8 EKİM MİTİNGİNE YÖNELİK OLARAK KÖŞE YAZARLARINA GÖNDERİLEN DAVET...
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB`nin Ankara`da 8 Ekim`de düzenleyeceği "İnsanca Yaşam İçin Eşit, Özgür, Demokratik Bir Türkiye" mitingi öncesi köşe yazarlarına davet mektubu gönderildi.
Temsil ettiğimiz sınıf ve kesimler açısından Türkiye‘de yaşam koşulları her dönem zor oldu. Halkının mutluluğunu ve refahını, ülkesinin esenliğini düşünen ve politikalarının merkezine insanı alan bir siyasi hükümetle yönetilemedik. İşbaşına gelen hükümetler varoluşlarının, iktidarlarını sağlamlaştırmanın dayanağı olarak oyunu aldıkları halkı değil, yerli ve yabancı tekelleri, uluslararası organizasyonları gördüler. Halkın yoksulluk, sefalet ve adaletsizlikler içinde yaşadıkları gerçeğe gözlerini kapatıp, dayanak olarak gördükleri çevreleri mutlu etme yarışına girdiler.
Temel nitelik taşıyan yaşamsal sorunlar demokratik/radikal çözüm yerine palyatif çözümlerle geçiştirildi ve sürekli ertelemelerden dolayı kimi sorunlar kangrenleşmeye yüz tuttu.
AKP hükümeti de iktidarını sağlamlaştırdıkça siyasal ve ekonomik saldırılarını genişleterek yoğunlaştırmayı tercih etti. Çalışan emekçi kesimleri hedef alan neoliberal politikalar yeni yoksullar ve yeni güvencesizler üretirken, AKP‘nin siyasal yönelimlerinin de, muhalif kesimleri bir tür "güvencesizliğe" sürüklediği söylenebilir. Siyasi iktidar, genel seçimlerden aldığı çoğunluk iradesini, devlet ve toplum üzerinde tam bir tahakküm kurma gerekçesi olarak kullanarak toplumu ve devleti kuşatmakta; kendi medyasını, polisini, yargısını yaratarak herkesi dinleyen ve izleyen büyük bir gözaltı düzeni, kendisine biat eden bir toplumsal sistem oluşturmaya çalışmaktadır. Kadrolaşma evresinin sonuna gelindiği AKP‘nin bu "ustalık döneminde" artık bağımsız mahkemelerden, özgür medyadan söz etmek de gittikçe güçleşmektedir. "AKP‘yi eleştirmenin" artık bir "suç" olduğu, polis dosyalarına da yansımaktadır. Dokunanın, itiraz edenin, konuşanın "yandığı" bir tür korku rejiminin göstergesidir bunlar.
Etnik ve dinsel kökenli farklılıklar, toplumsal barışı sağlayacak yönde çözüme kavuşturulamamakta, tam tersine çelişkilerin giderek derinleştirildiği bir siyaset yürürlüğe konmaktadır. Hükümet, yüzyıllardır bir arada yaşayan Kürt ve Türk halkına kardeşlik yerine düşmanlık, eşitlik yerine ayrımcılık, barış yerine savaş sunmaktadır. Dahası, "çılgın projeleri" çok sevdiği bilinen Başbakan tarafından Türkiye‘yi yıkıma sürükleyecek "iç savaş" çağrılarını andıran sözcükler sorumsuzca sarfedilebilmektedir.
12 Eylül 2010 Anayasa Referandumu sürecinde kamu emekçilerine "toplu sözleşme düzeni getiriyoruz" denilmişti. Oysa gündeme getirilen 4688 sayılı yasadaki değişiklik ile bırakın özgür toplu sözleşmeyi, kamu emekçilerinin grev hakkı bile engellendi. Özel İstihdam Büroları ile emekçiler köleleştirilmeye, Torba Yasa ile emek sömürüsü daha da artırılarak emekçilerin sürgün edilmelerine ve güvencesizleştirilmelerine yasal kılıf uydurulmaya, Ulusal İstihdam Stratejisi adı altında, 12 Eylül‘cülerin bile cesaret edemediği biçimde kıdem tazminatları kaldırılmaya, özel ve kamu alanı sermayeye peşkeş çekilmeye, emek değersizleştirilmeye çalışılmaktadır. KHK‘larla kamu hizmetlerinin tasfiyesi/ticarileştirilmesi süreci tamamlanıp güvencesiz istihdam olağan hale getirilmektedir.
Bu gidişat doğrultusunda her geçen gün bir öncekini aratır niteliktedir. İnsanın insanca yaşayabileceği alan gittikçe daralmakta; güvencesizlik, geleceksizlik, işsizlik, sefalet, adaletsizlik alabildiğine yaygınlaşmaktadır.
Yaşadığımız topraklarda gören gözlerin ve işiten kulakların bu gerçeklere sırtını dönmesi iflah olmayacak bir vicdansızlıktır.
Bizler, sadece emek ve meslek örgütleri kimliğimizle değil, ülkesine ve halklarına karşı sorumluluk taşıyan örgütler olarak, bütün ötekileştirilenlerin, mağdurların, ezilenlerin, yoksulların, işsizlerin, işçilerin, kamu emekçilerinin, doktorların, mimarların, mühendislerin, aydınların, sanatçıların, kadınların, gençlerin, çevrecilerin, savaş karşıtlarının SOKAĞIN MECLİSİ‘nde bir araya gelip seslerini duyuracakları kürsüyü 8 Ekim 2011 Cumartesi günü Ankara‘da kuracağız.
Sizi de, asgari ücretiyle, maaşıyla, emekli aylığıyla, işsizliğiyle, kimliğiyle, hastalığıyla, HES‘lerle, kadınlığıyla, gençliğiyle, kimliğiyle, ve yaşama tarzıyla yaşayamayanların seslerini duyurabilmeleri için dayanışmaya çağırıyor, aramızda olmanızdan mutluluk duyacağımızı bilmenizi istiyoruz.
Saygılarımızla.
Tayfun Görgün
DİSK Genel Başkan Vekili
Lami Özgen
KESK Genel Başkanı
Mehmet Soğancı
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı
Eriş Bilaloğlu
TTB Merkez Konseyi Başkanı