gerekeni en başta söyleyecek olursam, eğitim alanında toplumsal çıkarı gözeten kamusal bir bakış açısı geliştirmek, sorunların çözümü yolunda en önemli adım olacaktır. Bu sempozyumun amaçlarından birisi de zaten, bu doğrultuda çözüm önerileri geliştirmektir.

Birliğimiz bu doğrultudaki çabaları ve mücadelesi yarım asırlık bir geçmişe sahip. Aramızda o dönemi yaşayanlar hatırlayacaktır, 1965 yılında çıkarılan bir Kanun ile apartman katlarında, iş hanlarında Özel Mühendislik ve Mimarlık Okulları kurulmaya başlanmıştı. Hiçbir laboratuvarı, hiçbir teknik imkanı, yeterli eğitim kadrosu olmayan bu okullarda adeta para karşılığı mühendis-mimar diploması veriliyordu. O dönemde TMMOB’ye bağlı odalar bu okullar karşısında radikal bir tutum geliştirerek, yetersiz-niteliksiz eğitim koşullarında özel mühendislik-mimarlık okullarından mezun olanları odalara üye olarak kabul etmeme kararı almıştır.

Özel Yüksek Okullar sorunu o döneme sadece TMMOB’ye bağlı odaların değil, tüm üniversite gençliğinin ortak sorunu olmuştur. Hatta geçtiğimiz yaza damgasını vuran Adalet Yürüyüşü’nün bir benzeri o dönemde gerçekleştirilerek, “Özel Yüksek Okulların Kapatılması” talebiyle 13 gün süreyle İstanbul’dan Ankara’ya yürünmüştür. Özel Okullar Kanunu, Mimarlar Odamızın açtığı dava sonucunda 1971 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. TMMOB’ye bağlı odaların bu dönemde Özel Mühendislik-Mimarlık Okullarına karşı verdiği mücadele ve üniversite öğrencileriyle geliştirdiği ilişki, TMMOB’nin 1970’li yıllarda gelişen toplumcu çizgisinin oluşmasında önemli bir paya sahiptir.

TMMOB, bu toplumcu çizgisi gereği, 12 Eylül Darbesi sonrasında kurulan YÖK’ün baskıcı düzenine karşı “üniversitelerin özerkliğini ve akademinin demokratik işleyişini” savunmuştur.

TMMOB, bu toplumcu çizgisi gereği, neoliberal politikalarla eğitimin ticarileştirilmesi politikalarına karşı, harçlara karşı “herkes için eşit, parasız, nitelikli eğitim hakkını” savunmuştur.

TMMOB, bu toplumcu çizgisi gereği, eğitimin her aşamasındaki gericileştirme politikalarına karşı, “bilimsel ve laik bir eğitim anlayışını” savunmuştur.

Değerli Arkadaşlar,

Ülkemizde son 15 yıldır devam eden AKP iktidarı boyunca neoliberal uygulamalar ve muhafazakâr politikalar derinleştikçe, eğitim alanındaki sorunlar da derinleşmektedir. AKP’nin iktidar dönemi boyunca okul öncesinden yükseköğretime kadar her aşamada yaşanan bu dönüşüm, eğitim alanındaki geleneksel sorunların tümüyle çözümsüzlüğe sürüklenmesine neden olmuştur.

Plansız biçimde, seçim yatırımı olarak hayata geçirilen “Her İle bir Üniversite” projesi ile yükseköğretimin en önemli problemlerinden biri olan eğitim kalitesi ve standardı sorunu yaygınlaştırılmış, üniversiteler arası uçurumlar derinleşmiştir.

Üniversitelerin ve öğrencilerin sayısı arttıkça, özellikle mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı gibi teknik bölümler için gerekli alt yapı, laboratuvar ve uygulama sistemleri açığı daha da büyümüştür.

Devlet tarafından desteklenen Özel Üniversiteler nedeniyle yükseköğretim ticari bir faaliyet alanına dönüşmüştür. Ülkemizdeki yükseköğretim kurumlarının % 40’ı özel üniversitelerden oluşmaktadır.

Cemaat ve tarikatların yükseköğretim sistemindeki kadrolaşması, çalınan-servis edilen sorular, yandaşlar için özel tahsis edilen kadrolar gibi nedenlerle akademik kadroların niteliği düşmüştür. ODTÜ bünyesinde oluşturulan URAP’ın dünya çapındaki üniversitelerinin akademik performanslarına göre yaptığı sıralamada ilk 500 arasında hiçbir Türk Üniversitesi yer almamaktadır.

Ülke ihtiyaçlarıyla, sanayi politikalarıyla bağdaşmayan yükseköğretim planlaması nedeniyle üniversite mezunları işsizliğe mahkum edilmiştir. Yüzbinlerce mühendis, mimar ve şehir plancısı, mezun olduğu alan dışında çalışmak zorunda kalmakta, yüzbinlerce mezun ise hiç iş bulamamaktadır.

Bugün ülkemizde mühendislik, mimarlık ve şehir planlama eğitimi 180’den fazla üniversitede, 100’ün üzerinde program ile verilmektedir. 2017 yılında mühendislik, mimarlık ve şehir planlama bölümlerinde açılan toplam kontenjan 57.494 kişidir. Bunun anlamı yaklaşık 60.000 yeni mezunun iş hayatına başlaması demektir.

Mühendislik, Mimarlık ve Şehir Plancılığı eğitiminin yetersizliği odalarımızın yıllardır büyük bir gayretle ve kamusal bir sorumlulukla sürdürdüğü meslek içi eğitim faaliyetlerinin önemini daha da artırmaktadır.

Odalarımızda sürdürdüğümüz meslek içi faaliyetleri, son yıllarda eğitim alanında önemi giderek artan “yaşam boyu öğrenme” kavramının en yaygın ve uzun süreli örnekleri olduğu kadar, mesleğimizin uluslararası standartlara yükseltilmesi için üyelerimize sunduğumuz büyük bir fırsattır. Önümüzdeki dönemde bu doğrultudaki çabalarımızı artırarak, hizmetlerin serbest dolaşımı kapsamında mühendis, mimar ve şehir plancısı arkadaşlarımızın başta Avrupa Birliği olmak üzere dünyanın her yerinde mesleklerini rahatça uygulayabilecekleri denklik ve geçerlilik standartlarını hayata geçirmek gibi bir görev bizi bekliyor. Bu doğrultuda Avrupa Ulusal Mühendislik Birlikleri Federasyonu FEANI ile EUR ING (Avrupa Mühendisi) unvanı konusunda ortak bir çalışma yürütüyoruz. Şu anda aramızda bulunan FEANI temsilcisi Lars FUNK birazdan yapacağı sunumunda bu konudan da bahsedecektir.

Değerli Arkadaşlar,

Yükseköğretim alanında yaşanan bu temel sorunların yanında, AKP’nin bu alandaki en büyük tahribatı, bilimsel üretim için gerekli olan akademik özgürlüklerin tümüyle yok edilmesidir. Yıllarca YÖK sultasıyla, yandaş rektörlerle, siyasi baskılarla adım adım ilerleyen bu süreç sonunda üniversiteler tam anlamıyla zapturapt altına alınmıştır.

Bu sürecin en sembolik adımlarından birisi geçtiğimiz yıl yayınlanan OHAL KHK’sı ile rektörlük seçimlerinin kaldırılarak, Rektörlerin Cumhurbaşkanı tarafından seçilir hale gelmesidir. Akademik yıl açılışlarının Saray’a alınmasıyla tamamlanan bu adım, AKP’nin demokrasiye ve yükseköğretime bakışını özetliyor.

AKP her alanda olduğu gibi, üniversitelerde de kendisine muhalif bir ses çıkmasını istememektedir. Bu yüzden eşitlikten, özgürlükten, demokrasiden ve barıştan yana akademisyenler çeşitli gerekçelerle üniversitelerden uzaklaştırılıyor, haklarında davalar açılıyor, yeri geldiğinde KHK’larla üniversitelerden atılıyor.

Barış için akademisyenler bildirisine imza verdikleri için aralarında 64 mühendis, mimar ve şehir plancısının da olduğu yüzlerce akademisyen günlerdir Çağlayan Adliyesi’nde yargılanıyor.

Yüzlerce akademisyen barış istedikleri, özgürlükleri savundukları, sendikal eylemlere katıldıkları için akademiden ihraç edildiler.

Ne yazık ki, akademisyen cübbelerinin polis postalları altında çiğnendiği, kampüslerin karakollara dönüştürüldüğü, öğrencilerin potansiyel birer suçlu gibi görüldüğü karanlık bir dönemden geçiyoruz. Bu karanlıkla yüzleşmeden, tek adam rejiminin hayatlarımızın her alanına yayılan kötülüğüyle hesaplaşmadan yükseköğretimin sorunlarını çözmemiz mümkün değildir.

Bu karanlığın hedeflerinden birisi de mesleğimiz ve örgütümüz. Kuruluş yasamızı değiştirerek, mesleki denetim yetkilerimizi kısıtlayarak, denetim adı altında vesayet uygulamak isteyerek, , hakkımızda mesnetsiz suçlamalarla davalar açarak, üyelerimizin haklarını gasp ederek, oda yönetim kurullarımızı görevden almaya çalışarak bizleri susturmak, yıldırmak istiyorlar.

Cumhurbaşkanı adımızı dilinden düşürmüyor. Buna rağmen bizler bugüne kadar susmadık ve bundan sonra da susmayacağız.

Karanlık demişken, biliyorsunuz bizlerin dile getirdiği bu görüşlerden, bilimin aydınlığından rahatsız olan bazı odaklar hakkımızda sürekli olarak karalama kampanyası yürütüyorlar. İktidar gücüne yaslanarak gazete sayfalarında TMMOB örgütlülüğüyle ilgili iftira dolu haberler yayınlıyorlar. Geçtiğimiz hafta içinde hakkımızda yalan haber yapan Yeni Akit Gazetesi’ne açtığımız davalardan biri sonuçlandı ve bir miktar tazminat kazandık. Kazandığımız bu tazminatı, gericiliğin karanlığına karşı, bilimsel değerler ışığında öğrenim görmek isteyen üniversite öğrencilerinin barınması için kurduğumuz TMMOB Teoman Öztürk Öğrenci Evi’ne aktaracağımızı huzurlarınızda açıklıyorum.

Değerli Arkadaşlar,

TMMOB olarak bizler yıllardır yaptığımız tüm kongre ve sempozyumlarda, yayınladığımız tüm raporlarda üretimin, sanayileşmenin ve kalkınmanın öneminden bahsediyoruz. Bunun için yükseköğretimin de bilimsel doğrular ve toplumsal ihtiyaçlar doğrultusunda yapılandırılması gerekiyor.

YÖK’ün kaldırılmasından başlayarak, eğitim programlarından üniversite giriş sistemine, açılacak bölümlerden staj programlarına, üniversitelerin mali yapısından idari işleyişine kadar her alanda bütünlüklü bir yükseköğretim politikası geliştirilmelidir.

Bu sempozyum boyunca yürütülecek tartışmaların özellikle mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı alanındaki sorunların çözümü noktasında önemli bir fikri birikim yaratacağına inanıyorum.

Bu inançla, sempozyumun ortaya çıkmasında büyük emekleri bulunan Mühendislik, Mimarlık ve Şehir Plancılığı Eğitimi Çalışma Grubu Üyelerimize, Sempozyum Yürütme ve Düzenleme Kurulu Üyelerimize ve desteklerini esirgemeyen Bilimsel Danışma Kurulu üyelerimize teşekkür ediyorum.

Hepinize TMMOB Yönetim Kurulu adına saygılar sunuyorum.

 

Avrupa Ulusal Mühendislik Birlikleri Federasyonu (FEANI) Temsilcisi Lars Funk'ın açılış konuşması şöyle:

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı sayın Emin Koramaz Bey ve sayın hanımefendiler, beyefendiler. Bana böyle bir fırsat sunmuş olduğunuz için çok teşekkür ederim. Burada olmaktan dolayı da çok mutluyum. FEANI Genel Sekreteri benden Sempozyumunuz için bir konuşma hazırlamamı istediğinde FEANI’nin özellikle Avrupa kurumları üstündeki şimdiye kadarki etkisine ve gelecekteki etkisine odaklanmamı istedi. Bildiğiniz üzere FEANI mühendislik mesleğinde Avrupa’da sorumlu yapıdır. Bu etkiyi geliştirirken ve ele alırken birçok hususun da göz önüne alınması gerekiyor.

Her şeyden önce bizim bugünkü çalışma şeklimizi kökünden değiştirmiş olan en önemli unsurlardan birisi bugünkü sosyal toplumsal ve teknolojik değişimin hızı olduğu kadar bilinen ve bilinecek olan arasındaki bireysel olarak deneyimlediğimiz uyuşmazlığın artışıdır da. Bildiğiniz üzere Da Vinci ve Erasmus muhtemelen yaşadıkları zamanlarında bilinecek olan bilgilerin yüzde 90’ını biliyorlardı. Ancak bugün bizler akıllı insanlar olarak bilinecek olan şeylerin belki de ancak yüzde birini ya da daha azını biliyoruz. Bizler daha akıllı hale geldiğimizi sanırken aslında günümüzde daha çok azalan bir göreli bilgiden ve artan bir göreli bilgisizlikten bahsedebiliriz. Bilgi ve becerinin biraradalığının bugün mesleki yeterliliği başarılı bir şekilde edinmede tek yol olarak görülmesi özellikle zamanımızda tempoyu yakalamakta zorlanan insanlarda bir hayli strese ve belirsizliğe yol açıyor. Doğru kullanıldığı ölçüde Internet ve sosyal medya değerli bilgileri birbirimizle saniyeler içerisinde paylaşmada, kişisel ağlarımızı geliştirmede ve bir etki yaratmada bizi destekleyebilir ve bize yardımcı olabilir.

1951’de başlangıcından itibaren FEANI temellerini sağlamlık ve doğruluk üzerine kurdu. Tabi ki bu örgüt ilk senelerinde Avrupa Birliği gibi çok daha küçüktü. Bugün FEANI’nin Avrupa Yüksek Öğretim Alanındaki (EHEA)34 farklı ülkeden ulusal üyeleri var. Bu da tabi ki 70 sene öncesine göre çok daha kökten ve farklı dinamikler anlamına geliyor. Bugün 70 sene öncesine kıyasla, kurumsal gündemin belirlenmesinde ve iletilmesinde çok daha karmaşık ve yavaş karar alma süreçlerine işaret ediyor. Bir etki yaratırken en önemli unsur ancak diyalog içerisinde düşünürken bugünün sorunlarına doğru cevapları bulacağımızı garanti etmektir. Bunlar, neden sorularının yanı sıra nasıl sorularına da odaklanmamız gerektiriyor. Bunun için de benim inancıma göre FEANI gibi bir yapı sadece akademik dünyanın girdilerine değil ama aynı zamanda gittikçe artan bir şekilde iş dünyasının ve sanayi dünyasının da girdilerine de ihtiyaç duyuyor. Çünkü soruları çeşitli açılardan bakarak yaratmak ünlem işaretleri koymaktan her zaman daha önemli ve daha iyidir. Bizler ancak paydaşlarımızın yardımıyla tam yetkili ve etkili hale gelebiliriz. Ve ancak 34 Ulusal üyemiz sayesinde kendimizi geliştirebiliriz. Bu kırılganlık ve birbirine bağımlılık içerisinde aynı zamanda büyük bir güç yatıyor: Kendimizi yalanlarla ya da illüzyonlarla rahatlatmak yerine gerçeklerle acıtmak daha iyi olduğu kabulü. Bunun sonucu olarak da bizler FEANI’de şuna inanıyoruz ki mühendislerin hareketliliği artık bizim kurumsal olarak önceliğimiz olmaktan çıkmış olsa da geçmişte bu hareketliliği kolaylaştırmak ve arttırmak adına FEANI Veritabanı (İndeksi), Avrupa Mühendislik unvanı ve mühendislik kartı gibi birkaç değerli aracı da geliştirmiş olduğumuzu söyleyebiliriz. Özellikle Avrupa Mühendislik unvanı kendi kendini düzenleyen bir meslek örneği olarak Avrupa Komisyonu tarafından tanınmıştır.

Geçen Ekim ayında FEANI birkaç sene sonraki stratejik gündemini yeniden şekillendirdi. Bu, bizim açımızdan yavaş da olsa çok tatmin edici bir süreç olacak. Bu süreç içerisinde sadece ulusal üyelerimizin perspektiflerini, bakış açılarını birbiriyle ilişkilendiriyor olmayacağız ama aynı zamanda sanayinin, iş dünyasının, akademi dünyasının, öğrencilerin ve politika yapıcıların da fikirlerini alıyor olacağız. Bunu yaparak, bütün bu paydaşlarımızla sürdürülebilir ve işbirliğine dayanan uzun vadeli bir ilişki geliştirmeyi umuyoruz. Bu önemli projenin yanı sıra mühendislik eğitimi ile ilgilenmeye ve öğrenme çıktılarına vurgu yaparak Avrupa’da mühendislik eğitim metotları üzerine çalışmaya devam edeceğiz. Mesela yakın zamanda mühendisler için ortak çalışma ilkelerinin geliştirilmesi için Avrupa Komisyonu İç Pazar, Endüstri Girişimcilik ve Kobiler Genel Müdürlüğü’nün fon desteği ile  bir çalışma yürüttük. Avrupa Birliği tarafından fonlanan ERASMUS+ gibi birkaç projede de sorumlu ortak olarak çalışıyoruz. Erasmus+ da STEM’in (Bilim Teknoloji, Mühendislik ve Matematik) ve toplumda mühendislerin gelecekteki rollerinin teşvik edilmesi için çalışıyor. Bunların yanı sıra karşılıklı tanıma için Serbest Ticaret Anlaşmalarının geliştirilmesi konusunda Avrupa Komisyonu’nda da bir girdimiz var. Mühendisler için BUSINESSEUROPE ile ilişkilerimiz sayesinde yeni piyasa gereklilikleri ile ilgili bilgiler vermeye çalışıyoruz. Ulusal üyelerimize de hali hazırdaki ve gelecekteki kariyer ve istihdam fırsatları ile ilgili bilgilendirmeye çalışıyoruz. Avrupa kurum ve kuruluşlarında mühendislerin mesleki statüsünü ve imajını teşvik ediyoruz ve mühendisler için sürekli mesleki gelişme için inisiyatifler üzerine düşünüyoruz. Elbette ulusal üyelerimiz bireysel üyeleri için tüm bu çabalarımız içerisinde en çok hangisinden fayda sağlanacaksa ona karar vermelidir. Bunların yanı sıra aynı zamanda bir mühendislik topluluğuna aidiyet hissinin de mühendislik mesleğini yapanlar için büyük bir fayda olduğuna inanıyoruz. Bildiğiniz üzere tüm faydalar sayısal olarak ölçülebilir faydalar değildir.

Sanayiyle kendi etkileşimimden mühendislerin problem çözücü olarak takdir edildiklerini hissediyorum. Genellikle zorluk temelli bir eğitim almış olmakla, pratik olmakla ve inovasyon niteliklerine sahip olmakla tanınıyorlar. Bugüne kadar mühendislerin sosyal becerilerinin yetersiz olduğu gibi birçok şey söylenegelmiştir ancak bence son zamanlarda bu da değişmekte. Özellikle son on senede disiplinler arası becerilerini başarılı bir şekilde hem küçük hem büyük firmalarda gösterebiliyorlar. Bildiğiniz gibi biz FEANI olarak Avrupa’da tüm mühendisleri temsil eden bir federasyonuz. Bu, lisans ve yüksek lisans derecesine sahip olanlar için de geçerli. Daha önce de söylendiği üzere biz toplumsal değişimin hızının farkında olmalıyız. Yani formel örgün eğitim bugün zamanın temposunu bütün boyutları ile yakalamakta yeterli değil. Yaygın ve formel olmayan eğitim de mesleki eğitim gibi gittikçe daha önemli hale gelecek. Bizler FEANI olarak bu hayat boyu öğrenme inisiyatiflerine destek veriyoruz ve bu gerekliliğe yönelik olarak da Avrupa’daki politika yapıcıları etkilemeye ve ikna etmeye devam ediyoruz.

Avrupa’daki toplam mühendis sayısının, Avrupa’yı ve mühendisi nasıl tanımladığınıza göre değişse de yaklaşık 6 milyon olduğunu söyleyebiliriz. FEANI olarak elbette her birinin kişisel menfaatlerinin tamamını karşılayabiliriz gibi bir iddiamız yok. Daha önce de değindiğim gibi sınırlı sayıda hedeflere odaklandığımızı söyleyebiliriz. 34 Ulusal Mühendislik Federasyonunu üyemiz olarak görüyoruz ve onların üyeleriyle yani üyelerimizin üyeleri ile temasımız çok fazla değil. Ancak yine de bu bireysel mühendislerin, ulusal federasyonlarının çeşitli alanlarda da Avrupa ve uluslararası düzeyde temsil edildiğini ve birbiriyle bağlantılı olduğunu bilmeleri önemli. Dolayısıyla FEANI’nin BEST (Avrupa Mühendislik Öğrencileri Derneği) ya da EYE (Avrupalı Genç Mühendisler) gibi çeşitli örgütlerle işbirliği anlaşmaları var.

Ve bizler özellikle siyaset ve iş dünyasını daha iyi bir şekilde birbiriyle bağlayabilmek ve ulusal üyelerimiz arasındaki bağlantıların geliştirilmesi için yeni stratejik etkinlik alanlarını araştırmak konusunda istekliyiz. Bunun için en iyi pratiklerin paylaşılması amacıyla birkaç yıl önce FEANI Ulusal Üyeler Forumu oluşturduk. Forum içerisinde bazen dışarıdan uzmanlar gelip EFSI (Avrupa Stratejik Yatırımlar Fonu) ya da Erasmus + içinde yer alan Knowledge Alliances (Bilgi İttifakları) gibi önemli konular üzerine sunum yapabiliyor. Ve hali hazırda bir Avrupa Mühendisler Danışma Kurulu oluşturma aşamasındayız. Bu grubun içerisinde endüstriden, aynı zamanda akademiden ve belki de politikacılar arasından temsilciler olacak. Nihai olarak, örgütümüz Avrupa mühendisleri olarak evrilmek ihtiyacı duyuyor ve bu çerçevede bizler sadece Avrupa’da değil diğer kıtaları da kapsayacak şekilde meslektaşlarımızla birlikte tek bir ses olarak konuşabilmeyi ve bir ağırlık kazanmayı başarabileceğiz. Örgütümüz de hayatın kendisi gibi. Yani sürekli bir oluş içinde. Ortak beklenti ise elbette FEANI olarak Avrupa kurumları ile ilişkilerimizde değerli bir paydaş olarak görülmeye devam etmek.

Son mesajım ise mühendislerin Avrupa’nın geleceğini çok olumsuz görmemeleri yönünde: Küçülen bir kıta, ekonomik büyüme yavaşlamış, üretim düşmüş, Avrupa’da çıkan fikirler ancak başka kıtalarda gerçekleştirilebiliyor ve bizim Avrupa’yı birleştirme konusundaki çabalarımız da başarısızlığa uğramış. Avrupa’nın aslında toplam dünya nüfusunun yüzde yedisini temsil ettiği doğru ama dünyadaki toplam üretimin de hala yüzde 20’sini, sosyal harcamaların da yüzde 50’sini temsil ediyoruz. Bu konuda hem genç hem de kıdemli mühendisler olarak gurur duyabiliriz. Hem Avrupa Birliği kurum ve kuruluşları hem de sanayi, mühendislerin Avrupa’da bu başarıların elde edilmesindeki rolünün farkındalar. Avrupa küçük ama güzeldir. Yaşam kalitesi yüksektir. Bunu, uzun ömür beklentimizden de görebilirsiniz. Sosyal ve ekolojik olarak düzenlenmiş bir serbest piyasa ekonomisine sahibiz. Politik çoğulcu demokrasilerimiz var ki burada yürütme ve yasama tamamen birbirinden ayrı ve özerk olarak hareket ediyor. Vatandaşlarını en kötü risklere karşı koruyan sosyal refah devletlerimiz var. Bunların yanı sıra Avrupa Komisyonu’nun eski başkanı da bir kimya mühendisiydi ve hali hazırda Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri de makine mühendisi. Sadece bu iki örnek bile siyasettin mühendisleri, mühendislerin de siyaseti desteklediği anlamına geliyor.

Bire kez daha söylemek isterim ki bugün burada bulunmaktan ve Sempozyumunuzda konuşma yapmaktan dolayı çok mutlu oldum ve onur duydum. FEANI Genel Sekreteri ve Başkanı adına da sizin bu nazik davetinize teşekkür etmek istiyorum. Sürekli ve başarılı bir işbirliğini heyecanla bekliyoruz. Teşekkür ederim.