TÜRKİYE 26. ULUSLARARASI MADENCİLİK KONGRESİ VE SERGİSİ SONUÇ BİLDİRGESİ YAYIMLANDI

10.06.2019

TMMOB Maden Mühendisleri Odası tarafından 19 Nisan 2019 tarihinde Antalya'da düzenlenen Türkiye 26. Uluslararası Madencilik Kongre ve Sergisi sonuç bildirgesi yayımlandı.

TÜRKİYE 26. ULUSLARARASI MADENCİLİK KONGRESİ VE SERGİSİ SONUÇ BİLDİRGESİ

Türkiye 26. Uluslararası Madencilik Kongresi ve Sergisi 16-19 Nisan 2019 tarihlerinde 44 ülkeden, 138 delege yurt dışından olmak üzere, toplamda 907 delegenin katılımı ile Antalya` da gerçekleştirilmiştir. Kongreye, yurtiçi ve yurtdışından 160 kurum ve kuruluş ile 39 üniversite katılım sağlamıştır. 50. Yılını tamamlayan Kongrede madencilik sektörüne ilişkin 173 Adet bilimsel, 7 adet özel, 6 adet çağrılı olmak üzere toplam 186 bildiri sunulmuştur. Sunulan bildirilerde dünya ve Türkiye madenciliğinin şimdiki konumu, gelecekte madenciliğin faaliyet alanları bütün yönleriyle tartışılmış ve madencilik sektörüne ilişkin yeni eğilimler, sorunlara ilişkin geliştirilen çözüm önerileri paylaşılmıştır. Kongre kapsamında; "Madencilik Sektörünün Geleceği ve Meslek Örgütlerinin Rolü" konulu bir de panel düzenlenmiş ve ilk kez 5 temel konuda yarım günlük çalıştaylar gerçekleştirilmiştir. Ayrıca 51 firmanın katıldığı bir madencilik sergisi gerçekleştirilmiş ve kongre süresince delegelerin ziyaret etmeleri sağlanmıştır. Düzenlen bu sergide, madencilik sektöründeki yeni ürün ve hizmetler tanıtılmış, iş geliştirme görüşmeleri yapılmıştır.

Odamız, 1969 yılında "Türkiye Madencilik Bilimsel Teknik Kongresi` gerçekleştirmek için yola çıkmış ve bu kongre ile sektörü ve sektörün sorunlarını, mesleği ve meslektaşlarının sorunlarını tartışmayı, işletme sorunlarına çözüm önerileri geliştirmeyi, bilimsel ve teknik alanda yaşanan gelişmeleri duyurmayı ve bilgi paylaşımını artırmayı amaçlamıştır. İlk kongrede böyle bir hedefi seçmiş olmakla bu kongrenin geleneksel ve sistematik olacağının işaretlerini vermiştir.

1969 yılında çok mütevazı koşullarda başlayan Kongrenin yolculuğu 2001 yılında uluslararası alana taşınmıştır. Kongre, yurt içinden ve yurt dışından değerli uzmanların, bilim insanlarının, sanayicilerin ve teknoloji üreticilerinin verdiği bilimsel ve teknik destekleri ile dünya çapında bir bilimsel etkinliğe dönüşmüş, yıllar içerisinde tanınırlığı artmış, yarattığı değerler ve öngörüleri ile sektörde farkındalık yaratmıştır. Ayrıca yarım asırlık birikim ile hiç de kolay olmayan katılımcı sayısına ulaşılmış, madenciliğin geleceğine dair politikaların oluşturulmasında ve uygulamalarda ortak hedefler belirlenmiştir. Ellinci yılını tamamlayan Kongremize, başta meslektaşlarımız olmak üzere, dünyanın çeşitli ülkelerinden uzmanların, bilim insanlarının, sanayicilerin ve teknoloji üreticilerinin Odamızla birlikte olması bizlere güç vermiştir.

Başlangıçta bilgiye ulaşmak, ulaşılan bilgiyi paylaşmak ve teknik gelişmeyi takip etmek üzere gerçekleştirilen Kongrenin amacı sektörümüzce de kabul edilmiş olmalı ki; bu etkinlik yarım asırdır hiç ara vermeden sürmekte, her geçen yıl biraz daha büyümekte ve bilimsel niteliği yükselmektedir. Gelinen aşamada Odamız, Madencilik Kongresini uluslararası olarak sürdürme konusundaki ilkeleri ve önceliklerini değiştirmeden devam ettirmektedir. Türkiye`nin madencilik sektöründe en büyük, dünya madencilik sektöründe ise sayılı etkinlikleri arasında yer alan Türkiye Uluslararası Madencilik Kongre ve Sergisi`nin 26. sini gerçekleştirmiş ve 50. Yılını tamamlamış olmanın haklı gururunu taşımaktayız.

26. Kongreye dünyanın çeşitli ülkelerinden, sektörden ve üniversitelerden gelen bilim insanlarının ve yerli-yabancı firmaların üst düzey yöneticiler, birçok değerli uzman ve meslektaşımız katılmış ve nitelikli bir Kongre gerçekleştirilmiştir. Bu başarının haklı gurur ve mutluluğunu yaşadığımız belirtmek istiyoruz.

26. Kongrenin bilimsel ayağında yer alan bildirilerin yarısına yakınının dış ülke madencilik sektörü çalışanları ve akademisyenlerince sunulması başlangıçta hayal bile edilmemiş, bugün Kongremizin saygınlığı adına sevindirici ve umut verici bir gelişme olmuştur. Kongrede öne çıkan başlıklar ve konular kısaca aşağıdaki gibidir;

  • 20. Yüzyılda başlayan ve hala devam eden tekelleşme, pek çok ülkede eşitsizliklere sömürüye yol açmıştır. Aşırı kar hırsı, bazı madencilik şirketlerinin yenilenemez doğal kaynakları sömürgeci bir anlayışla, bölge halkını ve çevreyi dikkate almadan işletmesine olmuştur. Bu sömürgeci yaklaşım sosyal ve politik sorunlara yol açmış, ulusların ekonomik büyüme, gelişme ve refahına engel olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Doğa dostu ve çevre ile uyumlu, halk ile barışık bir madencilik temel hareket noktası olmalıdır.
     
  • Madencilik, Dünya ekonomisinin temel sektörlerinin başında gelir. İnsanlık var oldukça yeni ürünleri ortaya konulması ve artan taleplerin karşılanmasında ve hammaddelere olan ihtiyacın karşılanmasında madenciliğin faaliyetleri zorunlu olacaktır. Dolayısıyla uygarlığını geliştirmesinde ve sürdürülmesinde madenciliğin payı artarak devam edecektir.
     
  • Madenlerin oluşmasında insanlığın bir payı yoktur. İnsanlığın ortak malı olarak görülmelidir. Zaten kısıtlı olan bu kaynakların kullanımında kaynak kaybının en aza indirilmesine yönelik üretim yöntemleri geliştirmelidir.
     
  • Madenciliğin her anında yürütülen bilimsel çalışmalar desteklenmeli, AR-GE çalışmalarına kaynak ayırmalıdır. Dolayısıyla yeni üretim metotları ve yeni teknolojiler konusunda üniversite, sanayici, işletmeci arasında işbirliği sağlanmalıdır.
     
  • Madenlerin işletilmesinde havza ölçeğinde planlama yapılmalı, fiyatlardan kaynaklı darboğazları aşılmalı ve finansal olumsuzluklardan etkilenmeler en aza indirilmelidir.
     
  • Ülkemizin enerji ihtiyacının sağlanmasında Odamız tarafından belirlenmiş olan "Ulusal Madencilik Politikalarına göre yerli kömüre dayalı termik santrallerle birlikte, hidrolik ve yenilenebilir kaynaklardan (rüzgâr, güneş, jeotermal, dalga) en üst düzeyde yararlanılmalıdır.
     
  • Ülkemizde enerji gereksinimi öz kaynaklardan sağlanmalıdır. Ancak düşük kalorili fosil yakıtlara dayalı termik santraller kurulmadan önce prototip santraller kurularak yerli teknolojiler geliştirilmeli, bu deneyimlerden yararlanılarak yeni santraller projelendirilmeli ve inşa edilmelidir.  Düşük kalorili kömürlerin yakma teknolojileri konusunda çalışmalar yapılmalı, bu konuda çalışma yapanlar desteklenmelidir.
     
  • Özellikle, 80`li yılların başından itibaren yürütülen özelleştirme, taşeronlaşma, rodövans ve benzeri yanlış uygulamalar; kamu madenciliğini küçültmüş, kamu kurum ve kuruluşlarında uzun yıllar sonucu elde edilmiş olan madencilik bilgi ve deneyimini dağıtmıştır. Yoğun birikime ve deneyime sahip olan kamu kurum ve kuruluşlarının, yerini teknik eleman ve alt yapı olarak yetersiz şirketlere bırakması oldukça olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Buna ek olarak kamusal denetimin de yeterli ve etkin bir biçimde yapılamaması iş kazalarının tüm dünyada azalmasına karşın ülkemizde artmasına neden olmuştur. Kamusal politikalara geri dönülmelidir.
     
  • Birçok ekonomik faaliyet doğaya zarar vermektedir. Dünyamızın geleceği açısından bu zararın en az düzeye indirilmesi zorunludur. Madenlerin üretiminden başlayarak nihai ürüne kadar tüm aşamalarda, çalışanların, insanların ve halkın sağlına dikkat edilmeli güvencesiz ortamlarda çalışma yapılmamalıdır.
     
  • Artan enerji fiyatları ve üretim maliyetlerinin aşağıya çekilmesi gerekçesiyle güvenli bir çalışma ortamı yaratma sorumluluğundan kaçınılmamalı, üretim baskısı altında sağlıksız ortamlarda, düşük ücret kıskacında çalışmaya izin verilmemelidir.
     
  • İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunun ülkemizde ve madencilik sektöründe hala önemli bir sorun olmaya devam ettiği bu sorunun çözülebilmesi için mühendislik bilim ve tekniğinin tüm alt sektörlerde yaşama geçirilmesi ve sektörde çalışma ilişkilerinin geliştirilmesi gerekmektedir.
     
  • Maden mühendisliği eğitimi gelişmiş ülke standartlarının çok uzağındadır. Nitelikleri yüksek, ihtiyaçlara hizmet eden, geleceği kurgulayabilen üst seviyede mühendis yetiştirebilmek için, mevcut üniversite anlayışı ele alınmalı ve eğitim programları yeniden düzenlemelidir. Eğitiminin bilimsellik düzeyi artırılmalı, genç mühendisler günün ve geleceğin gereksinimlerine uygun olarak eğitilmelidir.
     
  • Eğitimin en önemli unsurlarından birinin uygulama olduğu gerçeğinden hareketle, mühendislik eğitiminde uygulamaya özel bir önem verilmelidir.
     
  • Bilimde en yeni teknolojilerden biri olan sanal gerçekliğin eğitim alanında da kullanılması, öğrenmenin hızlanmasını ve iş kazalarının en aza indirilmesini sağlayacağından bir an önce başlatılıp, yaygınlaştırılmalıdır.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

Türkiye 26. Uluslararası Madencilik Kongre ve Sergisi
Yürütme Kurulu
19 Nisan 2019, Antalya