MMO ÖĞRENCİ ÜYE KURULTAYI ANKARA’DA TOPLANDI

11.03.2019

TMMOB Makina Mühendisleri Odası Öğrenci Üye Kurultayı 9 Mart 2019 tarihinde Ankara'da TMMOB Teoman Öztürk Öğrenci Evi ve Sosyal Tesisi’nde toplandı.

Ana teması “Eğitim, Örgütlenme ve Üniversite Sorunları” olarak belirlenen kurultaya 45 üniversiteden, MMO Öğrenci Üye Yönetmeliğine göre Odaya üye olan yaklaşık 30 bin öğrenci üyeyi temsilen 160 delege katıldı.

MMO, mühendislik öğrencilerinin, mühendislik eğitiminin, üniversitelerin ve ülkemizin yaşadığı sorunları tartışmak, bu sorunların çözümü için politikalar üretmek amacıyla 1999 yılından beri iki yılda bir Öğrenci Üye Kurultayları düzenliyor.

MMO Öğrenci Üye Kurultayı 2019’da, üniversitelerin Makina, Endüstri, İşletme, Uçak, Havacılık, Uzay, Mekatronik, Sistem, İmalat, Üretim, Üretim Tekniği, Üretim Sistemleri, Otomotiv, Makina ve İmalat, Endüstriyel Tasarım ve Enerji Sistemleri Mühendisliği bölümlerinde öğrenim gören öğrenci üyeler temsil edildi. On birinci kez yapılan Kurultayda, MMO’ya bağlı Şubelerde düzenlenen yerel kurultaylardan süzülen görüşler ışığında, “öğrenci üye örgütlülüğü, ülkemizdeki mühendislik eğitimi, üniversitelerde yaşanan sorunlara yönelik çözüm önerileri ve meslek alanlarına ilişkin gelişmeler” tartışıldı.

Kurultayın açılışında MMO Öğrenci Üye Merkez Komisyonu üyesi Umut Kurt, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz ve MMO Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Yener birer konuşma yaptılar.

TMMBO Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz'ın açış konuşması şöyle:

 

Sevgili Oda Başkanım, Değerli Konuklar ve Genç Arkadaşlarım,

TMMOB Yönetim Kurulu adına hepinizi sevgi ve dostlukla selamlıyorum.

Türkiye’nin dört bir yanından gelen genç arkadaşlarımız, hepiniz hoş geldiniz. TMMOB’nin simge ismi Teoman Öztürk’ün adını taşıyan bu güzel tesisin çatısı sizlerle birlikte olmaktan büyük kıvanç duyuyorum.

Bugün on birincisini düzenlediğimiz öğrenci üye kurultayımızın ilkini gerçekleştirdiğimiz 1999 yılında ben Makine Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu üyesiydim. Bugün tüm TMMOB camiasına yayılan öğrenci üye etkinliklerinin öncülerinden biri olan bu kurultayın böylesi düzenli bir işleyiş kazanmasından büyük mutluluk duyuyorum.

Geçtiğimiz 20 yıl içerisinde gerçekleştirdiğimiz öğrenci üye kurultaylarında aynı salonu paylaştığımız çok sayıda genç arkadaşımız, bugün Makine Mühendisleri Odası’nın TMMOB’nin işleyişi içerisinde önemli sorumluluklar alıyorlar. Sizlerin de meslek hayatına atıldığınız andan itibaren TMMOB örgütlülüğünün yükünü omuzlanacağınızdan hiçbir şüphem yok. Sizlerin gözlerine baktıkça kendi geçmişimi görüp özlem duyduğum kadar, MMO ve TMMOB’nin geleceğini görüp umut da duyuyorum. İyi ki varsınız, iyi ki yan yanayız!

Sevgili Gençler;

Buraya gelmeden önce pek çok ilimizde öğrenci üyesi arkadaşlarımızın katılımıyla yerel kurultaylar gerçekleştirdiniz. Ülkemizdeki mühendislik eğitimine, üniversitelerde yaşamına, öğrenci üye örgütlülüğüne ve ülkenin genel sorunlarına ilişkin tartışmalar yürütüp, çözüm önerileri oluşturdunuz. Bugün burada ortaklaştıracağınız bu değerli fikirlere hem üniversitelerin, hem TMMOB örgütlülüğünün hem de Türkiye’nin gerçekten ihtiyacı var.

Ülkemizi büyük bir karanlığın içine doğru sürükleyen iktidarın bu dönemde en önemli hedeflerinden birisi de üniversitelerimiz oldu. Son 16 yıldır eğitimin niteliğinden müfredat içeriğine, akademik özgürlüklerden kampüs yaşamına kadar her alanda yapılan gerici ve baskıcı müdahaleler nedeniyle maalesef üniversitelerimiz büyük bir çöküşle yüz yüze.

12 Eylül Darbesi sonrasında darbecilerin üniversiteleri zapturapt altına alabilmek için kurduğu YÖK, AKP döneminde tümüyle siyasallaşmış bir kurum haline dönüştü. Ülkede egemen olan baskıcı, antidemokratik ve gerici ortam YÖK ve Rektörleri eliyle üniversitelere egemen oldu.

Bu sürecin en sembolik adımlarından birisi geçtiğimiz yıl yayınlanan OHAL KHK’sı ile rektörlük seçimlerinin kaldırılarak, Rektörlerin Cumhurbaşkanı tarafından seçilir hale gelmesidir. Akademik yıl açılışlarının Saray’a alınmasıyla tamamlanan bu adım, AKP’nin demokrasiye ve yükseköğretime bakışını özetliyor.

Özerkliğini tamamen yitirmiş kurumlarda kamu yararı ilkesini gözetecek şekilde nitelikli bir eğitim verilemeyeceği gerçeğine rağmen, üniversitelerimiz gün geçtikçe özerk yapısından uzaklaştırılarak siyasi iktidarın güdümü altına alınmaya çalışılıyor.

AKP her alanda olduğu gibi, üniversitelerde de kendisine muhalif bir ses çıkmasını istememektedir. Bu yüzden eşitlikten, özgürlükten, demokrasiden ve barıştan yana akademisyenler çeşitli gerekçelerle üniversitelerden uzaklaştırılıyor, haklarında davalar açılıyor, yeri geldiğinde KHK’larla üniversitelerden atılıyor.

Ne yazık ki, akademisyen cübbelerinin polis postalları altında çiğnendiği, kampüslerin karakollara dönüştürüldüğü, öğrencilerin potansiyel birer suçlu gibi görüldüğü karanlık bir dönemden geçiyoruz. Bu karanlıkla yüzleşmeden, tek adam rejiminin hayatlarımızın her alanına yayılan kötülüğüyle hesaplaşmadan yükseköğretimin sorunlarını çözmemiz mümkün değildir.

Bizim gençlik yıllarımızda üniversite gençliğinden bahsedilirken toplumun en aydın kesimi olarak adlandırılırdı, bugün bu aydınlığı disiplin soruşturmalarıyla, polis baskısıyla, gerici uygulamalarla karartmaya çalışıyorlar. Yükseköğretimde yaşanan tüm bu yozlaşmaya rağmen sizler bizim umudumuzsunuz, geleceğimizsiniz.

Sevgili Arkadaşlar,

Ülkemizde son 16 yıldır devam eden AKP iktidarı boyunca neoliberal uygulamalar ve muhafazakâr politikalar derinleştikçe, eğitim alanındaki sorunlar da derinleşmektedir. AKP’nin iktidar dönemi boyunca okul öncesinden yükseköğretime kadar her aşamada yaşanan bu dönüşüm, eğitim alanındaki geleneksel sorunların tümüyle çözümsüzlüğe sürüklenmesine neden olmuştur.

Plansız biçimde, seçim yatırımı olarak hayata geçirilen “Her İle bir Üniversite” projesi ile yükseköğretimin en önemli problemlerinden biri olan eğitim kalitesi ve standardı sorunu yaygınlaştırılmış, üniversiteler arası uçurumlar derinleşmiştir.

Üniversitelerin ve öğrencilerin sayısı arttıkça, özellikle mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı gibi teknik bölümler için gerekli alt yapı, laboratuvar ve uygulama sistemleri açığı daha da büyümüştür.

Devlet tarafından desteklenen Özel Üniversiteler nedeniyle yükseköğretim ticari bir faaliyet alanına dönüşmüştür. Ülkemizdeki yükseköğretim kurumlarının % 40’ı özel üniversitelerden oluşmaktadır.

Cemaat ve tarikatların yükseköğretim sistemindeki kadrolaşması, çalınan-servis edilen sorular, yandaşlar için özel tahsis edilen kadrolar gibi nedenlerle akademik kadroların niteliği düşmüştür. ODTÜ bünyesinde oluşturulan URAP’ın dünya çapındaki üniversitelerinin akademik performanslarına göre yaptığı sıralamada ilk 500 içinde hiçbir üniversitemiz yer almamaktadır. İlk 1000 içinde ise sadece 13 Üniversitemiz bulunmaktadır. Bunların tamamı da 1990 yılı öncesinde kurulan üniversitelerdir.

Sevgili Arkadaşlar,

Bildiğiniz gibi, dünya bilim ve teknoloji alanında çok hızlı bir gelişim ve değişim süreci yaşamaktadır. Üretilen bilginin her 2-3 yılda ikiye katlandığı belirtilmektedir. Bilime ve teknolojiye hakim olan güçler dünyayı da egemenlikleri altına almaktadırlar. Bu nedenle gelişmiş ülkeler bütçelerinden mühendislik- bilim teknoloji ve eğitim alt yapısına ayırdıkları payı gün geçtikçe artırmaktadırlar.

Ne yazık ki, ülkemizde bu konuda gerekli çalışmalar yürütülmemektedir. 2018 yılı verilerine göre ülkemizde AR-GE harcamalarının Gayri Sahi Yurtiçi Hasıla içerisindeki payı % 0,96 seviyesinde iken OECD üyesi ülkelerin ortalaması % 2,36 dır.

Öte yandan, son 16 yılda ülkemizdeki üniversite sayısı iki kattan fazla artırılmıştır. Mühendislik bölümlerinde öğrenim gören öğrenci sayısında da benzer artışlar söz konusudur. Ancak eğitime ayrılan ödenekler, öğretim görevlisi sayısı ve üniversite koşulları gibi göstergelerde eşdeğer bir artış yoktur.

Eğitim-öğretimdeki teori-pratik uyuşmazlığı, öğretim elemanı eksikliği gibi genel sorunların yanında, eğitim programları, ders içerikleri, laboratuvar, derslik, kütüphane, bilgisayar donanımı, araştırma ve barınak olanakları birbirine göre oldukça büyük farklılıklar gösteren eğitim kuruluşları arasında ciddi bir nitelik farkı sorunu yaratmaktadır

Bu eşitsiz gelişme koşullarında ve ülkemiz mühendislerinin yatırımdan kopuk politikalarla geriye düşürüldüğü mesleki formasyonla, mühendislik hizmetleri ve ileri teknoloji isteyen yatırımlarda iş gücü istihdamı gelişmiş ülkelerden Türkiye’ye doğru gerçekleşmekte, meslek uygulama alanlarımız gün geçtikçe daraltılmaktadır.

Ülke ihtiyaçlarıyla, sanayi politikalarıyla bağdaşmayan yükseköğretim planlaması nedeniyle üniversite mezunları işsizliğe mahkum edilmiştir. Yüzbinlerce mühendis, mimar ve şehir plancısı, mezun olduğu alan dışında çalışmak zorunda kalmakta, yüzbinlerce mezun ise hiç iş bulamamaktadır.

Sevgili Arkadaşlar,

Mevcut politika ve uygulamaların yerine; planlamacı bir anlayışla, toplumsal gereksinimleri, üretimi, istihdamı ve yaşam boyu eğitimi, ülkenin bilim ve teknoloji yeterliliğinin güçlendirilmesini temel alan ulusal eğitim politikalarının yaşama geçirilmesi ile bu olumsuz tablonun değiştirilmesi mümkündür. İnsanlarımızın üzerinde özgürlük ve gönenç içerisinde yaşayacağı başka bir Türkiye mümkündür.

Böylesi bir eğitim politikası ve yapılanmaların temel hedefleri:

1)   Ülkenin gereksinim duyduğu elemanları ihtiyaç oranında yetiştirmek

2)   Bilimsel bilgiyi üretmek

3)   Eşit ve ücretsiz eğitim sunmak

4)   Üniversite eğitimini özerk ve demokratik ortamlarda sürdürmek

5)   Belletme ve ezbercilik yerine öğrenmeyi, verileri kabul etmek yerine araştırma yeteneğini geliştirmek

6)   Öğrencilerin teknik eğitimi yanında sosyal ve kültürel eğitimlerini de tamamlamak

7)   Bu anlayışa uygun nitelik ve sayıda öğretim üyesi yetiştirmek

8)   Çok sayıda niteliksiz mühendis yetiştirecek çok sayıda donanımsız üniversite ve bölüm açmak yerine, ülke ihtiyaçlarını gözeten yeterli eğitim kadrosu ve kütüphane, derslik, laboratuvar, yurt vb. alt yapısı tamamlanmış kuruluşlar oluşturmak

9)   Şimdiye kadar açılmış bulunan üniversitelerin kalite düzeyini artırmak ve kalite eşitsizliğini ortadan kaldırmak, eksik alt yapılarını tamamlamak

10) Eğitimde kalite standartlarını oluşturarak mühendislik bölümlerinin kalitesini bu kriterlere göre denetlemek

11) Ülkemizde verilen lisans diplomalarının uluslararası düzeyde tanınmasını sağlamak

12) Lisans eğitimini meslek içi eğitim programlarıyla sürekli desteklemek olmalıdır.

Üniversite eğitimi bir meslek edinmenin yanı sıra belki ondan da önce yaşadığımız toplumu anlama, bilimsel düşünme ve sorgulama yeteneğini geliştirme, insan haklarına saygılı çağdaş bir birey olma yolunda atılmış önemli bir adımdır.

Tam da bu nedenle, eğitim ve meslek alanlarımıza yönelen gerici-liberal kuşatmaya karşı bilimi rehber alarak hep birlikte karşı durmak zorundayız.

Biliyor ve inanıyorum ki, ulusal ve evrensel değerleri içselleştirmiş, laikliğe, demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne inanan çok kültürlü bir toplumu zenginlik kabul eden, eleştiriye açık, üreten ve kamu yararını gözeten ve de en önemlisi gelecekte örgütümüzü yönetecek, örgütümüzün ilkelerine sahip çıkacak, örgütümüzü büyütecek arkadaşlarımız sizlerin arasından çıkacaktır.

Değerli Arkadaşlar,

Sözlerime son vermeden önce son bir şeyin altını çizmek istiyorum. Hepinizin bildiği gibi bu ayın sonunda Yerel Seçimler gerçekleştirilecek. Bu yerel seçimler daha öncekilerden çok daha farklı bir atmosferde gerçekleştiriliyor.

Yerel adayların çalışmalarından çok, merkezi siyasal ittifaklar tarafından belirlenen ve yönlendirilen bir kampanya süreciyle karşı karşıyayız.

Bunun daha da ötesinde Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi ile birlikte devletin tüm olanaklarının, bir siyasi partinin ya da ittifak adayının desteklenmesi için açık biçimde seferber edildiği bir seçim dönemi yaşıyoruz.

Bu eşitsizlik daha şimdiden seçimlerin demokratik niteliğine gölge düşürmektedir.

Aynı zamanda parti başkanı da olan Cumhurbaşkanı’nın seçim yasaklarından azade kılınması, kabinede yer alan bakanların bakanlıkların tüm olanaklarını seçimler için kullanması, bizzat en yetkili isimler tarafından muhalefet ittifakına oy verecek yurttaşların terörist olarak nitelendirilmesi seçimlerin hangi koşullarda gerçekleştirileceği konusunda asgari bir fikir vermektedir.

Tek adam rejimi ve devlet kurumlarının parti örgütü olarak kullanılması son yıllarda seçim adaleti ve sandık güvenliği konusunu en önemli gündemlerden birisi haline getirmiştir.

TMMOB olarak daha önceki seçimlerde olduğu gibi bu seçimlerde de üyelerimizin sandığa gitmesi ve sandıklara sahip çıkması için gayret göstereceğiz.

Seçimlere ve yerel yönetimlere ilişkin bakışımızı her zaman olduğu gibi bir bildirge hazırlayarak kamuoyuyla paylaştık.

Değişen idari yapıyı ve yasaları da gözeterek hazırladığımız bu bildirgede yer alan fikirlerin yaygınlaşması ve uygulanması için mücadele edeceğiz.

Bizler kentsel hizmetlerin kamusal hizmet kapsamında ele alındığı; barınma, eğitim, sağlık, kültür hizmetlerinin insan hakkı olarak görüldüğü; doğrudan ve katılımcı demokrasi ilkeleri ile yönetilen; enerji, çevre ve gıda politikalarının belirlenmesinde kamu yararının esas alındığı; doğayla ve tarihle barışık; sağlıklı kentler yaratmak istiyoruz. Bu doğrultudaki mücadelemizi seçimler sonrasında da devam ettireceğiz.

Sevgili Genç Arkadaşlarım,

TMMOB, karanlığa karşı aydınlığı, savaşa karşı barışı, eşitsizliğe karşı adaleti, şiddete karşı kardeşliği, sömürüye karşı emeği savunmaya, başka bir Türkiye ve başka bir dünya mücadelesinde onurlu ve dik yürüyüşüne genç arkadaşlarımızdan aldığı güçle devam edecektir.

Burada gelişen ilişki birlikte çıkılacak uzun bir yolun ilk adımlarıdır.

Bizler, 1970’lerden beri Teoman Öztürk ve arkadaşları tarafından yaratılan bir değerin bayrağını devraldık, o değerlerin bir gelenek halinde sürmesini sağladık. Şimdi sizlerin bayrağı devralma zamanınızdır.

Bu ülkenin geleceğini karartmak isteyenlere inat, aydınlıklardan, güzelliklerden yana olsun sizin mücadeleniz.

UMUTLA, İNATLA, İNANÇLA KALIN