TMMOB SANAYİ KONGRESİ'NE GİDERKEN SAVUNMA SANAYİİ ETKİNLİĞİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ

29.09.2025

TMMOB adına Makina Mühendisleri Odası yürütücülüğünde düzenlenecek olan "TMMOB Sanayi Kongresi 2025" kapsamında "TMMOB Sanayi Kongresine Giderken Savunma Sanayii" etkinliği 27 Eylül 2025 tarihinde Ankara'da MMO Eğitim ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirildi.

Etkinlik, MMO Ankara Şube Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz YILDIRIM, MMO Yönetim Kurulu Başkanı Yunus YENER ve TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin KORAMAZ'ın açılış konuşmalarıyla başladı.

Koramaz açılışta şöyle konuştu:

"Sevgili Meslektaşlarım, Makina Mühendisleri Odamızın ve TMMOB’ye Bağlı Odaların Değerli Başkanları, Yöneticileri, Türkiye’nin Yüz Akı Değerli Bilim İnsanlarımız;

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu yılın sonunda yirmi beşincisini düzenleyeceğimiz TMMOB Sanayi Kongresinin hemen öncesinde, “Sanayi Kongresi’ne Giderken/Savunma Sanayii” üzerine konuşacağımız bu anlamlı etkinliğe hepiniz hoş geldiniz.

Ülkemizin bir sanayisizleşme sürecine sokulduğu, ekonomi politikalarının kamusal varlık ve birikimlerin, ülke zenginliklerinin yağmalanması üzerine oturtulduğu bir dönemde böylesine bir etkinlik yapılmasını oldukça önemli buluyorum.

Bu ve diğer ön etkinlikler ile Aralık ayında yapılacak kongrede ortaya çıkacak sonuçların, ülkemizde kamucu eksenli bir sanayileşme ve teknoloji bilincinin kök salmasına önemli katkılarda bulunacağına inanıyorum.

Bu vesileyle etkinliği düzenleyen Makina Mühendisleri Odamızın Yönetim Kurulu’na, kongrenin bilim, düzenleme, yürütme kurullarına, konuşmacı sayın hocalarımıza, kongre sekreterleri ve tüm çalışan arkadaşlarımıza emek ve katkılarından dolayı çok teşekkür ediyorum.

Değerli Arkadaşlar,

Kongremizin ana gündemi olan savunma sanayii üzerine Oda Başkanımız önemli görüşler belirtti.

Burada bulunan değerli konuşmacılarımız ve bilim insanlarımız da konuyu değişik yönleriyle ele alıp değerlendirmelerini aktaracaklardır.

Ben burada günümüz dünya gerçeklikleri üzerinden bazı görüşlerimi paylaşmak istiyorum.

Hepinizin bildiği gibi, “savunma” kavramı altında tanımlanan sanayi faaliyetleri büyük oranda askeri üretime, yani savaş araç ve gereçlerinin üretimine yöneliktir.

Yaygın kullanımla savunma sanayii diyoruz ancak silah ve mühimmat dışında savunma sanayii diye bir sanayi veya alt sektör sınıflaması yoktur.

Bugün savunma sanayii dediğimiz üretim alanı, aslında metal, makina, kimya, elektronik, optik gibi temel sanayi sektörlerinin askeri amaçlar doğrultusunda dönüştürülmesini ifade ediyor.

Bu ürün ve donanımların savaş bağlamı içinde savunma veya saldırıya yönelik kullanımı konunun özünü değiştirmemektedir.

Her durumda bu üretim politikası, savaş pratiğiyle doğrudan ilişkilidir.

Bu nedenle, TMMOB olarak bizler, savunma sanayiini yalnızca teknolojik gelişmişlik veya yerli üretim kapasitesi üzerinden değil, içinde bulunduğumuz bölgesel ve küresel savaş dinamikleri bağlamında değerlendirmek zorunda olduğumuza inanıyoruz.

Günümüzde, içerisinde bulunduğumuz bölge başta olmak üzere dünya açık bir savaş konjonktürü içerisindedir.

Emperyalist güçlerin rekabeti, hegemonya mücadelesi ve kaynakların yeniden paylaşımı uğruna başlattıkları savaşlar, tüm insanlığı tehdit etmektedir.

Ukrayna, Rusya, Filistin, Suriye, Lübnan, İran, Irak, Yemen başta olmak üzere birçok ülke savaş alanı haline gelmiş durumdadır

Orta Doğu’da haritaların yeniden çizilmeye çalışılması, İran’ın hedeflenmesi, Kafkasya’daki gerilimler, Rusya-Ukrayna savaşı, Çin’in yeni büyük güç konumu, ABD-Çin rekabeti, üretim coğrafyaları ve tedarik zinciri hatlarının siyaseti doğrudan etkiler ölçekte yeniden belirlenmesi girişimleri, gümrük tarifeleri, korumacı politikalar, askeri sanayi kompleksinin öne çıkması, emperyalistler arası çıkar çelişkileri, Orta Doğu’daki yeni durum gibi birçok yeni kritik olgu söz konusudur.

Bu durumun emperyalizme iktisadi, askeri, siyasi bağımlılığı bulunan ve sanayileşmesi kesintiye uğratılan ülkemiz için yeni bunalım öğelerini de beraberinde getireceği açıktır.

Bugün “yerli ve milli” söylemiyle meşrulaştırılmaya çalışılan silahlanma politikaları, aslında emperyalist sistemin ve imzalanan askeri angajmanların Türkiye’ye biçtiği taşeronluk rolünün bir parçasıdır.

Irak, Libya, Suriye gibi ülkelerde yaşanan yıkıma verilen destek, Suriye’nin rejim değişiminde oynanan rol, İsrail’le sürdürülen ilişkiler, NATO bağlamındaki askeri angajmanlar ve en son Cumhurbaşkanı’nın Trump’la buluşmasında ele alınan konular ve verilen tavizler bu durumun en açık örnekleridir.

Değerli Arkadaşlar

Bütün bu gelişmeler ve “ulusal güvenlik” adına meşrulaştırılan silahlanma politikaları yalnızca ulusal bağımsızlığımızı tehdit etmekle sınırlı kalmamaktadır.

Bu durum ülkemiz bütçesinde, sağlık, eğitim, barınma, beslenme, güvenceli istihdam, sosyal güvenlik gibi halkın öncelikli ihtiyaçlarına yeterli kaynak ayrılmasının önünde ciddi bir engel teşkil ettiği gibi faşizan rejimlerin devamına da hizmet etmektedir.

Bu gerçekliğin farkında olmadan yapılan her analiz, eksik ve yanıltıcı olacaktır.

Tam da bu nedenle TMMOB olarak biz, “savunma sanayiine yatırım” adı altında halkın vergileriyle oluşturulan kaynakların, özel sektöre aktarılan teşviklerin, kamu-özel iş birliklerinin, uluslararası silah tekelleriyle kurulan ilişkilerin sorgulanmasını zorunlu buluyoruz.

Ulusal Güvenlik kavramını sadece sınırların korunması olarak değil, aynı zamanda enerji, maden, çevre, gıda, eğitim, sağlık, barınma, ulaşım, iş ve yaşam güvenliği gibi halkın yaşamını bütünlüklü olarak kapsayan alanlarda toplumcu politikaların gözetilmesi,   toplumsal refahın, adaletin ve hukukun teminat altına alınması olarak yorumluyoruz.

Silah üretimini “kalkınma” ile eşitleyen anlayışa karşı; “halk için sanayi”, “barış için teknoloji”, “yaşam için üretim” diyoruz.

Bizler sanayileşmeyi yalnızca ekonomik büyümenin bir aracı olarak değil; aynı zamanda demokratikleşmenin, kalkınmanın ve barışın temel zemini olarak görüyoruz.

Eşitlikten, özgürlüklerden, adaletten, bağımsızlıktan, hakça paylaşımdan, emekten, bilimden ve doğadan yana kamucu, halkçı bir kalkınma modelini savunuyoruz.

Sevgili Arkadaşlar,

Demokrasi, sanayi ve kalkınma bütünlüğü demişken şunları da belirtmeden geçemeyeceğim.

Hepiniz biliyorsunuz, yaşamlarınızda hissediyorsunuz, Türkiye tarihinin en büyük krizlerinden birini yaşıyoruz. Her geçen gün yeni bir demokrasi ayıbına uyanıyoruz.

Ekonomisi tamamen çökertilmiş, hukukun siyasallaştığı, parlamentonun etkisizleştirildiği, anayasa ve yasaların anlamsızlaştırıldığı, tek adamın buyruğuyla yönetilen, aklın ve bilimin yerini hurafelerin, liyakatin yerini parti ve din devleti anlayışının aldığı, her alanda çeteleşen bir ülke tablosuyla karşı karşıyayız.

Bu acı tablonun yaratıcısı olan siyasi iktidarsa bu ülkenin en acil sorunları olan işsizlik, açlık, güvencesiz gelecek, her geçen gün artan borç yüküyle yüzleşmek ve çözüm aramak şöyle dursun toplumsal muhalefet unsurlarını baskı ve zor politikalarıyla sindirmek susturmak istiyor.

Demokratik seçimlerle kazanılamayan belediyelere tutuklamalarla, kayyumlarla, istifaya zorlamalarla, açığa almalarla el konulan bir süreçten geçiyoruz.

Tek adamın safına geçenler gözaltından, tutuklanmaktan, görevden el çektirilmekten kurtulurken, muhalif olanlar bir nevi cadı avına maruz bırakılıyor.

Seçilmiş belediye başkanları tutuklu, siyasiler tutuklu, bürokratlar, gazeteciler, öğrenciler, sanatçılar tutuklu.

Buradan siyasi iktidara bir kez daha sesleniyorum: Hiç kimsenin insanların demokratik iradesi üzerine ipotek koymaya hakkı yoktur.

Bizler bu ülkenin imkanlarıyla okumuş mühendisler, mimarlar, şehir plancıları olarak tüm baskı ve zor politikalarına karşın ülkemize, anayasal demokratik kazanımlarımıza, emeğimize, geleceğimize ne olursa olsun sahip çıkmaya devam edeceğiz.

Bu karanlık elbet dağıtılacak.

İnanıyor ve biliyorum ki; ülkemizin ve halkımızın hak ettiği aydınlık yarınları mutlaka ama mutlaka kazanacağız.

Değerli Arkadaşlar,

Sözü daha fazla uzatmadan etkinliğimize emek ve katkı sunan herkese bir kez daha teşekkür ediyor, başarılı bir etkinlik geçirmemizi diliyorum." 

İlk oturum Salim Melih ŞAHİN yönetiminde "Savunma Sanayiinin İktisadi Görünümü" ana başlığında gerçekleştirildi. Oturumda, Dr. Oktay KÜÇÜKKİREMİTÇİ – Ömür GENÇ "Bir İmalat Sanayi Alt Sektörü Olarak Savunma Sanayi: Tanımsal ve Analitik Değerlendirme"; Hasan ATAK ise "Savunma Sanayii Çalışanları" başlıklı sunumlarını gerçekleştirdiler.

İkinci oturum Erhan İĞNELİ moderatörlüğünde "Savunma Sanayii Sektörü" ana başlığında gerçekleştirildi. Bu oturumda, Bahadır ÖZGÜR "Savunma Sanayiinde Yeni Sermaye Yapılanması"; Arda MEVLÜTOĞLU "Türk Savunma ve Havacılık Sanayii: Bugün Nerede, Yarın Nereye?" ve Dr. Çağlar KURÇ "Savunma/Silah Sanayii’nin Mevcut Durumu" başlıklı sunumlarını gerçekleştirdiler.

Son oturum "Savunma Sanayii Politikaları" ana başlığıyla Yılmaz YILDIRIM moderatörlüğünde gerçekleştirildi. Murat YETKİN "Ambargoların Gölgesinde Türkiye'de Savunma Sanayiinin Gelişimi"; Uluç ÖZÜLKER "Savunma Sanayii ve Bölge Politikaları" ve Türker ERTÜRK "Türkiye’ye Yönelik Tehdit, Savunma Sanayii ve Kapsamda TCG Anadolu ve Altay Tankı" başlıklı sunumlarını sundular ve etkinlik sona erdi.