EMİN KORAMAZ: "ÜLKEYİ YAĞMAYA KARŞI SAVUNACAĞIZ"

25.05.2022

TMMOB 47’nci Genel Kurulu öncesinde BirGün’den Hüseyin Şimşek'e konuşan Emin Koramaz, “TMMOB Genel Kurulları, sadece seçimlerin yapılıp yönetim kurullarının belirlendiği toplantılar değildir. Genel kurullarımızda hem ülkenin içinde bulunduğu durumu, hem üyelerimizin yaşadığı sorunları, hem de karşı karşıya bulunduğumuz sorunlara karşı nasıl mücadele edeceğimizi tartışacağız” dedi.

"ÜLKEYİ YAĞMAYA KARŞI SAVUNACAĞIZ"

Hüseyin ŞİMŞEK: Yarın TMMOB Genel Kurul süreci başlıyor. Genel kurulunuzun ve önümüzdeki dönemde mühendis, mimar ve şehir plancılarının mücadele gündemi ne olacak?

Emin KORAMAZ: Pandemi kısıtlamaları nedeniyle bir önceki genel kurulumuzu olağan periyodunun dışında, çok yakın bir tarihte gerçekleştirmek zorunda kalmıştık. Bununla birlikte bu kısa çalışma dönemimiz ülkemizde yaşanan ekonomik ve siyasal krizin bütünüyle derinleştiği, toplumun ve üyelerimizin sorunlarının derinleştiği bir dönem oldu. Hayat pahalılığı, işsizlik, yokluk ve yoksulluk bütün toplum kesimlerinin yaşamını tehdit eder hale geldi.

Bugün elimizde her alanda harabeye dönmüş bir ekonomi ve hukuktan bürokrasiye kadar her alanda çürümüş bir devlet yapısından başka bir şey kalmadı. Rejimin istikrarsızlığı, AKP’yi ülke içinde ve dışında daha saldırgan politikalar izlemeye itiyor. Bir yandan polis şiddeti ve hukuk kullanılarak toplumsal muhalefet baskı altına alınırken diğer yandan da dışlayıcı, kamplaştırıcı politikalarla toplum saflaştırılıyor. Geldiğimiz noktada tek adam rejimi, halkın desteğiyle değil, halka yönelik baskı ve zorbalıkla ayakta duruyor.

LAİKLİKTEN TAVİZ YOK

Geçtiğimiz dönemimiz, neoliberal yağma politikalarına karşı kamusal değerleri, ekonomik krize karşı mesleki ve özlük haklarımızı, dinci gericiliğe karşı aydınlanma değerlerini ve laikliği savunmakla geçti. Yaşadığımız tüm baskılara rağmen demokrasiye, özgürlüklere, bağımsızlığa, laikliğe ve toplumculuğa olan bağlılığımızdan asla taviz vermedik.

Ülkemizi kasıp kavuran salgın ve kriz koşullarında üyelerimizin ekonomik, demokratik ve mesleki çıkarlarının geliştirilmesi için mücadele verdik. Yaşanan kriz nedeniyle büyük kayıplar yaşayan meslektaşlarımızın hak ve çıkarlarını geliştirmek önümüzdeki çalışma döneminin en önemli gündemlerinden birisi olacak.

Öte yandan bilindiği üzere bu dönemde açtığımız davalar ve yürüttüğümüz hukuki mücadele ile şehirlerimizin, kıyılarımızın, madenlerimizin, tarihi eserlerimizin, kültürel mirasımızın yağmalanmasına karşı önemli davalar kazandık. Üyelerimizin haklarını koruma ve teknik yönetmeliklerin mesleki ilkelere uygunluğu noktasında önemli kazanımlar elde ettik. Bu mücadeleleri de büyütmemiz gerekiyor.

Ülkenin içinde bulunduğu bu durum, rant bağımlısı olmuş siyasi iktidarı, yakın çevresini doyurabilmek için her gün yeni rant alanları yaratmaya mecbur bırakıyor. Ülkenin mevcut tüm kaynakları tükendiği için de iktidarın yeni hedefleri bugüne kadar koruma altında tutulan tarihimiz, doğamız ve tabiat zenginliklerimiz haline geldi. Önümüzdeki dönemin en önemli gündem ve görevlerinden birisi de, yağmalanmak isteyen bu varlıklarımıza sahip çıkmak olacak. Genel Kurulumuzda tüm bu başlıkları hep birlikte tartışacağız. Birlikte karar alıp, birlikte mücadele edeceğiz. İnanıyorum ki önümüzdeki çalışma dönemi tutuklu arkadaşlarımıza yeniden kavuştuğumuz, ülkemizin üzerine çöken karanlığın dağıldığı, geleceğe umutla baktığımız bir dönem olacak. Bu mücadelede tüm arkadaşlarımıza kolaylıklar ve başarılar diliyorum.

TMMOB SOKAKLARDA

Hüseyin ŞİMŞEK: Geride kalan haftalarda Türkiye’nin hemen her yerinde sizin de bizzat katıldığınız TMMOB eylemleri gerçekleştirildi. Gezi davasında ceza alan üyelerinize desteğinizi gösterdiğiniz bu eylemlere ilgi nasıldı, illerde nasıl karşılandınız?

Emin KORAMAZ: Aslına bakarsanız Gezi davasının karar duruşması yapıldığı tarihten bu yana tüm TMMOB örgütlülüğü olarak sokaklardayız. Aralarında Yönetim Kurulu Üyemiz Mücella Yapıcı, Şehir Plancıları Odamızın İstanbul Şubesi’nin eski başkanı Tayfun Kahraman ve Mimarlar Odamızın Hukuk Müşaviri Can Atalay’ın da bulunduğu arkadaşlarımız hakkında verilen mahkumiyet kararının arkasından yaptığımız ilk açıklamada, Gezi Davası’nda ceza alan arkadaşlarımızın da yanında dimdik durmaya devam edeceğimizi ifade etmiştik. O günden beri yaptığımız açıklamalarla, kent meydanlarındaki eylemlerle, büyük şehirlerde devam eden adalet nöbetleriyle bu sözümüzün gereğini yerine getiriyoruz, arkadaşlarımızla dayanışmamızı gösteriyoruz.

14 Mayıs’ta gerçekleştirdiğimiz TMMOB Danışma Kurulu’nda başlattığımız ‘Gezi’ye, Emeğimize ve Mesleğimize Sahip Çıkıyoruz’ başlıklı kampanyamız boyunca bir hafta içerisinde ellinin üzerinde il ve ilçemizde basın açıklaması gerçekleştirdik. Bu açıklamalara başta mühendis, mimar ve şehir plancıları olmak üzere toplumun her kesiminden binlerce kişi katılarak destek verdi. Kampanyamız sadece basın açıklamalarıyla da sınırlı değildi, Yönetim Kurulu üyelerimiz ve bağlı odalarımızın başkanlarıyla çok sayıda ili gezerek hem TMMOB bileşenleriyle hem de farklı emek, meslek örgütleriyle görüşmelerde bulunduk. Karar davasının görüldüğü günden bu yana yaptığımız her eylem, Gezi Direnişi’nin arkasında ne denli geniş bir toplum desteği olduğunu bize bir kez daha gösterdi. Valiliklerin keyfi yasakları nedeniyle insanların sokağa çıkamadığı, sokağa çıkan kesimlerin büyük bir polis şiddetiyle yüz yüze kaldığı bir dönemde ülkenin hemen her yerindeki meydanlarda çok kitlesel eylemler gerçekleştirildi.”

GEZİ HALK HAREKETİYDİ

Bu kitlesellik arkadaşlarımızla dayanışmamızı gösterebilmemiz açısından önemli olduğu kadar, Gezi Davası iddianamesinin ve arkadaşlarımıza verilen cezaların temel iddiası olan ‘Gezi Direnişinin yargılananlar tarafından organize edildiği’ iddiasının da esastan çürütülmesi anlamına geliyor. Gezi en başından itibaren toplumun her kesiminden insanların parçası olduğu bir halk hareketiydi. Belirli isimleri hedef gösterip tutuklamanız bu hareketi bitirdiğiniz, cezalandırdığınız, ortadan kaldırdığınız anlamına gelmez. Gezi bu ülkede kök salmış bir direniş geleneğinin adıdır ve toplumsal muhalefeti etkilemeye, şekillendirmeye, büyütmeye devam ediyor. Bu hareketin bir parçası olarak bizle Gezi Direnişi’nin değerlerini ülkenin dört bir yanında yaşatmaya devam ediyoruz.

Hüseyin ŞİMŞEK: Sizin de belirttiğiniz gibi Gezi davasında ceza alanların bir bölümü TMMOB yöneticileri ve Taksim Dayanışması bileşenleri. TMMOB’nin Gezi Direnişi ile bu denli birlikte anılması, bu denli iç içe geçmesinin nedenleri nedir?

Emin KORAMAZ: Bir bütün olarak bakıldığında Gezi Direnişi hiçbir kuruma, hiçbir toplumsal kesime, hiçbir siyasete indirgenemeyecek bir kitlesellik ve zenginlik taşıyor. TMMOB olarak bizler hem yöneticilerimiz hem de üyelerimizle birlikte bu zenginliğin mütevazı bir parçasıyız sadece.

Bildiğiniz gibi Taksim Dayanışması iktidarın Taksim Meydanı’nı ve çevresini yeniden şekillendirme projelerinin bilim, teknik ve hukuk tanımazlığını ortaya koymak üzere bir araya gelen meslek odaları, sendikalar, sivil toplum örgütleri, semt inisiyatifleri, mahalle dernekleri ve siyasi partiler tarafından 2012 yılında oluşturulan bir platformdu. Taksim Dayanışması’nın sekretaryasını Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi ve Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi yürütmeye başladı. Mücella Yapıcı ve Tayfun Kahraman’ın cezaevinde olmasına neden olan şey de zaten o süreçte şube başkanlıkları nedeniyle üstlendikleri görevler.

Arkadaşlarımız bu görevlerini çok başarılı biçimde yürüttüler. Taksim Dayanışması kurulduğu günden itibaren iktidarın Taksim Meydanı ve çevresinde yapmak istediği projenin niteliği hakkında kamuoyunu sürekli olarak bilgilendirdi. Odalarımız projeye karşı sayısız davalar açtı. Çok sayıda basın açıklaması yaptık, imza kampanyaları düzenledik. Yani daha Gezi Direnişi yokken bile toplum AKP’nin Gezi Parkı ve Taksim’e yönelik projelerine karşı bir biçimde direniyordu. 28 Mayıs’ta yol genişletme çalışmaları adı altında Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesiyle başlayan süreçte direniş yeni bir boyut kazandı. Taksim Dayanışması da bu yeni süreçte bir tür sözcülük görevini üstlenmeye devam etti.”

DEĞERLER TOPLUMSALLAŞTI

Öte yandan Taksim Dayanışması’nın kurulduğu günden itibaren dile getirdikleri talepler zaten bizim uzun yıllardır kamusal mekanlar, ortak mekanlar, şehircilik, planlama gibi meseleler üzerine TMMOB bünyesinde ortaya çıkardığımız ortak görüşlerin bir yansımasıydı. TMMOB’nin savunduğu ilke ve değerler bu süreçte toplumsallaştı diyebiliriz. TMMOB örgütsel olarak olduğu kadar, söylemsel olarak da Taksim Dayanışmasıyla ve Gezi Direnişi ile iç içe geçmişti diyebiliriz. Hal böyle olunca siyasi iktidarın Gezi’yi ‘Suçlaştırmaya’ ve cezalandırmaya yönelik girişiminin hedeflerinden birisi de o dönemde TMMOB adına Taksim Dayanışması içinde yer alan arkadaşlarımız oldu. Arkadaşlarımız nezdinde asıl cezalandırılmak istenen toplumsal muhalefet hareketi olduğu gibi, attığı her hukuksuz adımda karşısında gördüğü mesleki bilgisini halktan yana kullanan kamucu mühendis, mimar, şehir plancılarıdır. TMMOB’nin toplumcu mücadele geleneğidir. İktidarın bu saldırganlığına direneceğiz. İktidarın yağma ve talan politikalarına karşı ülkemizin geleceğini ve kamusal çıkarları savunmaya devam edeceğiz.