2005 VE TMMOB
Kanaltürk'de yayımlanan ve gazeteci Tuncay Özkan'ın sunduğu Söz Meclisi programının 30 Aralık 2005 tarihinde yayımlanan bölümünün konusu " 2005 Yılının Değerlendirilmesi" oldu. Söz Meclisi her ayın son Cuma akşamı emek ve meslek örgütü başkanlarının katılımı ile canlı olarak yayımlanıyor. Programa TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı da katıldı.
Mehmet Soğancı konuşmasında şunları da söyledi:
Sayın Özkan, öncelikle, belki de her yıl olduğu gibi bu yıl da çok sayıda meslektaşımızı, çok değerli insanları, bilim insanlarını, sanatçıları, şairleri, yazarları kaybettiğimiz bir yılın sonunda onları saygıyla ve sevgiyle anarak bir yılın değerlendirmesine başlamak doğru olacak. Sevdiklerimizi ve topluma mal olan ve kaybettiğimiz değerlerimizi saygıyla anıyorum.
TMMOB, hemen her yılın sonunda bir meslek örgütü anlayışı içerisinde, o yıla ilişkin yaptığı değerlendirme ile bir sonraki yıla ilişkin dileklerini gerek örgütümüze, gerekse de kamuoyuna iletir, düşüncelerini paylaşır. Bu yıl da öyle yaptık. Bu gün yayımladığımız değerlendirmenin başlığı da "2005 olmadı, 2006 yeni bir yıl olsun" şeklindeydi.
Aslında bir yılı değerlendirirken içinde yaşadığımız günlere ilişkin bir tespiti öncelikle yapmamız gerekiyor. Bu tespit de aslında "Nasıl bir dünya ve nasıl bir Türkiye" tespiti olmalı. TMMOB belgelerinden kısa bir alıntı ile bütün yaşanılanları anlaşılır bir şekle koymak çok kolay. Şöyle yazılı:
"Dünya küreselleşmenin yıkıcı etkisiyle şekilleniyor, sermayenin sınırsız hareketlerini ifade eden küreselleşme çağında sermaye fiili ve ideolojik olarak yaşamın bütün gözeneklerinde tahakküm kuruyor. Küreselleşmeyle dünya kaos ortamına sürükleniyor, ülkeler, bölgeler, şehirler, mahalleler arasında eşitsizlikler gün geçtikçe artıyor. Yoksulluk, açlık ve işsizlik yaygınlaşıyor, şiddet yaşamın her noktasında boy gösteriyor, ABD Orta Doğu"yu kan gölüne çevirdi, işgal derinleşerek sürüyor. Uygulanan neoliberal politikalar dünyayı bir karabasana sürüklüyor, ideolojilerin sonu kapitalizmin sonsuzluğunu ilan edildiği dönemde egemenlerin tüm dünyaya sunduğu refah, demokrasi ve özgürlük vaadini savaş, yoksulluk, işsizlik ve açlık yalanlıyor."
Tabii bu ülkenin mühendisleri, mimarları, şehir plancıları bu ülkenin hangi dünyada, hangi çağda, hangi iklimde, hangi coğrafyada, hangi yüz yılda yaşadığını bilerek bunları yazıyorlar. Niye? Onu yer yerde söylüyoruz: Biz, bilim ve teknolojiyi insanla buluşturan bir mesleği icra edenlerin örgütüyüz. Bizim mesleğimizin, bizim çalışmalarımızın öznesinde, odağında insan vardır. Bizim örgütümüz onun için yaşadığı çağı ve coğrafyayı bilmek ve anlamak durumundadır. Sermayenin küreselleşmesi burada tüm katılımcılarca da söylendiği gibi dünyada iki yöntemle sürdürülüyor. Birincisi Irak‘ta olduğu gibi açık işgal, ikincisi de Türkiye gibi ülkelerde de çıkartılan uyum yasaları ile sisteme entegrasyon. Bu anlamda bu iktidar kendinden öncekilerden başarılıdır. IMF ve Dünya Bankası programlarını en istenilen(?) bir şekilde hayata geçirmiştir, bu dönemde de bu programı tam bir biat etme düzeneği içerisinde yürütmeye niyetlidir. Sermayenin küreselleşmesi doğrultusunda uygulamaya sokulan uyum yasalarının yürürlüğe sokulmasında, sağlıkta reform adı verilen yasaların çıkarılmasında çok başarılıdır, başarılı bir şekilde bu yasaları çıkarmaya devam etmektedir. Kamu reformu adı verilen yasaları gündeme getirip bunları çıkarmada çok başarılıdır. Özelleştirme önündeki engelleri kaldıran yasaları ortaya çıkarmada çok başarılıdır. Özetle siyasal iktidar neoliberal politikaların hayata geçirilmesin de, insanımızı işsizliğe ve açlığa sürüklemede gerçekten çok başarılı bir hat izlemiştir 3 senedir. 2005 yılında da bu politikaları hayata geçirmede gerçekten başarılı bir dönem geçirmiştir. Tabi, hemen söylemek gerekir ki, başarı durduğunuz yerden değişiyor. Bu başarı onların durduğu yerden ülkenin tablosunu pembe gösteriyor. Bizim taraftan bakıldığımda tablo maalesef gri tonlu olarak görülüyor..
Türkiye, IMF ve Dünya Bankası programları çerçevesinde, sadece bu iktidar değil, haksızlık yapmayalım, 1980‘li yıllardan beri hüküm süren bu iklim Türkiye‘de tüm siyasi iktidarlar aracılığıyla hiç kesintisiz sürdürülen program ile sermayenin küreselleşmesi sürecine eklemlenmektedir. Hakkını yemiyelim: Bu iktidar geçmiştekilerden ve geçmiş yıllardan daha başarılı bir yılı bu ülkede bu yıl uluslar arası sermayeye yaşatmıştır.
2005‘e baktığımızda, dünyada Asya‘da Tsunami, Amerika Birleşik Devletleri‘nde Katrina Fırtınası. Önemliydi. Bunların ikisi aslında dünyada sadece yoksulların vurulduğu bir doğa olayıdır. Küresel güç, yok ettiği doğaya yenildi, ama, bir şey de açığa çıktı: Bu küreselleşme çağında açığa çıkan içindeki yoksulluk ve çoğu ülkede ırkçılığın ön plana çıkması. Bunu Katrina olayında Amerika Birleşik Devletleri‘nde çok yakından gördük.
Türkiye‘nin en önemli hadiselerinden biri, AB müzakere sürecinin başlaması oldu. Bir tarama süreci geçilecek. Sonra da normal program devreye girecek. 35 dosya incelenecek. Bu süreç ile ilgili olarak Birliğimiz çok detaylı çalışma yapıyor. Biz siyasal iktidarın tüm çalışmalarını yakından takip ediyoruz. Siyasal iktidarın, bu konularda çok hazırlıklı olmadığını ve yeterli kadrolara sahip olmadığını görüyoruz. Bu süreç, işte tokalaşarak senden 3, benden 5 süreci değil, bunu hepimiz biliyoruz. Uyumlaştırmanın esaslarının konuşulacağı özel bir süreç ama, biz siyasal iktidarın bu konularda yeterli kadrolara sahip olmadığını biliyoruz, görüyoruz. Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği‘nin de yönetim kadroları üyelerine verdiği söz "Müzakere sürecinin bir mücadele süreci olarak algılanması gerektiği ve gereğinin yapılması şeklindedir. 2006‘da da bu süreç hepimizi yeterince meşgul edecek bir olay olarak Birliğimizin önünde duruyor. Meslek alanlarımız ile ilgili her konuda siyasal iktidarı uyarmaya, konuları ve gerçekleri kamuoyu ile paylaşma görevimizi sürdürmeye kararlıyız.
Özelleştirmeler, unutursam eklenebilir, Türk Telekom, Tüpraş, Galataport, Erdemir, Seydişehir değişik tarz ve yöntemlerle bitirildi. Bunda çok başarılıdır hükümet, bu yılın birileri açısından çok başarılı geçtiğini burada bir kez daha ifade etmek gerekiyor. Gerçekten az önce söyledim: Neoliberal bir ekonomik sistemin gerekleri bu yıl yapılmıştır. Bizim mitinglerimizde gençlerin söylediği çok hoş bir söz var: "Biz çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakıyoruz, ya siz" derler. Biz, emek ve meslek örgütlerinin bir grubu DİSK, HAK-İş, Türk-İş, KESK, TTB, KİGEM bir arada "20. yılında özelleştirme gerçeği sempozyumu" başlıklı bir çalışma yaptık. Bir programda da ben size kitabını iletmiştim. Biz geleceğe öyle bir kitap bıraktık. Bu kitap, bizim tarafta olanların çektiği, gerçekten bu 20. yılında özelleştirmelerin Türkiye‘yi ne hale getirdiğinin çok güzel bir fotoğrafıdır. TMMOB özelleştirmelere karşı mücadelesini 2006 yılında sürdürmeye kararlıdır.
2005 yılı, Türkiye‘de demokratik hak ve özgürlükler için aslında mücadelelerle dolu da bir yıl oldu. Bu mücadele, burada temsil edilen emek ve meslek örgütlerinin çoğu ile birlikte gerçekleştirildi. Birkaç tanesini hatırlatmak isterim: 6 Ocak‘ta emek platformunun çok yoğunluklu bir grubu ile SSK hastanelerini koruma ve kollama etkinlikleri yaptık. SSK hastanelerini koruyup kollayamadık ama, siyasal iktidarı bu noktada deşifre ettiğimizi ben çok iyi biliyorum. ABD Dışişleri Başkanı Ankara‘ya gelmiş: Bayan Rice. Onu protesto etmişiz 5 Şubat‘ta. 16 Şubat emek platformu 81 ilde siyasal iktidarı insanca yaşam ve sosyal ekonomik yıkımları durdurma için uyarı eylemi yaptı. 19 Mart‘ta işgalin 2. yılında Dünyanın bütün sokakları bizim diye İstanbul‘da bir miting gerçekleştirildi. TMMOB, KESK, DİSK, Diş Hekimleri Birliği, Tabipler Birliği, Eczacılar Birliği, TÜRMOB, İstanbul Barosu ortaklaşa gerçekleştirdik. 1 Mayıs‘ta yine Emek ve Demokrasi Güçleri alanlarda emeğin bayramını kutladılar. 9-10 Mayıs‘ta Dünya Kadın Yürüyüşü vardı, kadın hakları noktasında, Bu yürüyüş Türkiye‘de karşılandı. Yamalı yorgana bir yama da Türkiye‘de eklendi. Seydişehirliler özelleştirmeye karşı Ankara‘da miting yaptı, TMMOB oradaydı. 11 Eylül‘de 12 Eylül faşizmini lanetledik, topluca Ankara‘da. 8 Ekim‘de bu ülkenin mühendisleri, mimarları, şehir plancıları TMMOB çağrısı ile "insanca yaşamak istiyoruz, demokratik Türkiye istiyoruz, bu ülkede yaşananlara itiraz ediyoruz" diyerek Sıhhiye‘de Ankara‘da buluştu. 7-8 bin arkadaşımız ile birlikte coşkulu bir miting yaptık. Sonra yine TMMOB, KESK, DİSK, TTB 17 Aralık‘ta tüm yurttaşlarımızı çağırdığımız "Demokratik Türkiye, Halk İçin Bütçe" başlıklı yoğun katılımlı gösterimizi gerçekleştirdik. Bu ülkenin mühendisleri, mimarları, şehir plancıları hakikaten kendi yaşadıklarına itiraz ediyorsa ve bu itirazlara karşı "2005 yılında ben bu ülkeyi iyi yönetiyorum" diyenler hala varsa, bizim söyleyebileceğimiz başka bir şey yoktur. Hızımızı alamadık, 28 Aralık‘ta da meclise sadece üyelerimizden topladığımız on binlerce imzalı dilekçeyi teslim ettik. İktidarıyla, muhalefetiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı‘na bu ülkenin mühendisleri, mimarları, şehir plancıları ve bunların örgütü neler talep ediyor bunları ifade ettik. 2005 o anlamda da emek ve demokrasi güçleri açısından hakikaten ekonomik, demokratik hak ve özgürlükler için mücadeleyle dolu bir yıl olmuştur, bunları buradan ifade etmek gerekir..
TMMOB, 2005 yılında Kürt sorununun "barış içinde bir arada yaşama ve demokratik yollarla çözümü" perspektifinde aktif tavır almıştır. Geçen programda sözünü ettiğim 99 Demokrasi Kurultayı kararları çerçevesinde bu konuda çalışmalarımızı sürdürdük. Bir grup yönetici arkadaş yurttaş girişiminin "kaygılıyız uyarıyoruz" diye bilinen metnine imza attık. Arkasında bu ülkede olmazsa olmaz bir olay yaşandı, mutlaka çözülmesi gereken bir olay yaşandı, Şemdinli‘den bahsediyorum. Bir grup emek ve meslek örgütü ile birlikte "Dün Susurluk, bugün Şemdinli, yarın neresi?" diye sorduk. Bu ülkede eğer demokrasiden bahsedilecek ise, Şemdinli olayının tamamiyle çözülmesi gerekir diye düşünüyorum.
2005 yılı, Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği‘nin ilgi sahası içinde, bizim meslek alanlarımızla ilgili olarak, yani bu ülkenin enerjisi, tarımı, sanayisi, toprağı, kenti, havası, suyu ile ilgili çok fazla sayıda düzenlenmenin yapıldığı bir dönem de oldu. Ama traji komiktir, her dönem olduğu gibi bu dönem de de, bu yasalar çıkarılırken ya bizden hiç görüş alınmadı ya da alınan görüşlerimizin hiç biri ciddiye alınmadı. Söz meclisinin her programında söylüyorum:Anayasanın 135. maddesinde ifade edilen bir meslek örgütüyüz, 1954 yılından beri de varız. Bu kurulmuş. Mühendisler, mimarlar, şehir plancıları bu çatı altında mesleki faaliyetlerini sürdürüyor. Neden yasaları oluştururken bundan yararlanmayı düşünmezsin. Bizim meslek alanlarımız ile ilgili ve halkın yararına yönelik bir bilgiye bizden başka nereden ulaşabilirsin? Ama senin derdin kamu değil de sermayenin yararı ise, işte o zaman haklısın, bize başvurmana gerek yok. Şimdi, Orman mühendislerimize ilişkin bir meslek yetki yasası çıkartılmaya uğraşıyorlar. Komisyonlara, yasası gereği o meslek alanı ile ilgili yaptırımları ve düzenlemeleri yapan TMMOB çağrılmıyor. Görüşü bile alınmıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bazılarının uyarısı ile "lütfen" kabul ediliyoruz.nedir? TMMOB çağırılmıyor, çünkü maksat başka. Maksat orada üzüm yemek filan değil: Tabi ki mesleklerin yetki alanlarını belirleyen yasal düzenlemeler yapılacak. Ama niyet o değil. Bizce niyet, TMMOB‘ye karşı girişilmiş bir "zavallı" operasyonu gerçekleştirmek. Bunu biz yandaşlara mesaj vermek olarak görüyoruz. Orman Mühendisleri yetki yasası derhal, şimdi, hemen geri çekilmelidir.
TMMOB ve bağlı odaları her dönem olduğu gibi bu dönemde de iki yüze yakın etkinlik ile kamuoyu önüne çıkmıştır. Bu etkinliklerde en azından onar tane bildiri sunulduğunu kabul edersek 2000‘e yakın bildirinin bu etkinliklerimizde bilim insanlarının ve uzmanların görev aldığını söyleyebiliyoruz. Oda etkinliklerinin dışında TMMOB bu yıl, Diyarbakır‘da Gap ve Sanayi Sempozyumu, Urfa‘da Toprak Reformu Kongresi, Ankara‘da Eğitim sempozyumu, Öğrenci üye Kurultayı, Sanayi Kongresi ve Mühendislik eğitimi Sempozyumu gerçekleştirdi. Mart ayında da Su politikaları kongresini gerçekleştireceğiz. Bu dönem meslek alanlarımız ile ilgili ülke gerçeklerini, sorunları, çözüm yollarını bu etkinliklerimizin sonuç bildiri ile kamuoyuna ilettik. Biz insanımıza karşı görevlerimizi yerine getirmenin, sorumluluğumuzun gereklerini yerine getirmenin rahatlığı içerisindeyiz. Siyasal iktidarın bu sonuç bildirilerinden çıkaracağı çok ders vardır. Buna inanıyoruz. 2006 da da bu görevlerimizi yerine getire,ceğiz.
2005 de burada temsil edilen çok meslek ve emek örgütünün yer aldığı Türkiye Sosyal Forumu kuruldu. "Başka bir yaşam mümkün, başka bir Türkiye mümkün , başka bir dünya mümkün" diyenler bu forumda bir araya gelerek özledikleri yaşamı birbirleri ile paylaşacaklar. Porto Allegro sürecinden gelen bir tartışmanın Türkiye‘de yürütülmesi tarafındayız. Buna öyle bakıyor TMMOB. Bu çalışmanın odağında olmaktan çok büyük keyif alıyoruz. Bunun gereklerini yapacağız. Atina‘da Nisan‘da gerçekleşecek Avrupa Sosyal Formuna da buradan çok sayıda arkadaşımızı götüreceğiz.,
"2005 yılı meslek alanlarımız ve meslektaşlarımız için işsizliğin arttığı, yoksulluğun arttığı ücretli ve kamu çalışanı arkadaşlarımızın gelecek dertlerinin arttığı, mimarların, mühendislerin , şehir plancılarının gözden biraz daha çıkartıldığı bir yıl olarak geçti" demek yanlış olmayacaktır.
Ama öte yandan 2005 umudun da yeşerdiği bir yıl oldu: Evrenin efendisi ABD‘nin arka bahçesinde, yani Latin Amerika‘da umutların yeşerdiği , ABD emperyalizmine karşı Küba‘da, Venezuela‘da, Arjantin‘in yanında , Bolivya ve Şili‘ninde dahil olduğu bir bloğun ortaya çıktığı bir yıl oldu. Bu blok gerçekten dünyadaki sermayenin küreselleşme rüzgarlarına karşı belki bir "umudun rüzgarını oluşturacak" diye düşünüyoruz.
Ben bitirirken 2006 ile ilgili yazdığımız mesajın son cümlelerini sizle paylaşmak isterim:
Biz 2006 yılının emeği en yüce değer sayanların, bilimsel düşünceyi rehber edinenlerin, çağdaş ve demokratikleşmeden yana olanların, düşünce ve inançlara saygılı, hoşgörülü ve sevecen olanların, doğrulardan yana ve haksızlıkların karşısından olanların, gerçekleri söylemekten ve yanlışlıkları eleştirmekten çekinmeyenlerin, ülke sorunları ile yakından ilgilenen ve çözüm yolu arayanların, ülke ve halkın çıkarlarını kendi çıkarları üzerinde tutanların, zorluk ve yoksullukla savaşmaktan yılmayanların, ayrılıkları değil buluşma noktalarını öne çıkaranların farklı duruş noktalarında ama yan yana durabilenlerin aydınlık bir Türkiye için bir karşı duruşu gerçekleştirdikleri ve bunun için çaba harcadıkları bir yeni yıl olsun diliyoruz.
İzleyenlere iyi geceler diyerek sözlerimi bitiriyorum.


