BİYOKÜTLE ÇALIŞTAYI VE SERGİSİ SONUÇ BİLDİRGESİ YAYIMLANDI
TMMOB Kimya Mühendisleri Odası tarafından 07-08 Ekim 2011 tarihlerinde Bursa’da gerçekleştirilen “Biyokütle Çalıştayı ve Sergisi” sonuç bildirgesi yayımlandı.
SONUÇ BİLDİRGESİ
Yenilenebilir Enerji Kaynağı Biyokütle Çalıştayı ve Sergisi 07 - 08 Ekim 2011 tarihlerinde (BAOB) Bursa Akademik Odalar Birliği Yerleşkesi Salonlarında gerçekleştirildi. "Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Biyokütle‘nin Türkiye‘nin Sürdürülebilir Kalkınması Açısından Önemi ve Dünyadaki Enerji Politikaları Paralelinde Değerlendirilmesi" konulu panel ile desteklenmiştir. İki gün süresince konu ile ilgili akademisyen ve özel sektör temsilcileri sunmuş oldukları bildiriler ile yer almışlardır. Akademisyen, sanayici, devlet kurumları temsilcileri, yerel yöneticiler, TMMOB‘ye bağlı Oda temsilcileri ve dinleyiciler arasında gelişen soru - cevaplara dayalı diyaloglar, konunun objektif ve tarafsız bir şekilde tartışılmasına olanak sağladı.
Rüzgar enerjisi, güneş enerjisi, nükleer enerji ve hidroelektrik santralleri (HES)‘nin Türkiye‘nin gündeminde yoğun olarak tartışıldığı bu dönemde gerçekleştirilen Biyokütle Çalıştayı ve Sergisi ile çoğunlukla bilinen yenilenebilir enerji kaynaklarının sadece bunlardan ibaret olmadığı, sürdürülebilir kalkınmaya doğrudan etkisi olacak kaynaklar arasında biyokütlenin de önemli bir yerinin olduğu ispatlanmıştır.
Dünya ölçeğinde kullanmakta olduğumuz enerjinin çoğu petrol, kömür ve doğal gaz gibi fosil yakıtlardan elde edilmektedir. Dünyada fosil yakıtların toplam enerji tüketimi içerisindeki payı halen %85-90 oranında yer almaktadır. Dünya elektrik enerjisinin ise yaklaşık olarak %64,5‘inin fosil yakıtlar, %7‘sinin nükleer enerji, %16,5‘inin hidroelektrik enerji ve %13‘ünün diğer yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edildiği bilinmektedir. Biyokütle Çalıştayı ve Sergisi ile Türkiye‘nin atık potansiyelini ortaya koyarak, biyokütleden enerji üretimi hakkında teorik bilgiler ile uygulamalar paylaşılmıştır. Dolayısıyla bu konuya yatırım yapmak isteyen sanayici ve yerel yöneticiler bilgilendirilmekle birlikte çalıştay ve panel süresince çeşitli bakış açıları tartışılmıştır. Enerji kaynaklarının çeşitliliği ve yerli kaynakların doğru ve planlı kullanımının ülkemiz için bir gereklilik olduğu vurgulanmıştır.
Entegre atık yönetimi, teşvik ve destekler, çöp gazından elektrik üretimi, gazlaştırma ve piroliz, biyogaz, teorik ve pratik uygulamalar, biyoyakıtlar, alternatif teknolojiler, karbon finansmanı, yasal mevzuat konu başlıkları ile sunumların yapıldığı çalıştayda özet olarak aşağıdaki sonuçlar çıkartılmıştır.
Öncelikli olarak atıkların kaynağında azaltılması, ayrıştırılması ve geri dönüşümü önemli bir geri kazanım seçeneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Buna bağlı olarak atıktan enerji eldesine gereken önemin verilmesi gerekmektedir.
Biyokütleden enerji üretiminin, bölgesel ve ulusal sürdürülebilir kalkınmaya doğrudan ve olumlu katkısı olacağı belirtilmiştir.
Fosil yakıtların fiyatlarının giderek yükselmesine bağlı olarak enerji ihtiyacına olan talebin artması, yeni teknolojilerin hızlı bir şekilde gelişmektedir. Enerji üretiminde çevreye verilen zararın azaltılması çalışmaları yenilenebilir enerji kaynaklarına olan ihtiyacı artırmaktadır. Biyokütleden enerji üretimi bu açıdan da son derece önem arz etmektedir.
Biyokütleden enerji üretiminin yerli kaynak çeşitliliğine katkısının yanında, ayrıca yaratacağı istihdam oranı göz önünde bulundurulduğunda ulusal enerji ve çevre politikalarında özel bir başlık olarak yer alması gerekmektedir.
Ar-Ge faaliyetleri ve üniversitelerimizin bu alandaki çalışmalarına destek verilmesine ihtiyaç vardır. Enerji üretiminde yerli teknoloji, makina, ekipman ve üretim çalışmaları desteklenmelidir. Türkiye‘de üretimine yönelik olarak üniversitelere ve araştırma merkezlerine araştırma ve geliştirme desteği sağlanmalı, konuyla ilgili lisans sonrası çalışmalar (master, doktora v.b.) teşvik edilmelidir. Biyokütleden enerji üretimi konusunda uygulamaya yönelik eğitim sürekli ve zorunlu kılınmalı, çalışmalar üniversite - sanayi işbirliği içinde kalite ve verimlilik esaslarına göre yapılmalıdır.
Kamunun yol göstericiliği ile özel sektörün bu alandaki yatırımlarının artırılmasına yönelik teşvik edici, kolaylaştırıcı düzenlemelerde bulunulmasına, finansman imkanlarının artırılmasına ve yatırımların daha cazip hale getirilmesi gerekliliğine vurgu yapılarak yerel yönetimlerin bu konuda bilgilendirilip desteklenmesinin önemi ortaya konulmuştur.
Her türlü gelişmenin ve teknolojik ilerlemenin takip edilmesi ve yaygınlaştırılması gerekliliği vurgulanmıştır.
TBMM‘de beklemekte olan "5346 Sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" kapsamında atıktan enerji üretimine verilecek teşviklerin, yerli katkı oranı da dahil olmak üzere arttırılması gerektiği vurgulanmıştır.
Elektrik üretiminin ekonomik, ekolojik ve yenilikçi yöntemlerin bir bileşimi olarak yapılması gerekliliği belirtilmiştir.
Sanayi kökenli, evsel ve diğer organik atıklardan biyogaz elde edilen tesislerin kurulması ile önemli miktarda enerji kazanımının sağlanabileceği ve bu tip atıklardan biyogaz, elektrik ve ısı enerjisi elde edilmesi potansiyelinin değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Şeker fabrikalarının -yılda 3-4 ay çalışıyor olmasına rağmen- proses sonucunda oluşan atık ve yan ürünler dikkate alındığında biyogaz üretim potansiyeli açısından önemli bir kaynak olduğu yapılan sunumlarda vurgulanmıştır. Özellikle belirtilmelidir ki biyogaz eldesinin öncelikli olarak ulusal sermayeye bağlı firmalar tarafından gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Piroliz yöntemi ile gerek katı gerekse de sıvı atıklardan değerli ürünler elde edilebilmekte olduğuna değinilmiştir.
Belediyeler tarafından yöreye, atık miktarına ve atık karakterizasyonuna uygun projelerin geliştirilmesi, geliştirilmiş olan projelerin, yapılmış olan fizibilite çalışmalarının ilgililer ile paylaşılması ve bu projelerin finansmanının sağlanması noktasında hangi kuruluşlardan destek alınabileceği konularında örnek projeler üzerinden bilgilendirmeler yapılmıştır.
Avrupa Birliği Emisyon Ticaret Sistemi‘nde oluşacak yeni mekanizmaların dikkatle takip edilmesi ve politikalarımızın oluşabilecek yeni durumlara göre yapılandırılması gerektiği vurgulanmıştır.
Özellikle 2012 sonrasında Türkiye piyasasında etkili olmaya başlayacak düzenlemeler ile mevcut yapının değişeceği ve bunun etkili bir şekilde izlenmesi gerekeceği konularında uzlaşı sağlanmıştır.
Sektörde yatırım yapacak kuruluşların fizibilite çalışmalarında uzman kuruluşlardan destek alması gerektiği, fizibilite çalışması olmadan yapılan yatırımların engellenmesi ve bu konuda kamusal denetimin sıkı bir şekilde yapılmasının gerekliliği vurgulanmış, böylelikle sektörün ileriki zamanlarda yaşayabileceği sıkıntıların önüne geçilmesine ışık tutulmuştur.
Biyokütleden enerji üretimi konusunda uygulamaya yönelik eğitim sürekli ve zorunlu kılınmalı, çalışmalar üniversite - sanayi işbirliği içinde kalite ve verimlilik esaslarına göre yapılmalıdır
Bitkisel yağ ithalatı için ödenen döviz miktarının petrol ürünlerinden sonra en yüksek meblağı teşkil ettiği biliniyorken önemli vurgulanması gereken;
• Tarım arazilerinin gıda üretiminden yakıt üretimine kaydırılması sonucunda gıda üretimindeki azalmalara sebep olması, üretimin tüketimi karşılamaması ve bu nedenle ithalatın giderek arttığı,
• Temel gıda maddelerinde görülecek fiyat artışlarının, açlığın, emtia piyasalarında spekülasyonlara sebep olma ihtimali,
• Biyoyakıtların hammaddeleri bitkisel olduğu için hammaddelerin elde edilmesi amacıyla kullanılacak tarım arazilerinin ormanlara ve gıda üretimine ayrılmış topraklar ile rekabet içine girmesi ve buna bağlı olarak çiftçilerin yanlış yönlendirmeler ile arazilerine gıda yerine yakıt üretimine yönelik ekimler yapma ihtimalinin yüksek olduğu,
• Türkiye‘de en fazla üretilen ürün grubu tahıllar olmasına rağmen, Mısır üretiminde Türkiye kendine yeterli değildir. Çıkarılan Şeker Kanunu sonrasında nişasta bazlı şekere konulan kota nedeniyle Türkiye mısırda kendine yeterlikten büsbütün uzaklaşmıştır. Dolayısıyla mısır ithalatının daha da artacağı hususu,
• Türkiye‘deki ortalama verim miktarları göz önüne alındığında, bu ürün miktarlarını üretmek için kanola için 370 bin, ayçiçeği için 683 bin, soya içinse 889 bin hektar araziye ihtiyaç duyulması ve bu arazilerin ormanlara ve gıda üretimine ayrılmış tarımsal topraklardan karşılanmaması gerektiği,
• 1 litre etanol üretmek için sadece fermantasyon ve distilasyon (damıtma) aşamasında 13 litre su tüketilir. Bu orana üretim aşamasını da eklersek, tüketilen su miktarı 19 litreyi bulmaktadır. Türkiye‘nin mevcut tüketimi itibarıyla 81 milyon litre etanol ihtiyacı yani 1,5 milyar litre (veya 1,5 milyon ton) su ihtiyacı doğacaktır. Üstelik imalat esnasında kullanılan sular temizken, imalat sonrası atık hâle dönüşmektedir, yüksek oranlarda suya ihtiyaç duymaları nedeniyle, zaten hızla azalan temiz su kaynakları üzerindeki baskıyı artıracağı,
• Endüstriyel tarım modelinde yoğun fosil yakıt, kimyasal/sentetik gübre ve kimyasal ilaç kullanılmaktadır. Bu sentetik gübre ve kimyasal ilaçların toprak ile birlikte yeraltı ve yerüstü sularını kirletmesi, kullanılamaz hâle getirmesi durumları göz ardı edilmemelidir. Bu doğrultuda önceliklerin doğru değerlendirilmesi ve insan yaşamını olumsuz etkileyecek tüm faaliyet ve aktivitelerden uzak durulması gerektiği bununla birlikte gıda fiyatlarının artması ve gıda sıkıntısının baş göstermesi yüzünden, dünyanın isyan çağına doğru ilerlemekte olduğu
unutulmamalıdır.
Bu çalışmaların enerjide arz güvenliğini temel alan; toplumsal yaşamı, doğal dengeyi ve kültür varlıklarını gözeten politikalar esas alınarak geliştirilmeli ve uygulanmalıdır.
Petrol ithalatını azaltacak, yerli yağlı tohum tarımını geliştirecek, kırsal kesimin sosyo ekonomik yapısını ve yerel sanayiyi olumlu yönde geliştirecek yerli biyoyakıt üretimi ve kullanımı desteklenmeli, bu politika petrol lobilerinin etkisinde kalmadan, ülkenin çok yönlü yararları doğrultusunda ve süreklilik arz edecek şekilde uygulanmalıdır.
"Toplam nüfusunun iki katını doyuracak olanaklara sahip bir dünyada, açlıktan ölen her insan katledilmiş sayılır."