“BİLİRKİŞİLİK KANUN TASARISI” TASLAĞI ÜZERİNE TMMOB GÖRÜŞÜ

15.07.2015

"Bilirkişilik Kanun Tasarısı” taslağı üzerine TMMOB görüşü 15 Temmuz 2015 tarihinde Adalet Bakanlığı'na gönderildi.

T.C.
ADALET BAKANLIĞI
Kanunlar Genel Müdürlüğü’ne

ANKARA

İlgi: 18.05.2015 tarih 84053534/2015-271.01-01/782/3472 sayılı “Bilirkişilik Kanun Tasarısı” taslağı hk.

Birliğimize görüş için gönderilen yasa taslağında “bilirkişilik için etkin ve verimli bir kurumsal yapı” oluşturulması amaçlanmış, bu kurumsal yapı Adalet Bakanlığı’nın idari yapısı içinde oluşturulmuş, bilirkişiler zorunlu temel ve mesleki eğitime ve eğitim sonunda sınava, bilirkişilik listesinde yer almayı hak edenler denetim ve performans ölçütüne tabi tutulmuş, bilirkişiliğin gerçek kişi yanında tüzelkişilerce de yapılacağı düzenlemesine yer verilmiş, Bilirkişilik kurumu Adalet Bakanlığı bünyesinde merkezileştirilmiş ve farklı mahkeme ve yasalardaki bilirkişiliğe ilişkin hükümlerin yürürlükten kaldırılması öngörülmüştür.

Gerek hukuk gerekse ceza muhakemesi hukukunda bilirkişi, çözümü uzmanlık veya özel ya da teknik bilgiyi gerektiren hususlarda görüşüne başvurulmak üzere hakim veya savcı tarafından görevlendirilen tarafsız kişiler olarak tanımlanır. Bu tanımdan hareket edecek olursak; bilirkişi olarak atanmış kişilerin kendi çalışma alanının bilgisiyle donanmış olması önkabuldür. Tarafsız ve uzman olan bu kişi, olgu sorununu teknik ve bilimsel olarak ortaya koyacak ve hukuki olayın çözümünde adalete uygun bir karar oluşturulmasına yardımcı olacaktır.

Bilirkişi, uyuşmazlık konusundaki olgu sorununu irdelerken mesleki birikimini, etik ilkelerini, bağımsızlığını, objektifliğini, yeterliliğini olgu sorununa yaklaşımında ve çözümünde gösterir. Bu nedenle meslek, kişinin bilirkişi olarak görevlendirmesini sağlayan temel unsur olmakla birlikte mesleki yeterlilik ve etik ilkeler de bilirkişilik hizmetinde olmazsa olmaz koşullarından birkaçıdır.

Bilirkişi, uyuşmazlığın çözümünde hakimin yardımcısıdır. Bu nedenle, bilirkişinin herşeyden önce bağımsız ve tarafsız olması temel koşuldur. Bu bağımsızlık, Adalet Bakanlığı’na, hakime, savcıya, taraflara, siyasal iktidara, basına, kamuoyuna karşı olmak durumundadır. Aksi halde adil yargılamadan söz edilemez.

TASLAĞA İLİŞKİN TESPİT VE İTİRAZLARIMIZ

  1. Bilirkişilik kurumunun uygulamada sorunları vardır ve bugüne kadar Birliğimiz bu sorunları tartışmış, çözüm önerileri ortaya koymaya çalışmıştır. Ancak kanun taslağında belirtildiği üzere temel amaç, bilirkişilere amirlik yapacak bir kurum oluşturmak ve yalnızca yargılama sürecini kısaltmak olmasa gerek. Temel amaç, adil bir yargılamanın yapılmasına olanak tanımak olmalıdır. Uyuşmazlık, hakim, savcı ve avukatın önündedir. Yargılamanın unsuru olan tarafların sorunları ile bilirkişilik kurumunun sorunları arasında neden-sonuç ilişkisi göz ardı edilmeden soruna yaklaşılmalı ve buna bağlı olarak çözüm önerilmelidir. Taslakta, yargılamanın unsurları ve sorunları göz ardı edilerek, bilirkişilik tüm sorunlardan bağımsız bir şekilde ele alınmıştır.

  2. Taslakta Bilirkişilik Kurumu, Adalet Bakanlığı bünyesinde, Adalet Bakanlığı Müsteşarının başkanlığında bir idari birime teslim edilmiştir. Taslakta öngörülen kurumsal yapı oluştuğunda, bilirkişilerin, sicil, denetim, performans ölçümünün Adalet Bakanlığınca yapılıyor olması, bağımsız olması gereken bilirkişilerin bağımsızlıklarını yitirmeleri ve memur statüsüne evrilmesine neden olacaktır. Memur olan bilirkişiden de bağımsız olması ve tarafsız rapor sunması beklenmemelidir.

  3. Taslaktaki Bilirkişilik Üst Kurulu ve Bölge Kurulları ile bu kurulların yapısı incelendiğinde tümüyle Adalet Bakanlığı’nın denetiminde bir yapı oluşturulduğu görülmektedir. Oysa bu kurulların, bilim ve meslek kuruluşlarının ağırlıklı olarak yer aldığı bağımsız bir yapıda olması, -bilirkişilik sisteminin iyileştirilmesinin en önemli başlığı olan- bilirkişinin yargıdaki rolü nedeniyle bağımsız, tarafsız ve objektif olmasının sağlanması bakımından gereklidir. Örneğin, hükümet programlarını uygulamakla görevli olan bakanlıklara karşı açılan davalarda,bilirkişilerin nitelikleri, eğitimi, seçimi ve denetimini yapacak olan siyasi organ olan Adalet Bakanlığı’nın diğer bakanlıklardan bağımsız görüş oluşturabilmesi olanaklı olmayacaktır. İdare aleyhine rapor düzenleyen bilirkişinin, bilirkişilik sistemi içinde kalamayacağını öngörmemek mümkün değildir. Bu yapının özellikle idari davalarda bir sorun olarak karşımıza çıkacağını düşünülmektedir. HSYK’nın siyasal iktidardan niçin bağımsız olması gerekiyorsa bilirkişilerin de bağımsız olması aynı gerekçeye dayanır.

  4. Söz konusu Kanun Tasarı Taslağı meslek alanlarımızla ilgili bilirkişilik yapan meslek mensuplarının yaptıkları bilirkişilik sayılarının eşitlenmesi, disipline edilmesi, ücretlerin belirlenmesi açısından ve ayrıca hakimler nezdinde kolaylaştırıcı olması bakımından olumlu görülmekle birlikte bilirkişiliğin kişinin sahip olduğu meslekten ayrı ve bağımsız bir meslek olarak tarif edilmesi, bugüne kadar reddettiğimiz bir yaklaşımdır. Bugüne kadar Birliğimiz, bilirkişiliğin ayrı bir meslek olmadığını, kişinin icra ettiği mesleğin bilirkişi seçiminde temel unsur olduğunu savunmuştur. Yasa tasarısı taslağı bu haliyle bilirkişiliği başlı başına bir meslek olarak ele almakta ve düzenlemektedir. Bilirkişiliğin, uygulamada meslek olarak kabulünün doğuracağı yozlaşmanın, kurumsal olarak sürdürülmesi de kaçınılmaz olacaktır.

  5. Taslakta, özel hukuk tüzel kişilerinin (ticari şirketlerin) bilirkişilik yapmasına imkan tanınmaktadır. Özel ve teknik bilgisine başvurulan, bu bilgiye dayalı aydınlatma ve bilgilendirme yükümlülüğünü bizzat yerine getirme mecburiyeti bulunan ve bu yüzden başkasına devredilmemesi gereken bir kamu görevi olan bilirkişiliğin tüzel kişilerce de yapılması bilirkişiliğin bu nitelikleriyle bağdaşmayacağı gibi kanunun diğer maddeleriyle de çelişmektedir. Bilirkişilik kesinlikle uzman gerçek kişi eliyle yapılması gereken bir görevdir. Özel hukuk tüzel kişilerine bu hakkın verilmesi bilirkişiliğin ileride bu amaçla kurulacak şirketlere teslim edilmesi sonucunu doğuracaktır. Özel ve teknik bilgiye sahip bilirkişinin şirket bünyesinde görev yaparken bilirkişilik görevini bağımsız bir biçimde yerine getirmesi mümkün olmayacaktır.

  6. Tasarı ile; kamulaştırma davalarında gayrimenkul değer takdirinin TMMOB’ye bağlı meslek odalarının bildirdiği listelerdeki meslek mensupları ile SPK’ya kayıtlı faaliyet gösteren lisanslı değerleme kuruluşlarınca yaptırılmasını öngören (6306 sayılı Kanunla eklenen fıkra ile) Kamulaştırma Kanunu’nun 15. maddesi yürürlükten kaldırılmaktadır. Kamulaştırma Kanunu’nun bu maddesine dayalı olarak yürürlüğe konulan yönetmelikler ve Odaların binlerce üyesine verdiği bilirkişilik meslek içi eğitimleri gibi uygulamalar ortadan kalkmış olacaktır. Meslek odalarının bilirkişilik hizmetlerindeki denetimi ve etkinliği nedeniyle kamulaştırma davalarındaki bilirkişilik sistemi en fazla disipline edilmiş ve sorunsuz bir alan iken, bu maddenin yürürlükten kaldırılması sonucunda kamulaştırma davalarındaki bilirkişilik hizmetleri de bilirkişiliğin genel sorunları ile karşı karşıya kalacaktır. Bu alanda öteden beri oluşagelen birikim de ortadan kalkacaktır.

  7. Meslek odalarına Üst Kurul ve Bölge Kurullarında birer temsilci bulundurma dışında bir rol verilmemiştir. Mesleki ve teknik bilgisine başvurulan meslek mensuplarının yürüttükleri bir hizmetin disiplin altına alınmasında eğitim ve denetim gibi alanlarda daha fazla rolü olması gereken meslek odalarına sadece bir temsilci ile kurullarda yer vermek bilirkişilik sistemindeki sorunları çözmez, olsa olsa bilirkişilik bürokrasinin hegemonyasında bir araç haline getirir. Yasa ile getirilen bilirkişilik Üst Kurulu ve Bilirkişi Bölge Kurullarında, bilirkişilerin kaynağını oluşturan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ile Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği ve Türkiye Barolar Birliği’ne, kurullarda görev alacak üyelikleri anlamında sadece bir üyelik hakkı getirilmiş olması, bu kurum ve kuruluşların bu anlamda yetkilerinin elinden alınmasına ve sistemin işleyişi anlamında yardımcı olmaktan çıkarılmasına neden olacaktır.

    Tasarıda, bilirkişilerin meslek odalarına üyeliği açıkça düzenlenmeyerek bu hususun yönetmeliklere bırakıldığı görülmektedir. Meslek mensuplarının kısıtlılık durumlarının bilirkişilik sistemi içindeki takip ve kontrolü düzenlenmeyerek belirsiz bırakılmıştır.

    Meslek içi eğitimler mesleki nitelik için bir kriter olarak öngörülürken, bu eğitimlerin meslek odalarınca verilmesi işin doğası gereğidir. Meslek kuruluşları tarafından verilmeyen meslek içi eğitimler mesleki faaliyetlerin yürütülüşüyle ilgili temel hukuksal düzenlemelere aykırı olacaktır. Bilirkişiliğe kabulde getirilen temel eğitimin kendisi, bu eğitimi verecek kuruluşların Adalet Bakanlığı’nca yetkilendirilmesi gibi hususlar sorunlu olup kabul edilemez düzenlemelerdir. Bilirkişilik eğitiminde yeni sektör yaratmaya yönelik önermeler, bilirkişiliğin yozlaşmasına hizmet edecek araçlardır. Kişi sahip olduğu uzmanlığı yargının yardımına sunmalıdır. Konu hakkında uzmanlığı olmayan birinin Bakanlığın yetkilendireceği eğitim kurumlarından uzmanlık alması bilirkişiliğin amacıyla bağdaşmaz. 

Özetle Temel görüşümüz

  • Bilirkişilik müessesinin merkezi idare tarafından düzenlenmesi kanaatimizce doğru bir tercih değildir.

  • Bilirkişilik uzmanlık alanları odalarca belirlenmeli ve bu uzmanlık alanlarına göre listeler odalarca kurullara verilmelidir. (Bu konuda Birliğimizin tamamlanmak üzere olan ve tamamlanınca Adalet Bakanlığına sunulacak bir çalışması bulunmaktadır.)

  • Bilirkişilik hakkında Bakanlığın temsil edildiği üst kurulun listeden silme yetkisinin olmaması kanaatimizce doğru bir uygulamadır.

  • Bilirkişi olabilmek için odalardan alınacak mesleki yeterlilik belgesi istenmesi kanaatimizce yerindedir. Ayrıca bir meslek kuruluşuna üye olarak yürütülen mesleklerde, bilirkişilere yönelik meslek içi eğitimlerin meslek kuruluşu tarafından verilmesi gerekir.

  • Bilirkişilik aynı zamanda mesleğin icrası olup, Bakanlık bu konuda disiplin amiri görevini üstlenmemelidir.

  • Yasayla bir kamu hizmeti olarak belirlenen bilirkişiliğin tüzel kişilere/ticari kuruluşlara açılması yanlış olacaktır. Bu durumda bilirkişilerin özgür,bağımsız ve tarafsız rapor yazma olanağı ortadan kalkacaktır.

  • Adalet Bakanlığı bünyesinde Üst kurul ve Bölge Kurullarının oluşturulması doğru bir yaklaşım değildir. Bağımsızlık ve tarafsızlık ilkesinin ortadan kalmasına neden olur.

  • 2942 sayılı özel bir kanunla düzenlenen kamulaştırma konusu bilirkişiliklerde en az sorunlu alan olarak görülürken bu tasarı ile bir kaosa sürüklenmektedir. Bu konuda az sayıda bulunan sorunun Kamulaştırma Yönetmeliği değişikliğiyle çözülebileceğini düşünüyoruz. Bu nedenle de bu konu taslağa konu edilmemelidir.

    Bilgilerinize arz ederiz.

    Saygılarımızla,

     

    Dersim GÜL
    Genel Sekreter