6. TÜRKİYE ŞEHİRCİLİK KONGRESİ İZMİR'DE BAŞLADI

07.11.2006

TMMOB Şehir Plancıları Odası (ŞPO) ve Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü'nün ortaklaşa düzenlediği 6. Türkiye Şehircilik Kongresi, 6 Kasım 2006 tarihinde İzmir'de başladı. 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen kongrenin ana teması 'Planlama, siyaset ve siyasalar' olarak belirlendi.

Üç gün sürecek kongrenin açılışında sırasıyla, Prof. Dr. İlhan Tekeli, ŞPO İzmir Şube Başkanı Tolga Çilingir, DEÜ Mimarlık Fakültesi Şehir Bölge Planlama Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hülya Koç, ŞPO Yönetim Kurulu Başkanı Buğra Gökçe, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, DEÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Çetin Türkçü ve İzmir Valisi Oğuz Kağan Köksal konuştu.

ŞPO İzmir Şube Başkanı Tolga Çilingir, kentsel dönüşüm ve projelerin siyasetle olan ilişkisine dikkat çekti. Çilingir, kongrenin bütün bu rant amaçlı ve olumsuz uygulamalara, meslektaşlarının maruz kaldığı siyasi baskılara karşı yeni açılımlar sağlamak için yapıldığını ifade etti.

Ülke gündemine yansıyan olumsuz gelişmelerin, siyasetin planlama alanına müdahalesinin sonuçları olduğunu söyleyen ŞPO Yönetim Kurulu Başkanı Buğra Gökçe de, bu müdahalenin mevcut sorunları çözmenin yerine yeni sorunlar ürettiğini söyledi.

Güneydoğu‘da geçtiğimiz hafta yaşanan sel felaketini hatırlatan TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı ise, ülkemizdeki deprem riskine de dikkat çekerek acilen bilim insanlarına kulak verilmesi ve gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını istedi.

Soğancı‘nın 6. Türkiye Şehircilik Kongresi‘nin açılışında yaptığı konuşma şöyle:

15-16 Nisan 1968‘te yapılan TMMOB‘nin 15. Genel Kurulu‘nun bizim için önemli bir anlamı vardır. Genel Kurul Sonuç Bildirgeleri geleneğinin başladığı bir genel kuruldur. Şehir Plancıları açısından da önemlidir.

Bugün burada konuşulacak, değerlendirilecek ve olabilirse sonuçlara varılacak "Planlama, Siyaset ve Siyasalar" üzerine 15. Genel Kurul‘un sonuç bildirgesinde şunlar da söylenmiş:

"TMMOB Genel Kurulu, Türkiye‘nin gelişmesini teknik ve bilimsel kadroların gelişmelerine yakından bağlı saymaktadır. Dolayısıyla bu gelişmeyi, ihtisaslaşmayı ve etkenliği sağlayacak tedbirlerin bir an evvel alınmasını istemektedir. Teknik, bilimsel hamle ve görüşlerin yönetimi aydınlatacak en önemli kaynaklardan biri olarak kabul edilmesini ve bütün teknik, bilimsel çalışmalar ihtisaslaşma ile derinleşirken, ihtisas olanları arasındaki bağlantılar dolayısı ile de çeşitli ihtisas alanları arasındaki en geniş bir işbirliğini gerektireceği kanaatindedir. T.M.M.O. Birliğinin gelecekte ister mevcut yapısı ile , ister yeni bir hüviyet altında yeni bir etkenlik kazanacağına inancını ifade eder.

Genel Kurulumuz Türk Şehir ve Bölge Plancıları Odası‘nın kurulmasını kararlaştırarak, ülkemizin sanayileşme ve şehirleşme meselelerinin çözümünü sağlayacak temel unsurlardan birisini, teknik kadronun gelişme ve teşkilatlanmasını başlatmıştır.

TMMOB‘ne üye odaları ilgilendiren tüm kamu yatırımlarının projelendirilmesi ve denetleme işlerinin uzmanlara tevdii bugün tam bir düzensizlik içindedir. Proje ve denetleme çalışmalarının oda üyesi uzmanlara tevdiinde ilgili meslek odasınca tatbiki ön görülen iş tevdi düzenleri uygulanacaktır. Devlet Proje Bürolarının ve organizasyonu ve Serbest Müşavirlik, Mühendislik ve Mimarlık Bürolarının geliştirilmesi için ikinci beş yıllık planda yer alan kararların bir an evvel uygulanmasını istiyoruz.

Ülkemizdeki teknik gelişmeyi sağlamak, yatırımları yurt koşullarına uygun olarak gerçekleştirmek, israfı ve her yıl yalnız proje hizmetleri için ödenen 250 Milyon TL. döviz kaybını önlemek amacı ile Türkiye‘de teknik hizmetleri Türk teknisyenleri yapacaktır.

Geri kalmışlıktan kurtulma çabamızın, ekonomik, kültürel, ve teknik bağımsızlığa kavuşmamızın başarısı buna bağlıdır.

Ülke ölçüsünde dengeli kalkınma ilkesinin gerçek savunucuları olarak Türk teknisyenleri, yabancı firmalara proje yaptırılmasına karşıdırlar.

Hizmet arzına hazır Türk mühendisleri ve mimarları, en doğal çalışma haklarının ellerinden alınıp yabancılara verilmesine veya onlarla paylaşılmasına göz yummayacaklarını, yöneticilere ve kamuya duyurur.

Şehirlerimizin, yurdumuza en yararlı bir düzen içinde büyümesi, gelişmenin disiplin altında yürütülmesi ile mümkün olacaktır. Bu disiplin, değerli ziraat ve orman sahalarını, tarih, sanat, yapı ve yapılar gruplarını koruyacaktır. Şehirler içinde veya civarında olduğu gibi bütün ülke sathında doğal ve kültürel, kamuya ait olan değerlerimizi, her türlü tahribata karşı korumayı bir ihtisas sorumluluğu sayıyoruz ve bu amaçla en kısa bir zamanda bilhassa kültür değerlerinin tescilini sağlayacak bir çalışmanın başlatılmasını istiyoruz.

İstanbul şehir gelişmesi Türkiye‘nin kaderini etkileyecek bir önem taşımaktadır. 20 yıllık bir süre içinde İstanbul‘da 4-5 milyon insan daha yerleşecektir. Bu muazzam şehirleşme olayını düzenlemek için yapılan planlamanın çeşitli bilim dallarından uzman kadrolarının iştiraki ile yürütülmesi ve bilimsel kuruluş ve meslek odaları ile istişarelerin yapılması gerekir.

En büyük şehrimizin, tabiat ve kültür değerlerinin korunmasını, şehir ekonomik ve sosyal yapısının düzenli bir şekilde gelişmesini sağlamak için, ilk iş olarak, bu plan çalışmasının, meslek kuruluşlarımızın ve bilimsel kurulların tatbik ve tenkidine sunulmasını istiyoruz. Ancak böyle bir tahkikat yapılmadan İstanbul köprüsü gibi tesisler için alınacak kararların bilimsel mesnetten yoksun kalacağı aşikardır.

Ülkemizde yalnız şehirleşme nedeni ile 20 yıl içinde 400 MİLYAR TL‘lik bir arsa değer artışı olacağı bilimsel olarak hesaplanmıştır. Bu birikmiş emeğin ve kamu hizmetlerinin yarattığı bir değer artışıdır ve bu değerin kamuya döndürülmesi zorunludur.

Memleketimizde kıt olan, devlete ve özel kesime ait kaynakların en uygun şekilde kullanılmasının sağlanması temel sorunlarımızdan birisidir. Bu neden, çeşitli sektör hizmetleri sırasında ortaya çıkan Toprak-Devlet-Vatandaş ilişkilerinin Anayasanın temel ilkelerine ve Türkiye gerçeklerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.

Şehirsel ve kırsal alanlarda arsa ve arazi spekülasyonlarının, şehirleşmeyi ve tarım arazisinden yararlanmayı zedeleyici, sanayileşmeyi yavaşlatıcı, Devlet kaynaklarının etkisini azaltıcı etkilerin ortadan kaldırılması için tedbirler geliştirilmelidir.

Arsa Ofisi‘nin bu gayeleri başaracak bir yapılara sahip olarak kurulması, devletin arazi kullanma kararlarından etkili hale getirilmesi zorunludur. Kalkınma planlarının ve bir an önce ele alınması yararlı olacak fiziki planlama çalışmalarının geliştirilmesinde ve uygulanmasında altlık teşkil edecek olan, Türkiye‘nin doğal, kültürel ve ekonomik imkanlarını ve kaynaklarını kapsayan Türkiye Potansiyel güç haritalarının düzenlenmesi öncelikle planlanmalıdır. Mevcut hizmetler bu amaca yöneltilmelidir. Bu haritalar resmi ve serbest mühendislik ve müşavirlik bürolarının kullanılmasına açık olmalıdır.

Orman, şehir ve arazi kadastrolarının azami suretle gerçekleştirilmesi şarttır. Bu hizmetlerin süratini arttırmak için Serbest Mühendislik ve Müşavirlik bürolarının olanaklarından yararlanmak ilkesi benimsenmelidir."

Sonra aradan 30 yıl geçer, 21 Mayıs 1998‘te TMMOB Demokrasi Kurultayı yapılır. Kurultay sonucunda bugünkü konumuz ile ilgili olarak şunlar söylenmektedir:

"Kent korumacılığında kavramsal çerçeve, uygulamada sorun çözücü olmalı, koruma alanları siyasal iktidarlardan özerk bir yapıya kavuşturulmalıdır. Kentleşme ve çevre ilişkisinin doğru kurulması ve kent korumacılığı, bölgesel planlama ve nazım plan kararlarında, sosyal içerikli bir bakışla olanaklıdır. Çünkü kentin sosyolojik gözlemine dayandırılmayan plan süreçleri başarısız olmaktadır.

Planlama süreçleri kent ve demokrasi meclislerince denetlenebilir olmalıdır. Metropollerimizin çoğu için acil planlama yapılmalıdır. Ekolojik onarım paketli bu planlamalar ile bu kentlerin soluk alması sağlanabilecektir. Yerel yönetimlerde tekil kişi belediyeciliğine son verilip, emeğe dayalı kadroların siyasi baskılardan arınmış kollektif üretimleri temel alınmalıdır. Halkın, merkezi ve yerel yönetimlerin tüm icraatlarına İlişkin doğrudan kaynağından bilgi edinme hakkı ve yolları açık tutulmalıdır.

Yapabilir kılma halkın yalnızca hizmet bekleyen, bu hizmeti görmediğinden başvurularına yanıt alamayan, sorununu çözemeyen bir konumda edilgen ve çaresiz kalındığı, egemen olan klasik siyaset anlayışının değiştirilmesi gerekmektedir. Denetim kentli bilinciyle halkın siyasetçiyi aktif olarak denetlemesi sağlanmalıdır.

Metropol acil gelişme aksları, kıyılar, göl ve nehir kenarları, önemli tarihi ve doğal sit alanları ve çevrelerindeki belediyeler öncelikle birliklerini kurmaya zorlanmalı, imar ve gelişme planları ise ilgili üst kurulların onayından geçerek işlerlik kazanmalı. Bu bölgelerdeki yasadışı uygulamalarda yaptırımcı ceza yasalarında değişiklik yapılmalıdır.

Mevzii imar uygulamaları kaldırılmalıdır. İmar ve orman afları yasaklanmalıdır. Kente karşı suç tanımı geliştirilerek yasal toplumsal yaptırımlara işlerlik kazandırılmalıdır.

Bölgesel planlama birimleri oluşturularak bölgesel planlamalar yapılmalı, kent planlama birimleri oluşturularak kentsel gelişme alanlarına yönelik kamulaştırma ana planı hazırlanarak, hangi sınıf toprakların, imara açılacağı veya kamulaştırılacağı belirlenmelidir.

Bölge Planlama, şehir planlama ve imar yasasında rantlara ve yağmalamaya olanak tanıyan maddelerin kaldırılmalıdır.

Kentsel rehabilitasyon çalışmalarına öncelik verilmelidir.

Metropollerimiz için ve bölgesel acil durum planları yapılmalı.

Kamu, öncelikle kırsal alandan büyük kent merkezlerine yönelen plansız göç olgusunun önüne geçecek, gereksinimlerini sağlayamayacağı nüfusu kırsal alanda tutacak önlemlere ağırlık vermelidir. Azgelişmiş bölgelerdeki olumlu dışsal ekonomilerin geliştirilmesi yatırımların teşviki için altyapı hizmetleri, vergi indirimleri, yatırım ve işletme düzeyindeki akçal teşvik önlemleri, gümrük uygulamaları ve krediler ile özendirici öncelikli hedeflerle kent nüfusunun ülke geneline mekana yayılması sağlanmalıdır."

Bu gün de burada söyleneceklere dair TMMOB şunları söylüyor:

Yüksek deprem riskini taşıyan ülkemiz kentlerinin planlı gelişmelerine paralel olarak, kent bütününde hazırlanacak eylem planlarının ve "sakınım planları"nın hayata geçirilmesi gerekir.

Kamu yönetimlerinin, sivil toplum örgütleri ve meslek odalarının bu alandaki katkı ve görüşlerine kulak vermeleri gerekir.

Halkın deprem anında ve deprem sonrası ortaya çıkan durumda bilinçli hareket edebilmeleri için yapılan hazırlık çalışmaları hakkında bilgilendirilmeleri gerekmektedir.

Yerel kentsel yenileme projelerinin sağlıksız ve riskli yaşam çevrelerinin dönüştürülmesi için bir fırsat olarak değerlendirilmesini kayda değer buluyoruz. Ancak kentsel dönüşümün, hazırlıkları süren yeni yasal düzenlemede olduğu gibi, kentlerimizde yeni rant kapılarını aralayacak bir içerikte karşımıza getirilmesine karşıyız. Bu projeler nedeniyle yerlerinden edilen ve yeni toplumsal yaralar açan uygulamalar istemiyoruz. Kentsel dönüşümü salt bir fiziksel düzenleme projesi gibi öngören, sonuçları itibariyle uygulama bölgelerinde yaşayanları tasfiye eden bir sürecin, toplumun ekonomik, sosyal ve kültürel gerçeklikleriyle çelişen bir biçimde ele alınmasını doğru bulmuyoruz.

Bir başka sorun alanı Hazine arazilerinin satışının getirdiği sıkıntılardır. Tarımsal amaçlı satışlar dışında kullanılacak arazilerin, sırf belediyelere yeni kaynak yaratacaklar diye, kentsel üst ölçekli planlama kabullerine ters düşebilecek, kent makroformunun plan dışı gelişimine yol açacak bir gelişmeye yol açması söz konusu olacaktır. Bu durum; kent planlamanın, gereksinimleri sürdürülebilir bir kaynak kullanımı ile karşılayan, dengeli ve eşdeğer bir hizmet sunan eylem alanını tehdit eder.

Kıyılarımızda oluşturan Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişme Bölgelerinin de benzer biçimde, kıyı alanları planlamasının gerektirdiği duyarlılıklarla çelişen, doğayı tahrip eden, planlama açısından ayrıcalıklı bölgeler yaratan uygulama örneklerini de sakıncalı buluyoruz. Mutlak korunması gereken doğal nitelikli alanların, ekonomik kaygılarla ve "gelişme" söylemiyle imara açılması, geri dönüşü olmayan bir tahribata yol açacaktır.

Son Söz:

Sevgili arkadaşlar, TMMOB yıllardır konu ile ilgili sözünü söylemektedir. Bu alıntıları, bu hatırlatmaları; bugünkü çalışmalarımızın ön girişi olsun diye yaptım. Biz bunları söylüyoruz. Ülkeyi yönetme iddiasında olanların ne yaptıklarının yorumunu size bırakıyorum. Yolumuz uzun. Sözümüzü söylemeye devam edeceğiz. Hepimize kolay gelsin.