ZMO: ÇİFTÇİNİN ELEKTRİK BORCUNA AF YOK AMA; MERALAR, ZEYTİNLİKLER RANTA, BARAJLAR PİYASAYA TESLİM...

10.07.2014

Ziraat Mühendisleri Odası, çiftçinin elektrik borcunun anaparası hariç faizini bile silmeye yanaşmayan hükümetin, Torba Yasa Tasarısı ile meraları yapılaşmaya açarken, baraj gibi su yapılarının denetimini de özel şirketlere vermeye hazırlanmasına ilişkin 10 Temmuz 2014 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.

 TORBA`DA "SERMAYE" KABUSU!

 

ÇİFTÇİNİN ELEKTRİK BORCUNA AF YOK AMA;

MERALAR, ZEYTİNLİKLER RANTA, BARAJLAR PİYASAYA TESLİM...

 

 

Güç koşullarda üretim yapmaya çalışan çiftçinin elektrik borcunun anaparası hariç faizini bile silmeye yanaşmayan hükümet, Torba Yasa Tasarısı ile meraları yapılaşmaya açarken, baraj gibi su yapılarının denetimini de özel şirketlere vermeye hazırlanıyor.

 

Tarım, ulusal gelire %9, istihdama %25 oranında katkı veren, nüfusu doyuran önemli bir sektördür. Son yıllarda uygulanan politikalar, verimli arazilerin yitirilmesi, girdi fiyatlarının sürekli artması, ürün fiyatlarının girdi fiyatlarının gerisinde kalması ve ithalatın patlamasıyla tarımda büyük sıkıntılar yaşanmaya başlanmıştır. Çiftçi, sıkıntıların çözümü ve bir parça nefes almasını sağlayacak adımlar beklerken; halen TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu`nda bulunan Torba Yasa Tasarı`sına; çiftçinin, sulama birlikleri ve sulama kooperatiflerinin tarımsal sulama faaliyetlerinden kaynaklanan elektrik borçlarıyla, Tarım Kredi Kooperatifleri ve Ziraat Bankası`na olan borçlarının faizlerinin silinerek anaparanın tekrar yapılandırılmasının da eklenmesi için verilen tekliflerin reddedilmesiyle yine hayal kırıklığına uğramıştır.

 

Son 10 yılda girdi maliyetleri ortalama % 300 artan tarım sektörü, deyim yerindeyse can çekişmektedir. Yoksulluk içinde hayata tutunmaya çalışan çiftçi yağmura, doluya, sele karşı ürün elde edebilmek için çırpınmakta ve hasada (!) göre plan yapmaktadır. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarımsal destekleri hep gündeme getirse de, örneğin 2013 yılı için verilen 612 milyon TL`lik mazot desteği çiftçinin kullandığı mazota ödediği verginin % 13`ünü ancak karşılamaktadır. Aynı yıl gemi ve yatlara verilen yakıt desteğinin 613 milyon TL olduğu göz önüne alındığında, bu desteğin yetersizliği daha iyi anlaşılabilecektir

 

Bakanlık, 2014 yılında 9 milyar 670 milyon TL tarımsal destek vereceğini ilan etmiştir. Ancak verilen bu destek akaryakıttaki KDV ve ÖTV yoluyla geri alınmaktadır. Şu anda mazot 4,5 liradır. (Gemi ve yatlara ise 2,25 TL/litre olarak verilmektedir). 4,5 TL`nin 2,3 TL`si KDV ve ÖTV`dir. Üreticinin yılda 3,5 milyar/litre mazot kullandığı düşünüldüğünde, mazot üzerinden alınan KDV ve ÖTV 8 milyar TL`yi bulmaktadır. Dolayısıyla tarımın, çiftçinin desteklendiğine yönelik iddia gerçeği yansıtmamaktadır. Çiftçinin bir cebine konulmuş gibi yapılan tarımsal destekler, akaryakıttaki KDV ve ÖTV`yle diğer cebinden çıkmaktadır.

 

2003-2013 yılları arasında tarıma 59 milyar TL destek ödemesi yapılmıştır. Ama aynı dönemde yerli ve yabancı rantiyeye faiz ödemeleri 548 milyar TL`yi bulmuştur. Bu rakam tarımsal desteklerden tam 9 kat fazladır. Tarım Kanunu`nun 21`inci maddesinde "Gayrisafi Yurt İçi Hasılanın % 1`inden az olmamak üzere tarıma destek verilir." denmektedir. Ancak destekler bugüne kadar % 1`i hiç bulmamıştır.

 

Sulama birliklerinin toplam tarımsal elektrik borcu, 810 milyon TL anapara ve 1 milyar 200 milyon TL faizi olmak üzere toplam 2 milyar 100 milyon TL`dir. Bu borcun faizinin silinerek, anaparanın yapılandırılmasına yönelik teklifin reddedilmesi ile çiftçiye bir darbe daha vurulmuştur.

 

Bu darbenin ilk işaretleri 9 Mart 2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan, "Tarımsal Sulamaya İlişkin Elektrik Borcu Bulunan Çiftçilere Bu Borçları Ödenene Kadar 2014 Yılında Tarımsal Destekleme Ödemesi Yapılmayacağına Dair Bakanlar Kurulu Kararı" ve buna ilişkin Uygulama Tebliği ile ortaya çıkmıştır. Yüksek üretim maliyetleri nedeni ile yeterli üretim yapamayan, yetersiz tarımsal desteklemelerle soluk almaya çalışan çiftçiler de, adeta üretim süreçlerinin dışına itilmiştir. Hükümet çiftçinin tarımsal sulamaya ilişkin elektrik borcunu hangi nedenle ödeyemediğini araştırıp, bu konuda çözüm geliştirme yerine, elektrik dağıtım işini verdiği dağıtım firmalarının alacaklarının tahsilinde "firmaların menfaatlerini korumayı, onların tahsildarı olmayı tercih etmiştir."

 

Torba Tasarı`ya eklenen başka bir maddeyle, kentsel dönüşüm ve gelişim projesi kapsamında kalan mera, yaylak ve kışlak gibi yerler yapılaşmaya açılmak istenmektedir. Bedava yem kaynağı olan meraların amacı dışında kullanılarak betonlaştırılması, Türkiye`nin yurtdışından canlı hayvan ve et ithalatına devam etmesi anlamına gelmektedir. Yani ulusal kaynaklarımız başka ülkelere aktarılırken, hayvancılık sektöründeki sorunlar daha da derinleşecek ve halkımız ucuz ete kavuşma imkanından yoksun kalacaktır. Yine Meclis gündeminde olan başka bir tasarı ile zeytinliklerin de enerji ve maden şirketlerinin talanına açılmak istenmesi göz önüne alındığında, gözden çıkarılanın sadece çiftçiler değil, tarım alanları da olduğu anlaşılmaktadır.

 

Torba Tasarı`ya eklenen diğer bir madde ile HES`ler, baraj, gölet ve regülatör gibi su yapılarının denetiminin, DSİ tarafından hizmet alım yoluyla şirketlere yaptırılabilmesi öngörülmektedir. Hatırlanacağı üzere TBMM`de 2011 yılında kanunlaşan Torba Yasa`da su yapılarının denetlenmesinin DSİnin çıkaracağı yönetmelikle düzenlenmesi öngörülmüş, DSİ tarafından da bu yönde mevzuat çalışmasına gidilmişti. Ancak ODA`mız ve TMMOB`nin açtığı davalar sonucunda Danıştay DSİ`nin "su yapılarının denetiminin özel şirketlere devredilmesine" ilişkin yönetmelik ve tebliğini yasa dışı bulmuş ve Torba Yasa`nın söz konusu hükmünü de Anayasa Mahkemesi`ne taşımıştı. Anayasa Mahkemesi`nden de iptal kararı çıkmasına karşın bu konudaki ısrarını sürdüren Hükümet, Torba Tasarı`ya eklediği maddelerle su yapılarının denetimini şirketlere bırakmaya hazırlanmaktadır.

 

Oysa daha 2 yıl önce Adana`da "denetimsizlik" nedeniyle yaşanan facia unutulmuş gibi görünmektedir. Şubat 2012`de Adana Kozan`da Köprü Barajı inşaatı sırasında kapakların patlaması sonucu 2 işçi yaşamını yitirmiş, 2 işçi de yaralanmıştı. Bu kaza baraj inşaatlarında kamunun sorumluluğunda olan denetim görevinin yaşamsal önem taşıdığını bir kez daha ortaya koymuştu.

 

Devlet; bireyin en temel hakları olan yaşama, çalışma, iş güvenliği ve işçi sağlığını korumakla yükümlüdür. Bu hizmetleri kamu eliyle yürütmelidir. Yani devlet "maliyeti" gerekçe göstererek temel kamu hizmetlerini şirketlere havale edemez. Dolayısıyla yapı denetimi, iş güvenliği ve su yapılarının denetim hizmetleri de, amacı "kar etmek" olan özel şirketlere devredilemez.

 

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası olarak AKP iktidarını, yukarıda dile getirdiğimiz uyarıları dikkate alarak, özellikle bu yıl önce kuraklık, sonra don ve dolu, son olarak da sel felaketi ile sarsılan çiftçinin durumunu bir kez daha değerlendirip gerekli adımları atmaya ve geleceğimiz açısından büyük önem taşıyan meralar, zeytinlik alanlar ile su yapılarının denetimi konusundaki düzenlemelerden de vazgeçmeye çağırıyoruz.

 

Kamuoyuna saygılarımızla duyurulur. 

 

Özden GÜNGÖR

ZMO Yönetim Kurulu Başkanı