MADEN İŞLETMELERİNDE İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ SEMPOZYUMU’2015 SONUÇ BİLDİRGESİ YAYIMLANDI

19.01.2016

Maden Mühendisleri Odası ve Çukurova Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümü tarafından 21-22 Aralık 2015 tarihlerinde Çukurova Üniversitesi'nde ortaklaşa düzenlenen V. Maden İşletmelerinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Sempozyumu sonuç bildirgesi yayımlandı.

MADEN İŞLETMELERİNDE İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ SEMPOZYUMU’2015 SONUÇ BİLDİRGESİ

TMMOB Maden Mühendisleri Odası Adana Şubesi ile Çukurova Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümü tarafından ortaklaşa düzenlenen V. Maden İşletmelerinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Sempozyumu, 21-22 Aralık 2015 tarihlerinde Adana‘da Çukurova Üniversitesinde gerçekleştirilmiştir.

Sempozyum 13 Mayıs 2014 tarihinde Manisa`nın Soma`da hayatını kayıp eden 301 ve 28 Ekim 2014 tarihinde Ermenek`te ki kömür madenlerinde hayatını kaybeden 18 maden emekçisinin anısına atfedilmiştir.

Sempozyum süresince, ülkemiz madenciliğinin önemli bir sorunu olan, her yıl yüzlerce insanımızın hayatını kaybetmesine ve binlercesinin engeli kalmasına neden olan iş kazaları, meslek hastalıkları değerlendirilerek, işçi sağlığı ve iş güvenliği politikaları, uygulamaları ve alınması gereken önlemler sempozyum süresince tartışılmış, sektördeki bilimsel ve teknik bilgi üretimi araştırmacı ve uzmanlar tarafından paylaşılmıştır.

Sempozyuma 179`u kayıtlı delege olmak üzere toplam 449 kişi katılmıştır. 29 bildirinin ve 13 posterin sunulduğu sempozyum süresince açık tutulan "Maden İşletmelerinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Donanımı Sergisi" çok sayıda ziyaretçi tarafından ilgiyle izlenmiştir. Sempozyumda "İş Güvenliği Uygulamaları ve Politikaları" konulu bir de panel düzenlenmiştir.

Ülkemizde, İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda ve özellikle de "maden iş yerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunlarının doğru, bilinçli ve emekçilerden yana çözüme ulaşması konusunda TMMOB Maden Mühendisleri Odası, emekçiden yana tavrını açık olarak ortaya koymakta ve bu tavrını da kararlıkla sürdürmektedir. Yayınladığı birçok çalışma ve raporlarla iş kazaları meydana gelmeden önce uyarılarda bulunan Odamızın ne kadar haklı olduğu ve konulara objektif bir şekilde yaklaşımda bulunduğu iş kazalarının aratarak devam etmesiyle bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği sorunlarının doğru çözümlere kavuşturulmasına yönelik güvenlik önlemlerinin geliştirilmesi de mesleğimizin ve Odamızın temel görevleri arasındadır. Odamız uzmanlık alanlarımızla ilgili tüm dallarda olduğu gibi işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda da geliştirici, iyileştirici çalışmalara katkıda bulunmayı en önemli görevlerinden biri olarak görmektedir.

Devletin en önemli görevlerinden biri emekçisini korumak ve onun en büyük hakkı olan yaşam hakkını garanti altına almaktır. Bu bağlamda, Devletin, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında araştırma yaptırmaktan, üretim süreçleri konusunda tarafları bilgilendirmeye, ulusal mevzuatı günün gereksinimlerini karşılayacak bir biçimde güncellemekten, insan sağlığını her şeyin üstünde tutarak işyerlerini etkili bir biçimde denetlemesine kadar pek çok sorumluluğu vardır. İşverenlerin büyük bir bölümü, çalışanların korunmasını, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmasını maliyet unsuru olarak görmektedir. Yasanın, yönetmeliğin zorunlu kıldığı önlemleri almak, sağlık kurullarını oluşturmak konusunda işverenlerin sorumluluklarını kendiliğinden yerine getirmeleri beklenmemelidir. Son yıllarda, taşeronlaşma veya bir başka söylemle alt işveren uygulamaları yaygınlaşıp hızla artarak işyerleri küçük birimlere bölünmekte ve çalışan işçiler sendikasızlaştırılmaktadır. Bunların sonucu olarak da denetimsizleştirme devreye girmekte ve alınması gereken önlemler takip edilememektedir.

Madencilik sektörü; zor, yıpratıcı, yüksek oranda risk taşıyan ve bilgi, deneyim, uzmanlık ve sürekli denetim gerektiren, dünyanın en ağır iş koludur. Buna rağmen, madencilik kuruluşlarımızdaki mevcut deneyim birikiminin yok edilmesi, maden işletmeciliğinin yetersiz, donanımsız ve deneyimsiz kişi veya kuruluşlara bırakılması; kısa sürede yüksek kâr sağlamak amacıyla yapılan üretim projeleri, hızlı ve yüksek kazanç için yapılan üretim zorlamaları, bir yandan yetersiz, liyakatsiz kişilerin siyasal amaçlarla kilit mevkilere atanması ve diğer yandan da kamusal denetimin iyice gevşetilmesi kazaların kaçınılmaz hale gelmesine neden olmaktadır.

2014 yılında Soma, Torunlar İnşaat ve Ermenek‘te yaşanan ve toplu ölümlerle sonuçlanan iş kazalarından sonra kamuoyunun tepkisini almaya yönelik ve yeterince çalışma yapılmadan yangından mal kaçırırcasına benzer şekilde yapılan konuyla ilgili yasal düzenlemeler konuya çare olmamış ve ölümlü iş kazaları artarak devam etmiştir.

Maden kazaları ve bu kazalarda meydana gelen ölümler son yıllarda belirgin olarak artmaktadır. 13 Mayıs 2014 tarihinde Soma`da 301 ve 28 Ekim 2014 tarihinde Ermenek`te ise 18 madenci yaşanan maden faciaları sonucunda "Maden Şehidi" olarak kayıtlara geçmiş, Soma Faciası Türkiye tarihinin en büyük iş kazası olarak tarihteki yerini almıştır. Bu durum iş kazaları konusunda sistemde birçok eksikliğin olduğunu bir kez daha ortaya koymuş ve Odamızın bu konudaki haklılığını da tescil etmiştir.

Sonuç olarak,

1) Eğitim ve öğretim müfredatı, ortaöğrenimden başlanarak İSG konusunu da içerecek şekilde yeniden düzenlenmeli, bütün okullarda İSG eğitimi yapılmalı; iş güvenliği uzmanı yetiştiren yükseköğretim kurumlarında işçi sağlığı-güvenliğinin zorunlu ders olması ile yetinilmemeli, üniversitelerin ilgili fakültelerinde İSG ana bilim dalları kurulmalıdır.

2) İşyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanmasının, uygulama, araştırma ve bilimsel çalışmalarla sağlanacak bir ekip işi olduğu göz ardı edilmemelidir. Bu ekipte işini, çok iyi bilen hekimler, konunu uzmanı mühendisler, teknik personel, sağlık personeli ve diğer birçok personel yer almalıdır. 4857 sayılı İş Yasası ve 6331 sayılı İş Sağlığı Güvenliği Yasası‘nda mühendislik kavramı göz ardı edilerek, "iş güvenliği uzmanı" tanımı getirilmiş, mühendislik ile teknik elemanlık birbiriyle eşdeğer tutulmuş, iş güvenliği mühendisliği şekli bir yapıya dönüştürülmüştür. Bu son derece yanlış bir karardır. Bu yanlıştan vaz geçilmelidir. İş güvenliği alanında mühendislere de, teknik elemanlara da ihtiyaç vardır. Ancak bu ihtiyaç "iş güvenliği mühendisliği" ve "iş güvenliği teknik elemanı" olarak ayrı ayrı tanımlanmalı ve bu yapı içerisinde görev, yetki ve sorumluluklar belirlenmelidir.

3) İş güvenliği denetiminden birinci derecede sorumlu olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş kazalarının önlenebilmesi için iş güvenliği denetimini tam olarak yerine getirmelidir. Yasal mevzuatlarda yapılacak düzenlemelerle denetim mekanizmalarının güçlendirilmelidir. Bu düzenlemeler yapılırken ilgili meslek odalarının görüşleri dikkate alınarak bu yanlıştan dönülmelidir.

4) 6331 sayılı Yasa ile işverenlerin önlem alma yükümlülüğü ve devletin denetim görevi azaltılarak, sorumluluk iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve çalışanlara yüklenmiştir. İşyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarının yaptıkları tespitler, saptadıkları gereklilik ve öneriler yerine getirilmeden iş kazası ve meslek hastalıklarından sorumlu tutulmaları ve belgelerinin askıya alınması, gerçeklerle bağdaşmamaktadır. İşyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarının mesleki bağımsızlıkları ve iş güvenceleri korunmalıdır. Bakanlık kamusal denetim yükümlülüklerini yerine getirmelidir. Çalışanlar ile işverenler arasında İSG duyarlılığı ve bilincinin oluşması sağlıklı ve güvenli işyerinin oluşumu ile paralellik taşımaktadır. Bunun için güvenlik kültürü, aile kültürü, toplumsal işçi sağlığı kültürü bir arada oluşturulmalı ve özendirilmelidir.

5) İş güvenliği uzmanlarını özgürce ve korkusuzca çalışabilmeleri ve sağlıklı bir biçimde mesleklerini yapabilmeleri için, iş güvenliği uzmanlarının ücretleri işverenler tarafından değil de kaynağı işverenler tarafından sağlanan fondan ödenerek sağlanmalıdır. İş güvenliği uzmanlarının rahat ve objektif kontroller yapabilmelerinin önü bu şekilde açılarak bağımsızlıkları arttırılmalıdır.

6) İş kazaları, meslek hastalıkları "kader" de "fıtrat" ta değildir. İş kazalarını, meslek hastalıklarını "işin gereği" olarak gören anlayış ölümlü iş kazalarına davetiye çıkarmakta, önlem almamayı anlayışla karşılamaktır. Madencilik sektörü başta olmak üzere, iş güvenliği uzmanlığında branşlaşmaya gidilmeli ve iş güvenliği uzmanları branşları ve branşlarına çok yakın olan alanlarda iş güvenliği uzmanlığı yapmalıdır.

7) Ülkemizde, ölümlü iş kazalarında ilk sıralarda yer alan "yapı sektörü" ve "madencilik sektöründe" iş kazalarının önlenmesi bağlamında, kesin ve bağlayıcı tedbirlerin alınması ülkemizdeki ölümle sonuçlanan iş kazalarının azalmasında çok önemli rol oynayacaktır.

8) TMMOB Maden Mühendisleri Odasının sürekli olarak facialardan önce de sonra da uyardığı gibi, Soma`nın milat olması için meslek odalarının, sendikaların, üniversitelerin, sektörün ve devletin ortak olarak temsil edildiği, bilimin ve insan yaşamının olmazsa olmazı olduğu çalışmaların yapılacağı "Ulusal İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kurumu" kurulmalıdır. Bu kurum tarafından yapılacak çalışmalar her türlü siyasi baskıdan arındırılarak bilimin ve tekniğin ışığında yürütülmelidir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

TMMOB Maden Mühendisleri Odası
Adana Şubesi Yönetim Kurulu
22 Aralık 2015, Adana