TMMOB KAMUDA ÇALIŞAN MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILARININ SORUNLARI ÇALIŞTAYI DÜZENLENDİ

15.12.2018

TMMOB Kamuda Çalışan Mühendis, Mimar, Şehir Plancılarının Sorunları Çalıştayı 15 Aralık 2018 Cumartesi günü İnşaat Mühendisleri Odası Rüştü Özal Salonu'nda düzenlendi.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz'ın açılış konuşmasıyla başlayan Çalıştay kapsamında;

- Kamu personel rejiminin tarihsel dönüşümü, farklı çalışma statülerinin irdelenmesi, gündeme getirilen 657 sayılı Kanunda hak ve özlük kayıplarına sebebiyet verecek değişiklikler, yıllar itibarıyla kamu personel sayısı ve statü değişikliklerinin saptanması, yıllara göre ücret durumunun ortaya konulması, farklı kurumlardaki ücret ve statü farklılıklarının belgelenmesi, Yerel Yönetimlerde çalışan üyelerimizin sorunlarının saptanması, Kamu Personel Hukuku’nun örnek kararlarla irdelenmesi, Odalar İşyeri Temsilciliklerinin işlevi ve sorunların saptanması,

- Kamuda çalışan Mühendis, Mimar, Şehir Plancıları için TMMOB tarafından başlatılan özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik kampanyanın sürekliliğinin sağlanması ve öneriler üzerinden çalışmalar yapılması,

- OHAL sürecinde çıkarılan KHK’lar ve meslektaşlarımızın da içinde bulunduğu kamuda yaşanan mağduriyetler, baskılar, disiplin soruşturmaları, ihraçlar, hak kayıpları hakkında sürecin takipçisi olunması,

- TİS görüşmelerinde haklarımızın iyileştirilmesine yönelik somut taleplerin ortaya konulması gibi başlıklar değerlendirmeye sunuldu.

Dört sunumun gerçekleştirildiği Çalıştayda Divan Başkanlığı görevini Ali İhsan İlhan üstlendi. İlk oturumda Prof. Dr. Onur Karahanoğulları "Kamu Kavramı, Kamu Hizmeti ve Kamu Personel Rejimi" üzerine bir sunum gerçekleştirdi.

İkinci oturumda "Kamu Çalışanlarının Özlük Hakları, Mali ve Sosyal Durum Analizi" başlığı altında Kamu Yönetimi Uzmanı ve Makina Mühendisi Haydar Şahin ve Avukat Emre Baturay Altınok birer sunum yaptılar.

Üçüncü oturumda KESK Eş Genel Başkanı Aysun Gezen "Kamu Çalışanlarının Sendikal Hakları ve Mücadele Süreci" üzerine bilgi verdi.

Öğle arası sonrası son oturumda Maden Mühendisi Erşat Akyazılı "KHK ile İhraç Edilen Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının Durumu" üzerine sunumunu gerçekleştirdi ve ardından forum kısmına geçildi. Foruma yöneticisi Ali İhsan İlhan'a yardımcı olmak üzere Elektrik Mühendisi Betül Taşar ve Maden Mühendisi Can aydemir hazır bulundular. Forumda çalıştaya katılım sağlayan kamuda çalışan mühendis, mimar ve şehir plancılarına söz verildi ve sunumlara ilişkin sorular yanıtlandı.

Çalıştayda TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz'ın yaptığı konuşma şöyle:

 

Değerli Arkadaşlar,

Hepinizi Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulu adına selamlıyorum. Kamuda çalışan mühendis, mimar ve şehir plancılarının sorunlarını tartışacağımız çalıştayımıza hepiniz hoş geldiniz.

Öncelikle geçtiğimiz günlerde Ankara’da yaşanan tren faciasında hayatlarını kaybeden yurttaşlarımızı anarak sözlerime başlamak istiyorum. Yaşanan bu kazalar TMMOB örgütlülüğü olarak bizlerin kamusal projelere ilişkin uyarılarımızda ne kadar haklı olduğumuz gösterdiği gibi, bu uyarılarımızı daha gür sesle dile getirmemiz gerektiğini de gösteriyor. Bu bizim en önemli kamusal sorumluluğumuzdur.

Değerli Arkadaşlar,

Bugünkü çalıştayımız “Krize Karşı Emeğimize, Mesleğimize ve Haklarımıza Sahip Çıkıyoruz” başlığıyla yürüttüğümüz kampanya kapsamında düzenlediğimiz etkinliklerin ilki. Önümüzdeki hafta “Ücretli Çalışan- İşsiz Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının Sorunları” çalıştayımızı, 5 Ocak’ta da “OHAL KHK’ları İle İhraç Edilen Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının Sorunları” çalıştayımızı gerçekleştireceğiz.

Farklı alanlarda çalışan ve çalışamayan arkadaşlarımızın sorunlarını ortaya koyacağımız bu çalıştaylarımız aynı zamanda 45. Genel Kurulumuzda aldığımız kararların da bir ürünü. Buralarda yürüttüğümüz tartışmaların örgütsel faaliyetlerimiz açısından ön açıcı olacağına inanıyorum.

Değerli Arkadaşlar,

Biliyorsunuz kamuda çalışan meslektaşlarımızın özlük haklarının korunarak geliştirilmesi konusu özellikle 70’li yılların başından itibaren TMMOB örgütlülüğünün en önemli gündemlerinden birisi olmuştur. O dönemde gündemde olan “Personel Yasası”, “teknik elemanların statüsü ve ekonomik hakları” gibi başlıklarda yürütülen çalışmalar, forum, boykot ve miting gibi eylemlere dönüşerek kitlesel bir nitelik kazanmıştır.

Denilebilir ki, bağlı odalarımızın kamudaki meslektaşlarımızın hakları için yürüttükleri bu mücadele, Birliğimizin adeta yeniden kurulmasını ve Türkiye’deki en önemli toplumsal muhalefet dinamiklerinden birisi haline gelmesini sağlamıştır. 70’li yılların ikinci yarısından itibaren sendikalaşma talebiyle iç içe geçen bu mücadele çok daha kitlesel, çok daha örgütlü bir hal almıştır. TMMOB tarihinin en önemli günlerinden biri olan 19 Eylül 1979 grevinin yaratılmasını sağlamıştır.

12 Eylül darbecileri TMMOB’nin kamudaki etkinliğini kırabilmek için, kamuda çalışan mühendis, mimar ve şehir plancılarının odalarımıza üyelik zorunluluğunu kaldırdı. Buna rağmen kamuda çalışan meslektaşımızın çoğu üyeliklerini sürdürdü. Kamuda çalışan pek çok arkadaşımız hem TMMOB hem de KESK bünyesinde mücadelelerine devam etmektedir.

Değerli Arkadaşlar,

Sarsıcı bir kriz döneminden geçiyoruz. Tarihimizde görülmemiş medya manipülasyonlarıyla görünmez kılınmaya çalışılan kriz, TÜİK’in şaibeli rakamlarına bile yansımış durumda. Geçtiğimiz hafta başında açıklanan verilere göre Türkiye ekonomisi Temmuz-Ağustos-Eylül aylarını kapsayan 3. Çeyrekte % 1,1 küçülmüştür. Devletin tüketim harcamaları dışında tüm sektörlerde küçülme daha büyük boyutlardadır.

Ekonomi hızla küçülürken, fiyat artışları ise devam etmektedir. Enflasyonla Topyekûn Mücadele Kampanyasına, Enflasyon sepetinde etkisi yüksek kalemlerde yapılan vergi indirimlerine rağmen, yıllık enflasyon %21’in üzerinde seyretmekte, fabrikaların üretimi durdurması, yatırım projelerinin iptal edilmesi, şirketlerin konkordato ilanları ve toplu işçi çıkarmaları nedeniyle işsizlik giderek artmaktadır.

Halkın yaşamını sürdürmesini güçleştiren bu ekonomik krizin nedeni, yıllardır uygulanan yanlış ekonomi politikalarıdır. Yurt dışından sağlanan sıcak para akışına dayalı rant ekonomisi, ülkemizde düzenli ve giderek daha sık aralıklarla krizlere neden olmaktadır. Yaşanan her kriz, halkın daha fazla yoksullaşmasına, ülke varlıklarının değersizleşmesine neden olmaktadır. Emeğiyle geçinen kesimlerin krizler karşısında dayanma gücü azalmakta, krizlerin toplumsal maliyeti artmaktadır. İşsiz kaldığı için, borcunu ödeyemediği için, ailesinin geçimini sağlayamadığı, çocuklarına bakamadığı için depresyona girenlerin, kendini yakanların, intihar edenlerin haberleri hepimizin yüreğini acıtmaktadır.

Yanlış ekonomi politikalarıyla ülkeyi bu duruma sürükleyen yöneticilerin kriz karşısındaki tutumu, krizin toplumsal sonuçlarını daha da derinleştirmektedir. Kriz karşısında siyasal iktidarın çözüm önerisi, ekonominin küçültülerek krizin bedelini emeğiyle geçinen yoksul kesimlere ödetmek olmuştur. Temel ihtiyaç maddelerinin fiyatları, vergiler ve kredi maliyetleri artarken, yoksul kesimlere sağlanan sosyal yardımlar, burslar ve sağlık yardımları giderek azaltılmaktadır. Kriz gerekçesiyle insanlar işsiz bırakılmakta, ücretler baskı altına alınmaktadır. Ülkemiz, sadece parası olanın para kazanabildiği bir rant ekonomisine mahkum edilmektedir. İşsizlik fonunda toplanan kaynak, işsiz kalanların hayatlarının idamesi için değil, bankaların ihtiyaçları için kullanılmaktadır.

Ülkemiz bu denli büyük bir krizle boğuşurken, iktidar sahipleri “savurganlık” ve “yolsuzluk” içinde yaşamaktadır. AKP’li Belediyelere kadar uzanan bu savurganlık ve yolsuzluklar, Sayıştay Raporlarında açık biçimde tespit edilmiştir. Halkı tasarrufa çağıran yöneticiler, büyük bir şatafat içerisinde yaşamaya devam etmektedir. Ülkeyi yönetenler lüks içerisinde yaşarken, halkın yoksulluğa mahkum edilmesini kabul etmiyoruz. Krizin bedelinin emekçilere ve yoksullara ödetilmesine hayır diyoruz!

Biliyorsunuz bu taleplerimizi kamuoyuyla paylaşabilmek için 19 Kasım tarihinde yaptığımız basın toplantısıyla bir kampanya sürecinin içine girdik. Bu doğrultuda ilk olarak Odalarımız aracılığıyla tüm üyelerimize mektup göndererek yaşadığımız sorunlar karşısında dayanışma ve mücadele çağrısında bulunduk. Edirne’den Batman’a kadar 18 ilde İl Koordinasyon Kurullarımız aracılığıyla basın açıklamaları gerçekleştirdik. Kampanya taleplerimizi içeren broşür ve görseller hazırlayarak sosyal medya platformlarında yaygınlaştırdık. 24 Kasım tarihli Yönetim Kurulu toplantımızda 2019 yılı Mühendis, Mimar, Şehir Plancısı asgari ücretinin 4500 TL olarak karar altına aldık. Bu kararın ardından SGK tarafından geçtiğimiz yıl tek taraflı olarak feshedilen işbirliği protokolünün yeniden uygulanması için SBK’ya toplu faks gönderme eylemi gerçekleştirdik. Ve nihayet mecliste başlayan Bütçe Görüşmeleri öncesinde kamuda çalışan meslektaşlarımıza ilişkin taleplerimizi içeren mektubumuzu milletvekillerine gönderdik. Kampanya kapsamındaki çalışmalarımız giderek artan bir ivmeyle devam ediyor.

Değerli Arkadaşlar,

Bir ülkenin kalkınmışlık düzeyi, o ülkede üretilen mühendislik-mimarlık-şehir plancılığı hizmetlerinin gelişmişlik düzeyiyle doğru orantılıdır. Çünkü bu hizmetler bir bütün olarak toplumsal yaşamın sağlıklı işleyişini sağlamaktadır.

Ülkemizde ise ne yazık ki, mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı hizmetlerine verilen önem giderek azalmakta, mesleki ve teknik olarak işlevsizleştirilmektedir. Bilimsel aklın ve teknik birikimin bu denli önemsizleştirilmesi, meslektaşlarımızın toplumsal etkinliğini azalttığı gibi, içinde yaşadığımız toplumun yaşam standartlarını kötüleştirmektedir. Kentlerimiz, yeşil alanlarımız, doğamız, tarihsel mirasımız, ortak mekanlarımız, doğal kaynaklarımız hızla tahrip olmaktadır. Kamusal odaklı mesleki ve teknik birikimimizin dışlandığı her alan, piyasanın rant odaklı anlayışı tarafından ele geçirilmekte ve gerici bir anlayışla dönüştürülmektedir.

Bu dönüşüm ve gerileme sürecinden en olumsuz etkilenen kesimler arasında kamuda çalışan mühendis, mimar ve şehir plancıları da yer almaktadır. Kamudaki iş alanları giderek daraltılan meslektaşlarımız, üstlendikleri sorumluluk ve ürettikleri hizmetle karşılaştırılamayacak kadar kötü ekonomik ve sosyal koşullarla yüz yüzedir.

Kamuda çeşitli statülerde çalışan mühendis ve mimarların ekonomik ve sosyal koşulları özellikle son yıllarda hızla erozyona uğratılmıştır. Bu koşullar altında mühendislik mimarlık alanında işgücü verimliliği düşmüş, hizmetlerin niteliği olumsuz yönde etkilenmiş kalıcı hasarlar ortaya çıkmaya başlamıştır.

Bugün 3 milyon 130 bin kamu çalışanı içerisinde teknik hizmetler sınıfına tabi kamu çalışanı sayısı 165 bindir. Teknik personelin toplam kamu çalışanları içerisindeki sayısı ortalama % 5 düzeyinde olup oldukça yetersizdir. Buna rağmen pek çok alanda yeni atama yapılmamakta ve mevcut kamu çalışanlarının iş yükleri artırılmaktadır. Güvenceli kadrolu atama yerine, esnek, kuralsız ve sözleşmeli usulle yapılan görevlendirmeler kamusal istihdam politikası haline getirilmiştir. Bu anlayış, emeğimizi değersizleştirdiği gibi, geleceğimizi de güvencesizleştirmektedir.

Son yıllarda Türkiye’nin yaşadığı en büyük sorun “liyakat” sorunudur. Kamudaki atama ve yükselmelerin temel ölçütü liyakat değil, siyasal sadakat haline gelmiştir. Bu durum kamu hizmetinin niteliğini düşürdüğü gibi, iş barışını da ortadan kaldırmaktadır. Siyasal gerekçelerle yapılan görev değişiklikleri ile meslektaşlarımızın çalışma yaşamı güçleştirilirken, kamudaki kurumsal hafıza da yok edilmektedir.

Kamudaki iş barışını yok eden diğer önemli sorun da “statü” meselesidir. Aynı işi yapıp, statü farklılığı nedeniyle farklı ücret alan çok sayıda mühendis, mimar ve şehir plancısı bulunmaktadır. Bu sorunu ortadan kaldırabilmek için kadro görev tanımları, mesleki eğitime, uzmanlıklara, deneyim ve bilgi birikimine saygı temelinde düzenlenmelidir. “Eşit işe eşit ücret ilkesi” kamu istihdamının temeli hale getirilmelidir. 

Kamudaki kadro ve statü farklılıkları, emeklilikle birlikte çok daha belirgin bir nitelik kazanmaktadır. Üst düzel bir yönetici kadrosundan emekli olmamış tüm meslektaşlarımız, emeklilik sonrası büyük bir geçim sıkıntısıyla karşı karşıya gelmektedir. Bu ülkeye yıllarını veren kamu emekçilerinin emekliliklerini kötü koşullarda geçirmesini kabul etmek mümkün değildir. Bunu engelleyebilmek için kamudaki tüm ücret artışları ve ek gösterge oranları emekliliğe de yansıyacak biçimde düzenlenmelidir.

Çıkartılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle ihraç edilen kamu emekçileri arasında devlet kurumlarında ve belediyelerde çalışan üç binin üzerinde mühendis, mimar ve şehir plancısı bulunmaktadır. Haksız ve hukuksuz biçimde işlerinden atılan, farklı kurumlarda çalışmaları yasaklanan, sosyal güvenceleri ellerinden alınan binlerce üyemizin yaşadığı bu durumun acilen düzeltilmelidir. Kanun Hükmünde Kararnamelerle keyfi ve hukuksuz biçimde ihraç edilen emekçiler görevlerine geri dönmesi sağlanmalı ve hak kayıpları telafi edilmelidir.

Değerli arkadaşlar,

Bizler TMMOB olarak mühendis, mimar ve şehir plancılarının sorunlarının, ülkenin genel sorunlarından ayrılamayacağını söyleyen bir anlayışı savunuruz. Bunun anlamı, üyelerimiz için iyi ve doğru olanın, toplumun genel çıkarı için de iyi ve doğru olduğudur. Aynı şekilde toplumun genel çıkarı için iyi ve doğru olan da, üyelerimiz için de iyi ve doğrudur. Bu durum TMMOB’nin 1970’li yıllardan bugüne taşıdığı mücadele diyalektiğidir.

Bizler dün olduğu gibi bugün de üyelerimizin, ülkemizin ve mesleğimizin geleceğini savunmaya devam edeceğiz. Karanlığa karşı aydınlığı; baskıcı, otoriter yönetim anlayışına karşı, özgürlük ve demokrasiyi; ırkçı ve milliyetçi anlayışın beslediği linç kültürüne karşı, bir arada kardeşçe ve barış içinde yaşamayı; olduğu piyasa anlayışına karşı eşitliği ve adaleti savunmaya devam edeceğiz. Emekçi sınıfların haklar mücadelesine; halkımızın işsizlik, yoksulluk ve yolsuzlukla mücadelesinde taleplerine sahip çıkmaya devam edeceğiz.

Çalıştayımızın düzenlenmesinde emeği geçen düzenleme kurulu üyelerimize hepinizin huzurunda teşekkür ediyorum. Burada yürütülecek tartışmaların sorunlarımızın çözümüne ve örgütlülüğümüzün büyütülmesine katkı vereceğine olan inancımla hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yaşasın TMMOB Örgütlülüğü, Yaşasın Mücadelemiz!