EMEK VE DEMOKRASİ GÜÇLERİ: 10 EKİM KATLİAMI’NIN ÜZERİNDEN 7 YIL GEÇTİ! ADALET ARAYIŞIMIZ SÜRÜYOR!

18.01.2023

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), 10 Ekim Barış Derneği (10 Ekim-Der), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve 10 Ekim Katliamı Davası Avukat Koordinasyonu, 10 Ekim Ankara Katliamı’na dair devam eden yargı sürecinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) hakkında verdiği “hizmet kusuru yoktur” kararına ilişkin, 17 Ocak 2023 tarihinde KESK Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. 

10 EKİM KATLİAMI’NIN ÜZERİNDEN 7 YIL GEÇTİ!
ADALET ARAYIŞIMIZ SÜRÜYOR!

Bilindiği üzere 10 Ekim Ankara Gar Katliamı nedeniyle aileler avukatlar ve emek ve demokrasi güçleri olarak katliamın tüm yönleri ile aydınlatılması, gerçek failler ile tüm sorumluların bulunması ve cezalandırılması için hukuk mücadelemiz devam etmektedir. Ancak kamu otoritesi her aşamada resmi kurumların sorumluluğunun üzerini ısrarla örtmeye çalışmaktadır. Adli ve idari yargı birimleri de katliamın ilk anından itibaren bu yönde bir tavır içinde olmuştur.

10 Ekim Ankara Katliamıyla ilgili idari yargıda açılan tazminat davaları, hayatını kaybedenlerin ailelerinin, yaralıların, ceza yargılaması dışında adalet talebini dile getirdikleri yargısal bir kanal olmuştur. İçişleri Bakanlığına karşı açılan tazminat davalarında; temel olarak, Katliamın gerçekleşmesinde hizmet kusuru olan Bakanlığın Katliamdan maddi ve manevi olarak zarar görenlerin zararlarını karşılama sorumluluğu olduğu belirtilmiştir. Açılan bu tazminat davalarında bir mitinge, üstelik izinli bir mitinge katılanların yaşamını koruma sorumluluğu olan Bakanlığın Katliam öncesinde pek çok istihbarat ve ihbara rağmen gerekli tedbirleri almayarak, Katliamın gerçekleşmesinin ardından acil sağlık hizmetlerini yeterli şekilde sunmayarak, Katliamın hemen ardından en yaşamsal sürede alana kimyasal gazlı polis müdahalesi ile kusurlu olduğu belirtilmiş, bu iddia İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişleri raporuna ve Türk Tabipleri Birliğinin 10 Ekim Katliamıyla ilgili hazırladığı iki ayrıntılı rapora dayandırılmış olmasına rağmen idari yargı mercii somut delilleri ve iddialarımızı görmezden gelerek devletin sorumluluğunun üstünün kapatılmasına hizmet etmektedir. Bu davalardaki temel hukuki değerlendirmemiz, Bakanlığın hizmet kusuruna ilişkindi. Mahkemeler bu zamana değin Bakanlığın ve Ankara Valiliği’nin hizmet kusurunun olmadığı kabulüyle davaları “sosyal risk” ilkesi kapsamında değerlendirerek tazminat kararları vermiştir. Sosyal risk ilkesi ile, idarenin hizmet kusurunun olmadığı terör eylemleri sonucunda zarar görenlerin zararlarının bir kısmının karşılanması öngörülüyor.

Bizce oldukça eksik ve yanılgılı bir şekilde hizmet kusuru göz ardı edilerek mağduriyetlerin kısmi olarak ekonomik telafisini öngören "sosyal risk" ilkesinin somut olayla örtüşmediği idarenin kusurunun tespit edilebilmesi için ileri sürdüğümüz somut iddiaların araştırılması, idarenin kusurunun tespiti, kabulü ve tazmini istemiyle yapılan temyizler neticesinde Danıştay bu yöndeki taleplerimizi 2021 yılı temmuz ayında reddetmiş, aynı kararda ailelerin ve yaralıların maddi zararlarının terör tazminatı kapsamında hesaplanması gerektiğini belirtmişti.

Bölge İdare Mahkemesinin terör tazminatını kabul etmeyen ailelerin, yaralıların tazminatlarının genel esaslara göre hesaplanmasına dair kararlarında ısrar etmesi üzerine dosyalar danıştay idari dava Daireleri Kurulu’nun önüne gitti. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu geçtiğimiz hafta tebliğ edilmeye başlayan kararıyla bizce hukuken ve vicdanen kabul edilemeyecek bir karara imza atmıştır. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu bu konuyu gündemine almış ve bizce hukuken de vicdanen de kabul edilemeyecek bir karara imza atmıştır. Danıştay İdare Davalar Genel Kurulu özetle; …”Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığının 14/09/2015 tarih ve 46477 EBYS sayılı Ankara ve 47 İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüklerine gönderildikleri anlaşılan DEAŞ’ın ülkemize yönelik uluslararası ses getirecek çapta büyük bir eylem yapma kararı aldığı, bu eylemle ilgili olarak seçtiği grubu Suriye Deyr-ez Zor’da bulunan bir kampta özel eğitime tabi tutmaya başladığı, planlanan eylemin uçak/gemi kaçırma ya da miting/kalabalık yerde aynı anda çok sayıda canlı bomba patlatma şeklinde kompleks bir eylem olabileceği yazısına rağmen olay öncesinde ve esnasında davalı idare tarafından gerekli emniyet tedbirlerinin alındığı, önleyici ve güvenliğe yönelik bomba, alan aramalarının yapıldığı iddiasıyla idarenin hizmet kusurlarının bulunmadığı anlaşılmıştır…” şeklinde karar vermiştir.

Olay sonrasında sağlık hizmetlerinin geç ulaşması, emniyet mensuplarının gaz ve diğer şekillerdeki müdahaleleri yönünden ise sağlık hizmetinin aksamadığı, polis müdahalesi gaz kullanımının bu konuda sertifikalı güvenlik görevlileri tarafından gerekli görüldüğü için yapıldığı belirtilerek bu konuda da hizmet kusurunun olmadığı belirtilmiştir.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu bu çerçevede idarenin hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluğunu gerektirecek herhangi bir işlem ya da eyleminin olmadığına hükmetmiştir.  “5233 sayılı yasa kapsamında idare ile uzlaşmayan başvuruculara genel hükümlere dayanılarak maddi tazminat ödenmesine karar verilmesinde hukuki isabet görülmemiştir” şeklinde kesin kararını 6 ya karşı 7 oyla oy çokluğuyla vermiştir.

Görüldüğü üzere İdari Dava Daireleri Genel Kurulu açık istihbari bilgi ve belgelere rağmen idarenin hizmet kusurunu yok saydığı gibi sosyal risk kapsamında tazmin yükümlülüğünü de çok görmüştür.  Bir nevi DEAŞ'in Türkiye Cumhuriyeti'nin başkentinde yüzden fazla ölüme ve yüzlerce yaralanmaya yola açan saldırısında idarenin hiçbir şekilde sorumlu tutulamayacağına dair Danıştay kararı yönünde karar vermiştir.

Anılan kararla bakanlık sosyal risk ilkesi kapsamında tazminattan sorumlu tutulduğundan maddi tazminatın 5233 sayılı yasa kapsamında değerlendirilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Bu zamana değin herhangi bir sivil katliama kapatılmayan tam yargı davası yolu 10 Ekim Ankara Gar katliamı mağduru ailelere kapatılarak 10 Ekim Katliamı mağduru aileler yargı nezdinde bir kez daha mağdur edilmiş ve ayrımcılığa uğramışlardır.

Bu kararın alınmasında ortaya çıkan bir başka sonuca daha dikkat çekmek isteriz. Söz konusu karar bir oy farkla 6'ya karşı 7 oyla oy çokluğuyla alınmış bulunmaktadır. Bu durum hali hazırda zaten oldukça siyasallaşmış yargının kamuoyuna mal olmuş diğer tüm yargılama pratiklerinde görüldüğü gibi daha katı ve totaliter bir anlayışa her geçen gün daha da sürüklendiğini göstermektedir. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu bu kararı ile siyasallaşmış yargının somut göstergesi olmuştur.

Gerçeğin üzerini örtmek için yargı yoluyla hukuksuzluğa imza atılan hiçbir kararın 10 Ekim katliamı mağduru aileler nezdinde karşılığı olmadığını bir kez daha yeniliyoruz. Gizlenmek istenilen devletin sorumluluğunun ortaya çıkması için adalet mücadelemizi sonuna kadar sürdürmeye devam edeceğimizi kamuoyuna bir kez daha beyan ediyoruz.

KESK-TMMOB-TTB-10 EKİM BARIŞ DERNEĞİ (10 EKİM-DER)

10 EKİM KATLİAMI DAVASI AVUKAT KOMİSYONU