İMO: SÖZCÜ GAZETESİNDE YER ALAN “MÜHENDİSLER PROJELERİ ÇİZMESEYDİ!” BAŞLIKLI YAZIYA CEVAP

26.08.2021

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Taner Yüzgeç, Necati Doğru`nun 23 Ağustos 2021 tarihinde Sözcü Gazetesinde yayımlanan `Mühendisler projeleri çizmeseydi!” başlıklı yazısı hakkında 24 Ağustos 2021 tarihinde cevap metni yayınladı.

Sayın Necati DOĞRU, 

Sözcü Gazetesi

23 Ağustos 2021 tarihli "Mühendisler projeleri çizmeseydi!" başlıklı yazınızı ilgiyle okuduk. Oldukça önemli bir soruna değindiğinizi fakat tespitlerinize katılmamızın mümkün olmadığını üzülerek ifade etmek isterim. Bu yazıyı "meslekçi" bir refleks olarak değil, mesleki gerçeklerimizi açıklama isteğimiz olarak değerlendirmenizi umarım.
 
Öncelikle ifade etmek isterim ki, biz İnşaat Mühendisleri Odası olarak "dere yatağı intikamını aldı" gibi "beylik" sözlerden uzak durmaya çalışırız. Her ne kadar bu türlü sözlerin amacı bir doğa olayının sonuçlarına vurgu yapmak olsa bile, sonuçta mistik bir çağrışımda bulunmaktadır. Dereler, fay hatları, fırtınalar, kar birikintileri, gevşek yamaçlar doğal davranışlarını sergilerler. Kaldı ki bu davranışların ne olduğu, nelere sebebiyet verdikleri yüzyıllardır bilinegelmektedir. Müteahhitler de kendi doğalarının gereğini yapmaktadır. İş yapıp kâr etmek müteahhitlerin temel motivasyon kaynağıdır. Devletin imara açıp inşaat ruhsatı verdiği bir alanda müteahhite, "Neden buraya bina yaptın?" sorusunu yöneltmek mümkün değildir. Ancak "Neden senin binan can kaybına sebep olacak kadar hasar gördü?" diye sorulabilir ki, bunun cevabı da bilimsel, detaylı bir araştırma ile bulunabilir. Taşkının kendi dinamiği ile yapı elemanlarının nasıl bir etkileşime girdiği, inşa ve işçilik durumu veya etüt-proje kusurları ancak kapsamlı bir çalışmayla belirlenebilir ve varsa kusurlar sorumluluklarına göre dağıtılır. Ancak hiçbir şey felakete dönüşmüş bu olaylardaki kamu otoritesinin sorumluluğunu ve ihmaller zincirini ikinci plana atamaz.
 
Biz meslek odaları temsilcileri, herhangi bir meslek grubuna yönelik "öcü" ya da "cici" gibi yeren ya da öven nitelemelerden ve toptancı yaklaşımlardan kaçınırız. Her mesleğin kendine özgü yapısal ve etik sorunları vardır ve bunlar toplumu etkilemektedir.
 
İnşaat Mühendisleri Odası Onur Kurulu yani Disiplin Kurulumuz her yıl meslek etiği ile ilgili yüzlerce dosyayı inceleyip karara bağlamaktadır. İnşaat Mühendisleri Odası meslektaşlarının faaliyetleri konusunda toplumsal ve mesleki bir hassasiyete sahiptir. Kişisel çıkar veya ihmal sebebiyle mesleki yükümlülüklerini yerine getirmeyenler, bilim ve fen kurallarına aykırı hareket edenler dikkatlice incelenir ve mevzuatımız dahilinde cezalandırılır.  
 
Fakat bir mühendisten kalkıp devlet kurumlarının sorumluluğunda olan bir davranışı yani müteahhidin karşısına geçip de "ben sana buraya bu binayı diktirmem" demesini beklemeyiz. Böylesi bir değerlendirmenin gerçek kusurluların gizlenmesine vesile olabileceğini düşünmekteyiz. Çünkü bu yaklaşımın sınırının olmadığına, bir adım ötesinin yurttaşı sorumlu kılmak olacağına inanmaktayız.
 
Devletin tarihsel misyonu ve başta Anayasa olmak üzere ilgili yasalar gereği temel görevi; sağlıklı kentleşme ile güvenli yapılaşmayı sağlamaktır. Kamu otoritesi bir yeri imara açıp oraya  "İnşaat Ruhsatı" veriyorsa, oraya ilişkin risk analizlerinin yapılmış ve tüm planlamaların tamamlanmış olduğu varsayılır. Birden fazla kurumun sorumluluğunda ve yürütücülüğünde, etüt ve analize dayalı çalışmalar gerektiren bu planların uygulama sorumluluğu ise hiç şüphesiz ilgili kamu kurumlarındadır ve uygulanması bir otorite gerektirir. Eğer bir bölge hukuki ve bilimsel temele dayanmadan imara açılıyor ve ilgili tüm kurumlar buna göz yumuyorsa, bu durum projeci mühendisin meslek etiği sınırlarını fazlasıyla aşıyor demektir. Kısaca imar uygulamaları bir projeci mühendisin direnmesi veya müteahhidin insafından bağımsız konulardır. Dolayısıyla meslek etiği çerçevesinde tartışılabilecek olmaktan uzaktır.
 
Ayrıca eğer ilgili kamu kurumu bir binaya "Yapı Kullanım İzni" veriyorsa, yurttaşına "sen bu binada güvenli bir şekilde yaşayabilirsin" demektedir. Yani o binanın projelerinin imara ve ilgili mühendislik kurallarına göre yapıldığını, temelinden çatısına, tesisatından yalıtımına kadar tüm inşa sürecinin projesine uygun, nitelikli malzemelerle ve ehil ellerce gerçekleştirildiğini söylemektedir. Yurttaş açısından bu karmaşık sürecin nasıl gerçekleştiğinin çok fazla önemi yoktur. Çünkü yurttaş, devlet tarafından bu sürecin sağlıklı bir şekilde organize edildiğini varsayar. Proje mühendisinin yetersizliği gerekçesini kabul etmez. "Mühendisini düzgün yetiştirseydin" der. "Deneyimli yetkin mühendislerin çalışmasını sağlasaydın" der. Müteahhidin bilgisizliğini, niteliksiz ve eksik malzeme kullanmasını kabul etmez. "Binanın inşa sürecinin teknik elemanlarca yapılmasını sağlasaydın" der. "Müteahhidin kârı zararı beni ilgilendirmez" der. "Doğru denetlettirseydin, denetim işini formaliteden çıkarsaydın" der.
Sonuç olarak devlet kurumları ve devlet kurumlarının doğru yönetilmesinden sorumlu olan siyasi otoriteler kamusal sorumluluklarını yerine getirmek zorundadırlar. Sağlıklı kentleşme ve güvenli yapılaşma serbest piyasa koşullarına, kâr-zarar hesaplarına, rant hırsına, siyasi beklentilere göre şekillenemez. 
 
Doğa olaylarının afete dönüşmesi sorununu mühendisin ahlakına indirgemeyi doğru bulmuyoruz. Çarpık yapılaşmayı yaratan, sürdüren siyasi ve iktisadi çevreler kendilerini böylesi bahanelerin arkasına gizlemektedirler.
 
Sorun, kağıt üstünde varmış gibi görünen mühendislik-mimarlık hizmetlerinin verilemiyor olmasıdır. Mühendislik hizmetleri bilinçli olarak ötelenmekte ve bir maliyet unsuru olarak görülmektedir. Mühendisler sorunun değil çözümün bir parçasıdır.
 
Saygılarımla,
 
 
Taner YÜZGEÇ
 
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu Başkanı