TMMOB HKMO 48. OLAĞAN GENEL KURULU SONUÇ BİLDİRGESİ YAYIMLANDI

31.03.2022

TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası'nın 25-27 Mart 2022 tarihleri arasında gerçekleştirdiği 48. Olağan Genel Kurulu'nun Sonuç Bildirgesi yayımlandı.

TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI
48. OLAĞAN GENEL KURULU SONUÇ BİLDİRGESİ

TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası 48. Olağan Genel Kurulu, tüm dünyayı etkisi altına alan ve an itibariyle yaşamını yitiren insan sayısının ülkemizde 97.000, dünya genelinde ise 6 milyonu aştığı trajik sonuçlarının ortaya döküldüğü, büyük bir kriz döneminde toplanmıştır.

TMMOB ve Odalarımız; kamu tüzel kişiliğinde demokratik meslek kuruluşu olmanın sorumluluğu içerisinde meslek alanlarımızdan hareketle her olguyu, yaşamın her alanı ile birlikte değerlendirerek toplumcu ve kamucu anlayışla yaşama sunmaktadır.

48. Olağan Genel Kurulumuzda altı çizilen sosyal, ekonomik, politik ve siyasal durum aradan geçen zaman içerisinde olumlu seyir içerisine de giremediği gibi yerine yeni olumsuzlukların eklenmesi ile daha da içinden çıkılmaz hale gelmiştir.

Kamu-özel sektör borçlarının derinleşerek artması, sanayi ve tarımda gerileme, üretim ve talep düşüşü, iç ve dış ticaret hacmi daralması, işsizlik ve yoksulluğun artması, iklim ve gıda krizleri, enerji-hammadde-su kaynaklarının paylaşımı, covid-19 salgını, savaşların ve yoksulluğun sonucu göç/mülteci hareketleri gibi birçok önemli sorun dünya gündeminde ağırlığını korumaktadır.

Ekonomi, siyaset, dış politika, adalet sistemi, çevre ve sağlık gibi önemli alanların tamamında yaşanan krizler ülkemizi derinden etkilemiştir. Hayat pahalılığı, işyerlerinin bir bir kapanması ve bunların sonucunda ortaya çıkan işsizlik ülkeyi adeta kasıp kavurmuştur. Yönetilemeyen pandemi süreci ve ekonomik ile Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan savaşın da etkisiyle yaşanan büyük durgunluk, tüm emekçi halk sınıflarının büyük bir borç batağına sürüklenmesine neden olmuştur. Bu durum meslektaşlarımızı da derinden etkilemiştir.

ABD ve diğer emperyalist ülkeler, uluslararası hukuk ve anlaşmalar ile ülkelerin egemenlik haklarını yok sayarak işgalci paylaşım politikalarını izlemeye devam etmektedir. Tüm dünyada görüldüğü üzere etnik, dinsel/mezhepsel farklılıklar kışkırtılmakta, son olarak yaşadığımız Rusya-Ukrayna savaşı ile insanlık tarihi bir drama daha tanıklık etmektedir. Siyasal iktidar dış politikada emperyalizmin bölgemizdeki ülkeleri savaş ve işgallerle yıkıma uğratmasına taraf olmamalı her zaman barıştan yana politikalar geliştirmelidir. Barıştan yana olmayan tüm politikalar terk edilmesi; bağımsızlık, demokrasi, insan hakları ve özgürlükler doğrultusunda geliştirilecek politikaların hakim olması ülkemizin ve bölgemizin aydınlık geleceğine yol verecektir.

Kürt halkının tüm hakları ve talepleri demokrasi ve insan hakları kapsamında değerlendirilmesi gerekirken, çözümsüzlük odaklı politikaların uygulanması kaos ortamının devam etmesine neden olmaktadır. İktidarın politikalarına muhalefet eden tüm kesimler haksız, hukuksuz bir şekilde cezalandırılmaktadır. Kürt sorunu konusunda inkar ve şiddet politikalarından vazgeçilerek, sorunun siyaset içinde karşılıklı iyi niyet ve diyalogla çözülmesi ve bunun için gerekli adımların bir an önce atılması gereklidir. Seçilmiş halk iradeleri, kayyum atamaları ile yok sayılmamalı; halkın iradesi görmezden gelinmemeli, yerel yönetimler bir çıkmazın içerisine sürüklenmemelidir. Devam eden baskı, şiddet, işkence, haksız hukuksuz gözaltı  uygulamalarına derhal son verilmelidir.

80 sonrası oluşturulan sömürüye dayalı sistemin devamı olarak özelleştirme oyunları sürdürülmekte ve Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi (TEİAŞ) de özelleştirme kapsamına alınmıştır. 20 yıl önce yürürlüğe giren Elektrik Piyasası Kanunu (EPK) ile elektrik enerjisi piyasalaştırılmış ve bugün gelinen noktada elektrik sisteminin beyni durumundaki TEİAŞ’da özelleştirilme kapsamına alınmıştır. AKP, iktidara geldiği günden bu yana neo-liberal özelleştirme politikalarının en sadık ve saldırgan temsilcisi olmuştur. Cumhuriyet tarihinin tüm endüstriyel birikimini, sınai tesisleri, kamusal yatırımları ve kurumları farklı yöntemlerle özeleştirilmiştir. Özelleştirmeler sonucunda çalışanlar, üreticiler ve toplum büyük kayıplar yaşarken, sermaye sahipleri servetlerine servet katmışlardır. TELEKOM, TÜPRAŞ, PETKİM, TEKEL, ERDEMİR, TEDAŞ, Şeker Fabrikaları gibi pek çok kamusal zenginliğimiz, halka ait olmaktan çıkmıştır. Diğer kamu kuruluşlarımız ise Varlık Fonuna devredilerek sürekli zarar eden, denetimsiz yapılar haline getirilmişlerdir. Bu yağma düzenine karşı toplumun ortak çıkarı için, planlı ve sürdürülebilir bir ekonomik büyüme için, yeni yatırımların yapılarak istihdamın artırılması için acilen sektör temelli yeni ve güçlü kamu işletmeleri kurulmak zorundadır. Bunun için kamusal fayda ve demokratik yönetim ve denetim anlayışı ekseninde oluşturulacak kamusal kurum ve kuruluşlara ihtiyacımız vardır. Bizden çalınanların geri alınması için tereddütsüz bir şekilde yeniden kamulaştırma adımları hızla atılmalıdır.

Ülkemiz, son yıllarda tarihin en büyük işsizlik ve istihdam kaybını yaşamaktadır. Türkiye, milyonlarca genci işsiz olan bir ülke konumuna getirilmiştir. Bir milyonu aşan işsiz üniversite mezunumuzun yanı sıra işsiz mühendis sayısı her geçen gün artmaya devam etmektedir.  Asgari ücretin altında, mühendislik kimliği göz ardı edilerek çalıştırılmaya zorlanan binlerce genç meslektaşımız zor bir dönem yaşamaktadır. Üretmeyen ve tüketime yönelik ekonomik politikalar; bilimsel verilerden uzak plansız, programsız açılan onlarca mühendislik fakülteleri gelinen bu sürecin altyapısını oluşturmaktadır. Yeni üniversiteler ve mühendislik bölümleri ile mühendislik eğitimi niteliksizleştirilmiştir. Mühendislik mesleği niteliksizleşme, itibarsızlaştırma, yoksullaşma, işsizlik kıskacındadır. Bu anlayış ve politikaların derhal durdurulması ve gerekli çözümlere yönelik adımların atılması için siyasal iktidara açık çağrı yapıyoruz.

Bilim ve teknolojideki gelişmelere paralel mesleğimizde de yeni ve modern teknoloji ürünlerinin yaygın bir şekilde kullanılması, harita mühendisliği faaliyet alanlarında da yeni üretim tekniklerinin kullanılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu durum mesleğimizin gelişmesine, niteliğinin artmasına, meslek alanlarının genişlemesine, diğer meslek disiplinleriyle ortak çalışmaların yapılmasına katkı koymaktadır. Meslek alanlarımıza ilişkin kamu kurum ve kuruluşları tarafında hizmet alımlarında genç meslektaşlarımız mutlaka korunmalıdır.  Hizmet alımlarında müelliflik, mesleki davranış ilkeleri, nitelikli üretim, emek, çalışma koşulları, işçi sağlığı ve güvenliği vb. konularında kurum ve kuruluşlar ile mutlaka çözüm odaklı çalışmalar yapılmalıdır.   

Genel Kurulumuz din, dil, ırk, cinsiyet, renk ayırmak sızın tüm insanlığın eşit olduğunu savunur. Kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak temel anlayışı ile 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan ve 01 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi’nin bir gecede, hukukun göz ardı edilmesiyle yok sayılmasına, bu sözleşmeden çekilmemize karşıdır. İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçilmesi yerine uygulanabilirliğinin arttırılması, kadına, çocuğa ve dezavantajlı bireylere yönelik şiddetin ve ayrımcılığın önlenmesi için gerekli idari ve yasal tüm düzenlemelerin en kısa sürede hayata geçirilmesi gerekmektedir. Ayrıca kadın cinayetlerinin durdurulması adına ceza yargılamalarında hafifletici sebepler dikkate alınmaksızın yargılamalar yapılmalı, en ağır cezaların verilmesi için gerekli düzenlemeler hayata geçirilmelidir.

5275 sayılı ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı hakkında kanunu hapis cezasının infazının hastalık nedeniyle ertelenmesi başlıklı maddesi ‘maruz kaldığı bir hastalık ve ya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatlarını yalnız idam ettiremeyen kişiler için hüküm iyileşinceye kadar bırakılabilir’ denilmektedir. Son süreçte özellikle ATK raporlarının ‘kalabilir’ görüşü sebebiyle infazı ertelenmeyen hasta tutsakların yaşamlarını yitirmesine sebep olmaktadır. Hasta tutsakların yaşamlarının son süreçlerini yaşanabilir koşullarda geçirmesi ve tedavi koşullarının sağlanabilmesi bir insani haktır. Hasta tutsakların serbest bırakılması gerekliliğini savunuyoruz.

Ülkemizde rant ve güvenlik  politikaları kapsamında gerçekleştirilen ve binlerce yıllık tarihiyle sular altına gömülen Hasankeyf’i kaybettik, yine bir rant projesi olan ve binlerce insanı yerinden edecek olan  kanal İstanbul projesinin karşısındayız, ekolojik, kültürel ve toplumsal kırıma sebep olan projelerden derhal vazgeçilmelidir. Doğayı ve  yaşamı savunuyoruz.

Ülkemizin yanı başında sürmekte olan bir Rusya-Ukrayna savaşının da etkisiyle birlikte ekonomik çıkmaza sürüklendiğimiz, her güne yeni bir zam haberiyle uyandığımız, geleceğe dair umutlarımızın azaltıldığı bugünlerde her zaman olduğu gibi emperyalist güçlerin çıkar çatışmalarına karşı olduğumuzu, masum halkın zarar görmemesi için bu kanlı savaşın en kısa sürede sona ermesi gerektiğini bir kez daha, en yüksek sesle haykırıyoruz: Bölge de ve Dünya da yaşanan tüm savaşlar için, SAVAŞA HAYIR, BARIŞ HEMEN ŞİMDİ!

Bu tespitlerimizin ışığında mesleğimiz ve ülkemiz adına;

Güzel bir dünya için kamucu politikalarla barışı, kardeşliği, özgürlükleri, demokrasiyi, laikliği, adaleti hep birlikte daha ileriye taşıyacağız.

TMMOB

Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası

48. Olağan Genel Kurulu