KMO: FİLTRE YETMEZ TERMİK SANTRALLAR KAPATILMALIDIR

04.12.2019

TMMOB Kimya Mühendisleri Odası, Cumhurbaşkanlığı İletişim Daire Başkanlığı'nın AKP-MHP oylarıyla geçen 15 termik santralin iki buçuk yıl daha çevre ile ilgili yükümlülüklerini yerine getirmeden çalışmasına olanak sağlayan kanunun AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından veto edildiğini kamuoyuna duyurması üzerine 4 Aralık 2019 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Daire Başkanlığı, AKP-MHP oylarıyla geçen 15 termik santralin iki buçuk yıl daha çevre ile ilgili yükümlülüklerini yerine getirmeden çalışmasına olanak sağlayan kanunun AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından veto edildiğini kamuoyuna duyurdu. 

Günlerdir kamuoyunu meşgul eden bu tartışma yeni bir boyut kazandı. Özelleştirilmiş olan kömür santrallarına çevre mevzuatına uyum için gerekli yatırımları yapmaları konusunda getirilen muafiyet süresi şimdilik uzatılmamış gibi görünmekle birlikte, söz konusu santralların çevre ile ilgili arıtma ünitelerinin/tesislerinin yapımı 2019 yılı sonuna kadar yetiştirilemeyeceğine göre zaten ortada "kirletmeye devam" edilmesi için yaratılmış fiili bir durum vardır. Daha önce bu yatırımların yapılması için yedi yıl çevreyi kirletmeleri pahasına bu santrallara izin verilmişti. Sürenin sonunda bu yatırımlar yapılmayınca süre iki buçuk yıl daha uzatılmak istenmişti.

Geçmişte enerji sektöründe özelleştirilmeler için getirilen gerekçeler arasında, sektörde kamu kaynaklarının yatırım yapmak için yeterli olmadığı, buna karşılık özel sektörün enerji alanına sermaye ve kaliteli yönetimi getireceğine dair savlar yer almıştır. Bugün görüldüğü üzere bu savlar tutmamış olup, birtakım muafiyetler ile özelleştirilen santralların yeni sahiplerine ayrıcalıklar sağlanmış; yapmaları gereken çevre yatırımlarını yapmamaları göz ardı edilerek hem yatırım maliyeti hem de işletme maliyetinden avantaj sağlamalarının yolu açılmış, tüm bunlar yurttaşların sağlığı hiçe sayılarak yapılmak istenmiştir. 

Söz konusu yatırımların yapılabilmesi için santralların üretime ara vermesinin ülkedeki elektrik arz güvenliğini riske sokacağı yönündeki gerekçe de tatmin edici değildir. Türkiye`nin kurulu gücü 90 bin MW` ı aşmış olup, en yüksek talep, yaz aylarında 46 bin MW civarındadır. 2018 yılı rakamlarına göre güvenilir üretim kapasitesi brüt talepten 123 milyar kilowattsaat kadar fazladır. Diğer bir deyişle Türkiye`de kurulu güç fazlalığı  görünmektedir. Kaldı ki, çevre konusunda gerekli yatırımların yapılması yükümlülüğü bugünün konusu olmayıp bu santrallar özelleştirildiğinden beri bilinen bir durumdur. Yetkili makamların zamanında konuyu takip ederek gerekli yatırımların yapılmasını sağlamak yerine, şirketleri önlem almamaya teşvik edercesine sürekli olarak erteleme girişimlerini devreye soktuktan sonra, şimdi kamuoyunun önüne arz güvenliği gerekçesi ile çıkmaları kabul edilemez. 

Ayrıca, söz konusu teknolojik yatırımların yapılmış olması da tek başına yeterli değildir; santralların işletilmesi sırasında arıtma tesislerinin gerekli kapasitede çalıştırılmaları da gerekmektedir. Tüm bunlar, bir yandan denetim konusunun zorunluluğunu gösterirken bir yandan da bu konudaki boşluğu ortaya çıkarmaktadır. 

Çevreyi kirleten ve insan sağlığına zarar veren bu santrallar üstelik yerli kömür kullanan üreticilere verilen ve kapasite mekanizması adı altında ödenen desteklerden de yararlanmaktadır. 

Partikül madde ve kükürtdioksit kömür santrallarının yıllardır bilinen ve önlem alınması gereken başat kirleticileridir. Ancak kömür santrallarının yarattığı çevre sorunları bunlarla sınırlı değildir. Azot oksitler, cıva gibi ağır metallerin yanı sıra kömür santrallarından çıkan küllerin depolama sahalarının çevresel etkilerinin de izlenmesi gerekmektedir. Sağlık açısından çok daha önemli bir sorun olarak görülen 2,5 mikrondan küçük partiküller ülkemizde yönetmeliklerde ve ölçümlerde dikkate bile alınmamaktadır. Ayrıca, kömür santralları iklim değişikliğinin en önemli nedeni olarak görülen karbondioksit emisyonları açısından da en önemli kaynaklardan biri olup, ülkemizin sera gazı emisyonları konusundaki karnesinin iyi olmadığı da bilinmektedir

Görüleceği üzere bu santraller sadece kükürt oksitler açısından tehlikeli değillerdir.  Azotoksitlerin, ağır metallerin, karbondioksitlerin ve partikül maddelerin emisyonlarını önlemek deyim yerindeyse imkansızdır. Bu nedenle söz konusu santralların çevre mevzuatına uyum sağlaması çok zor hatta saydığımız kirleticiler açısından da imkansızdır. Bu nedenle yapılması gereken kömür yakıtlı bu santrallerin Avrupa da olduğu gibi kapatılması ve yenilerinin de inşa edilmemesidir.

Solar fotovoltaik ve rüzgar santrallarının maliyetleri düşerken, çevresel etkilerinin en aza indirilmesi için alınacak önlemler kömür santrallarının maliyetlerini yukarı çekmektedir. Batı ülkelerinde kömür santrallarından uzaklaşıldığı açıktır. Dünyada finans kuruluşları artık kömür santrallarına kredi vermekten vazgeçmekte ya da kredi vermeyi kısıtlı koşullara bağlamaktadır. 

Türkiye, 1980`lerde gündeme gelen özelleştirme-piyasa yanlısı politikaların doğrultusunda, her alanda olduğu gibi elektrik sektöründe de planlama kavramından uzaklaşmıştır. İlgili kamu kurumlarındaki teknik birikim yok edilmiş, elektrik alınıp satılan bir meta haline getirilmiş, sektör özel şirketlerin kâr etme beklentisine bırakılmıştır. Dünyada ve ülkemizde bu uygulamaların açmazları, sürdürülemezliği artık açıkça ortaya çıkmaktadır. Genelde enerji, özelde elektrik sektöründe toplum yararını, sosyal adaleti, çevrenin ve insan sağlığının korunmasını öne alan politikaların geliştirilmesi, üretimden nihai tüketime kadar verimliliği arttırarak enerji yoğunluğunu düşüren, uzun vadeli, ancak aşamaları ve ara hedefleri belirlenmiş planlama ve programların yaşama geçirilmesi zorunludur. 

Saygılarımızla kamuoyuna duyururuz.

Kimya Mühendisleri Odası
46. Dönem Yönetim Kurulu