EMİN KORAMAZ YAZDI: "CAMBAZA BAK!"

12.02.2021

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, 12 Şubat 2021 tarihli BirGün Gazetesi'ndeki köşesinde, siyasi iktidarın hukuk tanımayan neoliberal politikalarıyla kamu kaynaklarını ve zenginliklerini nasıl yağmaladığı üzerine yazdı.

CAMBAZA BAK!

Geçtiğimiz haftalarda ülke kamuoyu Boğaziçi Üniversitesi bileşenlerinin mücadelesi, Cumhurbaşkanı’nın birden bire ortaya attığı Anayasa değişikliği tartışması ve Ay’a yerli ve milli uzay aracı ile sert iniş müjdesi(!) ile meşgulken, Resmi Gazete’de birbiri ardına yayımlanan iki farklı Cumhurbaşkanı Kararı tek adam rejiminin nasıl işlediğinin mükemmel bir özeti niteliğindeydi.

Siyasi iktidar, ülke gerçekliği ve halkın talepleriyle hiç ilgisi olmayan konuları ülkenin en acil sorunlarıymış gibi köpürterek gündemleştirirken, kendi neoliberal ajandası doğrultusundaki yağma ve rant projelerini alelacele ve gizli kapalı biçimde halletme yoluna gidiyor.

İKİ KARAR

Bunun yakın zamanlı iki örneğinden ilki, 30 Ocak 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile geçmiş yıllarda Bakanlar Kurulu Kararı ile yayla statüsü tanınmış 15 arazinin, bu statülerinin kaldırılmasıydı.

Karara göre Amasya’da bulunan Ahmetoğlu, Keşbeli, Çukurtuzla, Melikli, Çukuryayla, Alanbaşı, Kadı Çayırı, Kulam, Peynirçayı, Düvenci, Fındıkpınar Yaylaları; Bolu’da bulunan Göllü Ören, Yaylabeli Yaylaları ve Trabzon’da bulunan dünyaca ünlü Hıdırnebi Yaylaları artık bu statülerini kaybettiler.

Yeniden Orman Arazisi niteliği kazanan bu alanlar, Orman Yasası’nda yer alan ve son yıllarda sıklıkla uygulanan istisnalar ve 2021 yılı başında yayımlanan “Orman Kanunu’nun Ek 16. maddesi Kapsamında Orman Sınırları Dışına Çıkarma İşlemlerine İlişkin Yönetmelik” ile birlikte düşünüldüğünde, bu alanların yapılaşma ve rant tehdidi altında olduğunu söylemek mümkün.

Bir diğer örnek ise 6 Şubat 2021 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile ülkemizin en önemli doğal güzelliklerinden biri olan Fırtına Vadisi’nde bulunan bazı arazilerin “acele kamulaştırılması”dır. Söz konusu kararla birlikte bu bölgede toplu konut, turizm, ticaret ve cami yapımı amacıyla yapılaşmaya gidilebilecek. Neredeyse her deresinde onlarca HES, her yaylasında plansız yapılaşma, her dağında maden sahası bulunan bu bölge, son olmayacağını bildiğimiz bu acele kamulaştırma kararıyla birlikte büyük bir yara daha almış oldu.

Bildiğiniz gibi Acele Kamulaştırma, sadece özel durumlarda ve Cumhurbaşkanı (Eskiden Bakanlar Kurulu) kararı ile gerçekleştirilen bir işlemdir. Bu yolla normal kamulaştırmadan farklı olarak işletilmesi gereken pek çok prosedür, kamulaştırma sonrasına bırakılmaktadır. Kanunda yer alan yöntemin kullanılması için kamu yararına acil bir durumun söz konusu olması gereklidir.

Kanunda bu usulün savaş durumlarında, seferberlik hallerinde ya da olağanüstü durumlarda kullanılması açık biçimde belirtilmiştir. Buna rağmen AKP iktidarı döneminde herhangi bir kamu çıkarı olmaksızın, hiçbir aciliyet taşımaksızın hemen hemen her konuda “Acele Kamulaştırma” yöntemine başvurulmaktadır.

İSTİSNA-KURAL

Siyasi iktidar, yasal prosedürleri ve gerekli incelemeleri bir biçimde devredışı bırakma yöntemini etme sadece kamulaştırma işlemlerinde değil, kamu idaresinin her alanında uyguluyor. Pek çok kanunda yer alan istisnai usuller, tek adam rejimiyle birlikte genel işleyişin yerini alacak denli yaygınlaştı.

Bunu son zamanlarda en çok devlet ihalelerinde görüyoruz. Kamu İhale Kanunu’nun 21/b maddesine göre deprem, afet, salgın gibi istisnai hallerde ve ivedilikle yapılması öngörülen ihalelerde kullanılan davet yöntemi (pazarlık usulü), neredeyse tüm ihalelerde tercih edilir hale geldi. Bu tip ihalelere hangi şirketlerin davet edildiğini zaten hepimiz biliyoruz.

Halk arasında “Cambaza bak” diye adlandırılan dalavere usulü, mevcut tek adam rejiminin temel yönetim zihniyeti haline gelmiş bulunuyor. İktidar olmadık vaatler ve gündemlerle halkı meşgul ederken, kendi ihtiyaçlarını hiçbir yasaya ve prosedüre uyma zorunluluğu hissetmeden hallediveriyor. Sahi genelgeler, yönetmelikler, tüzükler, kanunlar ve hatta Anayasa görmezden gelinerek çiğnenecekse, bunları yenilemeye kimin ihtiyacı var?