TMMOB İZMİR İKK: ŞEHİR HASTANELERİ SÜRECİ İLE OLUŞTURULAN TRUVA ATININ KENTİMİZE ZARAR VERMESİNE ENGEL OLACAĞIZ!

04.11.2021

Aralarında TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu'nun da buluduğu İzmir Demokratik Platformu 4 Kasım 2021 tarihinde şehir hastanelerine ilişkin bir basın açıklaması yaptı.

ŞEHİR HASTANELERİ SÜRECİ İLE OLUŞTURULAN TRUVA ATININ KENTİMİZE ZARAR VERMESİNE ENGEL OLACAĞIZ!

Türkiye’de 1980’li yıllara uzanan özelleştirme girişimleri Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP) ile en üst düzeyde hayata geçirilmiştir. 2003 yılında İMF ve Dünya Bankası patentli Sağlıkta Dönüşüm Programı’nı uygulamaya koymuştur. Süreçte Hizmet sunumu, finansman ve sağlık personelinin istihdam biçimlerinde önemli dönüşümler yaşanmıştır. Sağlık bir insan hakkı olmaktan çıkarılıp, bir ticari faaliyet alanına dönüştürülmüş, insan odaklı değil, kar odaklı bir sağlık sistemi hayata geçirilmeye başlanmıştır. Bu dönüşümler ya doğrudan özel sektöre devretme veya özel sektör anlayışını kamuya taşıma biçiminde gerçekleşmiştir. Bu durum kamuda kârlılık, döner sermaye gelirlerini artırmak için kısıtlı personel ile daha fazla hizmet sunma yarışı, artan taşeronlaşma, performans ve sözleşmeli çalışma ile finansman yükünün bir kısmını cepten ödemeler yoluyla bireylere aktarmayı beraberinde getirmiştir.

2005 yılında, dönemin başbakanı tarafından, “15 yıllık rüyam” denilerek gündeme getirilen şehir hastaneleri SDP’ larının geldiği son noktadır. 2013 yılında çıkarılan yasa ile Kamu Özel Ortaklığı yani şehir hastanelerinin yasal alt yapısı oluşturulmuştur. Kamu kaynaklarını yandaş şirketlere peşkeş çekmenin yolu açılmıştır. Şehir hastaneleri, planlanmasından yapımına; işletmesinden bakımına kadar özel sektör tarafından yapılmakta ve devlete fatura edilmektedir. Bu hastanelerde kamu yararına bir planlanma olmadığı gibi, tersine hasta başına düşen alan açısından gereksiz büyüklükte ve inşaat maliyetlerinin en az 5 kat fazlasına ve döviz üzerinden yandaş müteahhitlere yaptırılmakta, hastanenin laboratuvar ve röntgen hizmetleri dahil, tıbbi olmayan hizmetleri de devletin kendilerine verdiği hasta garantileri çerçevesinde bu şirketler tarafından yapılarak devlete fatura edilmektedir. TTB, Tabip Odaları ve sendikalar yıllardır; bu hastanelerin yapım ve işletmesinin ne kadar yüksek maliyetler içerdiğini gündeme getirmiş ve oluşacak kamu zararlarını halkımızla paylaşmaktadır. Halen 13 tane şehir hastanesi açılmış durumdayken bu 13 hastane için ödenen yıllık kira bedelleri Sağlık Bakanlığı bütçesinin yüzde 20 sini oluşturmaktadır. Sadece bir yıllık ödenen toplam kira miktarı ile kamu kaynaklarıyla yapılan Erzurum Şehir Hastanesi gibi 14 şehir hastanesi yapabilmek mümkündür. Bu hasta garantili kira ödemeleri 25 yıl devam edecek olup, ülkenin geleceği adeta ipotek altına alınmıştır. Yapımı kamu özel ortaklığı ile tamamlanan ve devam eden toplam 18 şehir hastanesi için 25 yılda 81 milyar dolar ödeneceği hesaplanıyor. Bütün bu konular devlet sırrı olarak kamuoyundan saklanmakta şehir hastaneleri ile ilgili finansman ya da diğer konularda kamuoyuna aydınlatıcı açıklamalar yapılmamaktadır.

2015 yılında İzmir’de temeli atılan 2060 yataklı Bayraklı Entegre Sağlık Kampüsü ya da diğer adı ile İzmir Şehir Hastanesinin 2018 de açılması planlanmışsa da henüz açılamamıştır. Sürekli olarak ertelenen, bir türlü bitirilemeyen şehir hastanesi konusunda kamuoyuna gerçekçi bir bilgilendirme yapılmamaktadır. Duyumlara göre 2022 yılında birkaç polikliniğin açılarak hastanenin hizmete girdiği algısı oluşturulmak istenmektedir.

Yapılmakta olan söz konusu hastane, gerek yer seçimi gerekse yatak kapasitesi açısından İzmir halkının sağlıklı yaşam ihtiyacına karşılık vermemektedir. Hastanede yatan hastalar, çalışanlar ve poliklinik hizmeti almak için gelecek insanlar düşünüldüğünde yaklaşık 40 bin kişinin bu alana günlük hareketi söz konusu olacaktır. Halkın şehir hastanesine ulaşımında ciddi sorunlar yaşanacağı bir gerçektir. Özellikle acil hastaların ulaşımında sorun yaşanacağı gibi diğer hastalar içinde ek masraf ve zaman kaybına yol açacaktır. Şehir planlaması, mekânsal etkiler yanında sosyal, ekonomik ve çevresel boyutları dikkate alınmadan gerçekleştirilemez. Şehir hastanesi gibi büyük ölçekli yatırımların güçlü bir mıknatıs gibi başka fonksiyonları beraberinde getireceğini, çevresini değişime zorlayacağını, altyapıyı etkileyeceğini, güçlü ulaşım bağlantılarına ihtiyaç duyacağını ve daha fazlasını kapsayacak şekilde kentin gelişme dinamiklerini etkileyerek kente büyük bir iz bırakacağı tartışmasız bir gerçektir. Bu ölçekte hayata geçirilmeye çalışılan kullanım kararları İzmir’in altyapı, ulaşım ve doğal yapısı üzerinde geri dönülmesi mümkün olmayan zararlara neden olacaktır.

En önemlisi bu şehir hastanesinin açılmasıyla yıllardır İzmir Halkı’na sağlık hizmeti veren köklü hastanelerin kapatılma riskidir. Üstelik pandemi sürecinde bu köklü hastanelerin kapatılmalarının ne kadar yanlış bir uygulama olduğu ortaya çıkmıştır. Devletten beklenen, bir bütünlük içerisinde plan kararıyla kent içerisinde yer alan hastanelerin mevcut durumları incelenerek, iyileştirilmesidir İhtiyaç olmadığı gerekçesiyle öncelikle bu alanlarda plan değişiklikleri ve satış işlemlerinin gerçekleştirilirken, kamu mülkiyetinde bulunan korunması gereken doğal alanların statü ve vasıflarının değiştirilerek yine plan aracılığıyla şehir hastanesi olarak hayata geçmesi gibi işlemlerin tümü kamu yararı ile ilişkisi olmayıp bütünüyle sermaye için yapılmaktadır. Hangi hastanelerin kapatılacağı, bu hastanelerdeki sağlık personelinin durumları konusunda belirsizlikler sürmekte, adları geçen birçok hastanede çalışan sağlık emekçilerinde ciddi kaygılara yol açmaktadır. Şehir hastanelerindeki kar odaklı yönetim anlayışı gerek çalışma koşulları gerekse özlük hakları konusunda sağlık çalışanlarını mutsuz etmiş, tükenme yaşamalarına neden olmuştur.

Halen faaliyet gösteren diğer illerdeki Şehir hastanelerinin sağlık hizmeti sunumunda yaşanan ciddi sorunlar göz önüne alındığında İzmir halkını sıkıntılı günlerin beklediğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Tüm bu nedenlerle ilimizdeki meslek örgütleri, sendikalar, dernekler, olarak İzmir Halkının Sağlık Hakkını savunmak ve süreçlerde kamu yararını korumak adına bir araya gelerek “İzmir Kentinin Sağlık Hakkına Sahip Çıkıyoruz.” platformunu oluşturduk.

İZMİR HALKININ SAĞLIK HAKKINA SAHİP ÇIKACAĞIZ. ŞEHİR HASTANELERİ SÜRECİNİ YAKINDAN İZLEYECEK, KONUYA İLİŞKİN ÖNERİ VE İTİRAZLARIMIZI KAMUOYU İLE PAYLAŞACAĞIZ.

İZMİR HALKI’NIN SAĞLIĞINA, KENTİNE, GELECEĞİNE SAHİP ÇIKMASINA DESTEK OLACAĞIZ. İZMİR KENTİ YÖNETİCİLERİ, HALKIN TEMSİLCİLERİ İLE İLETİŞİMİ ARTIRARAK EN GENİŞ PLATFORMLARDA TARTIŞMA ORTAMLARI OLUŞTURACAĞIZ.

KAMU KAYNAKLARININ İSRAFINA, KAMU ALANLARININ TALANINA KARŞI MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ.

ŞEHİR HASTANELERİ SÜRECİ İLE OLUŞTURULAN TRUVA ATININ KENTİMİZE ZARAR VERMESİNE ENGEL OLACAĞIZ.

İZMİR KENTİNİN SAĞLIK HAKKINA
SAHİP ÇIKIYORUZ PLATFORMU

Bileşenler:
İzmir Tabip Odası
İzmir Dişhekimleri Odası
İzmir Eczacı Odası
İzmir Barosu
TMMOB İzmir İKK
DİSK Ege Bölge Temsilciliği
KESK İzmir Şubeler Platformu
Genel Sağlık İş Sendikası İzmir Şube
SES İzmir Şube
Türkiye Aile Hekimleri Uzmanlık Derneği
Türk Hemşireler Derneği İzmir Şube
İzmir Aile Hekimleri Derneği
Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği İzmir Şube
Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği İzmir Temsilciliği
İzmir Sağlık ve Hasta Hakları Derneği
Ata Soyer Sağlık ve Politika Araştırmaları Derneği
İzmir Yaşam Alanları
EGECEP
İzmir Kent Konseyi
Konak Kent Konseyi
Karşıyaka Kent Konseyi
Bayraklı Kent Konseyi
Karabağlar Kent Konseyi
Çiğli Kent Konseyi
İzmir İSİG Meclisi