BERGAMA GERÇEĞİ

22.03.2001

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Kaya GÜVENÇ Bergama Ovacık Altın Madeni ile ilgili TÜBİTAK-YDABÇAG Komisyonu tarafından hazırlanan Değerlendirme Raporu üzerine bir açıklama yaptı.

Bergama Ovacık Altın Madeni İşletme Projesi ve Siyanür Liç Yöntemi ile altın cevheri zenginleştirme konusu uzun yıllardır kamuoyu gündeminde yer alan bir konudur. 10 yıllık bir geçmişi olan "Bergama Altın Madeni Mevzusu" ise, bilim ve hukuk zeminlerinde tartışılmış, bir dizi yargı kararının ardından sonlanmış ve tamamlanmış bir süreçtir.

Bergama köylüsünün işletmenin çevresel riskler taşıdığı yönündeki tepkileri ve kendi topraklarına sahip çıkma bilinci, dünyaya örnek gösterilen bir çevre hareketini yaratmıştır. 10 yıllık direniş yanında, hukuksal mücadele, TMMOB ve bağlı Odaların sunduğu bilimsel katkılar konunun ayrıntıları ile bilinmesi ve incelenmesi yönünde ortamlar yaratmıştır. Sonuç olarak, yüksek mahkeme (Danıştay); Bergama Ovacık Altın Madeni‘nin işletilmesinde kamu yararı bulunmadığı ve projenin çevresel riskler taşıdığı yönünde bir karar vermiştir (Mayıs 1997).

Kararın gereği yürütmenin durdurulması, yani uluslararası altın tekeli Eurogold Madencilik A.Ş.‘nin faaliyetlerini sonlandırarak bölgeyi terk etmesi olmalıydı. Ancak, böyle olmamış, şirket tesis inşaatlarına usulsüz bir şekilde devam etmiş, hatta deneme üretimi dahi yapmıştır.
Bu noktada, uluslararası altın tekellerinin çalışmaları hızlanmış, hukuk ve etik dışı bir dizi işlem ve çaba gündeme gelmeye başlamıştır. Bu "gelişmeleri" kronolojik olarak şöyle özetlemek mümkündür:

· 13 Ağustos 1999- Uluslararası Tahkim ile ilgili Anayasa değişikliği, TBMM‘nde kabul edildi.

· 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel‘in talimatı ile bir grup "bilim adamı"nca, Bergama Ovacık‘ta yapımı gündemde olan "Siyanürle Altın Zenginleştirmesi"nin çevresel etkilerine yönelik sipariş bir rapor hazırlanmaya başlandı. · 5 Nisan 2000- Başbakanlık yayınladığı genelge ile, Bergama Ovacık ve Eskişehir Kaymaz‘daki altın madeni sahaları ile ilgili mahkeme kararlarının ülke ekonomisini zarara! uğrattığına yönelik görüş bildirdi.

· 14 Nisan 2000- ÇED Yönetmeliği‘nde yapılan değişiklik ile, deneme üretimi yapan tesis ya da işletmeler bir kereye mahsus olmak üzere ÇED sürecinden muaf tutuldular. (Eurogold Affı!)

· Mayıs 2000- Başbakanlık talimatı ile, Bergama‘da Eurogold Madencilik A.Ş.‘ne çalışma izni verilmesi gündeme gelmiştir. 1985‘de de Özal‘ın talimatı ile çıkartılan 3213 Sayılı Maden Kanunu‘nun hazırlayıcılarından Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Füsun Köroğlu imzası ile gönderilen yazılarda, Çevre, Sağlık, Orman ve Çalışma Bakanlığı ile İzmir Valiliği‘nin "işletme izni" için gereğini yapması bildirilmiştir.

Başbakanlığın görevlendirmesi ile TÜBİTAK tarafından hazırlattırılan bir rapor ile, uzun yıllardır kamuoyunda değişik yönleri ile tartışılan Bergama Ovacık Altın Madeni‘nin işletilmesi konusu "yeni" bir aşamaya getirilmek istenmiştir. Oysa ki, konunun bir çok boyutu ve 10 yıllık bir geçmişi vardır. Uluslar arası anlaşmalar, Avrupa Parlamentosu kararları ve yöreye ilişkin yüksek mahkemenin, işletmenin çevresel risk taşıdığına ve madenin işletilmesinde kamu yararı olmadığına dair kesinleşmiş kararı varken, "talimat" ile hazırlanan raporun ne kadar bilimsel olduğu ve bilim etiği ile bağdaştığı tartışılmak durumundadır.

TÜBİTAK-YDABÇAG Komisyonu Değerlendirme Raporu ve TMMOB‘nin Görüşleri
Başbakanlığın TÜBİTAK-YDABÇAG Komisyonu Değerlendirme Raporu‘nun özeti ve eklerinde yer alan uzmanlık alanlarına ilişki değerlendirmeler, Odalarımızca ayrıntılı bir incelemeye tabi tutulmuştur.

Bu inceleme ve değerlendirmeler, TMMOB ortamında sentez bir rapor haline getirilmiştir. Bu rapor ve eklerinin, süren tartışmalara bir katkı sunacağını, kamusal yararın ve çevresel bilincin buluştuğu bir politikanın bilince çıkarılacağını umuyoruz.
Öncelikle, tamamlanmış bir hukuksal sürece, bilimsel tespit ve önerilere rağmen, yöre halkının meşru direnişine karşın Bergama topraklarının yok edilmesi ısrarını üzüntüyle karşıladığımızı belirtmek isteriz. TÜBİTAK-YDABÇAG Komisyonu Değerlendirme Raporu kapsamında; "unvan"ların "birileri" tarafından, bilinçli ! ve programlı ! bir şekilde kullanılıyor olma olasılığı noktasında, bilim insanlarının yaşadıkları ülkeye ve topluma karşı sorumlulukları çerçevesinde, TÜBİTAK-YDABÇAG Komisyonu Değerlendirme Raporu‘na imza atan kişilerin etik bir sorumluluğu da üzerlerine aldıklarını düşünüyoruz.

Bu anlamda, Bergama Altın Madeni‘nin işletilmesine dayanak olarak gündeme getirilen rapor ve eklerinin, bilimin ışığında süzgeçten geçirilmesi yanında "etik" açıdan da değerlendirilmesi gereği açıktır.

TÜBİTAK-YDABÇAG Komisyonu Değerlendirme Raporu (bilgi ve belgelerin incelenmesinden anlaşıldığı kadarı ile) 20-26 Şubat 1999 tarihleri arasında 96 saat süren deneme üretimi test sonuçları göz önüne alınarak hazırlanmıştır. Böyle bir raporun düzenlenmesi için, raporu hazırlayanların test sonuçlarının elde edilmesi sürecinde bizzat bulunması bilimsel rasyonellik açısından zorunluluktur. Ancak, böyle bir durum söz konusu olmamış, firmanın (Eurogold Madencilik A.Ş.) gözetiminde ve firmanın belirlediği kuruluşlarca test çalışmaları yapılmış ve TÜBİTAK-YDABÇAG Komisyonu Değerlendirme Raporu‘nu hazırlayan kişilere, bu bilgiler firma tarafından iletilmiştir.

Raporun ve eklerinin genel olarak ele alınışı göstermiştir ki, rapora veri teşkil eden eklerin ilk 9 adeti, Eurogold Firmasının verilerinden hareketle hazırlanmıştır. Örneğin, Rapor eklerinin sonuç bölümlerinde bu veriler üzerinden değerlendirmeler yapılmaktadır. Ek olarak sunulan 38 adetlik teknik ve bilimsel doküman listesinin (EK 10) yarısı Eurogold Firmasının hazırladığı teknik dokümanlardan ve faaliyet raporlarından oluşmaktadır. Kaynakların bir çoğu da resmi gazete ve yönetmeliklerden oluşmaktadır.

Bu durum, daha başından verilerin taraflı olabileceği kuşkusunu gündeme getirmektedir. Bilim şüpheci olmayı gerektirir, bilim konulara ve olgulara rasyonel ve insandan yana bir duruşla bakmayı gerekli kılar.

TMMOB Teknik Heyeti; TÜBİTAK-YDABÇAG Komisyonu Değerlendirme Raporu‘nu dahi, bu ilkeler çerçevesinde değerlendirmeyi, mesleki ve etik bir zorunluluk olarak algılamaktadır.
Sonuç olarak; Bergama Ovacık Altın Madeni için hazırlanan TÜBİTAK-YDABÇAG Komisyonu Değerlendirme Raporu ele alındığında ;

Danıştay 6. Dairesinin 13.5.1997 tarihli kararının gerekçesinde; T.C. Anayasasının 17. maddesinde: ‘‘Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak, insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi arttırarak işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler..." denilerek, Bergama Ovacık Altın Madeni için ÇED Raporu‘nun iptali ve yürütmenin durdurulması kararı verilmiştir. Sürecin teknik değerlendirmesi; ÇED ve Bilirkişi raporları ile sonuçlandırılmış ve Danıştay‘ın vermiş olduğu karar ile de tamamlanmıştır. TÜBİTAK-YDABÇAG Komisyonu tarafından hazırlanan Değerlendirme Raporu‘nun hiçbir yasal dayanağı bulunmamaktadır.

Ayrıca; Anayasanın 138/4 maddesinde;‘‘Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.‘‘ denilmektedir. Gelinen aşamada Hükümete düşen görev Danıştay Kararının değiştirilmesi değil, bir an önce uygulanmasıdır.

Yeraltı kaynaklarının, madenlerin çıkartılması ve işletilmesi sürecinde göz önüne alınması gereken temel ilkeler öncelikle ele alınmak durumundadır.

Bunlar;

- Tehlikeli Sınırlar İlkesi

- Karşı Önlemler İlkesi ve

- İşbirliği ilkesidir.

Bu temel yaklaşım, madencilik faaliyetlerinin olmazsa olmaz koşulu olarak tanımlanmasına karşın, Türkiye‘de birçok alanda ve Bergama‘da da bu ilkelerin yaşam bulmadığı ortadadır.
Diğer bir konu ise, "Arazide Mevcut Durumun Belirlenmesi" çalışmalarıdır. Bu konuda da yeterince incelemenin yapılmadığı, halihazırdaki rapor ve çalışmalarda ortaya çıkmıştır. Madencilik faaliyetlerinin çevreyle uyumlu olması noktasında, Doğaya Kazandırma Planı ve Ocakların Kapatılması Planı gibi yaklaşımların da ihmal edildiği/tartışılmadığı görülmektedir. Bu noktada, işletmenin "Acil Durum Planları" ve Risk Yönetimi de tekrar gözden geçirilmek durumundadır. Maden "faaliyete geçse" dahi, izleme ve kontrol sürecinin nasıl örgütleneceği temel bir problem alanı olarak ortaya çıkmaktadır.

TÜBİTAK-YDABÇAG Komisyonu Değerlendirme Raporu‘nda, atık barajı tabanı sızdırmazlığının 50+20=70 cm‘lik kil tabakası ve 1 jeomembran ile sağlanacağı belirtilmektedir. Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinde ise bu atıkların saklanması için 90 cm kil + 2 jeomembran tabakası gerektiği belirtilmektedir. Yapılan atık barajı 27.08.1995 tarihli Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliğine uygun değildir.

Siyanür ABD Çevre Koruma Kurumu‘nca öncelikli/birincil kirletici (priority pollutant) ve tehlikeli atık olarak ilan edilmiştir. Bu tür kirleticiler ABD‘de Kaynakların Korunması ve Geri Kazanılması Kanunu‘na (Resource Conservation and Recovery Act, RCRA) tabidir. Bu kanuna göre, tehlikeli atık üreticileri bu atıklardan beşikten mezara kadar (craddle-to-grave) sorumludur. Yani tehlikeli atık üreticileri, bu atıkların çevresel etkilerinden sadece söz konusu tesisin işletimi sırasında değil, işletim bittikten sonra da sorumludurlar. Bergama özelinde ise böylesi bir yaptırım olmayıp, öngörülen 8 yıllık işletim sonrası Eurogold tüm çevresel riskleri yöre halkına bırakıp ortadan kaybolacaktır.

Rapor eklerine dayanılarak hazırlanan özet rapor; rapor eklerindeki gerçek bilgilerden, aynı zamanda bilimsellikten ve gerçeklerden uzaktır.

Rapor, tartışmalı bazı varsayımları temel almış ve EUROGOLD Madencilik A.Ş. tarafından verilen gerçek dışı bilgilerle hazırlanmıştır.
Yine TÜBİTAK-YDABÇAG Komisyonu Değerlendirme Rapor ve eklerinde, altın madenciliği ile ilgili verilen dünya örnekleri yanıltıcıdır. Bütün karşılaştırmalar kötünün örnek gösterilmesi, bu kötülerdeki gerçek bilgilerin saklanması ve daha kötüyü masum gösterme üzerine yapılmıştır.

TÜBİTAK-YDABÇAG Komisyonu Değerlendirme Rapor ve eklerinde, çevresel norm ve standartlar açısından da çelişkiler görülmektedir. Bazen ulusal standartlar, bazen de dünya standartları ile yapılan karşılaştırmalar pragmatik ve kafa karıştırıcı bir üslupla rapora yansımıştır.

TÜBİTAK-YDABÇAG Komisyonu Değerlendirme Raporu ve eklerinde; siyanürle altın madenciliği yüz yıldır güvenle yapılmaktadır denilmesine rağmen; raporumuzda belirttiğimiz gibi dünyanın bir çok yerinde yüz yıldır kullanılan siyanürleme ile altın madeni iletmeciliği felaketlere yol açmıştır. Binlerce insanın anında ölmesine, yüz binlercesinin uzun süreli etkilenmesine, milyonlarca insanın yaşadıkları bölgeleri terk etmek zorunda kalmasına neden olmuştur.

TÜBİTAK-YDABÇAG Komisyonu Değerlendirme Raporu ve eklerinde siyanürleme ile altın madenciliğinin dünyanın gelişmiş ülkelerinde hiç bir risk unsuru görülmeden uygulanmakta olduğu vurgulanmaktadır. Siyanürleme yöntemi ile madencilik yapılması bir yana Almanya da alım ve satımı yasaklanmış olan siyanür konusunda Alman kökenli şirketlerin diğer ülkelerde de bu kurallara uyması istenmiştir. Yine siyanürleme ile madencilik ABD ve Avrupa Ülkelerinde 1992 yılında standartlar dışına çıkarılmıştır.

TÜBİTAK-YDABÇAG Komisyonu Değerlendirme Raporu‘nda kullanılan teknolojinin diğer ülkelerdekinden farklı olduğu, Ovacık‘ta kullanılacak yöntemde tank liçi yöntemi kullanılacağı belirtilmekte ve bu yöntemin yığın liçi ve siyanürle yıkama yöntemlerine göre siyanürden daha çok yararlanılabileceği vurgulanmaktadır.
Tank liçi yönteminin; madencilik alanlarında kullanılan bütün çözelti bileşikleri için daha verimli oluşu, gelişmiş ülkelerde standartlar dışına çıkarılmış ve kullanımda olan tesislerin bir bir kapatıldığı, siyanür çözeltileri ile tank liçi yönteminin, siyanür atıkları oluşturmadığı anlamına gelmez. Bir çok alanda kullanılan tank liçi işleminin, geçerliliğinin siyanürlü bileşiklerle altın çözmede yeni bir teknoloji gibi sunulması, Türkiye‘de ilk altın üretiminin kendileri tarafından yapılacağı iddiasına benzemektedir. Tank liçi yeni bir teknoloji değildir.

Yine burada belirtmekte yarar gördüğümüz bir konu, Avrupa Kimya Endüstrisi Konseyi‘nin siyanür için su, toprak ve havada hiç bir güvenlik seviyesi tavsiye etmemiş/edememiş olmasıdır.

Bu bilgileri göz önüne aldığımızda, TÜBİTAK-YDABÇAG Komisyonu Değerlendirme Raporunda belirtildiği gibi ‘‘Dünyada altın madenlerinde % 80 siyanürleme kullanılmaktadır, dolayısıyla siyanür kullanıldığı için altın madenciliği yasaklanması söz konusu olamaz; ancak bu çalışmada da vurgulandığı gibi kullanılan siyanürden oluşabilecek çevresel risklerin ve riskin kabul edilebilir ölçülerin altında olup olmadığı tartışma konusu olmalıdır.‘‘ TÜBİTAK-YDABÇAG Komisyonu Değerlendirme Raporu‘nu hazırlayan uzmanların dünyadaki gelişmelerden haberdar olmaması uzmanlıklarının nasıl kullandıklarını gözler önüne sermektedir. Raporda ismi yer alan uzmanlardan bazılarının, ülkemizde uygulamaya sokulan hukuka ve doğal yaşama aykırı olarak gündemde olan büyük projelerin altında isimlerinin olduğunu da belirtmekte yarar vardır.

Bütün bu örnekler göstermektedir ki;

1997 yılında Danıştay tarafından verilen gerekçeli kararın hiç bir gerekçesi ortadan kalkmamıştır. Gerekçeler daha da belirginleşerek yaşanan olaylarla ortaya çıkmıştır.

TMMOB, yukarıda sıralanan gerekçelere dayanarak Bergama-Ovacık Altın Madeni‘nin işletilmesini uygun görmemektedir.

Kaya GÜVENÇ

Yönetim Kurulu Başkanı