TMMOB KOCAELİ İKK: 17 AĞUSTOS 1999’DAN 17 AĞUSTOS 2020’YE 21 KOCA YIL UNUTMADIK! UNUTTURMAYACAĞIZ!

20.08.2020

TMMOB ​Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu 17 Ağustos Marmara Depreminin 21. yılı dolayısıyla 17 Ağustos 2020 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.

TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu'nca 15 Ağustos'ta Değirmendere sahil, 16 Ağustos'ta İzmit yürüyüş yolunda açılan deprem fotoğraf sergisi ile başlayan 17 Ağustos Marmara Depremi anma etkinlikleri, 17 Ağustos'ta Cumhuriyet parkında gerçekleştirilen açık hava etkinliği ve anıt park deprem anıtında yapılan basın açıklaması ile tamamlandı. Açık hava etkinliğindeki konuk konuşmacıların moderatörlüğünü İnşaat Mühendisleri Odası Kocaeli Şube Başkanı Kahraman Bulut yaparken, basın açıklaması TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri, Makina Mühendisleri Odası Kocaeli Şubesi Başkanı Murat Kürekci tarafından okundu. TMMOB'ye bağlı Odaların Şube yöneticileri, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve Kocaeli halkı etkinliklere katıldı. 

17 AĞUSTOS 1999’DAN 17 AĞUSTOS 2020’YE 21 KOCA YIL

UNUTMADIK! UNUTTURMAYACAĞIZ!

17 Ağustos 1999 Büyük Marmara Depremi…

Yarattığı ekonomik, toplumsal ve psikolojik sonuçlar dikkate alındığında Türkiye’nin yakın tarihindeki en önemli olaylardan bir tanesi oldu 17 Ağustos Depremi…

7.4 şiddetinde, Resmi rakamlara göre 18.873 ölüm, 50.000’den fazla yaralı, 328.113 hasarlı konut ve işyeri…Etkilenen milyonlarca kişi…

Gerekli tedbirler alınmadığında, doğal afetlerin ne büyük toplumsal felaketlere dönüşebildiğinin en acı örneği olarak tarihe geçenbir kentin insanları olarak, acımız hala bitmedi… Korkumuz hala geçmedi…Endişemiz hala sürmekte…Hayallerimiz hala göçük altında…

Depremin yarattığı yıkımın ve yaşadığımız toplumsal travmanın büyüklüğüne rağmen, deprem gerçeğiyle gerçekten yüzleştiğimiz, yeni depremlere hazırlanma konusunda mesafe kaydettiğimiz söylenemez.

Afet güvenliğimiz için zamanın iyiden iyiye daraldığı, önlemleri hayata geçirmekte geciktiğimiz bir eşikteyiz. Sadece 2020 yılında meydana gelen ve onlarca yurttaşımızın ölümüne yol açan 24 Ocak Elazığ-Sivrice, 23 Şubat Van-İran Hoy,14 Haziran Bingöl-Karlıova, Manisa-Saruhanlı ve Akhisar depremleri ve 04 Ağustos Malatya-Pötürge depremleri, deprem gerçekliğimizi ve bu gerçekliğin yaratabileceği yıkım ve kayıpları anlamamız için yeterlidir.

Bugün 17 Ağustos Depreminin 21 inci yıl dönümünde geriye doğru baktığımızda; sırf “Ocak 2020 ile 17 Ağustos 2020” tarihleri arasında geçen yaklaşık 8 aylık zaman dilimi içinde depremler; Van-Bahçesaray çığ düşmesi; Adana, Antalya, İstanbul, Bursa, Rize ve Artvin’de meydana gelen sel baskınları nedeniyle 100’ü aşkın vatandaşımızın yaşamını yitirdiği, 25.000’e yakın konutun veya iş yerinin hasar gördüğü, 7 milyar lirayı aşkın maddi kaybın meydana geldiği bir tablo ile karşı karşıyayız. Ülke insanımızın hala, “risk havuzuna” dönüşmüş yaşam alanlarında yaşamaya mahkum edildiği, toplumda afet güvenliği farkındalığı konusunda ileriye gidilmediği görülmektedir.

Yaşanan depremden almamız gereken en büyük ders, Coğrafi riskler göz ardı edilerek kurulan şehirlerin, plansız-çarpık kentleşmenin ve mühendislik hizmeti almayan yapıların, insanlar için büyük tehdit oluşturduğu gerçeği tüm çıplaklığıyla görülmektedir.

Bu süre zarfında, Afet riski olan yerleşim yerleri taşınmadı; binalarımız depreme dayanıklı hale getirilmedi; kent merkezlerinde deprem toplanma alanları oluşturulmadı; afet sonrası kriz yönetim senaryoları hazırlanmadı ya da uygulanmaları yapılmadı.

Kamusal bir anlayışla yürütülmesi gereken “yapı denetim” sistemi tümüyle ticarileştirildi. Odalarımızın mesleki yeterlilik, eğitim, belgelendirme ve denetleme gereklilikleri yapı denetim süreçlerinden dışlandı.

“İmar Barışı” adı altında; projesi olmayan, hiçbir mühendislik hizmeti almamış kaçak yapılar ruhsatlandırıldı. 10 milyonun üzerinde kaçak yapının ruhsatlandırıldığı bu imar affıyla birlikte yapı stokumuzun proje uygunluğu ve deprem dayanıklılığı konusunda denetlenme ihtimali de ortadan kaldırıldı.

Kentlerin yeniden yapılandırılması ve depreme dayanıksız binaların yenilenmesi için gerekli olan “Kentsel Dönüşüm” uygulamaları amacından saptırılarak inşaat firmalarına kaynak aktarılmasının, kentsel rantların iktidar yandaşlarında toplanmasının bir aracı haline getirildi.

Kent merkezlerinde bulunan afet toplanma alanı statüsünde park, bahçe ve meydanlar yapılaşmaya açılarak afet sonrasında yaşamı sürdürmeye olanak verecek güvenli alanlar ortadan kaldırıldı.

Deprem Şurası, Ulusal Deprem Konseyi gibi oluşumların devre dışı bırakılması; sorunlu mevzuat düzenlemeleri, kentsel dönüşüm programlarının ranta yönelik olması, bütün ülkenin imara açılması ve sonraki depremlerde de oluşan sosyal yıkım tablosu ile tekrar tekrar görüldü.

Sorunlu dolgu alanları, dere yatakları ve kıyılar imara açıldı; her yere AVM’ler, gökdelenler yapılmaya devam edildi.

Bilinmelidir ki, depreme hazırlık konusunda 21 yıl öncesinden daha iyi durumda değiliz. Yaşanacak İstanbul ya da başka benzer bir depremin sonuçları çok daha ağır olacaktır.

Cumhuriyetin 100 üncü yılı olan 2023’ün, aynı zamanda “afet güvenliği”  konusunda da önemli sıçramaları gerçekleştirdiğimiz bir “eşik” olmasına tanıklık etmek istiyoruz. Bunu başarabilmek için, bulunduğumuz coğrafyanın jeolojik yapısı itibariyle karşı karşıya kaldığımız doğa ve insan kaynaklı afet risklerine karşı “afet güvenliğini önceleyen bir ekonomiyi, tedbirleri kararlılıkla uygulayan bir siyaseti ve afet farkındalığı yüksek bir toplumu” yaratmak ve bu yolda ilerlemek zorundayız.

Yapı denetimi sistemi TMMOB ve bağlı Odalar, üniversiteler ve ilgili kesimlerin katılımıyla kamusal bir anlayışla yeniden düzenlenmelidir. Ülke genelindeki yapılar incelenerek riskli yapılar tespit edilip güvenli hale getirilmelidir. Uygun olmayan zemin ve arazilerdeki yapılar derhal boşaltılmalıdır. Tüm yaşam alanlarımız bilimin ve teknolojinin rehberliğinde, insanların ihtiyaçları doğrultusunda ve doğayla barışık biçimde yapılandırılmalıdır.

Geçtiğimiz yıllar içinde “İmar Barışı” adı altında ruhsatlandırılan yapılar derhal denetlenmeli, kaçak yapılar hiçbir biçimde affedilmemelidir. Odalarımızın kamusal görevi olan mesleki denetim yetkilerini sınırlandırmaya yönelik düzenlemeler kaldırılmalıdır.

Üzerinden 16 yıl geçmiş olan Deprem Şurası’nın ikincisi, ivedilikle toplanmalı; doğa ve insan kaynaklı afetlerin olumsuz etkilerine karşı,  afet risk azatlımı ve yönetimi sisteminin inşası için gerekli eylemleri, iş programı ve zaman cetvelini de içeren stratejik plan oluşturulmalıdır. Bu planın izleme ve değerlendirmesi ilgili kamu kurumlarının yanı sıra meslek odalarının da yer aldığı bir grup tarafından gerçekleştirilmeli ve kamuoyuna belirli periyotlar da açıklamalar yapılmalıdır.

Risk azaltma odaklı bütünleşik bir afet yönetiminin ana hatlarını içerecek şekilde düzenlenecek bir çatı yasa altında, afet mevzuatı yeniden yapılandırılmalı; diğer ülkelerde de örneğine rastlanan, deprem özelindeki çalışmalara referans olacak bir “FAY YASASI” kazandırılmalı; planlama ve yapılaşma açısından “Diri Fay Haritası Kullanımına” ve “Yüzey Faylanması Tehlikesinin Değerlendirilmesine” ilişkin alt mevzuatı oluşturulmalıdır.

Afet mevzuatı yeniden yapılandırılırken “İmar ve Yapı Üretim ve Denetim Kanunu” yeniden yapılandırılmalıdır.

Halen bir bakanlığa bağlı başkanlık konumunda faaliyetlerini sürdüren Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığının “eşgüdüm merkezi” olması, Deprem Araştırma Daire Başkanlığının, yakın nitelikteki ya da yeni oluşturulacak bir Genel Müdürlüğüne bağlanması sağlanmalıdır.

Ulusal Deprem Strateji ve Eylem Planı(UDSEP 2012- 2023) Gereklilikleri acil Olarak yerine getirilmelidir

Her şeyden önce en hızlı şekilde DEPREM MASTER PLANI oluşturulmalıdır.

Vatandaşa hizmet edecek tüm kamu binaları özellikle hastaneler ve okullar artık depreme güvenli hale getirilmelidir.

Yapı Stok Envanterinin çıkartılıp risk bölgeleri haritaları çıkartılmalıdır.

Acil toplanma alanları uluslararası standartlara uygun hale getirilmeli;  olası bir afette İnsani ihtiyaçları karşılayacak şekilde şimdiden hazırlanmalıdır.

Deprem sonrasında çadır ve konteyner konulacak alanların şimdiden alt yapılarının eksiksiz olarak tamamlanması gerekmektedir.

Bilimsel ölçekte kent planlarının yapılmalı; nitelikli bir mühendislik eğitimi koşullarının sağlanmalıdır.

Afet anı ve sonrasına odaklanmaktan daha çok afet öncesine odaklanmalı. Tüm ülke toprakları inşaat sektörünün bir arazisi olarak görülmemeli, bilimsel bilgi ve kent planlaması kapsamında ve ihtiyaç temelli yapılar yapılmalıdır.

Kentsel dönüşümü; bireysel dönüşümlerden ziyade yasanın amacına yönelik, geniş alanlarda alanın tamamını kapsayacak şekilde yeniden planlayarak daha ferah ve konforlu yaşam alanları oluşturulmalıdır.

Vatandaşlarımız “DEPREM GERÇEĞİ” konusunda sürekli bilinçlendirilmelidir.

Afet için belirlenen Acil müdahale yollarının devamlı açık olması sağlanmalıdır. Bu yollara cephe olan yapıların deprem yönünden güvenli yapılar olması gerekmektedir ve Bu yollarda hiçbir zaman araç park etmesine izin verilmemelidir.

Acil durum toplanma alanları olarak belirlenen okulların depreme dayanıklı olmaları gerekmektedir.

21 yıl önceki acıları yeniden yaşamamamız için ülke olarak depreme hazırlıklı olmamız gerekiyor. Depreme hazırlıklı olmak için de bilimin, tekniğin ve doğanın sesine kulak verilmelidir.

Depremi unutmayacağımıza ve unutturmayacağımıza bir kez daha söz veriyoruz. 17.08.2020

 

Murat KÜREKCİ
TMMOB
Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri