Çalışma Programı

TMMOB 47. DÖNEM ÇALIŞMA PROGRAMI

TMMOB 47. DÖNEM ÇALIŞMA PROGRAMI

  • SUNUŞ

DÜNYADA DURUM

Küresel kapitalist sistem derin bir krizin içinden geçiyor. 1980’li yıllardan itibaren tüm kapitalist ülkelerde egemen olan, devletin ekonomiden elini çekmesi, kamu yatırımlarının özelleştirilmesi, kamusal hizmetlerin ticarileştirilmesi, sermayenin önündeki tüm sınırların kaldırılması anlayışına dayalı neoliberal ekonomi modeli sürdürülemez hale geldi. Diğer yandan da 1990’lı yıllardan itibaren dünya siyasetini belirleyen ABD önderliğindeki tek kutuplu dünya sistemi ortadan kalkmış durumda.

Neoliberalizmin ve tek kutuplu siyasal sistemin dünya çapındaki inşasında önemli rol oynayan Dünya Bankası, OECD, Dünya Ticaret Örgütü, IMF gibi örgütlerin bağlayıcı ve yönlendirici güçleri kalmadı. Küreselleşme dönemi boyunca bölgesel ekonomik işbirliği örgütleri eliyle sürdürülen rekabet zaman içinde bölgesel güç odakları arası bir hegemonya mücadelesine dönüştü. Başta NATO olmak üzere organizasyonların ve ülkelerin askeri güçleri küresel ilişkilerde tayin edici bir konuma yükseldi.

Geçtiğimiz dönem boyunca küresel rekabet içinde ekonomilerini, teknolojik kapasitelerini ve askeri güçlerini artırmayı başaran Çin, Hindistan, Rusya gibi ülkelerin, kendilerine dayatılan sınırları zorlaması, ABD’nin buna karşı gösterdiği refleks küresel egemenlik ilişkilerinin fay hatlarının birer birer kırılmasına neden oluyor.

Rusya’yı çevrelemeye yönelik NATO genişlemesi, Rusya’nın Ukrayna operasyonu, Pasifik’te Çin-ABD-Japonya arasında yaşanan gerilimler, Ortadoğu’da devam eden çatışmalar ve Doğu Akdeniz’deki güç mücadeleleri tüm dünyanın yakın savaş tehdidiyle yüz yüze yaşamasına neden oluyor. Küresel kapitalist sistemin kendisi tüm dünya için bir tehdit haline dönüşmüş durumda. 

Kapitalizm savunucularının, sermayenin fikir önderlerinin mevcut krizi çözmeye ve aşmaya yönelik hiçbir fikri bulunmuyor. Neoliberalizmin piyasa öğretileri işlerliğini kaybetmiş durumda. Merkez kapitalist ülkelerde devletler ve merkez bankaları büyük parasal desteklerle ekonomileri ayakta tutmaya çalışıyor. Geri çekilme doğrultusundaki her adım, yeni bir krizi tetikliyor. Rusya’ya uygulanan ekonomik ve siyasal yaptırımlar nedeniyle enerji ve gıda piyasalarında yaşanan fiyat artışları, tüm dünyada büyük fiyat artışlarına neden oldu. Devletler enflasyonla mücadele edebilmek için hızla yüksek faiz politikalarına yöneliyor. Ekonomik krizin sosyal ve siyasal sonuçları giderek büyüyor.

Ekonomik iddiaları tümüyle çürüyen neoliberal kapitalizmin özgürlük, demokrasi, sivil haklar söylemlerinin yerini de güvenlik paradigması aldı. Devletin tüm zor aygıtları, teknolojik gelişmelerin yarattığı imkânları da kullanarak, güvenlik ve huzurun tesisi amacıyla tüm toplumu hedef alan bir baskı, denetim ve şiddet mekanizmasını uygulamaya soktu.

Bu uygulamalar ülke içinde toplumsal muhalefeti ve örgütlü toplum kesimlerini hedef alırken uluslararası alanda ise bölgesel güç savaşları olarak kendisini açığa çıkarttı. Gelinen aşamada içinde bulunduğumuz neoliberal kapitalist sistem ortaya çıktığı dönemdeki iddiaları olan “özgürlük”, “serbestlik” ve “açıklık” kavramlarıyla değil, “baskı”, “şiddet” ve “antidemokratiklik” gibi kavramlarla özdeşleşmiş durumdadır. Tüm dünyada ülkeler, neoliberal kapitalizmin bu yeni yönetim zihniyeti doğrultusunda, ona en uygun otoriter siyasal aktörler tarafından yönetilmektedir.

Dünyanın yüz yüze olduğu küresel sorunlar, küresel güç odakları arasında yaşanan çıkar mücadelelerinden ve rekabetten ibaret değil. Doğanın ve insanların sınırsız sömürüsüne dayalı kapitalizm, bugün tüm insanlığı ve dünyayı yaşamsal sorunlarla karşı karşıya getirmiş durumda. Çevre sorunları, iklim değişikliği, göç, salgın, kıtlık, yoksulluk, temiz su kaynakları gibi tek başına hiçbir kişinin ve ülkenin baş etmesini mümkün olmadığı küresel sorunlar yaşıyoruz. Bu sorunlar ortak geleceğimizi tehdit eder boyutlara gelmiş durumda. Neoliberal kapitalizmin rekabetçi ve sömürücü doğasının bu sorunlara akılcı ve kalıcı çözümler üretmesi mümkün görünmüyor. Küresel çapta, toplumsallaşmış bir ortak mücadele programlarının ve hareketlerinin yaratılmasına ihtiyaç her geçen gün daha da büyüyor. 

ÜLKEMİZDE DURUM

20 yıllık iktidar döneminin önemli bir bölümünde AKP küresel emperyalist güç merkezleriyle en uyumlu, onların ihtiyaçlarına en fazla yanıt veren siyasal parti oldu. Özelleştirme uygulamalarından sermayeye tanınan kolaylıklara, bölgesel ilişkilerden göçmen politikalarına kadar her alanda kendisine tanımlanan sınırlar çerçevesinde hareket etti. İktidar bu sadakatin karşılığını uzun yıllar boyunca ekonomik ve siyasi destek olarak arkasında hissetti. Arkasında hissettiği bu destek, iktidarı hemen her konuda radikal adımlar atma konusunda cesaretlendirdi ve pervasızlaştırdı. Recep Tayip Erdoğan’ın yönetim tarzı, neoliberalizmin 2000’li yıllar sonrası benimsediği güvenlikçi, baskıcı, otoriter çizgisiyle örtüştü. Denilebilir ki ülkemizde tek adam rejimi küresel emperyalist ilişkilerle uyum içinde, bu uyum sayesinde ortaya çıktı. Bugün tek adam rejiminin karşı karşıya olduğu kriz, sırtını dayadığı kapitalist merkezlerin yaşadığı krizden bağımsız değildir.

İktidar dönemi boyunca, merkez kapitalist ülkelerdeki parasal genişleme politikalarının yarattığı düşük kur ve düşük faiz olanaklarını sanayileşme, teknolojik gelişme ve üretimin artırılması yerine verimsiz inşaat projelerine aktaran AKP’nin yanlış ekonomi politikaları ülkeyi krize sürüklemiştir. Dış kaynaklı sıcak para akışına dayalı ekonominin sürdürülemez hale gelmesiyle yükselen kurlar sadece halkın alım gücünü düşürmekle kalmamış, geniş çaplı bir işsizleşme ve yoksullaşma yaşanmasına neden olmuştur. Emeğiyle geçinen büyük nüfus kesimleri en temel ihtiyaçlarına dahi erişemeyecek duruma geldi.

Bu süreçte, başta hazine birikimleri olmak üzere, ülkemizin tüm zenginlikleri siyasal iktidarın ihtiyaçları ve öncelikleri doğrultusunda çarçur edildi. Fabrikalarımız birer birer yok pahasına satıldı. Ülkemizde ne kadar kamu girişimi ve işletmesi varsa hepsinin birikimleri Varlık Fonuna aktarılarak tüketildi. Devlet, toplumun yüz yüze kaldığı doğal afetlerle mücadele edebilecek yetenek ve olanaklardan bile yoksun hale geldi.

Bilimsel gerçekler ve toplumsal ihtiyaçlar göz önünde bulundurulmadan, tamamıyla rant ve sömürü anlayışıyla hayata geçirilen projeler ile kıyılarımız, ormanlarımız, denizlerimiz, vadilerimiz, derelerimiz, tarım alanlarımız mahvedildi.

Dış politikada izlenen müdahaleci, saldırgan politikalar nedeniyle tüm komşularımızla ilişkilerimiz bozulurken Suriye ve Libya’da yaşanan savaşların tarafı olunarak ülkemiz sürekli bir savaş durumu içinde tutuldu. Başta meslek örgütleri olmak üzere, barıştan, kardeşlikten yana tavır alan tüm kurum ve kişiler düşmanlaştırılarak hedef gösterildi.

Kadın mücadelesinin en önemli kazanımlarından birisi olan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilinmesiyle kadınlara ve dezavantajlı gruplara yönelik şiddetin cezasızlığının önü açıldı. Siyasi iktidar kendisinden olmayan, kendisi gibi düşünmeyen tüm kişi, kurum ve gruplara nefretle saldırarak korku ve şiddeti toplumsal yaşama egemen hale getirdi.

Mevcut haliyle ülkemizdeki tek adam rejimi, 20 yıllık AKP iktidarının başarı hikâyesi değil, yönetim krizinin ürünü ve göstergesidir. 20 yıldır uyguladığı politikalarla ekonomiden siyasete, toplumsal yaşamdan uluslararası ilişkilere kadar her alanda derin krizler yaratan AKP iktidarının, normal koşullar altında ülkeyi yönetme imkanı kalmamıştır. AKP’nin kendi iktidarını koruyabilmek için dayattığı tek adam rejimi, baskı ve zora dayalı tüm rejimler gibi bir tür kriz rejimidir.

Parlamentonun etkisizleştirilerek halk iradesinin görmezden gelinmesi, güçler ayrılığının ortadan kaldırılarak denge-fren mekanizmalarının ortadan kaldırılması, yargı bağımsızlığının ortadan kaldırılarak hukukun üstünlüğü anlayışının bitirilmesi mevcut rejimi sürdürülemez kılmaktadır. Rejimin istikrarsızlığı, AKP’yi ülke içinde ve dışında daha saldırgan politikalar izlemeye itmektedir. Bir yandan polis şiddeti ve hukuk kullanılarak toplumsal muhalefet baskı altına alınırken diğer yandan da dışlayıcı-kamplaştırıcı politikalarla toplum saflaştırılmaktadır.

Devletin tüm organları, toplumsal muhalefeti baskı altında tutabilmek için kullanılmaktadır. Gezi Davası, Kobane Davası, ÇHD Davası, HDP Kapatılma Davası gibi siyasi davalarla toplumun dinamik kesimleri kriminalize edilerek cezaevi tehdidi ile yüz yüze tutulmaktadır. Medyayı sansürlenmekte, siyasetçiler-gazeteciler-muhalifler tutuklanmakta, sosyal medya gözetim altına alınmakta, toplum baskı ve şiddet cenderesinde yaşamaya zorlanmaktadır.

Türkiye artık, toplumun barış içinde bir arada yaşamasının kurallarını belirleyen Anayasa’nın yok sayıldığı, hukukun evrensel ilkelerinin yok sayıldığı, AİHM kararlarının yok sayıldığı, tümüyle “Tek Adam”ın buyruklarıyla yönetilen bir ülke haline gelmiştir.

AKP, toplumun geniş kesimleri üzerindeki hegemonyasını kaybettikçe kendi dar sınıf çıkarları doğrultusunda politikalar yürüten, kendi siyasal çatışmalarının esiri haline gelmiş bir parti haline dönüştü. Halkın ekonomik, demokratik, özgürlük temelli talepleri polis şiddetiyle bastırılırken AKP’nin sırtını dayadığı milliyetçi-muhafazakâr ittifakın dayatmaları, ülkenin en önemli öncelikleriymiş gibi davranılıyor.

AKP’nin gerici-muhafazakâr politikaları sadece emperyalizmin çıkarları ile değil, neoliberal ekonomi politikalarıyla da uyumlu olarak gelişti. Muhafazakârlık ve İslamiyet, itaatkâr ve kanaatkâr bir toplum inşa etmek için kullanıldı. Yolsuzlukları, ülke kaynaklarının peşkeş çekilmesini, iş cinayetlerini, ırkçı-gerici politikaları sorgulamayacak bir toplum yaratıldı. 

Türkiye’de cemaat ve tarikatlar en görkemli dönemlerini AKP iktidarıyla yaşadılar. Sosyal devlet anlayışının tasfiyesiyle kamusal hizmetlerde yaşanan boşluklar, cemaat ve tarikat bağlantılarıyla dolduruldu. Eğitimden sağlığa, barınmadan sosyal hizmete kadar her alan, farklı cemaatler tarafından kontrol edilir hale geldi. Cemaat ve tarikatlar AKP dönemiyle birlikte sadece dinsel bir varlık değil, devasa ekonomik ve sosyal organizasyonlar haline geldiler. 

Kürt sorunda oyalamacı, tasfiyeci, faşizan savaş politikaları ve çözümsüzlük devam ediyor. Kürt halkının sosyal, siyasal, kültürel hakları demokrasi ve insan hakları kapsamında değerlendirilmesi gerekirken, çözümsüzlük üreten baskı, şiddet ve güvenlik eksenli politikaların uygulanması çatışmalı ortamın devam etmesine neden oluyor. AKP’nin ülkeyi savaş ortamında seçime götürme amacıyla Suriye’de yapmaya niyetlendiği operasyonlar, ülkemizde ve bölgede barış umutlarını yok ederken, çözümsüzlüğün daha da derinleşmesine yol açacak.

Cumhuriyet tarihinin çeşitli dönemlerinde de ortaya çıkan, suç örgütleri ve mafyanın devlet organlarına yerleştirilmesi ve ekonomiden siyasete kadar geniş bir alanda yetkilendirilmeleri, AKP döneminde zirveye ulaşmış durumda. Önemli bir ekonomik ve siyasi güce ulaşan mafya ve suç örgütleri, iktidarın bir güvencesi olarak toplumu ve ülkeyi tehdit eder hale geldi.

Laiklik ve laik eğitim mücadelesi sadece çocuklarımızın geleceğini değil, tüm ülkenin geleceğini savunmaktır. Laiklik, toplumsal muhalefetin en önemli talebi olmak zorundadır. İlerici toplumsal muhalefet bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hiçbir tereddüt göstermeden laikliği inşa etmek, geleceğimizi bilimsel değerler ışığında inşa etmek için mücadele etmelidir.

Toplumsal muhalefet, laiklik iddiasının olduğu kadar, kamusallık iddiasının da taşıyıcısı, bayraktarı olmak zorundadır. Neoliberal sömürü politikalarıyla sermayenin yağmaladığı tüm işletmeler yeniden kamusallaştırılmalı, bu işletmelerin yönetimleri emekçilerin ve ilgili emek-meslek örgütlerinin kolektif katılımıyla demokratikleştirilmelidir.

Başta eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, barınma, beslenme, su, enerji ve ulaşım olmak üzere “temel insan hakları” hiçbir biçimde ticarileştirilemez. Enerji, iletişim, tarım gibi sektörler, toplumsal mahiyetleri ve yarattıkları toplumsal faydalar göz önünde bulundurularak piyasanın sınırsız sömürüsüne terk edilemez.

Önümüzdeki bir yıl içinde gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimleri ülkemizin en önemli gündemidir. Ülkemizin geleceği bu seçimlerde ortaya çıkacak sonuçlara göre şekillenecektir. Seçimler, neoliberal yıkımın ürünü olan ekonomik kriz koşullarına ve iktidarın dayattığı baskı politikalarına karşı başka bir yaşam, başka bir Türkiye yaratabilmenin yol ayrımı olarak önümüzde durmaktadır.

Bu açıdan bakıldığında geniş halk kesimlerinin seçimlere katılımının sağlandığı, geniş halk kesimlerinin geleceklerine sahip çıkma iradesinin geliştirildiği bir seçim sürecine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu süreçte, AKP’nin 20 yıllık tahribatını ortadan kaldıracak, ekonomik-sosyal alandaki kayıpları telafi edecek, uyguladığı milliyetçi-muhafazakar ideolojik saldırının toplumsal izlerini silecek politikalar ortaya koyarken diğer yandan da eski rejimin dışladığı toplumsal kesimleri içeren, laikliği hayata geçiren, yoksul halk kesimlerinin sorunlarını önceleyen, sanayileşmeyi ve teknolojik gelişimi öngören, çevreci politikaların geliştirilmesi gerekmektedir.

Önümüzdeki dönemde toplumsal muhalefet, kamusallık fikrini yeniden ve eskisinden daha güçlü biçimde mücadele gündeminin merkezine oturtmalıdır. Yeni dönemdeki kamusallık tartışması eşitlikçi, özgürlükçü demokratik bir toplumsal tahayyülün var oluş zemini olarak tanımlanmak zorundadır. Toplumun geniş kesimlerinin dâhil edileceği bu tartışma, bugün içinden geçtiğimiz karanlığın aşılmasında önemli bir umut ışığı olacaktır.

Yakın zamanlı deneyimlerimiz, toplumsal taleplerin oluşturulması ve seçim sürecinin örgütlenmesi ne denli önemli ise, seçim ve sandık güvenliğinin sağlanması da o denli önemli ve hayati olduğunu göstermiştir. TMMOB örgütlülüğü tüm bu süreçlerde toplumsal konumu ve mesleki-teknik birikiminin gereğini yerine getirecek biçimde sorumluluk üstlenmekten kaçınmayacaktır.

TMMOB, 47. dönemde faaliyetlerini, ülke, halk, meslek, meslektaş sorunları ile genel olarak siyaset arasındaki ilişki bütünlüğünü gözeterek yürütecektir. Tek adam rejiminden kurtulmak, ülkedeki ekonomik krizden çıkmak, meslektaşlarımızın maruz kaldığı sorunları çözmek, mesleklerimizin saygınlığını artırmak için bütünlüklü bir mücadele çizgisi izleyeceğiz.  

TMMOB çalışmalarını, 1970’lerde Teoman Öztürk ve arkadaşlarının elbirliği ile yarattıkları antiemperyalist, demokratik, halkçı, toplumcu gelenek ile Birliğimizin sonraki ve yakın dönemlerde geliştirdiği bütün değerlerin ifadesi olan demokratik mevzimizin çıkarları, örgüt iradesinin yol göstericiliğinde yürütecektir.

TMMOB çalışmalarını, dünyanın, ülkemizin, insanımızın, mesleklerimizin ve meslek örgütlerimizin içinde bulunduğu yeni koşullarda, kamu kurumu niteliğinde kamusal hizmet ve denetim işlevli özerk bir meslek kuruluşuna, mesleki demokratik bir kitle örgütüne düşen mesleki-toplumsal görevlerin büyüklüğü ve sorumluluklarının bilincinde olarak sürdürecek ve aşağıdaki alanlarda çalışmalar yaparak mühendislerin, mimarların şehir plancılarının mücadelesini yükseltecektir.

ÜLKEMİZDEKİ GELİŞMELERİN MESLEĞİMİZE VE ÖRGÜTÜMÜZE YANSIMALARI

Ülkemizin içinde bulunduğu çalkantılı durum, toplumsal yaşamımızı olduğu gibi meslek hayatımızı da olumsuz etkiliyor.

Kamuda ve özel sektörde her türlü mühendislik, mimarlık ve şehir planlama hizmetlerini, planlama, projelendirme, uygulama, denetleme işlerini yapan meslektaşlarımız ekonomik kriz koşullarından en çok etkilenen kesimler arasında yer almaktadır.

Uzun yıllardır sistematik olarak uygulanan neoliberal politikalar sonucunda, kamuda çeşitli statülerde çalışan ve farklı ücretler alan mühendis, mimar ve şehir plancılarının ekonomik ve sosyal koşulları, üstlendikleri sorumluluklara ve almış oldukları eğitime uymayan bir düzeye geriletilmiştir. Kamudaki mühendis, mimar ve şehir plancılarının mesleki iş alanları daraltılmıştır.

Kamu çalışanlarının kaderi, iktidarın keyfi uygulamaları ile belirlenmektedir. Yapılan atamalara liyakat temelinde değil; yandaşlık ve keyfiyet temelinde gerçekleştirilmektedir. Çalışanlar yer ve pozisyon değişimi ile tehdit edilmekte, böylelikle teknik hizmetler için en önemli kamu hafızasının kalıcılaştırılması engellenmektedir.

Kamuda çalışanlar arasında eşit işe eşit ücret, eşit statü tanınmamaktadır. Hem kurumlar arasında hem de en düşük ve en yüksek ücretlerde fark giderek artmış, ücret adaleti ortadan kalkmıştır. Çalışma yaşamı farklı personel tanımlamaları ile örgütsüz, sendikasız bırakılmak istenmektedir. Bu durum temel özlük haklarında büyük gerileme ve kayıplara neden olmaktadır.

Ücretli çalışan meslektaşlarımızın çalışma koşulları kriz derinleştikçe daha da zorlaşmaktadır. İşten çıkarılma tehdidini her zaman yanı başında hisseden ücretli çalışan meslektaşlarımız kriz koşullarında ilk gözden çıkarılacaklar listesinde bulunuyor. İşsizlik tehlikesi; düşük ücretlerle esnek, güvencesiz ve sağlıksız koşullarda çalışma mecburiyetinin hatırlatıcısı olarak meslektaşlarımız üzerinde açık bir tehdit oluşturuyor.

Ücretlerimiz enflasyon karşısında giderek eriyor ve yaşam standardımız dibe doğru çekiliyor. Sigorta primlerimizin gerçek ücretler üzerinden yatırılmaması ile emeklilik ve sosyal güvence haklarımız da gasp ediliyor. İşsiz kalma, mühendis emeğinin değersizleşmesi ve niteliksiz işlerde istihdam edilme meslektaşlarımızın en önemli sorunu haline gelmiş durumda.

Bunlara ek olarak, pek çok mühendis, mimar ve şehir plancısı arkadaşımız mesleki yetersizlik sorunları; fazla mesailerde ücret verilmemesi; fazla çalıştırma, iş saatleri ihlali; sosyal hak ihlalleri ve özlük haklarına yönelik sorunlarla yüz yüzedir. Bu durum mesleklerimizin kamucu özelliklerinin azalmasına neden olmaktadır.

Nitelikli bir eğitim alan, köklü üniversitelerden iyi derecelerle mezun olmuş birçok genç meslektaşımız, mesleki, maddi ve sosyal tatminsizlik nedeniyle geleceğini yurt dışında arıyor. Bu durumun tersine çevrilmesi öncelikli ihtiyaçlarımız arasında gelmektedir. Ülkemizin yetişmiş insan istihdamının arttırılması ve çalışanların yaşam standartlarının yükseltilmesi gerekmektedir.

  • TEMEL İLKELERİMİZ ve ÇALIŞMA ANLAYIŞIMIZ

TMMOB ve bağlı Odaları;

Mesleki demokratik kitle örgütüdür. Demokrat ve yurtsever karakterdedir. Emekten ve halktan yanadır. Anti-emperyalisttir. Yeni Dünya Düzeni teorilerinin, ırkçılığın ve gericiliğin karşısındadır. Siyasetin dar anlamını aşar, yaşamın her olayını siyasetle ilişkili görür. Barıştan yanadır. İnsan hakları ihlallerine karşıdır, insanlık onurunun korunmasından yanadır. Örgütsel bağımsızlığını her koşulda korur, gücünü sadece üyesinden ve bilimsel çalışmalardan alır. Meslek ve meslektaş sorunlarının, ülkenin ve halkın sorunlarından ayrılamayacağını kabul eder. Politikanın oluşturulmasında ve uygulanmasında demokratik merkeziyetçi yöntemleri uygular. Karar alma süreçlerinde demokratik ve katılımcıdır. Bağlı Odaları ile birlikte mühendis, mimar ve şehir plancılarının meslek alanlarını düzenler, üyesinin ve halkın çıkarlarını korur. Sanayileşme ve demokratikleşme alanlarında durum tespitleri yapar, politikalar ve çözüm önerileri üretir. Ülkenin demokratikleşmesi için çaba sarf eder. Kamuoyu oluşturmaya yönelik çalışmalar içinde tartışmasız yer alır. Demokratik Kitle Örgütleri ve sivil toplum örgütleri ile ilkeli ve demokratik işbirliği içerisindedir.

TMMOB ve bağlı Odaları;

Toplumdan soyutlanmış seçkin mühendis, mimar ve şehir plancılarının örgütü değil, aksine toplumun içinde yer alan, onun bir parçası olarak toplumla etkileşim içinde bulunan, temsili demokrasi alanının daraltılması ve biçimsel uygulamalar yerine, birlikte düşünme, birlikte üretme ve birlikte yönetme mekanizmalarını güçlendirici çabalara yönelen; rant gruplarının otoriter, sınanamayan, hesap vermeyen yönetimlerinin aksine, örgüt içi demokrasisi güçlendirilmiş, seçim dışında da katılım mekanizmalarını yaşama geçiren; profesyonellerin ve uzmanların örgütü anlayışını reddeden, aksine kitle örgütü niteliği ile organlarına dayalı çalışmayı yürüten; siyaset dışı kalma anlayışlarının tam tersine; her koşulda ve her zaman siyaset yapan, siyasetin dar tanımını aşan anlayışları yapıya egemen kılan; üye ile ilişkilerini, devlet ve egemen kesimlerle olan ilişkilerinin önüne koyan, resmi otorite ile her türlü diyaloga ve işbirliğine açık ama işbirlikçi yaklaşımların dışında kalan; örgüt işlevinin deforme edilmesi anlamındaki hizmet üretimini reddeden, aksine üyelerinin hizmetlerinin niteliğini yükseltecek düzenlemeler yapan, norm ve standartları oluşturan ve bunların gelişimine hizmet edecek şekilde denetleyen; egemen kesim ve egemen kesim söylemleri ile ters düşmeme anlayışlarını reddeden; aksine, üyesinin söz ve kararlarda yetki sahibi olmasını sağlayan, kamu hiyerarşisi içinde yer edinme ve örgüt etkinliklerini buna bağlama anlayışlarının yerine, örgütün kamuoyu önünde saygın yerini korumayı ve geliştirmeyi hedefleyen, örgüt etkinliklerini kendi iç dinamikleri ve kendi kararları ile belirleyen; meslek örgütü kavramını, demokratik kitle örgütü özelliğinin önüne çıkartarak, meslekçi eğilimleri güçlendiren anlayışların aksine, mesleki-demokratik kitle örgütü anlayışlarını yaşama geçiren; her türlü yapılanma ve örgütle olan ilişkisinde, anlamsız hiyerarşik eşitlik anlayışları yerine, ilişkilerinde bu yapıların toplum içindeki işlevselliklerini ölçü olarak alan; hiçbir üyesinin sorununu dışlamayan, ancak üyesinin büyük çoğunluğunu oluşturan ücretli çalışan mühendis, mimarlar ve şehir plancılarının konumları gereği, ücretli çalışan kesimlerle ve onların örgütleri ile ilişkilerini güçlü hale getiren; örgütün uluslararası ilişkilerini güçlendiren; dünyayı, ülkeyi ve yaşamı tanıyan, anlayan ve ona göre politikalar üreterek yaşama geçiren bir çalışma anlayışı içerisindedir.

 

  • ETKİNLİKLER

Gerçekleştirilecek etkinliklerin düzenleme kurulları ilgili Oda yöneticilerinden ve TMMOB Yönetim Kurulu üyelerinden oluşturulacaktır. Düzenleme kurulunda yer alan yönetim kurulu üyesi TMMOB Yönetim Kurulu’na karşı sorumluluk üstlenecektir. Sekretaryası Odalara verilen etkinlikler, "TMMOB Adına Sekretaryası Odalar Tarafından Yürütülen Kongre, Kurultay ve Sempozyum Düzenleme Yönetmeliği" çerçevesinde yürütülecektir. Her etkinliğin sonucunda ortaya konulacak sonuç bildirisi kamuoyu bilgisine sunulacaktır. Dönem içerisinde gerekli görüldüğü durumlarda başkaca etkinliklerin yapılması da gündeme alınabilecektir.

  • 11 Temmuz Teoman Öztürk’ü Anma Etkinlikleri, 
  • 19 Eylül Mühendis, Mimar, Şehir Plancıları Dayanışma Günü,
  • Mühendislik-Mimarlık Haftası,
  • 6 Ekim Uluslararası Jeoçeşitlilik Günü, 
  • 3 Mart İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü,
  • 31 Mayıs - 5 Haziran Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası Etkinlikleri,
  • Kent Sempozyumları (İKK’lar aracılığı ile),
  • TMMOB Enerji Sempozyumu (Sekretarya: Elektrik Mühendisleri Odası),
  • TMMOB Sanayi Kongresi (Sekretarya: Makina Mühendisleri Odası),
  • TMMOB Coğrafi Bilgi Sistemleri Kongresi (Sekretarya: Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası),
  • TMMOB Dünya Gıda Günü Sempozyumu (Düzenleme: Gıda Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisleri Odası, Ziraat Mühendisleri Odası),
  • TMMOB Kadın Kurultayı (Düzenleme: TMMOB Kadın Çalışma Grubu),
  • TMMOB Kadın Sempozyumu (Düzenleme: TMMOB Kadın Çalışma Grubu),
  • TMMOB Mühendis, Mimar, Şehir Plancılarının Güncel Sorunları ve Çözüm Önerileri Kurultayı (Düzenleme: TMMOB Yönetim Kurulu), 
  • Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşlarının Önemi Çalıştayı, (Düzenleme: TMMOB Yönetim Kurulu),
  • Cumhuriyetin 100. Yılında Meslek Alanlarımız Sempozyumu (Düzenleme: TMMOB Yönetim Kurulu ile ilgili Odalar),
  • Doğa ve Yaşam Alanlarımızdaki Yıkım ve Mücadele Sempozyumu (Düzenleme: TMMOB Yönetim Kurulu),
  • Kamuculuk, Özelleştirme, Serbestleştirme Panelleri (TMMOB Yönetim Kurulu ile ilgili Odalar)
  • Nasıl Bir Demokrasi İstiyoruz Panelleri (Düzenleme: TMMOB Yönetim Kurulu ile İKK’lar)
  • Denizcilik Politikaları Sempozyumu, (Düzenleme: TMMOB Yönetim Kurulu ve ilgili Odalar)
  • Mekansal İlişkiler ve Planlama Sempozyumu (Düzenleme: TMMOB Yönetim Kurulu ile ilgili Odalar)
  • Kooperatifçilik Sempozyumu (Düzenleme: TMMOB Yönetim Kurulu ile ilgili Odalar)
  • TMMOB’nin 70. Yılı Etkinlikleri (Düzenleme: TMMOB Yönetim Kurulu)
  • TMMOB Tarihi - TMMOB ve Odaların Toplumsal Sorumlulukları Söyleşileri (Düzenleme: TMMOB Yönetim Kurulu), 
  • Yerel Yönetimler Sempozyumu (Düzenleme: TMMOB Yönetim Kurulu ile ilgili Odalar),
  • Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eğitimi (Düzenleme: TMMOB Yönetim Kurulu, Katılım: TMMOB ve Oda Yöneticileri),
  • Medya Okuryazarlığı Semineri (Düzenleme: TMMOB Yönetim Kurulu, Katılım: TMMOB ve Oda Yöneticileri),
  • Kamu Yönetimi Bütçesi Semineri, (Düzenleme: TMMOB Yönetim Kurulu, Katılım: TMMOB ve Oda Yöneticileri),

 

  • ÇALIŞMA GRUPLARI

 

  • Çalışma İzinleri İzleme Komisyonu:
  • İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Çalışma Grubu:
  • Gıda Politikaları ve Gıda Egemenliği Çalışma Grubu:
  • LPG Çalışma Grubu:
  • Bilirkişilik Çalışma Grubu:
  • Kadın Çalışma Grubu:
  • Yapı Denetimi Çalışma Grubu:
  • Kamuda Çalışan Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının Sorunları Çalışma Grubu:
  • Ücretli-İşsiz Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının Sorunları Çalışma Grubu:
  • Emekli Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının Sorunları Çalışma Grubu:
  • Engelli Mühendis Mimar Şehir Plancıları Çalışma Grubu:
  • Enerji Çalışma Grubu:
  • KHK ile İhraç Edilen Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Çalışma Grubu:
  • Teoman Öztürk Öğrenci Evi ve Sosyal Tesisi Komisyonu:
  • Ekokırım ve Çevresel Suçlar Çalışma Grubu
  • Nükleer Güç Santrali İzleme Komisyonu:
  • Kanal İstanbul Çalışma Grubu: 
  • Biyosidal Çalışma Grubu:
  • Doğa Kaynaklı Afetler Çalışma Grubu:
  • İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Enstitüsü Çalışma Grubu: 
  • Belediyelere Atanan Kayyum Uygulamalarının Takibi Çalışma Grubu: 
  • Filyos Vadisi Gübre Fabrikası Komisyonu: 
  • TMMOB Meslek İçi Eğitim ve Öğrenme Merkezi Çalışma Grubu: 
  • Staj Çalışma Grubu: 
  • FEANİ Ulusal İzleme Komitesi:
  • TMMOB Yasa ve Mevzuat Çalışma Komisyonu:
  • Mühendislik, Mimarlık ve Şehir Plancılığı Eğitimi Çalışma Grubu:
  • Denizcilik Politikaları Çalışma Grubu:
  • TMMOB İliç Komisyonu:

 

  • ÖRGÜT İÇİ TOPLANTILARI:

 

  • TMMOB Danışma Kurulu: 
  • TMMOB Bölgesel Danışma Kurulu:
  • TMMOB Yönetim Kurulu ile İKK Sekreterleri: 
  • TMMOB Yönetim Kurulu ile Odaların Yönetim Kurulu Başkanları:  
  • TMMOB Genel Sekreteri ile Oda Yazman (Sekreter) Üyeleri: 
  • TMMOB Saymanı ile Oda Saymanları: 
  • TMMOB Denetleme Kurulu ile Oda Denetleme Kurulu Üyeleri: 
  • TMMOB Yüksek Onur Kurulu ile Oda Onur Kurulları Üyeleri: 

 

  • TEMSİL EDİLECEĞİMİZ PLATFORMLAR VE KURULUŞLAR:

 

  • Avrupa Ulusal Mühendislik Birlikleri Federasyonu (FEANİ)
  • Dünya Mühendislik Örgütleri Federasyonu (WFEO)
  • Güneydoğu Avrupa Ülkeleri Mühendislik Birlikleri Organizasyonu (COPISEE)
  • Tüketici Konseyi
  • Türk Patent ve Marka Kurumu
  • Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK)
  • Türk Loydu
  • Türk Tasarım Danışma Konseyi
  • Kalite ve Çevre Kurulu
  • Sürdürülebilir Yeşil Binalar ile Sürdürülebilir Yerleşmelerin Belgelendirilmesine Dair Yönetmelik’te Belirlenen Daimi Komite
  • Mesleki Yeterlilik Kurumu Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi İstişare Meclisi
  • Bilirkişilik Danışma Kurulu
  • Mühendislik Eğitim Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği (MÜDEK), Mühendislik Eğitim Programları Akreditasyon Kurulu (MAK) 
  • Sosyal Güvenlik Kurumu Yüksek Danışma Kurulu

 

  • MALİ DURUM:

Öngörülen çalışmaların yapılabilmesi için gerekli ve yeterli olan bütçe, TMMOB 47. Olağan Genel Kurulunda kabul edilmiştir. Odalarımızın bu bütçenin gerçekleşmesi konusunda gereken önemi göstereceklerini biliyoruz.