TÜRKİYE 20. KÖMÜR KONGRESİ YAPILDI

10.05.2016

Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şubesi tarafından düzenlenen Türkiye 20. Kömür Kongresi 4-6 Mayıs 2016 tarihlerinde gerçekleştirildi. Çok sayıda delegenin katıldığı ve 32 bildirinin sunulduğu kongrede "Kömür, Enerji ve Termik Santrallar" konulu bir de panel düzenlendi. Kongreye TMMOB adına Yürütme Kurulu Üyesi Mehmet Torun katılarak açılışta bir konuşma yaptı.

Mehmet Torun’un açılışta yaptığı konuşma şöyle:

Değerli Konuklar,

Sizleri TMMOB Yönetim Kurulu ve şahsım adına sevgi, saygı ve dostlukla selamlıyorum. Birincisi 1978 yılında yapılan ve bugün 20. cisini düzenlediğimiz Kömür Kongrelerinin bugüne kadar başarılı bir şekilde gelmesini sağlayan, emeği geçen herkese teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Değerli Konuklar,

Bu Kongreyi ülkemizin içinden geçtiği çok zor bir dönemde yapıyoruz. Her gün gençlerimiz çatışmalarda ölmekte, evlere ateş düşmekte, yürekler dağlanmaktadır.  İçte ve dışta yürütülen savaş politikalarına itiraz edenler, barış isteyenler her tarafta patlatılan bombalarla savaşa biat etmeye zorlanmaktadır. Demokrasi ve barış isteyen akademisyenler, gazeteciler, gençler tutuklanmakta ve baskı sindirme politikaları ile korku imparatorluğu oluşturulmaya çalışılmaktadır.

Savaş örtüsü altında; köleleştirme, işçi haklarının bir bir yok edilmesi, doğanın ve yaşamın her alanının sermayeye teslim edilmesi, eğitimin ticarileştirilmesi ve dinselleştirilmesi, yeni kuşakların “köleliğe biat eden ucuz işgücü” olarak hazırlanması bu toz duman ortamında gözlerden kaçırılmaya çalışılmaktadır.

İş cinayetleri artık katliam boyutuna varmış durumdadır. Her yıl 1500’ün üzerinde işçi, iş cinayetlerinde katledilmekte, katliamlara “kader” deyip geçen siyasi sorumlular ve bürokratları hesap vermemektedir. Evi yakılmış, ocağı sönmüş milyonlarca mülteci, ucuz iş gücü olarak sermayenin hizmetine sunulmaktadır. “Türkiye büyüyor”, “ekonomi gelişiyor” masallarının büyüsü, açlık-yoksulluk sınırının altında ücretlerle, güvencesiz, sendikasız, ölesiye çalıştırılan emekçilerin gerçeğiyle bozulmaktadır.

Ülke nüfusunun büyük bir çoğunluğu “düşman” veya “potansiyel düşman” ilan edilmiş, adalet sarayları büyürken hukukun ayaklar altına alındığı, ekmeğimiz küçülürken hapishanelerin büyüdüğü bir ülke yaratılmıştır.

Kadın cinayetleri, çocuk tecavüzleri sıradan olay haline gelmiş, dinci vakıf yurtlarında yaşanan iğrençlikler devleti yönetenler tarafından örtülmeye çalışılmıştır.

“Türk tipi başkanlık sistemi” adı verilen totaliter ve otoriter yeni bir rejimin inşası yolunda ülkemiz giderek daha büyük bir kaosa doğru sürüklenirken baskı ve şiddet her geçen gün daha fazla artmaktadır. TBMM Başkanı, katıldığı bir konferansta "Laiklik bir kere yeni anayasada olmamalıdır", "Dindar anayasa meselesinden anayasamızın kaçınmaması lazım" diyerek, şer'i anayasa talebinde bulunmaktadır.  Burada yok edilmek istenen Cumhuriyetin en önemli kazanımlarından biri olan laiklik ilkesidir. Ve bu saldırı, Cumhuriyeti simgeleyen en önemli kurumun TBMM'nin başkanı tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu durum bile ülkemizin başına musallat olmuş gerici bir anlayışın yapacağı kötülüklerin bir sınırı olmadığını, karanlık niyetlerini hayata geçirmede bir an bile tereddüt etmeyeceklerini göstermektedir.

Adım adım kurumsallaştırılmakta olan dinci faşizme karşı mücadele eden ve etmeye kararlı olan meslek odalarımız ve TMMOB, bizzat Cumhurbaşkanı tarafından hedef gösterilmiş ve “gerekenin yapılması” talimatı verilmiştir. Buradan bir kez daha ifade ediyoruz; TMMOB, ülkemizin ve halkımızın yararlarını her şeyin önünde tutmaya devam edecek, asla biat etmeyecek ve karanlığa teslim olmayacaktır.

Değerli Konuklar,

Enerji planlamaları ve uygulamaları, bir ülkenin geleceğini, refahını ve aynı zamanda krizlerini de belirleyen önemli bir konudur.  Ülke enerji yönetimlerinin, ileriye dönük planlamalarında hata yapma riskleri bulunmamaktadır. Hata yapıldığında bunun bedelinin çok ağır ödendiği bilinmektedir. Özellikle dünyada gündeme gelen enerji hammaddeleri krizlerinde ülkelerin, enerji politikalarını olası krizlere göre hazırlamaları, yönetmeleri ve yönlendirmeleri önemlidir. Bu anlamda ulusal kaynakların etkin ve rasyonel olarak kullanılmaları hayati önem taşımaktadır.

Başta enerji alanında olmak üzere diğer alanlarda yapılan özelleştirmelerin; işsizliği, pahalılığı, dışa bağımlılığı artırdığı, sanayileşmeyi engellediği, gelir dağılımını bozduğu, kamu kaynaklarının sömürgenlere aktarılma aracı olarak kullanıldığı bilinmektedir. Kamu tekelinin yıkılarak, yerine özel tekellerin kurulması da ülkemiz açısından gelecekte çok daha ağır bedeller ödeneceğinin bir işaretidir.

Yanlış politikalar ve planlamalar sonucu elektrik üretecek sektörlere hammadde sağlayan kömür sektöründe yaşananlar iş cinayetlerine dönüşmüş, hatta Soma’da olduğu gibi katliamlara dönüşmüştür.

Yine plansız ve özellikle daha çok kâr amaçlı yapılan projelerle çevre tahribatı yaşanmakta ve bugün Samsun’dan başlayan, Amasra’da, Çatalağzı’nda Çanakkale’de devam eden, Aliağa, Yumurtalık ve İskenderun Körfezi’ne kadar uzanan onlarca sayıda ithal kömüre dayalı termik santral projesinin bir kısmı hayata geçirilmiş, büyük bir kısmı için çalışmalar devam etmektedir.

 Enerji planlamalarının makro düzeyde büyüme planları ve sanayi planlamalarıyla birlikte yapılmasında büyük yarar bulunmaktadır.  Enerji arz-talep projeksiyonları yapılırken,  daha az enerji tüketen sanayilerin teşvik edilmesi ve enerji verimliliğinin öne çıkarılması oldukça önemlidir. Çünkü düşük katma değerli ve çok enerji tüketen alanlara yapılan yatırımlar için hesaplanan enerji talep projeksiyonları, sermayenin bu talebi karşılamak için daha çok derelerimize, madenlerimize, doğamıza saldırmasının önünü açmaktadır.

AKP iktidarının ilk günden beri “yerli kaynaklara öncelik vereceğiz” söylemine karşın enerjide dışa bağımlılık hızla artmaktadır. Uygulanan yanlış politikalar sonucunda 1990 yılında %  51 olan enerjide dışa bağımlılık oranı, 2000 yılında % 67, 2010 yılında % 70 ve 2013 sonunda da  % 73.5 olmuştur. Enerjide dışarıya ödenen faturamız da 2002 yılında 9 milyar dolar iken, 2014 yılında 55 milyar dolarlara çıkmıştır.

Kömür üretimi yapan ve geçmişte ülkemize büyük hizmetleri olan kamu kurumlarımız TKİ ve TTK gözden çıkarılmıştır. 14 yıllık AKP iktidarı döneminde toplam 6 milyar 460 milyon lira zarar eden Türkiye Taş Kömürü Kurumu için hiç bir ciddi önlem alınmamış,  TTK’nın kömür üretimi giderek düşerken, zararı da her geçen yıl daha fazla artmıştır. Bugün kurumun parça parça özelleştirilmesi gündemdedir.

Hazine Müsteşarlığı’nın, 2015 sonu itibarıyla KİT'lerin ve özelleştirme programındaki kuruluşların cari fiyatlarla stok borçlarını açıkladığı ve bu duruma göre Türkiye Kömür İşletmeleri’nin (TKİ) en çok zarar eden kamu kuruluşu olduğu ifade edilmiştir. Buna göre TKİ, 1.564.000 Türk Lirası ile en çok görev zararı oluşan kuruluş olmuştur. Bu zararın ana nedeninin özel sektörden satın alınan kömürlerden kaynaklandığı ve kurumun kendisinin üretimden vazgeçmesi sonucu olduğu bilinmektedir. Yine, dikkate alınmayan Sayıştay raporlarında uygulanan yanlış politikalar ve bunların sonuçları açık açık belirtilmektedir. Bu kamu kurumumuz da hızla küçülmekte ve işlevini yitirmektedir.

Değerli Konuklar,

Bir ülkenin kalkınması, kendi kaynaklarını rasyonel kullanması ile mümkündür. Bunun için hazırlanacak politika metinlerinin tüm kesimlerin eşit katılımı ile belirlenmesi ve uygulanması önemlidir. Bu metinde üretim yapılırken çevreyi koruyacak önlemler birinci sırada yer almalıdır.

Bu düşüncelerle;  başta bu topraklarda 160 yıldır yapılan kömür üretimi sırasında ve ülkemizin her yerinde hayatını kaybeden tüm maden emekçilerini ve maden mühendislerini saygıyla anıyor, kongrenin başarılı geçeceği inancı ile tüm katılımcılara teşekkür ediyorum.

 

Mehmet TORUN
TMMOB Yürütme Kurulu Üyesi