EMİN KORAMAZ YAZDI: "BAĞIMSIZ YARGI, ADİL YARGILAMA HEMEN ŞİMDİ!"

02.01.2021

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, 1 Ocak 2021 tarihli BirGün Gazetesi'ndeki köşesinde, iktidar güdümündeki yargı kararlarıyla insan hak ve özgürlüklerinin yok sayılması, yargı organlarının toplumsal muhalefeti baskı aracı haline getirilmesi üzerine yazdı.

BAĞIMSIZ YARGI, ADİL YARGILAMA HEMEN ŞİMDİ!

Siyasi iktidarın yargı üzerinde kurduğu baskı ve tahakküm nedeniyle Türkiye’nin “adalet” sorunu her geçen gün daha da büyüyor.

Hafta içinde Anayasa Mahkemesi, 7’ye karşı 8 oyla, 1158 gündür tutuklu olan Osman Kavala’nın herhangi bir hak ihlaline uğramadığına karar verdi.

Geçtiğimiz hafta ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, 4 yılı aşkın zamandır cezaevinde olan Selahattin Demirtaş’ın siyasal nedenlerle tutuklandığı için tahliyesine karar veren AİHM Büyük Dairesi için “bizi bağlamaz” açıklamasında bulunmuştu.

HDP’li milletvekilleri, belediye başkanları, parti yöneticileri yıllardır uydurma delillere, gizli tanık ifadelerine dayanılarak yargılanıyorlar. Her ay gerçekleştirilen düzenli operasyonlarla HDP’lilerin siyaset yapması olanaksız hale getirilmeye çalışıyor.
İktidarın örtbas etmeye çalıştıkları gerçekleri dile getirdikleri için gazetecilere onlarca yıl hapis cezası veriliyor. Muhalif gazetelere sudan gerekçelerle Basın İlan Kurumundan cezalar kesiliyor.

Yargı organlarının verdikleri bu hukuksuz kararlar, yurttaşların hukuka olan güvenini ve toplumsal adalet duygusunu zedeliyor. 

Anayasamızın 2. Maddesi’nde sıralanan cumhuriyetimizin niteliklerinden birisi de “hukuk devleti”dir. Anayasa Mahkemesi içtihatlarına göre Hukuk Devleti, “eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı tutum ve davranışlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan” devlettir.

Oysa bugün yaşadığımız gerçeklik bunun tam tersine dönüşmüş durumda. Mahkemeler kararlarını hukuk kurallarına göre değil iktidardan aldıkları talimatlara göre veriyor. Bu kararlarda en temel insan hak ve özgürlükleri bile yok sayılıyor.
Siyasi iktidar kendisini, başta anayasa olmak üzere hiçbir hukuk kuralına bağlı görmüyor ve denetimsiz bir güçle ülkeyi yönetiyor.

Bu durumun hukuk devleti anlayışı ve hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşması mümkün değil.

Zira ülkemizin de bir parçası olduğu uluslararası mahkemeler son yıllarda verdikleri her kararda bu hukuksuzluğun altını çiziyor, insan haklarını ve evrensel hukuk ilkelerini yok sayan mahkeme kararlarının düzeltilmesi gerektiğini vurguluyor. İktidar ve onun payandası durumundaki yargı organları bu kararlar yokmuş gibi davranmayı tercih ediyor.

Mahkemelerin anayasaya ve hukuka değil, siyasal iktidara sadakat göstermesi ülkemizin geleceğini tehdit eden en büyük tehlikelerden birisi. Türkiye’de yaşayan herkesin yargı organlarından yegâne beklentisi, tarafsız olmaları ve hukuk kurallarına uygun kararlar vermeleridir.

Yurttaşlarla devlet arasındaki en önemli bağ olan hukukun daha fazla ayaklar altına alınmamalıdır. Toplumun adalet duygusunu örseleyen, insan hak ve özgürlüklerini yok sayan, iktidarın ihtiyaçları doğrultusunda verilmiş yargı kararları biran evvel düzeltilmelidir.

Siyasi tutsaklar özgür bırakılmalı, yargı organları iktidarın sopası olmaktan çıkarılmalıdır.

2020 yılı tüm dünyayı kasıp kavuran, insanların yaşamlarını derinden etkileyen felaketlerle geçti, 2021 yılının neler getireceğini hiçbirimiz bilemeyiz. Ama hepimiz biliyoruz ki, yargı bağımsız ve adil olmadan, hukukun üstünlüğü sağlanmadan, insan hak ve özgürlüklerine saygı duyulmada daha iyi bir gelecek hayal etmemiz mümkün değil.

Hepimize iyi bir yıl, iyi bir gelecek dileğiyle…