1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ

01.09.2008

TMMOB'ne bağlı odalar, 1 Eylül Dünya Barış Günü ile ilgili olarak basın açıklamaları yaptı.

KAFKASYA‘DA YAŞANANLAR, SAVAŞA NE KADAR YAKIN OLDUĞUMUZU VE

BARIŞIN ÖNEMİNİ BİR KEZ DAHA HATIRLATIYOR!...

1 Eylül 2008

TMMOB Mimarlar Odası 41. Dönem Merkez Yönetim Kurulu, 1 Eylül Dünya Barış Günü‘nde, Kafkasya‘da yaşanan son gelişmelerle ciddi sivil kayıplarına neden olan savaşın acımasız yüzü karşısında endişelerini kamuoyuyla paylaşmak istemiş ve aşağıdaki basın açıklamasını yapmayı kararlaştırmıştır:

Savaşın insanlık suçu acı yüzünü Bosna, Irak, Afganistan gibi değişik coğrafyalardan sonra Kafkasya‘da bir kez daha gördük; acımasızlığı yansıtan görüntüleri, yakınlarını, evlerini, yaşam çevrelerini yitiren insanların umarsızlığını gördük. Teknolojinin üstünlüklerinin sergilenmesini, insan aklının yaratıcılığının savaş sanayinin gelişimine nasıl hizmet edebildiğini gördük; uluslararası hukukun devlet adamlarının söylemlerinde bir demagoji nesnesine dönüştüğünü gördük. Ancak bunları yalnızca Kafkasya‘da görmedik.

2. Dünya Savaşının büyük yıkımlarından sonra "bir daha asla" diyerek güçlü bir barış vurgusu yapılmış, bu acılar bir daha yaşanmasın diye savaşın başlangıç günü olan 1 Eylül, Dünya Barış Günü olarak kutsanmıştı. Ancak savaşlar bugüne dek sürdü ve bugün de bütün yıkıcılığıyla sürüyor; özellikle uluslararası güçlerin doğal kaynak paylaşımına konu olan bölgelerde ülkeler savaşa sürüklenebiliyor.

İçinde bulunduğumuz bölgede, Ortadoğu‘da, Balkanlar‘da ve Kafkasya‘da gerilim neredeyse hiç dinmedi; yıllardır birlikte yaşayan halklar kabaran milliyetçilik dalgası, doğal kaynaklarının paylaşımı, güç gösterileri gibi nedenlerin etkisiyle birbiriyle savaşa sürüklendi. Uluslararası hukuku hiçe sayan egemen ülkelerin yüzsüzce yürüttüğü iktidar oyunlarının bir parçası haline getirildiler. Bu çatışmaların acısını da tüm savaşlarda olduğu gibi, militer güçler değil masum insanlar çekti ve çekmeye devam ediyor. 20.yy içinde yaşanan savaşlarda insanoğlu nüfusunun beşte birini yitirdi; bu rakam savaş çılgınlığının sonucu olarak, uluslararası hukukça koruma altına alınan sivil kayıpların boyutlarını göstermektedir.

Kafkasya bölgesinin dünya politikası ve ekonomisindeki stratejik önemi nedeniyle çoğu kez emperyalist güçlerin oyunlarına ve gerilimlere sahne olduğunu biliyoruz. Fakat aynı zamanda, bölgenin ortak tarihî ve kültüründen gelen uyumun, saldırganlığın önüne geçmek ve barışı yeniden sağlamak konusunda önemli bir güç oluşturduğuna inanmaktayız. Büyük bir öneme ve kendine özgü niteliklere sahip olduğunu düşündüğümüz bu coğrafyada, son dönemde Rusya ve Gürcistan arasında yaşanan çatışmalar bizi derinden endişelendirmiştir. Bunun en önemli nedeni, yüzyıllardır çeşitlilik ve farklılıklarla birlikte uyum içinde yaşayan insanların barış ortamını yitirmeleridir. Hiç yere ölümleri, çektikleri acılar, yaşanan mutsuzluklar, maddi ve manevi kayıplarıdır. Silahlı çatışmaların yaşam çevrelerimiz, doğal ve kültürel mirasımız üzerinde de yıkıcı bir etkiye neden olmasıdır.

Sürecin bölgesel savaş konumundan, giderek bir dünya krizine yönelmesi endişesini taşıyoruz. Soğuk savaş dönemini çağrıştıran ataklarla gerilimin tırmandırıldığını, nükleer silahların gölgesinde yeni güç dengeleri oluşturulmaya çalışıldığını gözlüyoruz.

Oysa halkların barış içinde yaşamasının olanaklı, hatta gerekli olduğunu biliyoruz. Yakın bölgemizin hemen her yerinde olduğu gibi, farklı etnik kökene, farklı dile, farklı yaşam biçimine ve farklı dini inanışa sahip uluslardan oluşan çok kültürlü bir konumda olan Kafkasya‘da etnik ve kültürel izler birbirine karışmıştır ve barış içinde birlikte yaşam, etnik ayrışmadan çok daha kolaydır.

Bu gerçekten hareketle Mimarlar Odası olarak, Karadeniz Bölgesi Mimarlar Forumu (FABSR) ve Uluslararası Mimarlar Birliği‘nin 2. Bölge yapılanması içinde birlikte çalıştığımız Rus ve Gürcü meslektaşlarımıza; bu endişelerimizi ileterek yüzyıllardır birlikte yaşanılan bu topraklarda her şeye karşın birlikte yaşayacağımızın bilincinde olarak duyarlık, empati ve sağduyu dileğimizi bildirdik. İnsanlık tarihinin en önemli izlerini taşıyan bu bölgenin her türlü saldırganlığı ve kışkırtıcılığı boşa çıkaracak ve yeniden kendi huzurunu kendi eliyle sağlayacak birikimi olduğuna inandığımızı, bölgede kalıcı bir barış ortamının sağlanması girişimlerin her iki ülke için olumlu sonuç doğuracak biçimde sonuçlanmasını dilediğimizi ilettik.

Uluslararası Mimarlar Birliği‘nin (UIA) 2005‘te İstanbul‘da toplanan Dünya Mimarlar Kongresi‘ne katılan dünya mimarları, yayınlanan deklarasyonla tüm değerleriyle birlikte insanlığı yok eden "savaşların sona erdiği bir dünyanın yaratılması" dileğini vurgulamışlardı. Dünya mimarlarının bu dileği UIA 2008 Torino‘da daha güçlü bir biçimde kamuoyuna bir kez daha duyuruldu. Bu evrensel söylemi içtenlikle benimseyerek barışın, savaşsız bir dünya özleminin ulusal ve uluslararası tüm platformlarda ve her düzeyde ele alınması ve geliştirilmesinin izleyicisi olacağımızı bildirmek isteriz.

Çünkü, ölen her insanla birlikte, farklılıkların zenginlik olarak algılandığı, kimsenin düşüncesinden, dini inancından, etnik kökeninden, cinsiyetinden dolayı ayrımcılığa uğramadığı bir dünya özlemimizden uzaklaştığımızı görüyoruz, endişe ediyoruz.

Çünkü, atılan her bombayla, yok edilen her kültürel eserle birlikte eksildiğimizi, insanlık tarihinin ortak mirası olarak bizlere emanet edilen bu birikimi koruyamamanın ezikliğini duyuyoruz.

Çünkü, mimari yaratıcılığın yıkıcılıkta değil, insanlara sağlıklı, güzel, yaşanılır çevreler sunmakta kullanılması gerektiğini düşünüyoruz.

Çünkü, mimarlık mesleğinin insan odaklı özü gereği; "Türkiye Mimarlık Politikası‘na Doğru" metninde belirtildiği gibi; "Mimarlık öteki sanat dallarından farklı olarak, insana yaşam çevresi sunar ve onun yaşamını belirler. Kuşaklar boyu süren bir etkiye sahiptir; bir yere ait olma, o yerle övünme duygusu verir."

Savaşın yıkıntıları arasından umutsuzluk filizlenir, övünme duygusu değil!...

1 Eylül 2008 Dünya Barış Gününde dileğimiz, "insanların yıkımların gölgesinde değil, gelecek korkusu olmadan, barış içinde sağlıklı, güvenli ve övünebilecekleri ortamlarda" yaşamalarıdır.

TMMOB Mimarlar Odası

BARIŞ... HEMEN ŞİMDİ!

İnsanlık tarihinin tanık olduğu en korkunç savaşlardan birinin, İkinci Dünya Savaşı‘nın başlangıç tarihidir 1 Eylül...

Emperyalist, kapitalist ülkeler arasındaki ikinci büyük paylaşım savaşı, milyonlarca insanın yaşamına ve büyük bir yıkıma, kültür ve çevre tahribatına mal olmuştur.

Dünya halkları, 52 milyon insan kaybettiği bu savaşta, savaşın ve barışın anlamını bir kez daha öğrenmiştir.

Bu nedenledir ki, savaşın hemen sonrasında, Birleşmiş Milletler ortamında kabul edilen üçüncü kuşak insan hakları arasında, barış ve çevre hakkı ayrı bir öneme sahiptir.

SAVAŞ İNSANLARI ÖLDÜRÜR

Savaş insanlığın en ölümcül aktivitesidir. Bu tarihten önceki savaşları bir kenara bıraksak bile, sadece 20. yüzyılda 165 milyonla 258 milyon arasında insanın ölümüne yol açan 165‘e yakın savaş yaşanmıştır. Savaşlar 20. yüzyılda doğan insan nüfusunun yaklaşık yüzde 6.25‘inin ölümüne yol açmıştır. Modern dönem olarak adlandırılan bu dönemde, savaşlarda ölenlerin yüzde 75‘ini ise siviller oluşturmaktadır. Savaş en çok kadınlar, çocuklar, yaşlılar, azınlıklar ve fakirler üzerinde yıkıcı etkisini göstermektedir.

Savaşların insanların üzerine etkileri yalnızca doğrudan ölümlerle sınırlı değildir: 1930‘lu yıllardan bu yana biyolojik ve diğer silahların üretimi aşamasında insan deneklerin kullanıldığı bilinmektedir. Örneğin 1940 yılında Chicago‘da 4000 hükümlüye malaria aşılanarak gerçekleştirilen deney, daha sonra Nazi doktorların soykırım sırasında işledikleri suçları savunmak üzere kullanacakları bir argüman haline dönüşmüştür. 1942 yılında Amerikan kimyasal muharebe servisi aktif görev yerine insan denek olmayı seçen 4000 asker üzerinde hardal gazı deneyleri yapmıştır. LSD deneylerinden biyolojik silah deneylerine bu liste günümüze kadar uzatılabilir. Öyle ki, ABD senatörü D.Rockefeller 1994 yılında, 50 yıl boyunca ABD Savunma Bakanlığı tarafından askeri personel üzerinde yapılan insan deneylerini bir rapor halinde açıklamıştır. Yine 1996 yılında ABD Savunma Bakanlığı, Irak savaşı gazilerinin kimyasal ajanlara maruz kaldığını kabul etmek zorunda kalmıştı. Kullanılan silahların doğrudan etkileri nedeniyle canlılar ve yaşam alanları zarar görmektedir, fakat bunun dışında savaşın insanlar üzerindeki dolaylı etkileri de korkunçtur. Birleşmiş Milletler Göçmen Ajansı‘nın verilerine göre 2003 yılındaki Irak Savaşı sonrasında, 5 milyon Iraklı göçmen olarak yaşamaya zorlanmıştır. Irak toplam nüfusunun 25 milyon olduğu düşünülürse, Irak için göç halindeki bir ülke tanımlamasını yapmak abartılı bir ifade olmayacaktır. Afganistan‘da da durumun farklı olmadığı bilinmektedir. Altyapısı çökertilen kentler nedeniyle büyük göç hareketleri yaşanmakta, bu göçler toplumsal yaşamı ekolojik, sosyolojik ve ekonomik anlamda büyük zararlara uğratmaktadır. Doğal ve kültürel varlıklar geri dönülemez şekilde yok olmaktadır. Savaşlar doğal kaynakların olması gerekenden çok daha hızlı tüketilmesine ve kirlenmesine, kullanılamaz hale gelmesine neden olmaktadır. Sonuçta elde kalan; çocuk, kadın, yaşlı yitik hayatlar, kimyasallarla kirlenmiş yeraltı ve yüzey suları, solunan hava, doğal ve kültürel varlığı yerle bir olmuş yaşam alanları; içme ve kullanma suyu, kanalizasyon sistemi gibi altyapısı yok edilmiş kentlerdir.

SAVAŞ DOĞAYI TAHRİP EDER

Savaş vahşi yaşamı tahrip eder, yerel habitatları bozar. Toprak hava ve suyu kirletir. Nesillerce sürebilecek etkiler yaratır. ABD, Vietnam savaşında 25 milyon bomba ve 19 milyon ton kimyasal silahı, Vietnam coğrafyası üzerine yağdırmıştır. Baltık denizinden pasifik okyanusuna milyonlarca metrekarelik alan askeri kimyasallar ve radyoaktif atıklarla kirletilmiştir. Kamboçya‘da yaklaşık iki milyon metrekarelik bir alan mayınlarla ölü topraklar haline getirilmiştir. Yine Angola‘da çevre, 10 milyon mayınla yaşanılmaz hale getirilmiştir.

Mayınlı alanlar hala doğal hayata ve insan yaşamına zarar vermektedir. Aynı zamanda savaş endüstrisi küresel ısınmanın en önemli nedenlerinden biridir.2007 yılında yayınlanan enerji bültenine göre Pentagon dünyadaki en büyük petrol tüketicisidir ve bu tüketim 35 ülkenin petrol tüketiminden fazladır. Sadece bu veri bile savaş endüstrisinin dünya üzerindeki etkilerini anlatmaya yeter. Bütün dünyada tekrarlanan silah deneyleri toprağı, suyu, havayı kirletmekte ve birçok habitatı tahrip etmektedir. Dolayısıyla savaş, barış zamanlarında bile doğayı tahrip etmeye devam etmektedir.

Tüm bunların ötesinde savaş insanlığın geleceğine dair çok büyük tehlikeler yaratmaya devam etmektedir. Proceedings of the National Academy of Sciences‘ta yayımlanan yeni bir araştırmaya göre, nükleer patlamalar sonucu büyük miktarda ısı stratosferde tutularak, ozon tabakasının yüzde yirmilik kısmının yok olmasına neden olabilir. Sözü edilen araştırma, geçen yıl yayınlanan ve Pakistan ile Hindistan arasına olası bir nükleer çarpışmanın sonuçları konusundaki araştırmanın verileriyle de örtüşmektedir. Hiroşima büyüklüğünde 100 kadar nükleer bombanın patlatılması halinde, yeryüzünün sıcaklığını dramatik biçimde değiştirecek etkiler ortaya çıkabilecektir.

SAVAŞ TOPLUMSAL ALANI TAHRİP EDER

Savaş kırsal yerleşimleri, tarım alanlarını ve şehir altyapısını tahrip eder, yenilenemeyecek kültürel mirası yok eder. 1991‘deki Körfez Savaşı‘nda Irak‘ta 9.000 mesken, su sistemleri, dört büyük baraj, enerji santralleri yok edilmişti. Sonuçta öyle bir sağlık krizi ortaya çıktı ki 500.000 Irak‘lı çocuk hayatını yitirdi. 2002 yılında Afganistan‘a çeyrek milyon bomba atıldı ve 2003 yılındaysa Irak‘ta 28.000 bomba ve roket kullanıldı. Son 25 yılda savaşlarda, dünyanın birçok bölgesinde şehirler, kasabalar ve köyler yerle bir edildi. Sudan, El Salvador, Mozambik, Angola, Lübnan, Filistin, Yugoslavya - Bosna, Ruanda, Afganistan, Liberya, Uganda, Kolombiya, Somali, Kongo, Irak, Burundi, İran ve Etiyopya...

SAVAŞ KAYNAKLARI SÖMÜRÜR

Petrol bazlı ekonomiyi sürdürebilmek adına küresel bir askeri imparatorluk var edilmektedir. Savaş sırasında ciddi miktarlarda petrol ve petrol ürünleri tüketilmektedir. İkinci dünya savaşında 6-9 milyon varil petrol tüketilmişken, Çöl Fırtınası Savaşı‘nda tüketilen petrol 45 milyon varili bulmaktadır. Yalnızca, ABD‘de Pentagon, 2001 yılında 134 milyon varil akaryakıt tüketmiştir. Petrol dünyasının orduları yıllık 2 milyar varile yakın petrol tüketmektedir. Pentagon dünyadaki en büyük petrol, kimyasal, değerli maden ve odun tüketicisidir.

SAVAŞ KİRLETİR

Bombalar, kovanlar, mermiler ve askeri yakıtlar toprağımızı, havamızı ve suyumuzu nitrat, nitrit, hidrokarbonlar, kurşun, fosfor, radyoaktif kalıntılar, aşındırıcı ve zehirli ağır metallerle kirletmektedir. Ordular hava kirliliğinin en az yüzde onundan sorumludur. 1991 körfez savaşı tek başına 80.000 ton sera gazı yaratmıştır. Pentagon, ürettiği 750.000 ton tehlikeli atıkla dünyanın en büyük kirlilik kaynağıdır. Amerikan askeri üsleri ülkemizde ve Kanada, Almanya, Grönland, İzlanda, Italya, Panama, Filipinler, Kuzey Kore, İspanya‘da çevre kirliliği yaratmaya devam etmektedir.

SAVAŞ KÜLTÜREL MİRASI YOK EDER

Savaş insanlığın kültürel mirasını barbarca tahrip eder. Örneğin, ABD‘nin Irak işgalinde, Bağdat‘ta başlayan yağmalama olaylarında binlerce parça tarihi eser çalınmış ve dünya pazarlarında satışa çıkarılmıştır. Bugün hala 12.000 kadar tarihi bölge kaçak kazılarla yağmalanmaya devam etmektedir. Öyle ki, UNESCO Kasım 2007‘de yayınladığı bir raporla tüm dünyayı çalınan Irak kültürel mirasının alınıp satılmasını engellemeye davet etmiştir. Uzman arkeologların uyarılarına aldırmayan ABD Ordusu, kadim Babil şehri kalıntılarının üzerine bir askeri üs kurmuş ve geri dönülmez zarara yol açmıştı. Şimdi benzer bir tehlike İran için gündemdedir. İran‘ın nükleer tesislerinin birçoğu çok önemli tarihi merkezlerin yakınındadır. Bu bölgelere atılacak tek bir bomba bile 3000 yıllık tarihi çöpe atmak anlamına gelecektir.

Irak örneğinin benzeri olarak Afganistan‘da ve savaşın çirkin yüzünü gösterdiği her yerde kültürel miras tehdit altındadır. Eski Yugoslavya‘da Bosna‘da yaşananlar, bu arada tarihi Mostar köprüsünün yok edilişi halen acı bir anı olarak belleklerdedir.

SAVAŞ PAHALIYA MAL OLUR

Küresel askeri harcamalar 2000 yılında 798 milyar dolarken bu rakam 2007 yılında 1 trilyon doları bulmuştur. Oysa yalnızca 13 milyon dolarla üçüncü dünya ülkelerindeki 80.000 köye temiz su sağlanabilir. Bir askeri denizaltının fiyatı olan 1,5 milyar dolarla dünya çocukları en zararlı altı hastalığa karşı aşılanabilir ve yılda 1 milyon çocuk ölümü engellenebilir. Irak Savaşı‘nı ilk saatinde ateşlenen 25 Tomahawk füzesinin maliyeti evsizlere yardım için kurulmuş organizasyonların yıllık bütçesinin onlarca katıdır.

Bu tablonun ortaya koyduğu gerçekler açık bir şekilde göstermektedir ki, savaş tüm canlı türleri için yıkım ve yok oluş anlamına gelmektedir. Bu durumda tüm dünyada inatla sürdürülen savaş ve ekonomisi, canlı yaşamını hiçe sayan yaklaşımın kurduğu hegemonyaya dayanmaktadır.

1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla, AKP Hükümeti‘ni tekrar uyarıyoruz!

Sadece mazlum Irak ve Afgan halklarının katili değil, dünyanın en büyük kirleticisi ABD ve Pentagon‘un kulağınıza fısıldadığı politikalar ülkemize, bölgemize ve dünyamıza yıkım ve ölüm dışında hiçbir şey getirmeyecektir. Bölgenin ciddi savaşlarla çalkalandığı ve İran üzerine yapılacak saldırıların pazarlık konusu yapıldığı bu süreçte, ülkede, bölgede ve dünyada barışı savunmak dışında bir çıkar yol yoktur. En son "çevrecinin daniskası" olmaya karar veren Başbakana çağrımızdır: Dünyanın en büyük çevre katili olan Pentagon‘un üslerini Türkiye‘den derhal kaldırın!

Ülkede, Bölgede, Dünyada BARIŞ!!!

Hemen Şimdi...

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu

BASINA VE KAMUOYUNA

1 Eylül 1939.

52 milyon can kaybı, milyonlarca yaralı ve rakamlarla ifade edilemeyecek yıkımların, insanlığı acı ve gözyaşına boğduğu karanlık bir donemin başladığı gün. İnsanlık; bu felaket ve yıkımları bir daha yaşamasın, aydın ve özgür bir dünyada barış içinde yaşasın dilekleriyle o gün yani 1 eylül, günümüzde Dünya Barış Günü olarak kabul edilmektedir. Ne yazık ki kapitalist uygarlık bu anlamlı yaklaşımı görmezlikten gelerek aynı politikalarını daha da artırarak sürdürmektedir. Bu gün kan ve gözyaşının akmadığı bir coğrafya neredeyse yoktur. Yeni teknolojilerle geliştirilen silahlara kullanım alanı açmak, sömürü alanlarına yenilerini eklemek için uygulanan vahşi ve insanlık dışı politikalara karşı emek, demokrasi ve barış dünyasının daha güçlü bir dayanışma ve direnmeye ihtiyacı vardır. Ve artık sözün bittiği yerdeyiz. Ve bilinmelidir ki savaşlar bir azınlığın yararına ve çok pahalı olmasına karsın barış çok düşük maliyetli ve tüm insanlığın yararınadır. Ve yine bilinmelidir ki biz Gıda Mühendisleri Odası olarak her zaman tüm dünya ve ülkemiz için barıştan yana olacağız.

1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ KUTLU OLSUN..

Kadir DAĞHAN
Gıda Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu II.Başkanı

Barış, demokrasi ve hoşgörü çağrımızı yineliyoruz

2008 1 Eylül Dünya Barış Günü‘nü, yine ülkemizde ve dünyada barışa duyulan özlemle karşılıyoruz. Çünkü ne ülkemizde ne de özellikle içinde bulunduğumuz coğrafyada bir türlü sular durulmuyor, silah sesleri kesilmiyor, sorunlar savaş aracılığıyla çözülmeye çalışılıyor; dolayısıyla da çözülemiyor, patlayan her bomba sorunları daha da derinleştiriyor, içinden çıkılmaz bir noktaya sürüklüyor.

Bölgesel boyutuyla öne çıkan ve tek tek ülkeleri yakından etkileyen, dengeleri belirleyen Kürt sorunu başta olmak üzere, son günlerde Kafkasya‘da patlak veren çatışma ortamı geleceğe dönük kaygılarımızı artırmaktadır.

Kafkasya sorunu, tüm coğrafyayı yakacak bir ateş topu haline gelme riskini içinde taşıyor. Yaşanması olası gelişmelere dair üretilen senaryoları bile düşünmek bile istemiyor hiç kimse.

Kürt sorunu kaynaklı çatışma ortamının, şiddet eylemlerinin sonu gelmiyor. Her gün yeni bir çatışma, yeni bir saldırı haberiyle sarsılıyoruz. Gün be gün ölüm haberleri alıyoruz.

Savaş insanı, doğayı, kültürel değerleri yok ediyor ve ne yazık ki insanlık bu illetten kendisini uzak tutamıyor. Nasıl tutsun ki; emperyalistler petrol, enerji koridorları, silah satışı, stratejik mevzi, nüfuz alanı üzerinden bölgesel savaşları kışkırtıyor. Özellikle ABD gerek işgallerle, gerek komşu ülkeleri birbirine kışkırtarak tam bir savaş makinesi gibi çalışıyor.

ABD‘nin ne yaptığından ziyade, bizleri asıl kaygılandıran noktanın ülkemizde hakim kılınan siyasal-kültürel ortam olduğunu belirtmek gerekiyor. Ne yazık ki şiddet, günlük hayattan siyasete kadar sorunları çözmenin yegâne yolu olarak görülüyor. Savaş çığırtkanlığı, linç kültürü, barış talebine karşı gösterilen tahammülsüzlük, farklılıkları yok sayan yaklaşım buradan güç alıyor.

İnşaat Mühendisleri Odası; 1 Eylül Dünya Barış Günü‘nde bir kez daha barış, demokrasi, hoşgörü çağrısı yapıyor. 1 Eylül vesilesiyle; ABD‘nin Ortadoğu‘dan çekilmesini, Kafkaslarda ABD kışkırtmasıyla başlayan gerginliğe son verilmesini, Kürt sorununda barışçıl çözümlerin zorlanması doğrultusundaki talepleri yineliyoruz.

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası

Emperyalist Talan ve Paylaşıma Karşı Barış İstemi Tarihsel ve Güncel Bir Değer Taşımaktadır

Dünya Barış Günü, Savaşın Yıkım ve Vahşetine Karşı İnsanca Yaşam Özleminin Yükseltildiği Bir Gün Olarak Değerlenmelidir
Dünyamız, 1 Eylül‘e yine savaşlar, bombalar ve ölümler eşliğinde giriyor. Emperyalist ABD, enerji kaynakları üzerindeki denetimi tekelleştirmek üzere komşumuz olan coğrafyada terör estiriyor, Ortadoğu‘yu kana bulamaya, Iraklıları yurdundan etmeye devam ediyor. ABD İran‘a sürekli tehditler savuruyor, İran toplumu ve Ortadoğu‘yu tedirgin ediyor, göstermelik uzlaşma/dize getirme arayışlarıyla birlikte savaş kartını elinden düşürmüyor. ABD, Ortadoğu ve tüm insanlık için gerçek bir sorun olduğunu her fırsatta yeniden kanıtlamaktadır.
Diğer yandan mikro milliyetçilikler yoluyla Kafkas halkları birbirine kırdırılmakta, ABD‘nin "turuncu devrimi" ile denetimi altına aldığı Gürcistan Hükümeti, Osetlerin yaşadığı bölgeleri ABD‘den icazet alarak talan etmekte; bu saldırgan Amerikancılığın faturasını ise Gürcistan halkı Rusya‘nın karşı saldırılarına maruz kalarak ödemektedir.

ABD-Rusya, Rusya-Gürcistan ve Gürcistan ile Osetya ve Abhazya arasındaki gerilimler, başta ABD olmak üzere ABD-İngiltere-AB-Japonya bir tarafta, Rusya, Çin, Hindistan‘ın da içinde yer aldığı Şanghay Beşlisi bir diğer tarafta olmak üzere dünyanın tek kutupluluktan çok kutupluluğa geçtiğinin somutlandığı bir alan olmuştur. Enerji, petrol, su kaynaklarının önümüzdeki on yıllarda emperyalistler ve büyük güçler arası "güç ve paylaşım ilişkisi"nde neden olacağı gerilim ve olası savaşların başladığı/başlayacağı bir döneme dünya çapında girilmiştir.
Hal böyleyken, boğazlardan ABD ve NATO gemilerinin mühimmat geçişine izin vermekle Türkiye dünya ve bölge barışına destek değil, köstek olmakta, savaş şahinlerine destek vermektedir.

Yakın coğrafyalardaki Amerikan-İsrail güdümlü saldırgan hattın desteklenmesi ülkemizde tedirginlik yaratmaktadır. Hükümet, komşu ülkelerdeki savaşlarda, ne kadar insanın canının yandığına göre değil, petrol boru hatlarının zarar görmemesi ve enerji fiyatlarına endeksli girişimler yürütmektedir. 1 Mart tezkeresi ve ABD‘nin Irak‘ı işgal politikasından ders almayan iktidarın bu bağımlı tavrı yaşanan her olumsuzlukta olduğu gibi asıl olarak ekonomik ve sosyal sorunları ağırlaştırmakta, halkımızın sırtındaki yükü büyütmektedir.

Türkiye, iç politikada toplumsal barışa karşı "savaş" sloganlarının atıldığı, provokasyonlar ve teröre dayalı bir yaşamı sürdürmektedir. Sivillerin yaşadığı yerlerde bombalar patlatılmakta, Kürt sorunu bu girdapta şekillendirilmeye çalışılmaktadır. Toplumun Kürt sorunu ve etnik milliyetçilik temelinde kamplaştırılmasına yukarıdan olanak tanınması, bir arada ve kardeşçe yaşamı savunan, terörü ve provokasyonları lanetleyen, silahların bırakılmasını isteyen sağduyulu ve demokratik yaklaşımların önünü tıkamakta, barış umudunu zayıflatmaktadır.

Bu karanlık tablo karşısında toplumumuzda barış umudunun yeşertilmesi, uluslar arasında katliamların son bulması ve sanayileşmiş, kalkınmış, demokratikleşmiş bir Türkiye için Odamız toplumsal sorumluluklarından taviz vermeyecek, karanlığa, savaşa, emperyalist saldırganlığa karşı ülkemizde, bölgede ve dünyada barışı savunmaya devam edecek; geçmişte olduğu gibi bugün de barış ve insanca yaşam talebinin yankılandığı tüm alanlarda yerini alacaktır.

TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI
Yönetim Kurulu Başkanı
Emin KORAMAZ
(30 Ağustos 2008)

52 milyon insanın ölümüne neden olan II. Dünya Savaşının başlangıç günü olan 1 Eylül tarihi Dünya Barış Günü olarak ilan edilmişti.

GENEL MERKEZ BASIN BİLDİRİSİ

01.09.2008, Ankara

"ELELE VERİP SAVAŞALIM!"

Her yıl 1 Eylül Dünya Barış Gününün nasıl ilan edildiğini, her yıl dünyada kaç insan öldüğünü anlatılır.
Anlatmak ve dinlemek yetmiyor.
Açıklamamızın başlığı samimi bir çağrı olarak okunmalıdır.
Elbette okuyanların da bildiği gibi elimize top, tüfek, silah almaktan bahsetmiyoruz.
Yan yana gelmekten, taraf olmaktan, insanlığın gelecek güzel günlerini planlamaktan ve onun mücadelesini vermekten bahsediyoruz.
Savaşı ortaya çıkaran uluslar arası ve ulusiçi sistemler bütününe karşı taraf olmaya çağırıyoruz.
Bu sistemin dünyanın değişik coğrafyalarında yaşayan insanlara, insanca yaşam olanağı sunamadığı ve hiçbir zaman sunmayacağını iddia ediyoruz.
Ülkemizin bu sistemler bütünü içinde yer alarak savaşın ve bataklığın içine çekilmeye çalışıldığını iddia ediyoruz.
Geçtiğimiz hafta boğazlarımızdan geçen ABD savaş gemilerinin aynı zamanda egemenlik haklarımızı bombalayarak geçtiğini biliyoruz.
Ardından Rusya‘ nın verdiği notalar ve kısmi ambargosu. Birileri "Amiral Battı" oynuyor. Batan ülkemiz ve bölge halkları değil mi?
Her gün İncirlikten kalkan uçaklar Irak‘a bomba yağdırmaya devam ediyor.
İran‘ a saldıracağız diyor imparatorluk. Irak‘ ta döktüğü kan yetmedi, sıra İran ‘ a geldi.
Bir gün bize de sıranın gelmeyeceğinin garantisini verebilen var mı aranızda...
İnsan kanı içip, petrol, doğal gaz ve madenlerle besleniyor, bir de üzerine silah satıp kasalarını dolduruyorlar.
Bu sistem akla zarardır, değişmelidir.
Bir avuç insanın çıkarlarını, milyonlarca insanın çıkarlarının üzerine koyan bu sistem irrasyoneldir.
Değiştirmek için elele vermek, yan yana gelmek, taraf olmak, güç olmak, barış için "savaşmak" gerekmektedir.
Dünya Barış Günü böyle bir dünyada gerçek anlamını bulacaktır.
Saygılarımızla.

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası

1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ KUTLU OLSUN

1 Eylül, insanlık tarihinin en acımasız ve en kirli savaşı İkinci Büyük Emperyalist Paylaşım Savaşı‘nın başladığı gündür. Ardında 52 milyon ölü, milyonlarca yaralı, sakat ve moloz yığını haline gelmiş kentler ile acı ve gözyaşı bırakan bu emperyalist paylaşım savaşının başladığı gün, Dünya Barış Günü olarak anılmaktadır.

Büyük acılara neden olan bu savaşın üzerinden onlarca yıl geçmiş olmasına karşın, dünyada değişen bir şey olmamıştır. Emperyalist güçler dünyayı paylaşmak için, birçok yerde mazlum halklara karşı zor kullanmakta ve bunu "barış ve demokrasi götürmek" adına yaptıklarını söylemektedirler.

Savaşın acı yüzünü Bosna, Irak, Afganistan gibi değişik coğrafyalardan sonra şimdi de Kafkasya‘da bir kez daha gördük. Yakınlarını, evlerini ve yaşam çevrelerini yitiren insanların umutsuzluğunu gördük. Teknolojinin üstünlüklerinin sergilenmesini, insan aklının yaratıcılığının savaş sanayinin gelişimine nasıl hizmet edebildiğini gördük. Uluslararası hukukun devlet adamlarının söylemlerinde nasıl bir demagojiye dönüştüğünü gördük.

Ülkemizde, toplumsal barışa karşı "savaş" sloganlarının atıldığı, provokasyonlar ve teröre dayalı bir yaşam sürdürülmektedir. Sivillerin yaşadığı yerlerde bombalar patlatılmakta, kürt sorunu bu girdapta şekillendirilmeye çalışılmaktadır. Toplumun kürt sorunu ve etnik milliyetçilik temelinde kamplaştırılmasına zemin hazırlanması, bir arada ve kardeşçe yaşamı savunan, terörü ve provokasyonları lanetleyen, silahların bırakılmasını isteyen sağduyulu ve demokratik yaklaşımların önünü tıkamakta, barış umudunu zayıflatmaktadır.

Savaşlar bir azınlığın yararına ve çok pahalı olmasına karşın, barış çok düşük maliyetli ve tüm insanlığın yararınadır. Maden Mühendisleri Odası, her zaman tüm dünya ve ülkemiz için barıştan yana olacaktır.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

TMMOB

MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI

YÖNETİM KURULU

1 Eylül 2008, Ankara