TOPLUMCU MÜHENDİS, MİMAR VE ŞEHİR PLANCILARI İZMİR'DE BULUŞTU

10.05.2018

TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından düzenlenen 6. Toplumcu Mühendislik, Mimarlık ve Şehircilik Haftası 5-6 Mayıs 2018 tarihlerinde gerçekleşti.

MMO Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi’nde gerçekleşen etkinlik kapsamında “Meslekte ve Üniversitede Toplumsal Cinsiyet Rolleri”, “Emek, Sermaye ve Sınıf Bilinci”, “İzmir’in Şehir Politikaları” gibi başlıklarda oturumlar düzenlendi. Şantiye Tozu Tiyatrosu’nun bir oyunla sahne aldığı ilk günün ardından, 6 Mayıs Pazar günü TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz da “TMMOB ve Ülke Gündemi” başlıklı bir oturuma konuşmacı olarak katıldı.

Emin Koramaz'ın etkinlik kapsamında gerçekleştirdiği konuşmanın tam metni şöyle: 

 

TMMOB VE TÜRKİYENİN GÜNCEL SORUNLARI

6 MAYIS 2018, İZMİR

Sevgili Genç arkadaşlarım, hepinizi Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği yönetim kurulu adına selamlıyorum.

Bugün hem TMMOB’yi hem de ülkenin güncel sorunları üzerine konuşacağız.

Çoğu kişi TMMOB ve ülkenin siyasal gündeminin birbirinden çok ayrı konularmış gibi algılıyorlar.

Özellikle 1980 sonrası yaşanan depolitizasyon süreci ve sağ iktidarların da etkisiyle TMMOB’nin sadece mühendis-mimar ve şehir plancıların meslek alanlarıyla ilgilenmesi gereken, ülke gündemine ve siyasete ilişkin hiçbir söz söylememesi gereken bir kuruluşmuş gibi bir algı yaratıldı.

Oysa hem mühendislik faaliyetinin kendisi doğrudan toplumsal yapının kuruluşunda temel bir unsur hem de bu ülkedeki mühendis, mimar ve şehir plancılarının örgütü olan TMMOB bu ülkenin toplumsal sorunları konusunda en duyarlı örgütlülük. Bu yüzde TMMOB’nin gündemi, ülkenin gündeminden ayrıştırılamaz.

TMMOB ve bağlı odaları “mesleki demokratik kitle örgütü”dür. TMMOB belirli mesleklere mensup olanların dahil olabildiği bir “çıkar birliği” olduğu kadar, mesleki sorunların ülkede ve dünyada yaşanan sosyal-siyasal gelişmelerden bağımsız ele alınamayacağına ilişkin bir “irade birliği” özelliğini de taşımaktadır. Bu ikili anlayış, TMMOB Örgütlülüğünün temelini oluşturmaktadır.

TMMOB bir yandan mesleğimizin ve meslektaşlarımızın hak ve çıkarlarını ülkemiz ve halkımızın çıkarları temelinde korumak ve geliştirmek için mücadele verirken, diğer yandan da mesleki birikimlerimizin toplum yararına kullanılmasının zeminini yaratmak için mücadele vermektedir. Bu ikili doğa, TMMOB’nin yasal sorumlulukları ile toplumsal sorumluluklarının bileşkesidir.

Biliyorsunuz 1960’lı yılların ikinci yarısı tüm dünyada eşitlik, özgürlük, demokrasi, anti-emperyalizm, savaş karşıtlığı gibi değerlerin yükselişe geçtiği bir tarihsel dönemdir. Sömürge ülkelerde bağımsızlık mücadeleleri, Amerika’da savaş karşıtı mücadele, Küba Devrimi, Avrupa’daki 68 olayları tüm dünyada birbirini besleyen toplumsal hareketlerin yaygınlaşmasına neden olmuştur. Türkiye’de de başta öğrenciler ve işçiler olmak üzere geniş halk kesimlerinin bu değerler etrafında örgütlenmeye başlamıştır.

İlerici ve devrimci değerlere bağlı, toplumun geniş kesimleriyle örgütlü mücadele deneyimine sahip, gelecekten umutlu bu genç kuşağın mühendis ve mimar odalarına üye olması, TMMOB örgütlülüğünün kaderini baştan aşağı değiştirmiştir.

1973 sonrasında Teoman Öztürk başkan olmasıyla birlikte o dönemin ilerici, devrimci, halkçı anlayışının TMMOB’ye yerleşmesini sağlamıştır.

O dönemden itibaren artık mühendis ve mimarlar çalışanların ve toplumun diğer kesimlerinin üstünde yer alan bir zümre değil, işçi sınıfı mücadelesinin ayrılmaz bir parçası olarak görülmeye başlanmıştır. Teknik elemanların sorunları, ülkenin ve ülkede yaşayan emekçi-yoksul kesimlerin sorunlarından bağımsız olarak ele alınmaz hale gelmiştir.

“Ortak mücadele ve ortak örgütlenme” bu dönemde üzerine en çok vurgu yapılan konu olmuştur. Bu anlayış, TMMOB’nin nezdinde yürüyen teknik elemanların mücadelesinin, dönemin toplumsal mücadelesi içerisinde kendine özgü ve saygıdeğer bir konum almasında önemli bir rol oynamıştır.

TMMOB, diğer ülkelerdeki muadillerinden farklı olarak “yalnızca bir meslek örgütü olmanın ötesine geçerek, toplumsal dönüşümü hedefleyen bir oluşum” haline dönüşmüştür. Birliğimizin bu mücadele geleneği, iktidarları ve yandaşlarını fazlasıyla rahatsız etmektedir.

Sevgili Arkadaşlar,

Biliyorsunuz dünyayı var olduğu biçimiyle değil, içinde bulunduğumuz tarihsel, ekonomik, sosyal koşulların biçimlendirdiği şekliyle algılarız. İçinde bulunduğumuz yaşam koşulları bu algılama biçimimizi belirler.

Aynı olayın farklı toplumsal kesimler için farklı anlamla ifade etmesi bundan kaynaklanmaktadır. Dünya algımızı ve yorumumuzu belirleyen bu sürece kabaca “ideoloji” adı veriliyor.

Başta ekonomik ilişkiler olmak üzere topluma egemen olan sosyal yapı, kültürel değerler, eğitim sistemi, medya gibi farklı etmenler bizim maddi gerçekliği anlamlandırmamızı sağlayan ideolojiyi sürekli olarak yeniden üretir.

Dolayısıyla ekonomik ilişkilere, sosyal yapıya, eğitim sistemine, medyaya hâkim olan kesimler, yani egemen sınıflar, topluma egemen olan ideolojiyi de belirlerler. Aileden okula, iş yerinden ibadethaneye, gazetelerden sosyal medyaya kadar hayatın her alanı egemen sınıfların çıkarlarını toplumun genel çıkarları gibi gösteren bir düzenek olarak işler.

Toplumsal gerçekliği bize yansıtıldığı şeklinde kabullenmek yerine olayların ardında yatan asıl ilişkileri ve hakikati fark edebilmek için öncelikle bu çarpık düzeneğin farkında olmak gerekir.

Olayları sorgulayan, belirli bir bilinçle yorumlayan, toplumsal farkındalığı yüksek kişiler egemen ideolojinin sınırlarının ötesinde bir bakış açısına sahip olabilir. Buna aydın bilinci de denilebilir. Bilinç aynı zamanda topluma karşı sorumluluk da yaratır. Bu sorumluluk bize bazı toplumsal görevler yükler.

TMMOB ülkemizin ve dünyanın bütün sorunlarına bu aydın bilinciyle yaklaşır. Toplumsal gelişmeleri ve iktidarın uygulamalarını emekten, demokrasiden, özgürlüklerden, toplumdan ve doğadan yana bir bakış açısıyla değerlendirir.

Dilerseniz bu bakış açısıyla son dönemde yaşanan gelişmelere bakalım…

Biliyorsunuz ülkemiz, fiili olarak 7 Haziran 2015 seçimlerinden bu yana, resmi olaraksa 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden bu yana Olağanüstü Hal rejimi ile yönetiliyor.

TMMOB olarak 2 yıldır yaptığımız tüm açıklamalarda, OHAL rejiminin darbecilere karşı değil, halka karşı, emek ve demokrasi güçlerine karşı ilan edildiğini dile getirdik.

OHAL rejiminin AKP’nin olağan yönetim biçimi haline geldiğini, normal şartlarda AKP’nin ülkeyi yönetme şansının ve yeterliliğinin kalmadığını her defasında vurguladık.

Bugün artık toplumsal desteğini tamamen yitiren, devletin kurumsal işleyişini sürdürülemez hale getiren AKP’nin ülkeyi yönetmesi için OHAL’in bile yetersiz kaldığı gerçeğiyle karşı karşıyayız.

Geçtiğimiz Ocak ayı içerisinde başlatılan Afrin Operasyonu bunun en açık göstergesidir. Afrin Operasyonu ülkenin güvenlik ihtiyacından çok, AKP’nin siyasal ihtiyaçları doğrultusunda gerçekleştirilmiştir.

Parti içindeki “metal yorgunluğu” tasfiyeleri, Rıza Sarraf Davası, Man Adası gibi gündemlerden sıyrılmak, AKP-MHP ittifakına toplumsal taban oluşturabilmek için gündeme gelen bu operasyon, aynı zamanda ülke içerisindeki barış ve demokrasi güçlerine karşı saldırı için de yeni bir fırsat yaratmıştır.

Hatırlarsınız Savaş psikolojisindeki kamuoyunun hassasiyetlerini arkasına alarak “millilik” söylemi üzerinden başlatılan bu saldırıda, aralarında Birliğimizin de bulunduğu akademik meslek odaları bizatihi Cumhurbaşkanı ve Hükümet sözcüleri tarafından hedef gösterildi.

Değerli Arkadaşlar

Bu saldırgan tavırlar aslında iktidardakilerin yöneteme kriziyle karşı karşıya olduğunun en büyük göstergesi aslında. Çünkü toplum üzerinde kontrolü olan bir iktidar bu tip bir saldırganlığa, şiddete ihtiyaç duymaz.

Krizin en açık göstergesi MHP ve AKP tarafından, yani ülkeyi bu batağa sürükleyenler tarafından alınan baskın seçim kararıdır.

Bizler 16 Nisan referandumu sırasında yeni önerilen sistemle ülkenin yönetilemeyeceğini, siyasi krizlere gebe olduğunu defalarca vurgulamıştık.

Referandumun üzerinden daha 1 yıl bile geçmeden tarih bizi haklı çıkardı. Tek adam, tek parti ülkeyi derin bir ekonomik ve siyasi krize sürükledi.

Rejimin gayrı resmi ortağı olan Bahçeli seçim çağrısını “Türkiye'nin 3 Kasım 2019'a kadar dayanması kolay değildir. 3 Kasım 2019'a kadar ulaşmak her dakika zorlaşmaktadır.” sözleriyle yaparak yaşanan derin krizi en açık şekilde ortaya koymuştur.

16 Nisan Referandumunun ikinci ayağı durumunda olan 24 Haziran seçimleri bizlerin yaşadığı bu derin siyasi krizden kurtulmamız, AKP rejiminden kurtulmamız, tek adam rejimine hayır dememiz için son şans durumundadır.

TMMOB örgütlülüğü disiplinli ve üretken çalışmasıyla 16 Nisan Referandumunun en göze çarpan yapısı olmuştur.

16 Nisan’daki çalışma azmimizi ve üretkenliğimizi hiç kaybetmeden yeniden meydanlara çıkacağız.

Ulaşabildiğimiz tüm yurttaşlarla güçler ayrılığına dayalı bir anayasal demokrasi zemininde tek adam rejimine karşı mücadeleyi ortaklaştıracağız. Hangi siyasi partiyi destekliyor olursak olalım bu bizim yurttaşlık görevimiz ve kamusal sorumluluğumuzdur.

Ülkemizi siyasal ve ekonomik krize sürükleyenleri; halk iradesini gasp etmek isteyenleri; demokrasiyi, lâikliği ve hukuk devleti ortadan kaldırmak isteyenleri; saltanat hayalleri peşinde koşanları hayal kırıklığına uğratacağız!

Önümüzde tam 50 gün kaldı. Bu 50 gün boyunca ülkemize, halkımıza, mesleğimize ve meslek alanlarımıza sahip çıkmak için mücadeleyi yükselteceğiz.

Bu kapsamda tıpkı Anayasa referandumu sürecinde olduğu gibi Birlik görüşlerimizi ifade edeceğimiz etkili bir çalışma yürütmemiz gerekmektedir.

Ülkemizin içerisine sürüklendiği karanlığın sorumlularına ve geleceğimiz için dayatılan koyu kanlığa hayır diyeceğimiz bir çalışmayı bu süre içerisinde örgütleyebileceğimizi düşünüyorum.

TMMOB elbette herhangi bir siyasi partiyi ve adayı işaret etmeyecektir ancak ülkemizi yaşanmaz hale getirenleri ve onların yanlış politikalarını işaret eden, teşhir eden bir hattı izleyecektir.

Kaba hatlarıyla yapacağımız çalışma Anayasa referandumu dönemi ortaya koyduğumuz çerçevenin izinden gitmelidir. Özet olarak ifade edersek;

TMMOB, cumhuriyeti, demokrasiyi, laikliği, 150 yıllık geçmişi bulunan Anayasal kazanım ve birikimleri savunmuştur.

TMMOB,

  • Anayasa ve hukukun üstünlüğünü,
  • Yasama-yürütme-yargı kuvvetlerinin ayrılığını,
  • Yargı bağımsızlığını,
  • Yasama ve yargının yürütme üzerindeki denge, fren ve denetleme mekanizmalarını,
  • Temel insan hak ve özgürlüklerini,
  • Kamusal toplumsal yarar doğrultusunda hizmet ve denetim sunan meslek kuruluşlarının özerkliğini,
  • Hayatın her alanına dokunan meslek alanlarımızın kamu ve halk yararı doğrultusundaki işlevlerini savunmuştur.

TMMOB tek adam rejimine, dikta rejimine hayır demiştir.

Bugün de yapmamız gereken aynı anlayış ve kararlılıkla

  • Şeker fabrikalarını satanlara,
  • Kamusal varlıklarımızı sermayeye peşkeş çekenlere,
  • Kentlerimizi yaşanmaz hale getirenlere,
  • Rant uğruna doğayı ve yaşam alanlarının vahşice yağmalayanlara,
  • Emperyalizmin işbirlikçilerine,
  • Emeğin haklarını gasp edenlere,
  • Grevleri yasaklayanlara, seçilmişleri,
  • Öğrencileri, gazetecileri cezaevlerine dolduranlara,
  • Emekçileri haksız hukuk yere KHK ile ihraç edenlere,
  • Kadın cinayetlerine zemin hazırlayanlara ve katilleri kollayanlara,
  • Çocuklarımızın geleceğini tacizci tecavüzcülerin elinde yok edenlere,
  • Demokrasi ve laiklik düşmanlarına, TMMOB ve bilim düşmanlarına hayır demektir.

EMİN KORAMAZ

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı