SANAYİNİN SORUNLARI VE ANALİZLERİ (55): KRİZ SIĞ AMA İŞSİZLİK TAHRİBATI BÜYÜK

26.12.2019

TMMOB Makina Mühendisleri Odası tarafından hazırlanan, Sanayinin Sorunları ve Analizleri (55): “Kriz sığ ama işsizlik tahribatı büyük” 26 Aralık 2019  tarihinde yayımlandı.

Kriz sığ, ama işsizlik tahribatı büyük

TMMOB Makina Mühendisleri Odası (MMO), her ay iktisatçı-yazar Mustafa Sönmez’in katkısıyla hazırladığı sanayinin sorunları bülteninin 55.’sini 2019 krizinin sığ olmasına karşın yarattığı büyük işsizliğe ve sonrasında başlayan cılız büyümenin sürdürülemezliği konusuna ayırdı. TÜİK, Merkez Bankası, Hazine ve Maliye Bakanlığı, IMF, Bankalar Birliği verileri kullanılarak yapılan analizde, 2019 krizi önceki krizlerle karşılaştırıldı ve sığ bir kriz olmakla beraber son bir yılda yaşanan işsizliğin, krizin en ağır tahribatı olduğuna ve gelecekte özellikle yükseköğrenim diplomalıların işsizliğinin artacağına dikkat çekildi. MMO analizinde şu noktalara vurgu yapıldı:

  • Bir dizi kırılganlıkla birkaç yıldır sendelemekte olan Türkiye ekonomisi, 2018 ortalarında sert bir döviz artışı ile ivmelenen kriz tüneline girdi ve bu durum 3 mevsimlik bir daralmayı yaşattıktan sonra dördüncü çeyrekte daralma durdu ve cılız da olsa bir büyüme belirtisi başladı. Bunun 2019 son çeyreğinde sürdüğü ve yılın tamamının yüzde 0-0,5 aralığında bir GSYH performansı ile tamamlanacağı söylenebilir.

  • Krizin sığ ve kısa sürmesinde AKP rejiminin Hazine kaynaklarını seferber etmesi ve bütçe açığında, kamu borç stokunu büyütmede beis görmemesi etkili oldu denilebilir. Bütçede bir yılda milli gelirin yüzde 1’inden yüzde 2,5’una çıkarılacak kadar açık verdirildi. Küçülmeyi sonlandırmak için TL faizleri zorlanarak yüzde 12’lere kadar indirildi ve zarara uğramaları pahasına, kamu bankalarına kredi musluklarını açmaları emredilirken özel ve yabancı bankalara da bu yönde baskılar yapıldı. Enflasyonun yüzde 12 olması gerçeğine rağmen yüzde 12’ye indirilen gösterge faizi, yeni bir indirime alan bırakmadı. Yine de bu kredi faizi ile tüketici kredisi kullanımının teşviki ve buradan iç tüketim ile bir canlanma realize edilmeye çalışılıyor.

  • Ne var ki, bu yöneliş, yatırımları pek uyarmazken işsiz sayısı 4,6 milyona ve işsizlik oranı yüzde 14’e ulaşmış ülkede, işsizliği de yakın zamanda geriletecek gibi görünmüyor. İnşaatla artan istihdam inşaatın krizi ile büyük bir işsizlik yaratmış görünüyor. Öte yandan, işsizlerin yüzde 28’inin yüksek öğrenim diplomalı olması bir başka ürpertici gerçek.

  • AKP rejimi, siyaseten ekonomik krizin neden olduğu yerel seçimlerdeki oy kayıplarının ileride de sürmemesi için bir an önce büyüme ivmesi yakalama telaşında. Hazine kaynaklarını zorlayarak ve faizleri düşürüp kredi musluklarını açtırarark 2017’dekine benzer hormonal bir büyüme peşinde olan AKP’yi kısıtlayan başka etkenlerin başında batık krediler geliyor. Özel ve yabancı bankalar batık kredilerin 151 milyar TL’ye ulaşması nedeniyle yeni kredi açmakta istekli değiller. Batık kredilerdeki payları ile hanehalkı yüzde 15, inşaat ve emlak yüzde 22, ticaret yüzde 20, enerji yüzde 9 payla öne çıkıyor.

  • Büyümesi dış kaynak girişine bağlı olan ekonomi için dışarıdan henüz kaynak akmıyor. Rejim, döviz kurunu bazı arka kapı oyunları ile Katar ve Çin Merkez Bankalarının işbirliği ile rezervlerini dingin tutmuş göstererek kontrole çalışıyor ama gerçek dış kaynak girişi olmadıkça bunu sürdürebilmesi kolay değil. Zorlama büyüme, cari açığı ve dövize yeni hücumu getirebilir. Bu da cılız bir büyüme eğiliminin çok kısa sürede yeni bir krize dönme ihtimali demek. Büyümeyi kısıtlayan bir başka etmen de Hazine barutunun kısıtlılığı. 2019’da daha çok Merkez Bankası gelirleri ile durumu kurtarmaya çalışan Hazine 2020’de yüksek iç borç geri ödeme takviminin baskısı altında bunalacak.

  • Yatırımların canlandırılması ve tüketimin artması ile iyileşmeye başlayacak bir ekonomi için AKP rejiminin dışarıda ve içeride güven tesis edememesi en büyük sorun. Güvensizlik, ekonomik kırılganlıklar kadar AKP rejiminin hukuk, demokrasi, insan hakları konularındaki kırıklarla dolu karnesinden ve bunun hem iç siyaset hem dış siyasette üst üste yeni sorunlar yaratmasından kaynaklanıyor. İç ve dış ekonomik aktörler, her geçen gün biraz daha ekonomiden çok, siyasette dönüşüm beklentisi içine giriyorlar.