13. ULUSAL TESİSAT MÜHENDİSLİĞİ KONGRESİ/19-22 Nisan 2017/İZMİR
Değerli Konuklar,
Değerli Meslektaşlarım,
Sevgili Basın Mensupları,
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği-TMMOB Yönetim Kurulu adına sizleri saygıyla selamlıyorum.
İlki 1993 yılında yapılan Ulusal Tesisat Mühendisliği Kongrelerimizin düzenleme, yürütme kurullarında 24 yıldır görev almış bir meslektaşınız olarak burada, aranızda bulunmaktan duyduğum memnuniyeti dile getirmek istiyorum.
Kongrelerimizin sürekli katılımcıları bilirler, Teskon geçmişten bu yana çok önemli işlevler üstlenmiştir. “Mühendislikte uzmanlık” kavramı Teskon’lar sayesinde yerleşmiştir.
1993’ten 2017’ye Teskon, tesisat mühendisliği alanında; uzman mühendislik; imar mevzuatı, yapı denetimi, disiplinler arası işbirliği; mesleki akreditasyon; tesisat mühendisliğinde personel belgelendirmesi; meslektaşlarımızın çıkarları; AB teknik mevzuatı; Ar-Ge çalışmaları; binalarda enerji performansı yönetmeliği, eneri verimliliği; hastane ve ameliyathanelerde hijyen alanlarındaki klima–havalandırma sistemlerinin uluslararası standartlara ulaştırılması ve denetimi, sağlık için konfor ve iç hava kalitesi gibi konuları meslek ve kamuoyu gündemine taşıyan bir platform olarak önemli işlevler üstlenmiştir.
Kongrelerimizde üretilen, paylaşılan bilgi ve teknoloji, 24 yıldır meslek alanımızın ve sektörün gelişmesine, halkımızın daha sağlıklı, planlı, güvenli, temiz mekânlar ve kentlerde yaşamasına hizmet etmektedir.
Tesisat mühendisliği, makine mühendisliğinin temel disiplinlerinden biridir ve tesisat sektörü, cihaz, malzeme, ekipman üretimi ve taahhüt uygulamalarıyla birlikte ciddi bir pazar oluşturmaktadır.
Sektörde ürün tasarımından imalata, satış hizmetlerine, kullanım alanlarına ilişkin projelendirme hizmetlerine, cihaz ve sistemlerin montaj, işletmeye alma, test, kontrol, kabul, işletme ve bakım aşamalarına kadar sürecin her noktasında makina mühendisleri görev yapmaktadır. Dolayısıyla sektörün geliştirilmesi ve korunması bizler için özel bir önem taşımaktadır.
Sektörün sorunlarının tespiti, çözümlerinin ne olabileceğinin her yönüyle tartışıldığı kongrelerimiz sayesinde, bu ülkede tesisat mühendisliği kavramı anlamlı bir yere oturmuş, görünür, bilinir bir aşamaya gelmiştir.
Kongrelerimizde sunulan bildiriler, yapılan kurslar, seminerler, atölyeler ile tesisat mühendisliği alanında bilgiler, tüm tesisat mühendisleri için erişilebilir ve ulaşılabilir olmaktadır.
Bugün Oda yayını olarak tesisat mühendislerinin kullanımına sunulan kitaplarımızın karar alma süreçleri, tesisat kongrelerimiz aracılığıyla gerçekleşmiştir.
Tesisat kongrelerimizin temel amacı tesisat mühendisliğinin ülkemizdeki gelişimine katkı sağlamaktır. Tesisat mühendisliği ve etkileşim içinde olan diğer alanlarda, yeni bilgi ve teknolojinin paylaşılması, yaygınlaşması; tesisat mühendisliğinin temel ve uygulamalı alanlarında bilimsel ve teknolojik gelişmelerin sunulması ve tartışılması bu kongrelerimizin hedefleri arasındadır.
Bu nedenle bugün burada bizleri buluşturan arkadaşlarıma, Düzenleme, Yürütme, Danışma Kurullarımıza, görüşlerini bizimle paylaşacak bilim insanlarına, uzmanlara, Makina Mühendisleri Odamıza ve İzmir Şubesi’nin yöneticilerine, çalışanlarına ve geçmişten bugüne bu kongreye emek ve katkısı bulunan bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Değerli Meslektaşlarım,
Oda Başkanımızın sektörle ilgili sunduğu veriler de gösteriyor ki, tesisat sektörü kararlı bir gelişme çizgisi gösterememektedir.
Planlı sanayi politikalarının olmaması, fason üretim, sorunlu ithalat politikaları, tek taraflı olarak imzalanan Gümrük Birliği Anlaşması bunun en önemli nedenleri arasında yer almaktadır. Yatırım malları ithalatında korumacılık faktörüne öncelik verilmemektedir.
KOBİ niteliğindeki firmalarımız yetersiz teşvikler, eşitsiz rekabet koşulları, üretimlerini durdurma, büyük firmaların isteklerine tabi olma, fason üretimle dünya pazarlarına düşük kâr marjıyla çalışma kıskacı altındadır.
Büyük firmalar da geçmişteki düşük döviz kuru politikalarından dolayı artan oranda ithalata yönelmiş ancak sürekli yükselen döviz kuru nedeniyle borç kıskacı altındadır.
Bu nedenlerle tesisat mühendisliğinde istihdamın giderek azaldığı, küçük mühendislik büroları olarak örgütlenmiş hizmetlerin yaşama şansının azaldığı bir dönemden geçiyoruz.
Değerli Meslektaşlarım,
Türkiye, sanayi sektörlerine ucuz girdi sağlayan büyük ölçekli kamusal sanayi üretimi yapan KİT’lerin özelleştirilmesiyle adeta bir sanayisizleşme girdabına sokulmuştur. Ekonomiyi sürükleme dinamizmi olan imalat sanayisi, özellikle son beş yılda yatırımların da hız kesmesiyle ivme kaybetmiştir. Türkiye ekonomisi ve sanayisi, yıllardır, yüksek oranlı borçlanma ve yoğun ithal girdi kolaycılığının üzerine oturmuştur. Üretim-yatırım-tasarruf politikalarının yerini tüketim politikaları ve paradan para kazanma arayışları almış; kent rantlarına, doğa kıyımlarına, finans kazançlarına bel bağlanmıştır. Tarım ve sanayi gibi üretken sektörler gerileyip rantiye ve spekülatif kâr çevrelerinin egemen olması söz konusudur.
Sanayinin, üçte biri döviz borcundan oluşan borç yükü 450 milyar TL’yi aşmıştır ve sanayi kârının yüzde 63’ü faize gitmektedir. Ayrıca düşük büyüme, sanayi üretiminde çarkları olumsuz etkilemektedir. Türkiye 2012’den itibaren yıllık yüzde 3 ve aşağısına eğilimli bir büyüme patikasına girmiş bulunuyor.
Bu durum özellikle sanayi üretimi ve istihdamını daraltmakta, büyük işsizlik dalgalarına kapı aralamaktadır.
Ülkemiz ekonomisinin üretim, tasarruf-yatırım, istihdam, ihracat ve ithalatın yapısı, teknoloji düzeyi, dış talep bağımlılığı, cari açık, sermaye hareketlerinin serbest giriş-çıkışı ve aşırı borçlanma ile örselenmesi ekonomi ve sanayide önemli kırılganlıklar oluşturmaktadır.
Sanayileşme paradigması terk edildikçe hükümet, rant dağıtımı merkezli inşaat ve müteahhitlik işleri, katma değeri düşük hizmetler sektörü ile onun alt sektörlerine yönelmektedir. Kent rantları ve finansallaşmaya dayalı bu ekonomi tercihi, en son Varlık Fonu adı altında bir uygulamaya sarılmıştır. Mega, çılgın vb. diye anılan ranta dayalı büyük projelere kaynak aktarımı ve borçlanma gereksinimini karşılamak için oluşturulan bu fon özelleştirmelerden arta kalan kamu kaynak ve varlıklarını ipotek de edebilecek ve ülkemizi yoksullaştıracaktır.
Ekonomide baş gösteren küçülme ve iktidarın neden olduğu ekonomik siyasi riskler ülkemiz ve sanayiyi bunaltmaktadır.
Türkiye’nin politik ve jeopolitik düzeyde biriken riskleri; özellikle saray rejimi odaklı Anayasa değişikliği ile parlamentonun etkisizleştirilmesi ve yetkilerin Cumhurbaşkanında toplanmasına yönelik siyasi hamleler, kaotik bir durum yaratmış ve ekonomiyi sarsan yeni bir faktör olmuştur.
Değerli Katılımcılar,
Bu gerçekliğe, şimdi de referandumun başa baş sonuçları eklenmiştir.
Oysa rejim/sistem, Anayasal düzen değişimi yapan Anayasalar, bir şekilde ve mutlaka, toplumsal ve siyasal bir mutabakatı, tartışmasız bir halk çoğunluğunu, tartışmasız bir tarihsel meşruiyeti gerektirir. Ancak referandum sonuçlarında böylesi bir meşruiyet yoktur. Aksine büyük bir yarılma söz konusudur.
TMMOB Anayasa değişikliği sürecinin başından beri yapılmak istenen değişiklikleri bütün yönleriyle değerlendirmiş; yaptığı açıklamalar ve yayımladığı dokümanlarla meslektaşlarını ve halkı bilgilendirmeye çalışmıştır.
Toplumun bu değişikliklerin kapsamı üzerine sağlıklı bilgi edinemediğini; söz konusu değişikliğin Anayasaların en temel özelliği olan, iktidar yetkilerinin sınırlandırılması normundan yoksun olduğunu her platformda vurgulamıştır.
TMMOB söz konusu değişikliğin, 15 Temmuz darbe girişimi üzerine ilan edilen ancak demokratik toplumsal muhalefet üzerinde baskı ve sindirme politikalarının uygulama aracına dönüşen OHAL ve medyanın tamamen iktidarın hizmetinde olduğu koşullarda referanduma sunulmasının yanlışlığına da işaret etmiştir.
Ancak bütün olumsuzluklara karşın bu referandum süreci, ülkemizde demokratik duyarlılıkların geliştiğini, toplumun en az yarısının mevcut gidişe hayır dediğini, özgür, yasaksız, baskısız, adil ve demokratik koşullarda bir seçim yapılabilse sonucun farklı olacağını göstermiştir.
Şimdi görevimiz, ülkemizin felakete sürüklenmesinin önünü alacak bu demokratik duyarlılıkların daha da gelişmesi ve giderek ülkemizin geleceğini belirleyecek düzeye gelmesi için çalışmaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi sevgi, umut ve gelecek güzel günlere olan inancımla bir kez daha selamlıyor, etkinliğimizin başarılı geçmesini diliyorum.
Emin Koramaz
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı