SALDIRIYA UĞRAYAN MÜLKİYE ÖĞRENCİ VE AKADEMİSYENLERİNE KURUMLARDAN ORTAK DESTEK AÇIKLAMASI

28.11.2019

19 Kasım 2019 tarihinde Siyasal Bilgiler Fakültesinde yaşanan, öğrenci ve akademisyenlere yönelik saldırıya ilişkin Mülkiyeliler Birliği, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, Türk Tabipleri Birliği ve Eğitim Sen tarafından ortak basın toplantısı gerçekleştirildi.

Mülkiyeliler Birliği Genel Başkanı Dinçer Demirkent'in okuduğu ortak basın bildirisinde güvenlik görevlilerinin öğrencilere saldırısı kınanarak, Üniversiteler şiddetin ve şiddet dilinin hakim olduğu kurumlar olmaması gerektiğinin altı çizildi. 

Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yaşananlara ilişkin suç duyurusunda bulunulacağını belirten Demirkent'in ardından söz alan CHP eski Milletvekili İlhan Cihaner de Ankara Üniversitesi’nde yaşananlar ile öğrencilerin eğitim hakkının engellendiğini ifade ederek, “OHAL fırsatçılığı ile çolaklaştırılan üniversitenin şimdi de başka bir tehdit altında olduğunu görüyoruz” diye konuştu. Öğrencilere saldıranlar güvenlik görevlileri hakkında, “Görevi kötüye kullanmak” gerekçesiyle suç duyurusu açılacağını söyleyen Cihaner, davanın takipçisi olacağının altını çizdi.

Toplantıda konuşan TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, öğrencilerin can güvenliğine sahip çıkmak için yaşananların takipçisi olacaklarını kaydederek şunları söyledi:

“Bugün Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrenci ve akademisyenlerinin eğitim haklarını ve daha da önemlisi can güvenliklerini savunmak için bir aradayız. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin 160 yıllık tarihinin en büyük akademisyen kıyımını gerçekleştiren Rektör Erkan İbiş’in adının etkinliğin onur kuruluna nasıl yazılabildiğini anlamadık. Kendi fakültelerindeki etkinliği izlemek isteyen öğrencilerin salona neden alınmadığını anlamadık. Üniversitenin güvenlik personelinin tek isteği salona girmek olan öğrencilere coplarla nasıl saldırabildiklerini anlamadık. Aynı güvenlik personelinin okulun öğrenci ve akademisyenlerine saldıran faşist güruhu seyretmekle yetindiğini anlamadık.

Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanlığı bu hususlar konusunda kamuoyunu aydınlatmak yerine, “okulu yıpratma amaçlı bir provokasyon” açıklaması yaparak olayı örtbas etmek istiyor. Son yıllarda toplumu hedef alan her saldırı girişiminde devletin çeşitli kurumlarından benzer açıklamaları duymaya alıştık. Oysa hepimiz biliyoruz ki ortada bir provokasyon değil, okuluna sahip çıkan öğrenci ve akademisyenleri hedef alan açık bir saldırı var.

Saldırganlar aslında gücünü ve desteğini sadece rektörlükten değil, içinde yaşadığımız tek adam rejiminden alıyor. Tek adam rejimi hayatın her alanında, bütün kurumlarda kendisi gibi tek adamcıklar yaratıyor. Bu kimi zaman öğretmenlere hakaret eden bir vali, kimi zaman öğrencilerini coplatan bir rektör, kimi zaman da kadına yönelik şiddetle mücadele gününde kadınlara şiddet uygulayan bir emniyet müdürü oluyor. Biz bu tek adam zihniyetini ve bu zihniyetin ürünü ve temsilcisi olan tek adamcıkları kınıyoruz.

Üniversiteler bilim üretilen kurumlardır ve özgürlük ve demokrasi olmadan bilimden söz etmek mümkün değildir. Bizler tek adam rejiminin tüm baskı ve saldırılarına karşı üniversitelerini ve akademik özgürlüklerini savunan öğrenci ve öğretim üyelerinin yanındayız. Darp edilen öğrenci ve akademisyenleri cezalandırmaya yönelik atılacak her adıma karşı onları birlikte savunacağız. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulu başkanı olarak mülkiyeli öğrenci ve akademisyenlerimize bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. 160 yıllık Mülkiye’nin boyun eğmeyen geleneğini sürdürdükleri için de hepsine ayrıca teşekkür ediyorum.”

Eğitim Sen Yükseköğretim Sekreteri Özgür Bozdoğan ise yaşananların münferit olmadığını söyledi. Bozdoğan, üniversite yönetiminin üniversitelerin özgürlük alanları olması gerektiğini kabul etmek zorunda olduğunu belirterek, “Bizler de eğitim emekçileri olarak bu saldırıya karşı her türlü demokratik hakkımızı kullanacağız” ifadesini kullandı.

Ankara Tabip Odası Başkanı Vedat Bulut da saldırıyı kınadığını belirtti. Bulut, nefret ve şiddet söyleminin devletin hemen her kademesinde bulunanlara sirayet ettiğini vurgulayarak, “Bu dilin kaldırılması için eğitim kurumlarına büyük sorumluluk düşüyor. Değerli bir geleneği yaşatan Mülkiyelilerin yanlarında olacağız” dedi.

Ortak basın açıklaması şöyle

Basına ve kamuoyuna,

19 Kasım 2019 tarihinde, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yaşanan şiddet ve bu şiddetin Ankara Üniversitesi yönetimi ve Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanlığı tarafından değerlendiriliş biçimi ne yazık ki kaygılarımızı arttırmıştır.

Şöyle ki, SBF Dekanlığı tarafından 25 Kasım Pazartesi günü akşam saatlerinde yapılan yazılı açıklama ve söz konusu açıklamanın Ankara Üniversitesi’nin resmi sosyal medya hesaplarından paylaşılması, yaşanılan şiddete idarecilerin üzerine düşen sorumlulukla yaklaşmadığını göstermektedir.

Söz konusu olayın yaşandığı gün, güvenlik görevlileri bir eğitim-öğretim kurumunun içerisinde, barışçıl oldukları görüntülerden açık olan Fakülte öğrencilerine karşı hukuka aykırı biçimde ve yetkileri olmamasına rağmen cop kullanmışlar, baş ve boyun bölgelerine cop ile vurmak suretiyle öğrencileri darp etmişlerdir.

Bu olayın ardından sosyal medyada kendilerini ülkü ocakları mensubu olarak tanımlayan saldırgan bir grup SBF’de görevli akademisyenler de dahil olmak üzere Fakülte mekanlarında bulunanlara saldırmış ve öğretim üyelerimiz ile öğrencilerimizi darp etmiştir. Akşam saatlerinde ise yine aynı grup Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin bahçesine gelerek “ülkücü yemini” etmişlerdir.

Üniversiteler, şiddetin ve şiddet dilinin egemen olduğu kurumlar olmamalıdır. Eğitim-öğretim hakkının korunabilmesinin ve hepsinden öte can güvenliğinin sağlanabilmesinin temel koşulu özgür bir öğrenme ikliminin idareciler tarafından sağlanması ve korunmasıdır.

Ancak SBF Dekanlığı ve SBF Dekanlığı’nın açıklamasını paylaşan Ankara Üniversitesi yönetimi, kendi personelinin ve darp edilen öğrencilerinin can güvenliğinin sağlanmasına dair hiçbir tavır almamıştır. Hatırlatmak isteriz ki yapılan resmi açıklama ile yaşananların “provokasyon” olarak nitelenmesi rektör Erkan İbiş ve SBF yöneticilerinin hukuki sorumluluklarını ortadan kaldırmamaktadır. Üstelik yaşanan şiddetin ardından, aynı günün akşam saatlerinde, kalabalık bir grup tarafından gerçekleştirilen “ülkücü yemini” ve en önemlisi üniversitenin öğrencisi olduğu belli olan kişilerin çeşitli sosyal medya hesaplarından aleni biçimde tehdit ve hakaretlerini sürdürmesi, şiddet tehdidinin ciddiyetini sürdürdüğünü de göstermektedir. Başında bir hekim bulunan Ankara Üniversitesi yönetimi, Cebeci Kampüsü’nde Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne silah doğrultan öğrenciye müsamaha göstermiş, ülkü ocakları tarafından düzenlenen kılıç teslim törenlerine izin vermiş, aynı gruplar tarafından gerçekleştirilen şiddet eylemlerinin üzerini örtmüştür.

Açıkça ifade etmek isteriz ki Cebeci Yerleşkesi’ni “kılıç hakkı” olarak tarifleyen, “kılıçla” Cebeci Yerleşkesi’ne girip “reislik değişim törenleri” yapan, Hukuk Fakültesi önünde Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne silah doğrultarak fotoğraf çektiren, Hukuk Fakültesi’nin dış cephesini kapsayacak şekilde “Ülkü Ocakları” pankartı asıp fotoğraf çeken ve söz konusu fotoğrafları sosyal medya hesaplarından paylaşan bu kişilerin üniversite yönetimi tarafından korunmasından vazgeçilmelidir.

Üniversite yönetiminin sorumluluğu, başta öğrencilerinin ve personelinin can güvenliğini sağlamak, eğitim öğretim hakkını güvenceye almak, anayasadan kaynaklanan haklarını kullanabilecekleri özgür bir üniversiter alan sağlamaktır.

Aksi halde, yerleşkenin içinde ya da dışında yaşanacak her türlü olumsuz olaydan Ankara Üniversitesi’nin ve Siyasal Bilgiler Fakültesi yönetiminin sorumlu olacağı iyi bilinmelidir. İfade özgürlüğü de dahil olmak üzere temel hakların korunması idarenin görevidir. Kamu gücü kullananlar ya da üçüncü kişiler tarafından bu hakların engellenmesi durumunda yönetimin etkili bir soruşturma yapma zorunluluğu vardır. Demokrasinin, evrensel hukuk normlarının ve özgür bir öğrenme ikliminin mekanları olması gereken üniversitelerin şiddetin mekanlarına dönüşmemesi için, yaşanan bu olayın failleri ve sorumluluklarını yerine getirmeyenler hakkında suç duyurularında bulunduk. Çağrımız, öğrencilerin ve akademisyenlerin can güvenliğinin sağlanması ve eğitim-öğretim hakkının korunmasıdır. Sürecin yakın takipçisi olacağımız bilinmelidir.

Mülkiyeliler Birliği

Türk Tabipleri Birliği

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği

Eğitim Sen Genel Merkezi