PEYZAJ MO: İMAR AFFI DARBESİ!

13.06.2018

Peyzaj Mimarları Odası kamouyounda "imar affı" olarak bilinene "Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar" tebliğine ilişkin 13 Haziran 2018 tarihinde bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

İMAR AFFI DARBESİ !

"İmar Barışı" olarak tanıtılan ve kamuoyunda büyük tartışmalara neden olan "Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar" Tebliği 06.06.2018 tarih ve 30443 sayılı Resmi Gazete ile yürürlüğe girmiş ve 08.06.2018 tarihinde başvurular kabul edilmeye başlanmıştır.

Bilindiği gibi ülkemizde, 1950`li yıllardan itibaren izlenen yanlış ekonomik politikalar sonucunda ortaya çıkan, kırdan-kente/doğudan-batıya göçün beraberinde getirdiği kaçak yapılaşma; ilk olarak hazine arazilerinin işgaliyle başlamış daha sonra tarım alanlarına, kıyılara, ormanlara, meralara, yaylak ve kışlaklar ile doğa koruma alanlarına doğru genişlemiştir. Günümüze kadar geçen süreçte, farklı dönemlerde 13 imar affı yapılmıştır. Bununla birlikte bugün ülkemizdeki yapı stokunun yarısından (%50) fazlasının imara aykırı yapı olduğu belirtilmektedir. Sayıları 13 milyon civarında olan bu yapı stoku devletin hukuka aykırı yapılaşmaları kendi eli ile yasallaştırması olan imar aflarının ülke için bir çözüm olmadığının en gerçek örneklerinden birisidir.

Her yapılan imar affı bir sonrakine yönelik beklentiyi arttırmıştır. Sadece yoksul nüfusun değil, rant çevrelerinin de hedeflerine ulaşmada kullandıkları ve beklenen bir araç haline dönmüştür. Sonuçta kentlerimiz planlara göre değil, planlar kentlere göre gelişir hale gelmiş, sorun yumağı-yaşanamaz kentlerin temelleri bu şekilde atılmıştır. Kentlerimizin can damarları olan yeşil alanlar ise genellikle durumdan en fazla etkilenen alanlar olmuştur/olmaktadır.

Ancak, bu düzenin bedelini ülkemiz çok ağır acılarla ödemiştir. 1999 yılında yaşanan Büyük Marmara Depremleri ile büyük ölçüde imar aflarının yarattığı, sağlam olmayan yapı stokunun yıkılmasının ağır bedeli topluma ödetilmiştir. Her ne kadar yeni yürürlüğe giren "Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar" tebliğinin afet risklerine hazırlık kapsamında çıkarıldığı belirtilmişse de, yapı kayıt belgesi verilerek kayıt altına alınan ve kullanılmasına izin verilecek binaların statik hesaplara/ deprem yönetmeliklerine uygun yapılıp yapılmadığı, can ve mal güvenliği açısından risk teşkil edip etmediği denetlenmemekte ve "Yapının depreme dayanıklılığı ve yapının fen ve sanat norm ve standartlarına aykırılığı hususu yapı malikinin sorumluluğundadır." ifadesi ile bu sorumluluk tamamen maliklere bırakılmaktadır. Bu tam anlamıyla bir cinayettir.

İmar Affı / İmar Barışı,  31 Aralık 2017 tarihinden önce ruhsatsız veya ruhsat eklerine aykırı yapılmış kırsal ve kentsel alanlardaki tüm yapıları kapsamaktadır. Söz konusu Tebliğ incelendiğinde, Yapı Kayıt Belgesi`nin verilemeyeceği alanlar olarak sadece, 8.Maddenin 1. Fıkrasında belirtilen İstanbul Tarihi Yarımada, Boğaziçi Kanunu ile tanımlanan Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesi ve Çanakkale Gelibolu Tarihi Alanı dışında ile, üçüncü kişilere ait özel mülkiyete konu taşınmazlar üzerinde yapılan ve kesinleşmiş planlar neticesinde sosyal donatı alanı olarak belirlenmiş ve Maliye Bakanlığınca aynı amaçla değerlendirilmek üzere ilgili kurumlara tahsis edilmiş Hazineye ait taşınmazlar belirlenmiştir. Buna göre;

      • 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile koruma altına alınmış Doğal Sit Alanları, Arkeolojik Sit Alanları, Tarihi Sit Alanları, Kentsel Sit Alanları,

      • 3621 sayılı Kıyı Kanunu ile koruma altına alınmış deniz, tabii ve suni göl ve akarsu kıyıları ile bu yerlerin etkisinde olan ve devamı niteliğinde bulunan sahil şeritleri,

      • 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile koruma altına alınan ve ülkemizin bitkisel üretiminin devamlılığı / gıda güvenliği açısından son derece önemli olan Tarım Arazileri,

      • 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun ile koruma altına alınan zeytinlikleri, 

      • 3194 Sayılı İmar Kanunu ile tanımlanıp koruma altına alınan İmar Planında Umumi Hizmet Alanlarına denk gelen hazineye, belediyelere ve düzenleme ortaklık payı ile oluşan yalnızca kamuya, topluma hizmet etmesi gereken alanları,

      • Ülkemizin taraf olduğu Ramsar Sözleşmesi, Avrupa Peyzaj Sözleşmesi ve Bern Sözleşmeleri gibi sözleşmeler çerçevesinde korumakla yükümlü olduğu alanları,

gasp edilmesinin mükafatlandırılması ülke vatandaşlarına, anayasaya, hukuka ihanettir, Bu yolla, yıllarca hukuka, kurallara uyan insanlarımız cezalandırılmakta ve yaşamları tehdit altına girmektedir. Ayrıca bu alanlar ve Yapı Kayıt Belgesi Bedel ve Ödenmesine İlişkin Usül ve Esasların belirlendiği 5. Maddeye göre  aftan yararlanacak yapı türleri incelendiğinde (tarım alanlarındaki yapılaşmaların, sanayi yapılarının, 7 kata kadar entegre sanayi yapılarının, 8 kat ve üstü yüksek katlı yapıları, lüks binaları, villa, alışveriş kompleksi, hastane vb.), affın gelir durumu düşük, yoksul kesimin barınma ihtiyacını karşılamak için değil; tam aksine kişilerin ticari çıkarlarını gözeten AVM, özel hastane, kaçak sanayi işletmelerin ve haksız rant elde edilen çok katlı binalar, gökdelenler gibi yapıların affedilmesi anlamına geldiği açıkça görülmektedir. Ayrıca, Tebliğin 6. Maddesinin, 6. fıkrasında belirtilen "Yapı Kayıt Belgesi verilen kısımların eksik inşaat işlemleri tamamlanabilir", 7. fıkrasında belirtilen "Yapı Kayıt Belgesi verilen yapılarda ruhsat aranmaksızın yapılabilecek basit onarım ve tadilatlar yapılabilir" ve 8.fıkrasında belirtilen "Yapı kayıt belgesi verilen yapılarda işyeri açma ve çalışma ruhsatı yapı kullanma izin ve belgesi aranmaksızın verilir" ifadeleri de bu durumun açık göstergeleri durumundadır.

Ayrıca düzenlemede, hazineye ait taşınmazlar üzerine inşa edilmiş olan taşınmazların Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`na tahsis edilmesini, Yapı Kayıt Belgesi sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerinin talepleri üzerine bu taşınmazların Bakanlıkça rayiç bedel üzerinden doğrudan satılmasının yolunu açmaktadır. Bu durum ise, devlet malının rant uğruna satışı anlamına gelmektedir.

Peyzaj Mimarları Odası olarak bugüne kadar yaşadığımız tecrübeler, kentlerimizde en büyük tahribatı ve yıkımları yaratan, kentlerimizi yaşanamaz hale getiren yasa dışı düzenlemelerin başında imar aflarının geldiğini bilmekteyiz. Diğer tüm imar afları olduğu gibi bu imar affı da; seçim döneminde, ekonomik gelir ve oy elde etmek amacı ile gündeme getirilmiştir. Devletle-vatandaşın helalleşmesi olarak da aktarılan bu af, diğer vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini seçim uğruna tehlikeye atmaktır. Bu düzenleme ile Anayasamızın 56. Maddesinde belirtilen ‘Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir` hükmü ile İmar Kanunu`nun 1. Maddesinde belirtilen ‘Bu Kanun, yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların; plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamak amacıyla düzenlenmiştir` hükmünü hiçe saymaktadır. Ülkemizin tüm doğal ve kültürel, tarihi ve hatta ekonomik yapısına zarar vereceğini inandığımız bu düzenlemenin karşısında olduğu tüm kamuoyuna saygılarımızla bildiririz. 

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası 

13. Dönem Yönetim Kurulu