TMMOB CHP’NİN “OHAL’DE YETER FORUMU”NA KATILDI

15.01.2018

CHP’nin 15 Ocak 2018 tarihinde Ankara’da düzenlediği OHAL’de Yeter Forumuna TMMOB’yi temsilen Yürütme Kurulu Üyesi Kemal Zeki Taydaş katıldı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açılış konuşmalarıyla başlayan forumda “Yargıda OHAL”, “Akademide ve Sivil Toplumda OHAL”, “Emekte OHAL” ve “Medyada OHAL” başlıklarıyla dört oturum gerçekleştirildi.

Moderatörlüğünü Raşit Tükel'in üstlendiği üçüncü oturum “Emekte OHAL” çerçevesinde, Kani Beko, Mehmet Bozgeyik, Mehmet Balık ve TMMOB adına Yürütme Kurulu Üyesi Kemal Zeki Taydaş birer konuşma yaptılar.

Taydaş'ın konuşma metni şu şekilde:

 

"Sayın Genel Başkan,
Sayın Milletvekilleri,
Emek ve Meslek Örgütlerinin Saygıdeğer Yöneticileri,
Değerli Arkadaşlar

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulu adına hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Bir buçuk yıldır devam eden Olağanüstü Hal rejiminin ve Kanun Hükmünde Kararnamelerin hedefi olan kesimlerin temsilcilerini burada bir araya getirdiği için Cumhuriyet Halk Partisi’ne teşekkür ediyorum.

Bu gibi zeminlerde ortaya çıkacak ortak tepkilerin, toplumun geniş kesimlerinin tek adam rejimine, AKP diktatörlüğüne karşı mücadelesinde umut ve cesaret aşılayacağına inanıyorum.

Değerli Arkadaşlar,

Öğleden önceki oturumlarda yer alan değerli hukukçu ve akademisyenler OHAL Rejimine ve uygulamalarına ilişkin önemli tespitlerde bulundular. Emek ve meslek örgütleri olarak bizler de hem üyelerimizin hem de toplumun genelinin bu uygulamalardan nasıl etkilendiğini dile getirmek için buradayız.

Yaşadığımız tüm deneyimler, yüz yüze kaldığımız tüm uygulamalar ülkemizde OHAL Rejimi adı altında aslında bir tür diktatörlüğün hüküm sürdüğünü gösteriyor. Anayasa’nın askıya alındığı, Anayasa Mahkemesi kararlarının tanınmadığı, hukukun işletilmediği, parlamentonun görevini yapamadığı, yargının bütünüyle siyasal iktidarın güdümüne girdiği, özgür basının susturulduğu, muhalif yapıların baskı altına alındığı, savaş ve şiddetle beslenen bu zorbalık rejimi “diktatörlük”ten başka bir kelimeyle adlandırılamaz.

İçinde bulunduğumuz bu durum 20 Temmuz’da ilan edilen OHAL Rejimi’nin bir sonucu olarak karşımıza çıkmış gibi görünse AKP’nin diktatöryal bir yönetime doğru evrildiği somut biçimde Gezi Direnişi döneminde ortaya çıkmıştı. Gezi Direnişi sırasında kalabalıkların sesine kulak vermek yerine toplumsal muhalefeti şiddetle bastırması, AKP’nin normal yollarla siyasi iktidarını sürdüremeyeceğinin göstergesi olmuştur.

15 yıllık iktidara dönemi boyunca AKP iktidar gücüne öyle bağımlı hale gelmiştir ki, o gücü kaybetmemek için her türlü yola başvuracağını aradan geçen zaman içerisinde göstermiştir. Gezi direnişi sırasında, yolsuzluk operasyonu karşısında, 7 Haziran Seçimleri sonrasındaki hukuksuz ve karanlık uygulamalarla bugünkü karanlığın taşları döşenmiştir. Erdoğan’ın “Allah’ın lütfu” olarak adlandırdığı 15 Temmuz Darbe Girişimi de aslında AKP’nin arzuladığı tek adam rejiminin bahanelerinden biri olmuştur.

Darbecilerle mücadele etmek için çıkartıyoruz dedikleri OHAL’in asıl amacının, AKP’nin 15 yıllık rant düzenine, rüşvet çarkına, yağma ekonomisine karşı çıkan toplumsal muhalefet hareketini, emek ve demokrasi güçlerini bastırmak olduğunu şimdi çok daha iyi görebiliyoruz. AKP, OHAL Rejimini, FETÖ’nün devlet içindeki uzantılarını tasfiye etmek için değil, emekçilerin sokağa çıkmasını, hakkını aramasını, hesap sormasını engellemek için kullanılıyor.

Hayatını darbelere karşı, Gülen Cemaatine karşı mücadeleye adan sosyalistleri, barış için bildiri yayınlayan akademisyenleri, sendikal eylemlere katılan emekçileri, özgür ve demokratik bir ülke için mücadele eden devrimcileri “FETÖcülükle”, “darbecilikle” suçlayarak işlerinden atmanın başka bir açıklaması olamaz.

İşçilerin grevlerini, sendikaların eylemlerini, kitle örgütlerinin basın açıklamalarını yasaklamanın başka açıklaması olamaz!

Kadın kuruluşlarını, çocuk derneklerini, insan hakları örgütlerini kapatmanın başka açıklaması olamaz!

Stadyumda pankart açan taraftarın, sosyal medyada mesaj paylaşan gencin, gazetesinde haber yapan gazetecinin tutuklanmasının başka açıklaması olamaz!

Siyasi Parti başkanlarının, Milletvekillerinin, Belediye Başkanlarının tutuklanmasının, Belediyelere kayyum atanmasının başka açıklaması olamaz!

10 Ekim Katliamında kaybettiklerimizi anmamıza gaz bombalarıyla saldırılmasının başka açıklaması olamaz!

Değerli arkadaşlar,

OHAL koşulları altında inşa edilmeye çalışılan tek adam rejimine karşı mücadele eden herkes, AKP iktidarının topyekûn saldırısına maruz kalmaktadır.

Polisiyle, mahkemeleriyle, yandaş basınıyla, kurumlarıyla dört bir koldan yürütülen bu saldırıların hedefinde bu ülkenin onuruyla yaşayan mühendis, mimar ve şehir plancıları ve onların örgütü olan TMOB de bulunmaktadır.

OHAL döneminde yayınlanan Kanun Hükmünde Kararnameler ile bakanlıklardan, kamu kurumlarından, üniversitelerden ve belediyelerden ihraç edilen mühendis, mimar ve şehir plancılarının sayısı 3000’e ulaşmaktadır. Mahalli idarelerde sözleşmeli olarak çalışan arkadaşlarımızın sözleşmeleri yenilenmemesi nedeniyle bu sayı her geçen gün daha da büyümektedir. İhraç edilenler arasında, demokratik sendikal mücadele yürüten, mesleklerini kamu yararını gözeterek icra eden, TMMOB örgütlülüğü içerisinde yöneticilik görevlerinde bulunan arkadaşlarımız da bulunmaktadır.

Üniversitelerde görev yapan 63 mimar, mühendis ve şehir plancısı hocamız hakkında Barış İçin Akademisyenler Bildirisi’ne imza verdikleri için dava açılmış durumdadır. Her hafta onlarca akademisyen Çağlayan Adliyesi’nde yargılanmaktadır.

Birliğimize yönelik saldırılar, şaibeli Anayasa Referandumu sonrasında daha da yoğunlaşmıştır. “Hayır” talebinin tüm Türkiye çapında örgütlenmesi için mücadele eden Birliğimiz, o günden beri soruşturmalarla, davalarla, idari yaptırımlarla, yandaş medya saldırılarıyla karşı karşıya gelmekte, bizatihi Cumhurbaşkanı tarafından hedef gösterilmektedir.

Referandumdan bu yana geçen 9 aylık dönemde gerçekleştirilen yasal değişikliklerle, Birliğimize bağlı odaların kamu adına yürüttükleri mesleki denetim yetkileri ellerinden alınarak, Birliğimiz etkisizleştirilmek istenmiştir.

Sosyal Güvenlik Kurumu ile Birliğimiz arasında 2012 yılında imzalanan “asgari ücret belirleme protokolü” tek taraflı olarak feshedilerek, meslektaşlarımızın insanca bir ücretle yaşama hakları gasp edilmiştir.

İdari ve mali denetim bahanesiyle, Odalarımız Bakanlıkların vesayeti altına alınmak istenmiştir. Odalarımızın buna direnmesi üzerine Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın Birliğimize bağlı Kimya Mühendisleri Odası’na karşı açmış olduğu davada mahkeme, Kimya Mühendisleri Odamızın Yönetim Kurulu üyelerinin görevden alınmasına karar vermiştir.

Birliğimize, odamıza ve üyelerimize yönelik bu saldırılar, bu tehditler bizleri yıldıramayacak! 63 yıllık bir mücadele geleneğinin üzerine kurulu olan TMMOB, nice baskılar, nice zorbalıklar, nice saldırılarla karşılaşmış, hiçbirisine boyun eğmemiştir. AKP zulmüne de boyun eğmeyeceğiz, hiçbir arkadaşımızın boynunu eğdirmeyeceğiz!

Değerli arkadaşlar,

Nazi Almanyasını ya konu edinen filmlerde en dikkat çekici unsurlardan birisi yöneticilerin en akıl dışı, en insanlık düşmanı kararlarının bile toplumda hiçbir şaşkınlıkla ve yadırgamayla karşılanmamasıdır.

Ne yazık ki bizim ülkemizde benzer bir umursamazlığın, kabullenmenin, şaşırmama durumunun yaygınlaştığını görüyoruz.

Hukuk düzenimizin en tepesinde yer alan Anayasa Mahkemesi’nin kararına yerel mahkeme uyma gereği bile duymuyor ve bu duruma kimse şaşırmıyor. Gazeteler, televizyonlar bu durumu görmezden geliyor.

Bir inşaat işçisi geçinemediği için Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde kendini ateşe veriyor ve bu durum karşısında kimse dehşete düşmüyor. Gazeteler, televizyonlar bu durumu görmezden geliyor.

Şaşırmamak, dehşete düşmemek, tepki vermemek, normal karşılamak diktatörlüklerin en büyük gücüdür. Bizler eşitlikten, özgürlükten, demokrasiden ve barıştan yana emek ve meslek örgütleri olarak yaşadığımız bu akıl dışı bu insanlık düşmanı uygulamalara karşı toplumsal vicdanı harekete geçirmek zorundayız.

Zorbalığı kabullenmek, yenilgiyi kabullenmektir. Oysa bizlerin tarihi, Türkiye’deki emekçilerin tarihi zorbalığa kaşı direnişin tarihidir.

Bu tarihsel sorumlulukla AKP’nin tüm toplumu kendi karanlığı içine sürüklemesine karşı direniyoruz. Emekçi ve yoksulların istikbali OHAL’siz, KHK’sız, AKP’siz bir Türkiye’dedir.

Bunu yaratacak olan bizlerin mücadelesidir. Bu mücadeleye omuz veren herkese selam olsun, hepimize kolay gelsin!"