TMMOB 6. KADIN KURULTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ YAYIMLANDI

25.11.2019

16-17 Kasım 2019 tarihlerinde İMO Teoman Öztürk Salonu'nda  "KADINLAR HER YERDE" temasıyla gerçekleştirilen TMMOB 6. Kadın Kurultayı'nın sonuç bildirgesi yayımlandı.

TMMOB 6. KADIN KURULTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ 

TMMOB 6. Kadın Kurultayı Ankara‘da 16-17 Kasım 2019 tarihinde İMO Teoman Öztürk Toplantı Salonu‘nda gerçekleştirilmiştir. “KADINLAR HER YERDE” temasıyla düzenlenen Kurultayımıza mühendis, mimar ve şehir plancısı 244 kadın delege katılmıştır.

Kurultayımızı iktidarın kadın düşmanı, muhafazakâr politikalarının ve söylemlerinin dozunu her geçen gün artırdığı bir süreçte adeta kuşatma altına alındığımız bir dönemde gerçekleştiriyoruz.

Mühendis, mimar ve şehir plancısı kadınlar olarak, Kurultayımızı, siyasal iktidarın gerici ve muhafazakâr erkek egemen politikaları ile sömürmeye, kimliksizleştirmeye, ayrıştırmaya ve ötekileştirmeye çalışması; erkek iktidarının hırs ve güç savaşları nedeniyle;

  • Ekonomik krizin kadın üzerinde yarattığı tahribatı,
  • Siyası iktidarın öngörüleri ve dayatmalarını,
  • Yerel seçimler ve sonrasında halkın özgür iradesini hiçe sayarak yapılan kayyum atamalarını,
  • KHK ile ihraç edilen emekçi mimar, mühendis ve şehir plancı kadınların sorunlarını,
  • İktidarın varlığını devam ettirmek için yarattığı savaş politikalarını ve yıkıcı sonuçlarını,
  • Sokak ortasında, çocuklarının gözü önünde katledilen kadınları,
  • Cinsel saldırılara maruz kalan kadınları,
  • Dinin, iktidar tarafından araçsallaştırılmasıyla dört duvar arasına hapsedilmeye çalışılan kadınları,
  • Milli eğitim politikalarının yarattığı toplumsal tahribatı, çocuk yaşta evlilikleri,
  • Yaşama, mekâna, çevreye dair söyleyecek sözlerimizi,
  • Eşitlik ve özgürlük mücadelemizi büyütmeyi,
  • Toplumsal hayatta ve meslek alanlarımızda cinsiyet temelli karşılaştığımız sorunları,

tartışmak ve birlikte çözüm yollarını aramak amacıyla düzenliyoruz.

Kurultay öncesinde, Adana, Bursa, Diyarbakır, Eskişehir, İstanbul, İzmir, İskenderun, Kocaeli,  Malatya, Mardin,Trabzon, Van, Zonguldak olmak üzere toplam 13 İKK Kadın Çalışma Grubu tarafında yapılan Yerel Kurultaylarda belirlenen konu başlıkları çerçevesinde mimar mühendis ve şehir plancısı kadınların toplumsal ve mesleki sorunları tartışılmış ve merkezi kurultaya taşınmıştır.

Her geçen gün derinleşen ekonomik kriz günlük yaşantımızı daha fazla etkilemekte, artan enflasyon, hayat pahalılığı, yüksek vergiler, işsizlik, yoksulluk, ödenemeyen borçlar nedeniyle derin bir toplumsal travma yaşanmaktadır. İcra takip dosyalarından, iflaslardan, intihar vakalarından da açıkça görüldüğü üzere yoksulluk ve yoksunluk had safhadadır.

Diktasını devam ettirmek isteyen iktidar, bölgesel kalkınma, toplumsal üretim gibi ekonomik reformlar yerine ardı arkası gelmeyen seçimlere bel bağlamış, savaş bataklığı haline dönüşen Ortadoğu’ya Suriye savaşını da dayatmıştır.

Yaşananlar, krizin sadece ekonomik boyuta indirgememesi gerektiğini göstermektedir.

Çünkü; Türkiye aslında, derin bir siyasal kriz de yaşıyor. Siyasi iktidar, son yıllarda, günlük yaşam, eğitim ve sağlık alanlarında yasal düzenlemeler yaparak bütün bir geleceğimizi ipotek altına almaktadır. Bu dönemde çıkarılan KHK’lar ile kamu personel rejimi köklü biçimde değiştirilerek, temel haklarımız gasp edilmiş, sosyal devlet anlayışından uzaklaşılmış, iş güvencesinin ve sosyal güvenlik hakkının ortadan kaldırılmasına yönelik düzenlemeler hayata geçirilmiştir.

İçinden geçtiğimiz derin kriz, 31 Mart 2019 tarihinde gerçekleştirilen Yerel yerel seçimlerin siyasal önemini daha da artırmıştır. Siyasal iktidar bugüne kadar olduğu gibi bu seçimleri de yerel yönetim politikalarıyla değil, yürütmeyi elde tutmanın avantajlarıyla ve tehdidiyle kazanmak istemiştir. Oysa yerel yönetim politikaları, halkın gündelik yaşamının en önemli belirleyicisidir.

Başta kent merkezlerinde kalan alanlar olmak üzere rant elde edilebileceği öngörülen merkez ve çeper tüm alanlar kentsel dönüşüm, kentsel yenileme adı altında lüks konut alanlarına, alışveriş merkezlerine dönüştürülmektedir. Sadece yapılı çevre üretimiyle sermaye birikimine endekslenmiş kent ekonomisi anlayışının ortaya çıkardığı sürekli ve plansız büyüme, teknik altyapı hizmetlerinin ve sosyal-kültürel olanakların yetersizliği gibi sorunları daha da büyütmektedir.

Bugün kentlerimizde, barınma, altyapı, ulaşım, enerji, sağlık, eğitim, kültür ve çevre, ile engellilerin yaşam pratikleri konularında ciddi sorunları barındırmaktadır. Aynı zamanda, kentlerimiz, deprem, sel, heyelan ve yangın gibi afetlere de hazırlıklı değildir. Başta su, elektrik, doğalgaz ve ulaşım olmak üzere temel kentsel altyapı hizmetleri ile eğitim, kültür, sağlık, çevre vb. sosyal hizmetler özelleştirilerek, ticarileştirilerek sınıfsal eşitsizlik derinleştirilmiş; kentlerimiz emekçiler ve yoksullar için yaşanılamaz bir duruma getirilmiştir. Bu bağlamda doğal alanların korunması ve yapılı çevrenin üretiminin yanı sıra temel kamu hizmet ve kaynaklarının yönetimiyle sorumlu yerel yönetimlerin demokratik ve eşitlikçi bir siyasi anlayışla yürütülmesi bugün daha da önem kazanmıştır. Ancak, siyasi iktidarın yargı üzerindeki tahakkümü ve sahip olduğu zor araçlarıyla yerel yönetimlere dönük sistematik olarak anti-demokratik müdahaleler gerçekleştirilmektedir. Oysaki Yerel yöneticilerin demokratik biçimde seçilmesi esastır.

Seçimler gibi, kente dair her türlü karar da kentlilerin katılımcısı olduğu demokratik süreçler işletilerek alınmalıdır. Van, Diyarbakır, Mardin başta olmak üzere birçok ilçe ve belde belediyesinde seçimlerle göreve gelen yöneticiler görevlerinden alınmış yerlerine kayyum atanarak halkın iradesi yok sayılmıştır. Milletvekilleri, belediye başkanları, insan hakları savunucuları tutuklanmış, kayyum atanan belediyelerde eş temsiliyet ortadan kaldırılmıştır. Bu belediyelerin bünyesinde kurulan kadın dayanışma evleri ve kadın merkezleri kapatılmış veya işlevsiz hale getirilmiştir.

İktidarın hukuk dışı uygulamaları sadece bununla da sınırlı değildir.

Şu ana kadar, içlerinde Birliğimize bağlı odaların şube yöneticilerinin de bulunduğu, %10'unu kadınların oluşturduğu 3.000’in üzerinde mühendis, mimar ve şehir plancısı meslektaşımız hukuksuz ve keyfi biçimde kamu görevinden ihraç edilmiştir. Yine Mühendislik-Mimarlık Fakültelerinden ihraç edilen akademisyenlerin %10’u kadın mühendis, mimar, şehir plancılarıdır.

TMMOB’ye bağlı Odalara üye kadınlar olarak, OHAL KHK’larıyla kamu görevinden ihraç edilen tüm kadın meslektaşlarımızın ivedilikle görevlerine iade edilmelerini ve yaşadıkları hak ihlallerinin son bulmasını talep ediyor; toplumsal, ekonomik ve siyasal hayattan koparılarak sivil ölüme terkedilmeleri karşısında sürdürdükleri mücadeleye destek olacağımızı bir kez daha vurguluyoruz.

Artan yoksulluk, işsizlik ve iktidarın uyguladığı sosyal politikalar toplumda şiddet eğilimini ve aile içi şiddeti de artırmaktadır. Şiddete en fazla kadınlar ve çocuklar maruz kalmakta, hemen her gün bir kadın öldürülmektedir. Buna karşılık verilen cezalar yetersiz kalmakta ya da ceza uygulanmamakta, kadına yönelik şiddet devlet eliyle meşrulaştırılmaktadır. Adli yargıda bu suçlulara verilen cezalar ve siyası iktidarın ortaya atmış olduğu af söylentileri bile suçlular için teşvik niteliğindedir.

Cinsel saldırılara, şiddete maruz kalan kadınlara ve LGBTİ+ bireylere ilişkin haberleri her gün gazetelerin 3.sayfalarında ve sosyal medyada paylaşılarak olağan hale getirilmekte, toplumsal duyarlılık yok edilmeye çalışılmaktadır.

Görünen gerçek şu ki bizi kamusal alandan koparıp eve hapsetmeye yönelik baskılar ve sindirme politikası giderek daha da artmaktadır. İşte tam da bu nedenle iktidarını kadınlar üzerinden pekiştirmeye çalışan bu anlayış yerle yeksan olana dek birlik ve dayanışma ruhu ile mücadele etmeye, örgütlenmeye, örgüt içindeki varlığımızı çoğaltmaya, güçlendirmeye her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.

Akademide Kadın Çalışmaları ve Sorunları Komisyonu’nca 2015 yılında hazırlanan ve Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından, “Tutum Belgesi” adıyla üniversitelere gönderilen Yükseköğretim Kurumları Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi YÖK tarafından durdurulmuştur.

Ne tesadüftür ki, eş zamanlı olarak 2013 yılında imzalanan İslam Konferansı Örgütü Kadının İlerlemesi Teşkilatı Tüzüğü Cumhurbaşkanı tarafından Kanun teklifi olarak TBMM Meclis Başkanlığına iletilmiştir. Bu girişim iktidarın kadın karşıtı yaklaşım ve söylemlerinin açık göstergesi olup takibimizde olduğu bilinmelidir.

İktidar her dönemde olduğu gibi eğitim sistemini kullanarak toplumu yeniden şekillendirmeyi ve kendi varlığını sürdürebilmek adına çağdaş bilimsel laik yaklaşımlardan vazgeçerek sorgulamayan, itaatkâr ve kanaatkâr nesiller yetiştirmeyi hedeflemektedir. Mühendis, mimar ve şehir plancısı kadınlar olarak cinsiyet ayırımcılığını körükleyen, gerici, çocuk yaşta evlilik sayısını artıran, 4+4+4 eğitim sisteminden vazgeçilerek çağdaş, laik, bilimsel ve anadilde eğitim sisteminin biran önce uygulanmasını talep etmekteyiz.

Başta yaşam hakkı olmak üzere, düşünce ve ifade özgürlüğü, grev, demokratik protesto, toplantı ve gösteri yürüyüşleri, bilgiye erişim gibi temel haklarımız çeşitli bahanelerle antidemokratik bir şekilde engellenmektedir.

Doğa talanı ile yaşam alanlarının ranta açılması ve özellikle ormanların, derelerin, tarım alanlarının vasfını yitirmesi ile giderek kırsal etkinliğin yok olmasından en fazla kadınlar etkilenmektedir. Özellikle kırsalda kadın emeği ikincilleşmekte, değersizleştirilmekte ve kadınlar güvencesizliğe daha çok itilmektedir.

İktidarın savaş politikalarıyla yerle bir edilen kentlerde yürüttüğü mekânsal ve toplumsal müdahale; kent kültürünü ve dayanışmasını ortadan kaldırmayı, kentsel ve toplumsal hafızayı yok edip yeniden şekillendirmeyi, mimari dokusunu ve özgünlüğünü yok etmeyi, özellikle kırsal demografik yapıyı değiştirmeyi, acele kamulaştırma, kentsel yenileme, zorla borçlandırma, yerinden etme süreçleri de bölge halkını kitlesel olarak mülksüzleştirmeyi amaçlamaktadır.

Mühendis, mimar ve şehir plancısı kadınların sorunları, toplumdaki diğer emekçi kesimlerin ve kadınların sorunlarından ayrılamaz bir bütündür. Mühendis, mimar ve şehir plancısı kadınlar bu bilinçle kadınların emeğine, bedenine yönelik tüm baskı ve müdahalelere son vermek amacıyla feminist hareket içerisinde eşitlik ve özgürlüğümüz için mücadele etmektedir.

TMMOB’ye bağlı Oda üyesi kadınlar olarak;

Doğanın ve kentlerin neoliberal politikalarla rant uğruna yok edilmesine, ekosistemin tahribine karşı çıkıyor, toplumsal gereksinmelerin yaşanabilir ve sürdürülebilir çevre politikaları ile karşılanmasını talep ediyoruz.

Sendikalarda, meslek örgütlerinde, üniversitelerde, tüm özel ve kamu kurum ve kuruluşlarında, kısaca hayatın her alanında mobbing ve taciz olaylarında kadının beyanının esas alınması ilkesine uygun olarak hukuki süreçlerin işletilmesi gerektiğinin; TMMOB'nin hayata geçirdiği Cinsiyet Ayrımcılığı Takip Sekretaryası Yönergesinde tanımlanan kadının beyanının esas alınması ilkesinin uygulanmasının takipçisi olacağımızın bilinmesini istiyoruz.

Kadınların, LGBTİ+ bireylerin Meslek örgütümüz içerisinde daha etkin ve aktif roller üstlenmesini ve bu bağlamda gerekli mevzuat düzenlemelerinin yapılarak bir an önce uygulamaya geçilmesini talep ediyoruz.

“Gençlik gelecek, gelecek bizimle şekillenecek” şiarıyla örgütümüzün geleceği olan mühendis, mimar ve şehir plancısı adayı kadınları ve LGBTİ+ bireyleri mesleki ve sosyal alanlarda güçlendirmek, farkındalıklarını artırmak amacıyla gereken çalışmaların yapılması için her türlü desteği sağlayacağımızı ifade ediyoruz.

Savaş politikalarından en çok etkilenen kesim olan kadın ve çocukların sürgün edilmeleri yerine, savaş politikalarından vazgeçilmesini, savaş yerine barışı; iktidarın kentlerdeki mekânsal ve toplumsal müdahalesi yerine bölge halkının iradesinin tanınmasını destekliyoruz.

Bütün bu olumsuz gidişatın değiştirilmesi ancak örgütlü bir dayanışma ve kararlı bir direnişle mümkündür.

Tüm kadınların eşit ve özgürce söz söyleme hakkı olduğu kurultayımızdan doğan güçle hep beraber haykırıyoruz: 

SUSMUYORUZ, KORKMUYORUZ, İTAAT ETMİYORUZ…

YAŞASIN TMMOB, YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ…

YAŞASIN TMMOB, YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI…