TMMOB KAMUDA ÇALIŞAN MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILARININ SORUNLARI ÇALIŞTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ YAYINLANDI

08.02.2019

İnşaat Mühendisleri Odası'nda 15 Aralık 2018 tarihinde gerçekleştirilen TMMOB Kamuda Çalışan Mühendis, Mimar, Şehir Plancılarının Sorunları Çalıştayı sonuç bildirgesi yayınlandı.

TMMOB KAMUDA ÇALIŞAN MÜHENDİS, MİMAR VE ŞEHİR PLANCILARI SORUNLARI ÇALIŞTAYI

15 ARALIK 2018 - ANKARA

ÇALIŞTAY SONUÇ BİLDİRGESİ

“Krize Karşı Emeğimize, Mesleğimize ve Haklarımıza Sahip Çıkıyoruz” başlığıyla yürütülen kampanya kapsamında düzenlenen ve üç çalıştaydan biri olan “TMMOB Kamuda Çalışan Mühendis, Mimar, Şehir Plancılarının Sorunları Çalıştayı” 15 Aralık 2018 tarihinde Ankara’da İnşaat Mühendisleri Odası Konferans Salonunda gerçekleştirildi.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz’ın açılış konuşmasıyla başlayan çalıştayda, "Kamu Kavramı, Kamu Hizmeti ve Kamu Personel Rejimi", "Kamu Çalışanlarının Özlük Hakları, Mali ve Sosyal Durum Analizi", "Kamu Çalışanlarının Sendikal Hakları ve Mücadele Süreci" ve “KHK ile İhraç Edilen Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının Durumu" üzerine sunumlar gerçekleştirildi. Sunumların ardından kamuda çalışan mühendis, mimar ve şehir plancılarının sorunlarına ilişkin forum gerçekleştirildi.

Çalıştay kapsamında kamu personel rejiminin tarihsel dönüşümü, farklı çalışma statülerinin irdelenmesi, yıllar itibarıyla kamu personel sayısı ve statü değişikliklerinin saptanması, yıllara göre ücret durumunun ortaya konulması, farklı kurumlardaki ücret ve statü farklılıklarının belgelenmesi, Yerel Yönetimlerde çalışan üyelerimizin sorunlarının saptanması, özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik öneriler, TİS görüşmelerinde haklarımızın iyileştirilmesine yönelik somut taleplerin ortaya konulması gibi başlıklar değerlendirildi.

Çalıştayda yürütülen tartışmalar sonucunda aşağıda yer alan değerlendirmelerin kamuoyuyla paylaşılmasına karar verilmiştir.

EMEĞİMİZE, MESLEĞİMİZE VE HAKLARIMIZA SAHİP ÇIKACAĞIZ!

12 Eylül 1980 Askeri Darbesi sonrasında uygulanmaya başlanan ve 2000’li yıllarda iyice belirginleşen neoliberal ekonomik politikalar sonucunda, ülkemiz ekonomisinin temel değerleri yitirilmiş, kamu yatırımları durma noktasına gelmiş, özelleştirmelerin de etkisiyle üretimden uzaklaşılmış, şiddeti her defasında daha da artan ekonomik ve sosyal bunalım ve kriz süreçleri birbirini izlemiştir.

AKP iktidarı döneminde 16 yıl boyunca uygulanan politikalar sonucu bugün ülkemiz, kalkınma, planlama, üretim, sanayi, tarım, enerji, maden, gıda, su, kent, yapı/imar, çevre, bilişim politikalarının dinamik gücü olması gereken mühendislik, mimarlık, şehir planlama disiplinlerinin tasfiye edilmek istendiği; bilimsel bilginin, aydınlanmanın, bilim ve tekniğin önermelerinin yerine piyasanın ve gericiliğin insan düşmanı politikalarının egemen olduğu bir ülke haline gelmiştir. Emekçilerin ekonomik, sosyal ve sendikal hakları budanmış, üretim ekonomisi yerine sıcak para akışına ve ranta dayalı bir ekonomi inşa edilmiştir.

Bir ülkenin kalkınmışlık düzeyinin ölçüsünün, bir kamu hizmeti olan mühendislik hizmet alanlarındaki gelişmişlik düzeyi ve bu meslek mensuplarından o ülkenin hak ettiği hizmetleri alması ile doğru orantılı olduğu aşikardır.

Bu gerçekliğe karşın özellikle son 25 yılda, kamuda çeşitli statülerde çalışan ve farklı ücretler alan mühendis, mimar ve şehir plancılarının ekonomik ve sosyal koşulları, üstlendikleri sorumluluklara ve almış oldukları eğitime uymayan bir düzeye geriletilmiş, kamudaki mühendis, mimar ve şehir plancılarının mesleki iş alanları farklı ve/veya yardımcısı sayılabilecek branştaki alt grup teknik elemanların görevlendirilmesi ile daraltılmış, kamu çalışanı üyelerimizin gerek ücretleri gerekse özlük hakları açısından içine düşürüldükleri durum kriz aşamasına gelmiş ve meslek onurlarını koruma sınırlarını zorlamaya başlamıştır.

KAMUDA KADROLU, GÜVENCELİ İSTİHDAM

OECD’ye üye ülkelerde ortalama her 15 kişiye bir kamu çalışanı istihdam edilirken, bu rakam ülkemizde her 34 kişiye bir kamu çalışanı şeklindedir. Bu rakam dikkate alındığında Türkiye’de şu anda 5 milyon 387 bin kamu çalışanına ihtiyaç vardır. Ülkemizde 2018 verilerine göre TSK dışındaki toplam 3 milyon 130 bin kamu çalışanının 2 milyon 430 bin 101’i memur statüsündedir. Türkiye ortalamasına göz önüne alındığında, ülke genelinde kamu çalışanı sayısının olması gereken ihtiyacı karşılamadığı görülmektedir.

Kamuda çalışan toplam personel 2007 yılında 2 milyon 300 bin teknik hizmetler sınıfına tabi kamu çalışanı sayısı 108 bin civarında iken, 2018 yılında toplam 3 milyon 130 bin personel içinde teknik hizmetler sınıfına tabi kamu çalışanı 165 bin civarındadır. Ortalama % 4-5 düzeyindeki bu oran oldukça yetersizdir.

Ülke genelindeki nüfus artışı da dikkate alındığında son 16 yıl içinde kamuda güvenceli istihdam % 15’ler oranında düşüş kaydetmiştir. Kamuda istisnai olarak çalıştırılması planlanan sözleşmeli kamu çalışanlarının sayısının, 2001 yılında 13 bin 914 iken, 2007 yılında 165 bin 557, 2011 yılında 213 bin 965, 2018 yılında ise 256 bin 290 düzeyine çıkması, devlet memurluğu güvencesinin zayıflatıldığının en açık göstergesidir. 

Devlet Personel Başkanlığı verilerine göre; sendika üyesi olabilecek toplam kamu görevli sayısı 2002 yılında 1 milyon 357 bin 326, sendika üyesi toplam kamu görevli sayısı 650 bin 770, sendikalaşma oranı % 48 iken, 2018 yılında bu veriler sırasıyla 2 milyon 484 bin 580, 1 milyon 673 bin 318, % 67,34’tür. Bu artışın nedeni ise AKP iktidarı döneminde hormonlu bir şekilde büyüyerek 1 milyon üyeye ulaşan, kamu emekçilerinin hak ve çıkarlarını korumak yerine siyasal iktidarın güdümünde olan yandaş memur sendikasıdır.

KAMUDA ÇALIŞAN MÜHENDİS, MİMAR VE ŞEHİR PLANCILARININ ÖZLÜK HAKLARI İYİLEŞTİRİLMELİDİR!

Çalışanların geçim koşullarını ortaya koymak ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişikliğinin aile bütçesine yansımalarını belirlemek amacıyla çeşitli sendikalar tarafından her ay yapılan “Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırmaları”na göre kamu çalışanlarına uygulanan ücret politikası yoksulluk sınırının altında kalmaktadır.

Ekonomik büyüme rakamlarına göre ülkemiz sürekli büyürken, kamu çalışanları bu büyümeden payını alamamakta, çalışan kesimin geliri reel olarak azalmaktadır. Örneğin; 2002-2018 arasında altın fiyatları yaklaşık 12 kat artmış, 2002 yılı itibarı ile ortalama memur maaşı ile 22 çeyrek altın alınabilirken 2018 yılında bu rakam 11’e gerilemiş, yıllar itibarıyla ortalama memur maaşı çeyrek altın karşısında %50 değer kaybetmiştir.

Kamuda çeşitli statülerde çalışan ve farklı ücretler alan mühendis, mimar ve şehir plancılarının ekonomik ve sosyal koşulları özellikle son on altı yılda hızla erozyona uğratılarak üstlendikleri sorumluluklara ve almış oldukları eğitime uymayan bir düzeye geriletilmiştir. Kamuda çalışanı üyelerimizin gerek ücretleri gerekse özlük hakları açısından içine düşürüldükleri durum kriz aşamasına gelmiş ve meslek onurlarını koruma sınırlarını zorlamaya başlamıştır.

Kamu çalışanlarının ücretlerinin düşüklüğü yanında, en düşük ücretle en yüksek ücret arasındaki makas farkının büyüklüğü, eşit işe eşit ücret ödenmemesi ve kamu kurumları arasındaki ücret farklılıkları nedeniyle büyük bir ücret adaletsizliği yaşanmaktadır.

Ödeme sisteminin karmaşık yapısı, aynı kamu kurumunda görev yapanlar için de farklı uygulamalar getirebilmektedir. Kurumlar arasında olduğu gibi kurum içinde de değişik ödeme sistemi uygulanmasından dolayı en düşük ücret alan kamu çalışanı ile kurum içindeki yan ödeme ve tazminatlardan faydalanan ve en yüksek ücreti alan kamu çalışanı arasında büyük bir fark oluşmaktadır. Ülkemizde çıplak ücretler üzerinden yapılan hesaplamada en düşük ücretli memur ile en yüksek ücret alan memur arasında 3,8 kat fark oluşmaktadır. Oysa bu oran Finlandiya’da 2,5, Fransa’da 2,3, Hollanda’da 2,2 ve İsveç’te 1,9 katı kadardır.

Çıkartılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle ihraç edilen kamu emekçileri arasında devlet kurumlarında ve belediyelerde çalışan üç binin üzerinde mühendis, mimar ve şehir plancısı bulunmaktadır. Haksız ve hukuksuz biçimde işlerinden atılan, farklı kurumlarda çalışmaları yasaklanan, sosyal güvenceleri ellerinden alınan binlerce üyemizin yaşadığı bu durum acilen düzeltilmelidir.

Ülkemizdeki her projenin, her çalışmanın planlanmasından yaşama geçirilmesine kadar sorumluluklar üstlenen denetleyen, hak edişlere imza koyan, ülke imarının, sanayinin, tarımının, madenciliğinin, ormancılığının ve üretiminin temel unsuru olan, teknik ve bilimsel temelde yürüttükleri çalışmalarla, ülkemizin kalkınması açısından vazgeçilmez bir yere sahip olan kamuda çalışan mühendis, mimar ve şehir plancılarının özlük hakları ve ekonomik sorunlarının ivedilikle aşılması gerektiğini savunmaktayız.

Özetle; TMMOB, plan bütünlüğü olmayan çıkarcı yatırımlara karşı ülke ve toplum yararına bütüncül kalkınma anlayışı kapsamında kamu çalışanı üyelerinin haklarını korumaya kararlıdır.

Bu süreçte TMMOB olarak önerilerimiz şunlardır;

  •  Öncelikle, son 16 yılın en yüksek enflasyonu karşısında eriyen ücretler ivedilikle telafi edilmeli, başta asgari ücret olmak üzere tüm ücretler artırılarak alım gücünün erimesinin önüne geçilmelidir.
  •  “2018 ve 2019 Yıllarını Kapsayan Toplu Sözleşme”de, ücret hükümleri önceki enflasyon gerçekleşmesi, yeni enflasyon hedefi ve son döviz krizi nedeniyle geçersizleştiğinden güncel ve reel değerlere göre yeniden düzenlenmeli, geriye dönük reel kayıplar karşılanmalıdır. Maaş artışlarında hedeflenen enflasyon yerine gerçekleşen enflasyon dikkate alınmalıdır.
  •  14.07.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 154. maddesi uyarınca aylık gösterge tablosunda yer alan rakamlar ile ek gösterge rakamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak aylık katsayısı, memuriyet taban aylığı göstergesine uygulanacak taban aylık katsayısı, iş güçlüğü, iş riski, temininde güçlük ve mali sorumluluk zamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak yan ödeme katsayısı insanca yaşanacak düzeye göre belirlenmelidir.
  •  Ücretlerin reel olarak yükselmesi ve ülke içinde adil bir gelir dağılımı sağlanabilmesi için, çalışanların ve emeklilerin maaşlarına enflasyon oranlarının üzerinde ayrıca refah payı verilmelidir.
  •  Ortalama kamu çalışanı maaşının yıllık toplam tutarı dikkate alınarak, gelir vergisi dilimleri yükseltilmeli, çalışanlar üzerindeki vergi yükünü azaltacak önlemler alınmalıdır.
  •  Kamu çalışanlarının emekli aylık ücretlerine yapılan zam ve iyileştirmeler kamuda teknik hizmetler sınıfında çalışmış mühendis, mimar ve şehir plancılarına da yapılarak ek göstergeleri ayrımsız 4800-6400 arasında yükseltilmelidir.
  • Tüm kamu çalışanlarına, hizmet yıllarında yönetici olsun olmasın, emeklilik sonrasında da insanca yaşayabilecek maddi ve sosyal hakları verilmeli, çalışırken aldıkları ücret kalemleri ile ek ödemeler ve diğer ödemelerin tümünün ayrımsız olarak emekliliklerine yansıması sağlanmalıdır.
  • Teknik Hizmetler Sınıfı kapsamında ödenen Özel Hizmet Tazminatının tavan oranı arttırılarak en az %260 olmalıdır ve bu oran emekli aylık ücretlerine de yansıtılmalıdır. (Bugün kamuda çalışan bir mühendis %160 oranında özel hizmet tazminatı alırken Uzman Doktor¼ %215, TSK personeli Yüzbaşı %180, Albay %260-%280 almaktadır.)
  •  Kamu çalışanı kavramı sadeleştirilmeli ve memur ve işçi temelinde olmalı, sözleşmeli, geçici, taşeron, güvencesiz istihdam, özel statü ve diğer uygulamalarına son verilmelidir.
  •  Kamu çalışanlarının işe alım ve görevde yükselme aşamalarında her türlü cinsiyetçi, mezhepçi, ırkçı ve diğer ayrımlara son verilmelidir. İşe alımda son dönemlerde yaygınlaştırılan mülakat uygulamaları ile yaşanan yandaş kadrolaşması, ayrımcılık ve keyfiliğe son verilmelidir.
  • Kanun Hükmünde Kararnamelerle keyfi ve hukuksuz biçimde ihraç edilen emekçilerin görevlerine geri dönmesi sağlanmalı ve hak kayıpları telafi edilmelidir.
  •  Kamu yöneticisi atama tercihleri de yeterlik ve liyakat temelinde olmalı, kamu yönetiminde kurumsallaşmada süreklilik sağlanmalı, sürekli hale gelen bakanlık ve birim yer ve görev değişiklikleri ile kamudaki kurumsal hafıza yok edilmemelidir.
  •  Kamu çalışanlarının tümünde ve mühendis, mimar ve şehir plancılarında da, aynı hizmeti üretirken farklı statülerde çalıştırılma ve farklı ücretler alma uygulamalarına son verilmelidir.
  •  Çalışma yaşamının esnekleşmesi ve kuralsızlaştırılması uygulamalarına son verilmeli, merkezi ve yerel yönetimlerde çifte standart oluşturan sözleşmeli personel uygulaması, kapsam dışı personel statüsü ( Kapsam dışı personel sendikaya üye olamamaktadır. Bu durum örgütsüz çalışmayı yaygınlaştırmada örnek teşkil etmektedir. )  ve buna bağlı olarak yaratılan ücret dengesizliği derhal ortadan kaldırılmalıdır.
  • Kamu çalışanı sayısının olması gereken ihtiyacı karşılayabilmesi, teknik ihtiyacın giderilmesi, denetimlerin alanında uzman kişilerce yapılabilmesi amacıyla kamuda atama bekleyen binlerce mühendis, mimar ve şehir plancısının istihdamı sağlanmalıdır.
  • Kamu hizmetlerinin güvencesiz, kiralık, taşeron, geçici, sözleşmeli personeller aracılığıyla gördürülme anlayışından derhal vazgeçilmelidir. Kamuda mühendis, mimar ve şehir plancıları için kadro tahsis edilerek, kalıcı, güvenceli atama yapılmalıdır.
  •  Kamu çalışanlarının önündeki siyaset yasağı kaldırılmalıdır. 657 Sayılı Kanunda bulunan ve izinsiz şehir dışına çıkma, basına demeç verme yasağı ve benzeri kamu çalışanlarının yaşamını sınırlandıran maddeler kaldırılmalıdır.
  •  Örgütlü mücadele ile hak alma hakkının kullanılabilmesi için iktidara bağımlı sendikaya üye olma dayatması uygulamasına son verilmeli, kamu çalışanlarına sağlanan mali hakların belirlenmesini siyasi otoritenin inisiyatifinden çıkarmak ve kamu çalışanların “Söz, Yetki, Karar” haklarına sahip olmalarını sağlamak ve bu hakları uygulanabilir hale getirmek için kamu çalışanlarına özgürce örgütlenme özgürlüğü ve uluslararası sözleşmelere uygun grevli toplu sözleşme hakkı verilmelidir.