
10 EKİM'İN 10. YILINDA EMEK-BARIŞ-DEMOKRASİ MÜCADELESİ PANEL&FORUM ETKİNLİĞİ DÜZENLENDİ
DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve 10 Ekim-Der; 10 Ekim 2015'te tarihimizin en kanlı katliamlarından biriyle kaybettiğimiz canları anmak için düzenledikleri 10 Ekim Anma Programı kapsamında, MMO Eğitim ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen 10 Ekim'in 10. Yılında Emek, Barış, Demokrasi Mücadelesi Panel&Forum etkinliği 10 Ekim 2025 tarihinde yapıldı.
IŞİD’in 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara’da DİSK, KESK, TMMOB, TTB çağrısıyla düzenlenen Emek, Barış ve Demokrasi Mitingine yönelik iki canlı bombayla düzenlediği saldırının üzerinden 10 yıl geçti. Saldırı, Türkiye’nin başkentinde barış ve demokrasi talebiyle bir araya gelen binlerce insanın bulunduğu alanda gerçekleşti. İki intihar bombacısının gerçekleştirdiği bu saldırı, Türkiye tarihinin en kanlı terör eylemlerinden biri olarak kayıtlara geçti. Saldırıda 103 kişi hayatını kaybederken yüzlerce kişi yaralandı.
10 Ekim Garı Katliamı’nda hayatını kaybedenlerin aileleriyle yaralı ve yakınlarınca kurulan 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği ve DİSK, KESK, TMMOB, TTB’nin ortaklaşa düzenlediği Panel&Forum etkinliğinde Barış Akademisyeni Süreyya Karacabey moderatörlüğünde, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, KESK Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak, TMMOB Yönetim Kurulu 2015 Dönemi Başkanı Mehmet Soğancı ve TTB 2. Başkanı Pınar Saip birer konuşma yaptılar.
TMMOB’yi temsilen konuşan Soğancı şunları dile getirdi:
"Son söyleyeceğim sözü baştan söyleyeyim:
10 Ekim katliamında kaybettiğimiz canlarımızı unutursak unutturursak yüreğimiz kurusun.
Burada bulunan herkesi sevgi, saygı ve dostlukla selamlıyorum. Bu panelde 10 Ekim öncesine ve bu güne dair konuşmam üzerine bana görev veren TMMOB Yönetim Kuruluna da çok teşekkür ediyorum.
Öncelikle 10 Ekim Emek Barış ve Demokrasi mitinginin gerçekleştirilmesi ve içeriğine dair yaşananları sizlerle paylaşmak istedim:
Memleketin 2015 yılının o karanlık günlerinde 20 Temmuzda Suruç’ta yüreklerimizi dağlayan bir katliam gerçekleşir. 34 sosyalist gencimizi bizden alırlar. 21 Temmuz günü DİSK KESK TMMOB ve TTB yöneticilerinden oluşan bir grup arkadaşımız Suruç’tadır. Katliamı aynı yerde yüksek sesle kınarlar.
TMMOB Yönetim Kurulu Suruç katliamının hemen ardından 1 Ağustos 2015 tarihinde gerçekleştirdiği toplantıda 307 no’lu kararı alır:
“7 Haziran 2015 Genel Seçimleri sonrası AKP eli ile oluşturulan siyasi atmosfer içerisinde Suruç Katliamı ile başlayan ve ülkemizin savaş, şiddet, baskı ortamı içerisine sokulması ile devam eden, insanlarımızın öldürüldüğü karanlık gidişata dur demek için; savaşa karşı barışı; baskı, şiddet ve zora karşı demokrasiyi hakim kılmak için; insanımızın kardeşçe bir arada yaşamasını savunmak için; eşit, özgür, demokratik, laik, bağımsız bir Türkiye mücadelesini yükseltmek için; bölgemizde emperyalist işgal ve savaş politikalarına karşı halkların kardeşliğini büyütmek için kapalı salon/açık hava toplantılarının düzenlenmesine, emek meslek örgütleri ve demokrasi güçleri ile ortaklaşa eylem ve etkinliklerde bulunmak üzere görüşmelerde bulunulmasına; bunlara yönelik her türlü iş ve işlemi gerçekleştirmek konusunda Yürütme Kuruluna görev ve yetki verilmesine,”
Yönetim Kurulumuzun kararı çerçevesinde çağrımız öncelikle TMMOB’nin yol arkadaşı ve bu memleketin yüz akı örgütleri DİSK, KESK ve TTB’ye olur.
30 Eylül’de kamuoyunda dörtlü olarak bilinen örgütlerimiz ortak basın açıklaması ile “10 Ekim Emek, Barış, Demokrasi Mitingi”ne katılım çağrısında bulunurlar.
1 Ekimde de bu çağrı: bu memleketin emekten, halktan, insandan yana tavır alan demokratik kitle örgütleri, siyasal partiler tarafından ortaklaşa basın toplantısı ile kamuoyuna yapılır.
Örgütleyici ve katılımcı tüm örgütler gibi TMMOB de ayrıca TMMOB örgütlülüğüne mitingin içeriğine ilişkin bilgilendirme yapar.
Mitinge çağrımızda şöyle demiştik:
“10 Ekim Mitingine Yönelik olarak TMMOB Örgütlülüğüne:
7 Haziran seçimlerinden bu yana ülkemiz yeniden yangın yerine döndü. Ölüm, çatışma, gözyaşı ve acı dört bir yanımızı sardı. ABD emperyalizminin isteği ve yönlendirmesiyle, uzun süredir Suriye ve Irak’ta savaş sürüyor. Kadınlar, çocuklar, gençler ölüyor, sakat kalıyor, salgın hastalıklar, evsizler, sığınmacılar çoğalıyor. Çağdışı cihatçı IŞİD vb örgütler, Ortadoğu halklarına, en çok da kadınlara dünyayı dar ediyor. Milyonlarca savaş mağduru çok kötü koşullarda hayatlarını sürdürmeye çalışıyor. Binlercesi, “umuda yolculuk” adı altında çıktığı göç yollarında can veriyor. En tepedeki demokrasi tanımaz, iktidar saplantılılar, Suriye’deki savaşa nasıl benzin döktüyse, ülkemizde de çatışmaları başlatıp büyüterek, kan ve gözyaşı üzerinden iktidarını sürdürmeye çalışıyor.
Asker, polis, genç, kadın, çocuk cenazelerinin sonu gelmiyor. Ülkenin dört bir yanındaki cenazelerde akan gözyaşlarına her gün tanıklık yapıyoruz. Her ölümün ardından, binlerce yıldır birlikte yaşadığımız bu topraklarda çocuklarımız ve geleceğimiz adına kaygılarımız büyüyor. Sıkılan her kurşun, patlayan her bomba bedenlerle birlikte yüreklerimizi ve kardeşliğimizi parçalıyor. Patlayan bombalar sadece yollarda, binaların duvarlarında ve kepenklerde çukurlar, delikler açmıyor. Yaşananlar ve yaşatılanlar yaralarımızı yeniden ve yeniden kanatırken evlatlarımızın bedenleriyle birlikte toplumsal barışı da parçalıyor. Yakılan her parti binası, her ev, her işyeri, örgütlü olduğu açık olan her linç girişimi, her gazete baskını bizi Suriye’den bildiğimiz karanlık bir geleceğe taşıyor.
Kürt sorununda “çözüm süreci”nin bitirilmesi; ölümlerin ve provokasyonların gündelik olaylar haline gelmesi; PKK’nin tekrar silah kullanma zeminine çekilmesi; Suruç’ta 32 sosyalist gencin katledilmesi; Dağlıca saldırısı; Cizre gibi yakılıp yıkılmış kentler yaratılması; günlerce süren sokağa çıkma yasakları; savaş ortamında çocukların da içerisinde yer aldığı onlarca sivilin katledilmesi bugün ülkemizin içinde bulunduğu durumdur.
Her gün durum daha da kötüye gidiyor! Her gün ocaklara ateş düşüyor! Savaş çığırtkanlığının yapıldığı her saat, her gün yaşamını yitirenlere yenileri ekleniyor. Her gün yüreğimiz yanıyor. Ülkemiz hızla bir iç savaşın eşiğine doğru giderken, birileri de ölen canların üzerinden milletvekili hesabı yapıyor. Bu ülkede ölen canların sayısı yarıştırılıyor.
Artık yeter!
7 Haziran Genel Seçimleri sonrası oluşturulan siyasi atmosfer içerisinde ülkemizin savaş, şiddet, baskı ortamı içerisine sokulduğu bu dönemde;
İnsanlarımızın öldüğü ve öldürüldüğü karanlık gidişata dur demek için,
Savaşa karşı barışı savunmak için,
Emeğin haklarını geliştirmek, emek en yüce değerdir sözünü büyütmek için,
Emek sermaye çelişkisinin çözümünde emeğin yanında saf tutmak için,
Yaşam alanlarımızın, doğamızın, kentlerimizin yağmalanmasını engellemek için,
İş cinayetlerini, işçi katliamlarını durdurmak için,
Kadına yönelik şiddete ve kadın cinayetlerine karşı durmak için,
Kadın erkek omuz omuza yaşamın her alanında ortak söz söylemek için,
Baskı, şiddet ve zora karşı demokrasiyi hakim kılmak için,
Sarayın saltanatına son vermek için,
Gençlik geleceğimizdir, ölümleri durdurun demek için,
Silahın kahredici sesini susturmak için,
İnsanımızın kardeşçe bir arada yaşamasını savunmak için,
Bölgemizde emperyalist işgal ve savaş politikalarına karşı halkların kardeşliğini büyütmek için,
Kahrolsun emperyalizm, yaşasın halkların kardeşliği demek için,
Eşit, özgür, demokratik, laik ve bağımsız bir Türkiye için,
Şimdi hep birlikte yüksek sesle sözümüzü söyleme ve mücadelemizi büyütme zamanıdır.
Sözümüzü hep birlikte söylemek ve mücadelemizi büyütmek için DİSK, KESK, TMMOB, TTB olarak 10 Ekim’de Ankara’da “Emek Barış Demokrasi” mitingi yapma kararı aldık. Mitinge katılım için çağrımız bu ülkede insandan, emekten, haktan, hukuktan, adaletten, kardeşlikten, barıştan yana olan örgütlü örgütsüz herkesedir.
Biz biliyoruz: Odalarımız, yöneticilerimiz, kadrolarımız, örgütlü üyelerimiz ile TMMOB ve Oda çalışanlarımız bu mitingin etkili ve güçlü olması için elinden geleni yapacaktır. Mitinge katılım çağrımızı tüm insanımıza ulaştıracağınızı biz çok iyi biliyoruz.
TMMOB söylüyor:
Savaşa inat, barış hemen şimdi!
Bu daha başlangıç mücadeleye devam!
Haydi göreve! Haydi mitinge!
10 Ekim’de Ankara’da buluşmak üzere hepimize kolay gelsin.”
Bu çağrılarımıza uyarak memleketin dört bir yanından on binlerce arkadaşımız, kardeşimiz, canımız 10 Ekim’de 10.00 da Ankara Gar önünde buluştular.
10 Ekim saat 10.04
Bugün Gar önündeki anmada her birinin ismini tek tek saydığımız 104 kardeşimizi, canımızı bizden aldılar.
Unutursak unutturursak yüreğimiz kurusun!
Sevgili arkadaşlar,
Panelin bugünkü başlığına göre 10 Ekim katliamının 10. Yılında bugünkü durum nedir?
Biliyoruz ki elbet bu düzenin adı tek adam rejimidir. Bugün yaşanan bu karanlığın sahibi onlardır. Kötülüğün, zulmün sahibi halkı değil sarayı düşünen iktidarın ta kendisidir. Bizim tespitlerimiz nettir. Bakanları, fetvacıları, diyaneti, mafyası, çetesi, yandaşları ile haramilerin saltanatını kurdular. Şimdi bu saltanatları sürsün, meşru sayılsın diye beyaz saray koridorlarında dolanıyorlar. Arşınladıkları kapıların sahipleri Filistin'de hastanelere okullara bombalar yağdıranlardır. İnsanları katleden yersiz yurtsuz bırakanlar onlardır.
İyiden güzelden yana olan ne varsa hepsine her şeye düşmanlar. Bizim taleplerimiz de nettir. Mesele memleket meselesidir, mesele insanın insanlığa sahip çıkma iradesidir. Mesele bu karanlıkla mücadeledir.
Görüyoruz onların yarattığı bu düzen lime lime dökülüyor. Güvenceli çalışma koşullarını yok ettiler. Serbest piyasa düzeni ile talanla yağma ile emekçilerin hayatlarına kastediyorlar. Yoksulluk bu memleketin kaderi değil. Özelleştirme politikalarıyla, yandaşa peşkeş politikalarıyla, trump'a kıyak politikalarıyla memleketi sattılar, çalıp çırptılar.
Bu memleketin işçileri köylüleri emekçileri bu karanlığa mahkum değil. Bu memleketin tarlaları, fabrikaları ve madenleri bu karanlıktan alacaklı.
Kamusal hizmetleri tasfiye ettiler. Eğitimi, sağlığı özelleştirdiler, gericileştirdiler. Paran kadar sağlık, paran kadar eğitim düzeni inşa ettiler. Çocuklarımız eğitimdeki olanak eşitsizliği yüzünden aynı sıralarda değiller. Maarif modeli, öğretmen akademisi, gerici vakıflarla yapılan meb. protokolleri ile eğitimi bilimden yoksun kılmak istiyorlar. Çocuklarımızı koruyabilmek için resmen çırpınıyoruz. Ensarı, aladağı unutmadık. Narin’i unutmadık. Yenidoğan çetesini unutmadık. Depremde kaybolan çocukları da sattıkları çadırları da unutmadık. Çocuklarımızın geleceğini bu adamların karanlığına teslim etmeyeceğiz.
Gençlerin, işsizlik ile yoksulluk ile boğuştuğu, göç baskısı yaşadığı bir düzen inşa ettiler. Okuyabilmek için resmen hayatta kalma çabası vermek zorunda olan, bursu ile beslenme giderlerini bile karşılayamayan, barınamayan, çalışmak zorunda bırakılan gençler isyanda. Martın ortasını bahara çeviren gençler üniversitelerinde, liselerinde isyanda. Barikatları aştılar, korku duvarlarını yıktılar, umudu kuruyorlar. Gençler artık ayakta. Memleketin derdini anlatıyorlar. Mücadelenin sesini ve rengini örgütlüyorlar.
Tek adam rejimini yeneceğiz evet ama bununla bitmez biliyoruz. Bugünü ve geleceği bu zifiri karanlık AKP iktidarının tüm izlerinden temizleyecek arındıracak adımlar atabilmek için birleşik mücadele demeliyiz. Çözüm bir arada olmamızda, örgütlü gücümüzde. Memleketin dört bir yanından meydanlarından, sokaklarından, üniversitelerinden yükselen öfke memleketin geleceğine sahip çıkma iradesinin göstergesidir. Biz bu öfkenin burjuva siyasal labirentlerinde çıkmaza sürüklenmesine izin vermemeliyiz. Halkın iradesinin yok sayılmasına, sorunlarının, taleplerinin, mücadelesinin görünmez kırılmasına izin vermemeliyiz.
Biz biliyoruz ve söylüyoruz:
Bu karanlıkta, gerici, liberal, faşist fırtınada gemisini kurtaran kaptan olamaz. Ekmek bölüşülünce doyulur, eşitlik özgürlük yalnız yaşanamaz. Eşitlik için, özgürlük için, demokrasi, adalet, laiklik için, insanca bir yaşam için omuz omuza birleşik mücadeleyi örgütlemeliyiz. Bu çağrıyı duyan bizi bilir, tanır. Biz dün pes etmeyenler, bugün yılmayanlar, yarın da susmayacak ve durmayacak olanlarız.
İnatla umutla emekle mücadeleyi büyütelim. hep beraber toplumsal muhalefet dinamikleriyle, direnme damarlarıyla umudu buluşturalım, mücadeleyi geliştirelim.
Şimdi daha fazla ve daha fazla mücadele, daha fazla dayanışma, daha fazla örgütlenme zamanıdır.
Katliamda kaybettiğimiz kardeşlerimize, arkadaşlarımıza, çocuklarımıza vereceğimiz söz de budur.
Büyük şair Hasan Hüseyin ne güzel söylemiş:
kanadık toprak olduk
çekildik bayrak olduk
döküldük yaprak olduk
geldik bugüne
ekmeği bol eyledik
acıyı bal eyledik
sıratı yol eyledik
geldik bugüne
ekilir ekin geliriz
ezilir un geliriz
bir gider bin geliriz
beni vurmak kurtuluş mu
kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni
Unutursak unutturursak yüreğimiz kurusun.


