İZMİR KENT SEMPOZYUMU

Sunuş

Bilindiği üzere afetler, meydana geldikleri toplumlarda olumsuz etkiler bırakan olaylardır.
İnsan kaynaklı afetlerin bir şekilde önlenmesi, geciktirilmesi vb. imkanlar olmasına karşın,
doğa kaynaklı afetlerin (özellikle depremlerin) hangi zaman diliminde olacağı konusunda
ciddi bir belirsizlik bulunmaktadır. Bu tür afetlerden korunma ve zararlarını en aza
indirebilmek için, olaya bilimsel yaklaşarak (hurafelere değil, bilimsel verilere dayanarak)
hazırlanmak gerekmektedir. Bunun için, afet bilincini yükseltmiş olan ülkelerde olduğu gibi,
afetlere önceden hazırlanmak, hazırlıklı olmak gerekmektedir. Modern afet yönetimi
modellerine baktığımızda, afet öncesi yapılacak olan "risk azaltma" ve "hazırlıklı olma"
çalışmalarının "Afet Döngüsü"nün en önemli aramaları olduğu görülmektedir. Oysa
ülkemizde yıllardır yapılan uygulamalarda afet öncesi yapılacak olanlardan çok, afet sonrası
yapılan "yara sarma" politikalarına önem verildiği bilinmektedir. Tabiatıyla yönetimlerin,
yaşanan bir afet sonrası vatandaşların can ve mal güvenliğinin saklanması, onların yaşam
düzenlerinin en kısa sürede normale döndürülmesi, afetin yarattığı ekonomik, sosyal ve
psikolojik kayıplarının giderilmesi konularında yapacakları çok önemli işleri bulunmaktadır.
Afet bilinci gelişmin ülkelerde de bu konuda önemli çalışmalar yapılmaktadır. Ancak afeti
yönetmenin yalnızca, oluşan bir krizi çözmek değil, afet olmadan önce buna hazırlanmak
olduğunu unutmamak gerekir. Ülkemizde, Cumhuriyet Türkiye‘sinde bu doğrultuda önemli
yasal çalışmalar bulunmakla beraber, uygulamada bunların tam anlamıyla yerine
getirilmediğini üzülerek görmekteyiz. Arzu edilmektedir ki, 1999 depremleri bu konuda bir
başlangıç kabul edilerek, Türkiye‘de de bir "modern afet yönetim" modeli benimsensin ve
uygulanmaya başlasın! Yeterli olmamakla birlikte, bu konuda şimdiye kadar yapılan
çalışmaları önemseyip, bunların artarak devam edeceği ümidiyle, ülkemizin de en kısa sürede
"afet zararlarını en aza indiren ülkeler" sınıfına geçmesi sağlanmalıdır.