VIII. GÜNEŞ ENERJİSİ SİSTEMLERİ SEMPOZYUMU VE SERGİSİ SONUÇ BİLDİRİSİ YAYIMLANDI

13.01.2020

TMMOB Makina Mühendisleri Odası adına Mersin Şubesi yürütücülüğünde "Güneşimiz Sönmez Enerjimiz Bitmez" ana teması ile 8-9 Kasım 2019 tarihlerinde Yenişehir Belediyesi Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen VIII. Güneş Enerjisi Sistemleri Sempozyumu'nun sonuç bildirisi yayımlandı.

VIII. GÜNEŞ ENERJİSİ SİSTEMLERİ SEMPOZYUMU VE SERGİSİ SONUÇ BİLDİRİSİ

Tarihte Güneş Kenti “Soli Pompeiopolis Antik Kenti” olarak anılan Mersin ilimizde TMMOB Makina Mühendisleri Odası tarafından, ilki 2003 yılında yapılan ve gelenekselleşen Güneş Enerjisi Sistemleri Sempozyumu ve Sergisinin sekizincisi Odamız adına Mersin Şubesi yürütücülüğünde Güneşimiz Sönmez Enerjimiz Bitmez ana teması ile 08-09 Kasım 2019 tarihlerinde Yenişehir Belediyesi Atatürk Kültür Merkezi’nde yapılmıştır.

Sempozyum kapsamında 11 oturum yapılmış, 42 adet bildiri sunulmuş; “Enerjide Güncel Gelişmeler ve Mersin” konulu bir panel düzenlenmiştir. Sempozyum ile birlikte düzenlenen sergiye toplam 38 kurum, kuruluş ve firma katılarak desteklemişlerdir. Sempozyum sonuçları aşağıda özetle kamuoyunun dikkatine sunulmaktadır.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası ülkemizde tüm enerji kaynaklarının ve teknolojinin toplum, kamu ve ülke çıkarları doğrultusunda kullanımını savunmaktadır. Mesleğimizle ilgili alanlarda meydana gelen bilimsel ve teknolojik gelişmelerin, yeni uygulamaların tanıtımı yanı sıra altyapıdaki ve yasalardaki sorunların ele alınması Odamızın sorumlulukları arasındadır.
Yenilenebilir enerjiler ve özellikle güneş enerjisi konularında eğitim ve bilgilendirme-bilinçlendirme çalışmalarını görev edinen Odamız Mersin Şubesi tarafından MMO Güneş Park Enerji Kompleksi’nde yılda ortalama 5 bin ilk ve ortaöğrenim öğrencisine yönelik eğitim verilmektedir. Bu dönem ayrıca, öğrencilerin bilgi ve algı düzeylerinin artırılması ve bilinçlendirilmesine yönelik “Solar Robotik Kodlama Proje Sergisi” düzenlenmiştir. Öğrencilerin heyecanla, özveriyle yaptıkları araştırmalarla gerçekleştirdikleri ürünler bizleri umutlandırmıştır. 

Odamızın mesleki eğitim çalışmaları kapsamında, meslektaşlarımızın gelişimine yönelik olarak çok sayıda düzenlediğimiz kurslarımıza yenilenebilir enerjilere bakışımıza uygun olarak bu dönemde “Jeotermal Enerji Santralı Temel Eğitimi”, “Rüzgar Enerji Santralı Temel Eğitimi”, “Güneş Enerji Santralı Temel Eğitimi” konulu kurslar eklenmiştir. Bu kapsamdaki çalışmalarımıza devam edilecektir.

Türkiye’de güneş enerjisi ile elektrik üretimi kurulu gücü Aralık 2019 sonunda 161 MW lisanslı, 5 825 MW lisanssız olmak üzere 5 987 MW’a ulaşmıştır. Ülkemizde güneşe dayalı elektrik üretim potansiyelinin yalnızca % 2,4’ü değerlendirilmektedir. Bu rakam, ülkemizde güneşe dayalı elektrik üretim potansiyelin yüzde 97’sinden fazlasının hala değerlendirilmeyi beklediğini göstermektedir.

Ülkemizin enerji alanında dışa bağımlılığı giderek artmaktadır. Odamız çalışmalarında ve sempozyumumuzda yerli, sürdürülebilir ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ile bu stratejik alanda dışa bağımlılığımızın azaltılmasının ve enerji girdileri ithalatına ödediğimiz yüksek bedellerin düşürülmesinin mümkün olduğu sonucuna varılmıştır. 
İklim krizinin olumsuz sonuçlarının sınırlanabilmesi için enerji üretiminde öncelik ve ağırlığın fosil yakıtlara değil, başta güneş ve rüzgar olmak üzere yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarına verilmesi ve enerjiyi verimli kullanılması gerekmektedir. Enerji kaynaklarının çıkarılması, değerlendirilmesi, iletilmesi ve dağıtımı, toplum çıkarını gözeten kamusal bir planlama dâhilinde gerçekleştirilmelidir. Temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının başında güneş enerjisi yer almaktadır. Dünyadaki yaşamın kaynağı olan güneş enerjisinin, dünyamızı yoğunlaşan çevre ve küresel ısınma sorunlarıyla karşı karşıya getiren fosil yakıtlara alternatif olacak güce sahip olduğu açık bir gerçekliktir. Ayrıca yapıların ve üretim sistemlerinin tasarım ve işletilmesi süreçlerinde enerjinin mümkün olduğunca etkin ve verimli kullanılması yanı sıra karbondioksit ve sağlığa zararlı tüm salımların azaltılması önemlidir. Dünyamızın karşı karşıya kaldığı bu çok önemli iklim krizinin çözümünde yenilenebilir enerji ve özellikle güneş enerjisi, ülkelerin enerji politikalarında öncelikli bir çözüm olarak görülmektedir. 
Planlama çalışmalarına kültür ve tabiat varlıklarını koruyan, çevresel ve sosyal etkileri itibarıyla sorunsuz, bireysel ve toplumsal haklara karşı saygılı, nükleer macera peşinde koşmayan, özelleştirme, taşeronlaştırma ve iş güvencesinden yoksun çalışma koşullarından arınmış, toplumsal yararı gözeten ve yeniden etkin kamu varlığını öngören bir anlayış egemen olmalıdır. Öte yandan nükleer santraller, enerji arz eksikliğine ve dışa bağımlılığa alternatif olarak gösterilerek nükleer santral yapımı için adımlar atılmıştır. Ülkemizde güneş ve rüzgar enerjisi potansiyeli başta olmak üzere tüm yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları yeterince değerlendirilmezken; yeterli teknik altyapı ve mevzuatın olmadığı, kamusal denetimin dışlandığı bir yapıda dışa bağımlılığı azaltmak mümkün değildir. Yapılan anlaşma ile bu santrallerin kurulması ve işletilmesi tamamen dışa bağımlı olacak ve ülkemizde nükleer enerji teknolojileri anlamında bir bilgi birikimi sağlanamayacaktır. Bu nedenlerle Mersin’de nükleer santral kurulması projesi ülke çıkarlarına uygun değildir. Aynı duyarlılığın Sinop ve diğer santraller için de gösterilmesi gereklidir.

Güneş enerjisi kullanımında elektrik üretimi amaçlı PV uygulamalarının yanı sıra ısıl enerji üretimi ve bu enerjinin binaların ısıtma ve soğutma amaçlı ihtiyacının karşılanmasında kullanımı da bir gerekliliktir.

Güneş enerjisinin temel uygulamaları ve endüstriyel uygulamalarında ısıl uygulamalarla bu çeşitliliğinin artırılması da önemlidir.
Üniversitelerimizde bulunan tematik araştırma merkezlerinde; planlı, yönlendirilmiş Ar-Ge çalışmaları yapılmalıdır. Bu merkezlerle ilgili bilgi paylaşımı, ortak çalışmalar ve birlikte üretimler yapılmalıdır. Ortak çalıştaylar düzenlenerek sonuçları ülke gereksinimlerine uygun projelere yönlendirilmelidir. 

Öneri ve taleplerimiz

Toplum çıkarlarını gözeten enerji politika ve uygulamalarını, yine toplum yararını gözeten alternatif kalkınma ve sanayileşme politikaları ile birlikte düşünmek ve böyle bir toplumcu programı, ilgili kesimlerin aktif katkılarına imkân veren demokratik katılım mekanizmalarında tartışarak geliştirmek gerektiğine inanıyoruz. Toplum çıkarlarını gözeten kamusal bir planlama içinde:

- Ülkemizin enerji politikalarının; güneş, rüzgar ve jeotermale dayalı uygulamalarda yerli ekipman kullanımını destekleyici olmalıdır. “Güneş, Rüzgar ve Jeotermal Enerjiye Dayalı Yerli Enerji Ekipmanları İmalatı” Strateji Belgeleri; kısa, orta ve uzun vadeli Plan ve Programlar ve Eylem Planları, ilgili kamu otoriteleri tarafından desteklenmeli ve uygulanmalıdır. Yerli enerji ekipmanları üretimi kümelenmeler, enerji ekipmanları imalatı özel ihtisas OSB’leri vb. uygulamalarla d güçlendirilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır. Enerjiyi verimli ve etkin kullanan, yerli ve yenilenebilir kaynaklardan ve yurt içinde üretilen ekipmanlarla temin eden politikalara geçiş sağlanmalı, üniversitelerin, meslek kuruluşlarının, uzmanlık derneklerinin, imalatçıların geniş ve yaygın katılımının sağlanacağı, demokratik ve katılımcı bir işleyişi olan “Güneş, Rüzgar ve Jeotermal Enerjiye Dayalı Yerli Enerji Ekipmanları İmalatı” Platformları oluşturulmalıdır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bünyesinde, Sanayi ve Kalkınma Bakanlıklarının da temsil edildiği “Yerli Enerji Ekipmanları Başkanlığı” kurulmalıdır,

- Enerji talebinin karşılanmasında yeni elektrik tesisleri kurulması yerine; talep yönetimi ile enerjinin daha verimli ve etkin kullanılmasının sağlanması ve tasarrufla yeni tesis ihtiyacını azaltmaya yönelik politikalar ve uygulamalar hayata geçirilmelidir, 

- Yenilenebilir enerji strateji ve eylem planları, mevzuatı vb. belgeler; mutlaka demokratik, katılımcı ve şeffaf bir anlayışla hazırlanmalı, bu çalışmalar, ilgili kamu kurumlarının ve yerel yönetimlerin yanı sıra üniversiteler, bilimsel araştırma kurumları, meslek odaları, uzmanlık dernekleri, sendikalar ve tüketici örgütlerinin, etkin ve işlevsel katılım ve katkıları ile yapılmalıdır.

- Kamulaştırma denen, sermayenin enerji yatırımları için yurttaşların oturdukları evlerden, topraklardan, çevrelerden kopartılmasına, sürgün edilmesine dayanak olan yasal düzenleme iptal edilmeli, insan haklarına aykırı bu uygulama derhal sona ermelidir.

- Enerji yatırımlarını teşvik iddiasıyla, ülkenin ve toplumun ortak varlığı olan verimli tarımsal arazilere, ormanlara, tarihi ve kültürel sit alanlarına enerji tesisleri kurulmasına izin veren düzenlemeler iptal edilmeli; verimli tarımsal arazilerin, ormanların, tarihi ve kültürel sit alanlarının yok edilmesi önlenmelidir.

- Enerji potansiyelini değerlendirmek için enerji ile ilgili tüm strateji belgeleri ve geleceğe dönük projeksiyon ve planlama çalışmaları, toplum çıkarlarının korunması ve geliştirilmesini öngören katılımcı bir kamusal planlama içinde; çevre ve toplumla barışık bir bakış açısıyla tasarlanmalı, kurgulanmalı ve hazırlanmalıdır.

- Üretim yöntemi ne denli çevre dostu olursa olsun, elektrik üretme gerekçesi, santral çevresinde yaşayan insanların yaşamsal haklarının sınırlanmasını, ortadan kaldırılmasını haklı kılamaz. “Çevreci santral yapma” iddiası, santralların tüm çevresel ve toplumsal etkilerini göz ardı etmenin, verimli tarımsal arazileri sınırsız biçimde işgal etmenin, çok sayıda ağacı kesmenin gerekçesi olamaz. Yatırım projelerinin çevresel ve toplumsal etkilerini değerlendiren fayda/maliyet çalışmaları katılımcı süreçlerle yapılmalıdır,

- Yapılacak çevresel ve toplumsal etki değerlendirme çalışmalarında, fiziksel, çevresel etkiler ile toplumsal etkenler (santral büyüklükleri, santral tasarımı, görsel etki, gürültü, deşarjlar, ekolojik koşullar, toplumsal tepki, santral ekonomik ömrü bittiğinde söküm vb.) dikkate alınmalıdır.

- İstisnalar kuralı bozar. Kamu yönetimi tüm enerji yatırımlarında ve özel olarak GES projelerinde, yaşam alanlarının olumsuz yönde etkilenmemesi için kuralları geçersiz kılacak istisnaları kurgulamakla değil, kuralları istisnasız uygulamakla, yurttaşların anayasal haklarını savunmakla yükümlüdür. Milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ve tabiatı koruma alanlarında, muhafaza ormanlarında, yaban hayatı geliştirme sahalarında, özel çevre koruma bölgelerinde ilgili Bakanlığın, doğal sit alanlarında ise ilgili koruma bölge kurulunun olumlu görüşü alınarak; yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verilecek olması doğru bir uygulama değildir. Bu, ülke doğasının tahrip edilmesine, flora ve fauna kaybına ve yerel halkla yeni çatışma alanlarının yaratılmasına yol açabilecek bir husustur. 

- Ortak varlığımız olan bu doğal kaynağın en doğru, sürdürülebilir ve çevreye en uygun düzeyde kullanımını sağlayacak bir kurallar dizisi hazırlanmalı ve uygulanmalıdır. Kamu yönetimi, genel olarak yatırımcıların çıkarlarının korunmasına öncelik vermekte, yasal düzenlemeler enerji yatırımlarını ve yatırımcılarını koruyucu ve destekleyici hükümler içermekte ve santralların çalışmalarının denetlenmesini önemsememektedir. GES projelerinde yer seçiminden-projenin fizibilite aşaması, tesis montajı ve işletme aşamalarına kadar tüm süreçte toplum yararı ve çevre, öncelikle göz önüne alınarak değerlendirilmeli, halkın kabulü, diyalog ve danışma önemsenmelidir.

- Plansız, çevre ve toplumla uyumsuz, yatırım bölgesinde yaşayan halkın istemediği, topluma maliyeti faydasından fazla olan tüm projelerden vazgeçilmelidir, Verimli tarımsal arazilere, ormanlara, SİT alanlarına, yerleşim yerlerinin yakınına santral kurulmamalıdır. Aydın’da, Manisa’da, Büyük Menderes Havzasındaki diğer illerde jeotermal; Trakya’da, Yumurtalık’ta, Eskişehir-Alpu’da, Çanakkale’de vb. birçok yerde kömüre dayalı termik santral, Sinop, Akkuyu ve İğneada’da nükleer santral, Doğu Karadeniz’de, Dersim’de, Alakır’da, Göksu’da, Türkiye’nin dört bir yanındaki HES örneklerinde yaşandığı üzere bölgede yaşayan halkın istemediği tüm projeler iptal edilmelidir 

- Her yıl daha fazla dışa bağımlı hale gelen enerji sektörünün sevk ve idaresinde, ulusal kaynaklara ve yenilenebilir enerji kaynaklarına öncelik verilmelidir. Ülkemizin enerji bağımsızlığı için yeterli öz kaynağımız mevcuttur. Dünyada birçok ülke için % 100 yenilenebilir enerji kullanımı hedeflenirken, ülkemizde 2023 ve 2050 için gerçek ve uygulanabilir hedefler ortaya konulmadır.

- Tarım sektöründe sebze ve meyvelerin kurutulmasında yenilenebilir enerji teknolojileri kullanılmalıdır. Bu alanda, ticari ve endüstriyel ürünlerin geliştirilmesi Ar-Ge konusu olarak desteklenmelidir.

- Güneş enerjisinin ülkemizdeki potansiyel uygunluğu değerlendirilerek birçok kentimizde yaklaşık sıfır enerjili binaların (NZEB) uygulama ve yaygınlaştırılması gerçekleştirilebilir. Şehirleşme, kent, kooperatif evlerinin NZED proje çalışmalarına ağırlık verilmelidir. Yeni yerleşim planları güneş enerjisinin entegre edildiği sıfıra yakın enerjili binalar yaklaşımı ile yapılmalıdır.

- Ülkemizde yenilebilir enerji kooperatiflerinin (YEK) geliştirilmesine yönelik mevzuat iyileştirilmeli, kolaylaştırılmalı ve bölgesel–yöresel–halka açık kooperatiflerin artırılmasında ilgili meslek örgütleri ve yerel yönetimler etkin çalışmalar yapmalıdır. Ülkemizde 2018 yılı itibarıyla sayıları 22’ye ulaşan YEK deneyimleri izlenmeli, başarı ve sorunlar paylaşılmalıdır.

- Konutlarda tüketilen enerjinin % 80`i ısınmaya harcanmaktadır. Bu nedenle güneş mimarisi önemsenerek uygulanmalı, öncelikle büyük şehirlerden başlanarak yeni yapılmakta olan binalarda, şehir ve imar planlarında binaların güneş mimarisine uygun şekilde tasarımı ve yapımı ile yalıtıma büyük önem verilmelidir. Güneş enerjisi destekli bölgesel ısıtma sistemleri, maliyetin uygun olması durumunda uygulanmalıdır.

- Güneş enerjisi sistemlerinin testlerinin yapıldığı akredite laboratuvarların ulusal düzeyde oluşturulması ve yaygınlaştırılması için gerekli girişimler yapılmalı, yurtdışındaki laboratuvarlara ödenen test ücretlerinin yurtiçinde kalması sağlanmalıdır.

- Avrupa ülkelerinde olduğu gibi pompalı güneş enerjisi sistemlerinin kurulmasının yaygınlaşması için düşük KDV uygulanması, bu sistemi kullanan binalar için çevre temizlik veya emlak vergisinden bir sürelik muafiyet sağlanması vb. uygulamalar ile teşvik edilmesi gereklidir. İmar yönetmelikleri de buna göre revize edilmelidir.

- Güneşten elektrik ve ısı üretimi için güneş santrallarının uygun yerlere yerleştirilmesi için ön fizibilite çalışmalarının daha hassas yapılmasına ve tarım arazilerinin, ormanlık alanların, meraların, SİT ve ören alanlarının zarar görmemesine, yok olmamasına dikkat edilmelidir.

- Eğitim kurumlarında ısıtma, soğutma, sıcak su, elektrik gibi enerji ihtiyacının karşılanmasında yenilebilir enerji kaynaklarının kullanımı sağlanmalı ve böylelikle yeni nesillerin yenilebilir enerjilerin kullanımına yatkın, bilinçli bireyler olması sağlanmalıdır.

- Yeni planlanan yerleşim alanlarında, güneş enerjisi ve diğer yenilenebilir enerji kullanımlarının ve uygulanabilirliğinin gerçekleştirilmesi için “uydu güneş kent”leri oluşturulmalı, bölgesel araştırma merkezleri kurulmalı ve performansları ile üretkenlikleri sürdürülebilir olmalıdır. Antalya, Diyarbakır, Mersin gibi illerimizde gerçekleştirilen güneş evi, güneş parkı vb. uygulamalar, ülke genelinde bilinçlenme ve duyarlılıkların geliştirilmesi için yaygınlaştırılmalıdır. Mevcut olanların da güncel ve yenilenebilir yapısı geliştirilerek sürdürülmelidir. NZEB (yaklaşık sıfır enerjili bina) yaklaşımlarında, güneş enerjisinin her tür uygulamasının (aktif ve pasif) önemi büyük olup, bu tür projelendirmeye ağırlık verilmelidir.

- Gelişmiş ülkelerde güneşten elektrik üretimi çatı ile başlamasına rağmen ülkemizde sahada üretim ile başlamıştır. Enerjinin üretildiği yerde tüketilmesi, kayıpların önlenmesi açısından önemlidir. Çatıların güneşten elektrik üretimi amacıyla kullanılması ile ilgili mevzuat kolaylaştırılmalı ve bu konudaki engeller kaldırılmalıdır.

SON SÖZ:
ÜLKEMİZ KADİM BİR GÜNEŞ ÜLKESİDİR.
ŞİMDİ PETROL, KÖMÜR, DOĞAL GAZ, NÜKLEER VB. ÇEVREYE VE TOPLUMLARA ZARAR VEREN FOSİL KAYNAKLARDAN VAZGEÇMENİN ZAMANIDIR.
ŞİMDİ YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARINI TOPLUM ÇIKARLARI DOĞRULTUSUNDA DEĞERLENDİRMEYİ ÖNGÖREN, KATILIMCI BİR ANLAYIŞLA DEMOKRATİK BİR ENERJİ PROGRAMINI HEP BİRLİKTE OLUŞTURMANIN VE UYGULAMANIN ZAMANIDIR.
ŞİMDİ YAŞADIĞIMIZ BU GÜNEŞ ÜLKESİNDE YÜZÜMÜZÜ GÜNEŞE DÖNMENİN ZAMANIDIR.

TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI