ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI'NA İŞ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ YASA TASARISI TASLAĞI HAKKINDA GÖNDERİLEN YAZI
Tarih: 8 Şubat 2007
Sayı :274
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü‘ne ANKARA
Konu: İş Sağlığı ve İş Güvenliği Yasa Tasarısı Taslağı hakkında.
Giriş
İş Güvenliği, çalışma hayatının önemli bir unsuru olup, kamu düzenini ilgilendirmektedir. Kamu düzenini ve güvenliğini ilgilendiren bir konuda mesleki faaliyetin sunumu hem meslek mensuplarını hem de Birlik ve bağlı Odaları yakından ilgilendirmektedir. İş güvenliği konusunda görev alacak İş Güvenliği Mühendisinin yetki, görev ve sorumluluğu basit iş akdi ile belirlenebilecek bir sorumluluk değildir. Ülkemizin iş sağlığı ve güvenliği konusunda İLO ve AB standartlarını yakalaması hedefleniyorsa konunun sosyal aktörleri uygulamadan dışlanarak bu hedef elde edilemez. Bugün sanayileşmeye koşut, rekabetin küreselleşmesi sonucu iş sağlığı ve güvenliği uluslararası boyutta daha da önemli hale gelmiştir. Aynı şekilde işletmelerin dünya pazarında rekabet güçlerini artırabilmeleri, sosyal sorumluluk standartlarını da yaşama geçirmelerine bağlıdır. Bu standartların başında iş sağlığı ve güvenliği gelmektedir. İş sağlığı ve güvenliğine önem vermeyen işletmelerin dünya pazarında yeri olmayacağı açıktır. Yani, iş sağlığı ve güvenliği konusu, toplum kadar işletmelerin geleceğini de çok yakından ilgilendirmektedir.
2000‘li yıllarda, giderek artan rekabet, çevre, insan, hayvan ve bitki ortamlarında, güvenlik koşullarını, ürüne yansıtmaktadır. Ürünlerin elde edilmesinde çevre ve insan sağlığının güvenliği açısından iş sağlığı ve güvenliğinin önemi bilinmektedir.
Günümüzde üzerinde çalışılan önemli konulardan biri de olası endüstriyel kazalardır. Petro-kimya tesisleri, amonyak tesisleri, birçok sanayi tesislerinde kullanılan parlayıcı, patlayıcı maddelerin depolanması ve oluşturduğu riskler konusu da kesinlikle mühendislik düzeyi gerektiren iş güvenliği alanlarıdır. Bu bağlamda iş güvenliği alanı, uzmanlık gerektiren bir alandır ve mühendislik düzeyinde ele alınması zorunludur.
Kanun Taslağı‘nın Genel Değerlendirmesi
Bakanlığınız tarafından hazırlanan "İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu Tasarısı Taslağı" Birliğimizce değerlendirilmiş olup, görüşlerimiz aşağıda sunulmuştur.
Ülke üretim politikalarının oluşturulmasında ve uygulanmasında, ekonomik hedeflerin gerçekleşmesi ve ekonomik gelişimin sağlanmasında en önemli faktör; hiç kuşkusuz sorunsuz ve sağlıklı işleyen bir çalışma hayatıdır. Bu gerçekten hareketle; iş ve işçi güvenliğinin yalnızca çalışma hayatı kapsamında değerlendirilemeyeceği de açık olup, konunun genel kamu hukuku prensipleri ve kamu yararı ekseninde değerlendirilmesi zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Taslağa ilişkin yaptığımız tespitler neticesinde; her ne kadar çalışma hayatında iş güvenliğinin sağlanması amaçlanmış olsa da bu taslağın; iş ve işçi güvenliğinin sağlanması konusunda yeterli olamayacağı, sektör, işkolu, işyeri, işçi-işveren, iş ve işçi sağlığı-güvenliği vb. unsurlardan oluşan çalışma hayatı mekanizmasının işleyişinde yaşanan sıkıntıları gideremeyeceği sonucuna ulaşılmıştır. Çünkü;
1) Yasa taslağı, 89/391/EEC sayılı Konsey Direktifinin çevirisidir. Anılan Direktif, önce Yönetmelik sonra Tüzük ve en sonunda Yasa tasarısı olarak önümüze gelmiştir. İş sağlığı ve güvenliği konusunun yasal boyutta ele alınması olumludur ancak, görüş istenen taslakta iptal edilen Yönetmelik ve Tüzük düzenlemelerinde sosyal taraflarca yapılan itirazlar ve yargı kararları doğrultusunda düzenlemeler yapılmamış olması, yasa taslağının dava açılması zor olan bir düzenlemeye konu yapıldığını duyumsatmaktadır. Oysa, Yargı, Yönetmelik ve Tüzük düzenlemeleri hakkında hukuka aykırılıkları tespit ederken bu aykırılıkların çalışma hayatında ne gibi zorluklar doğuracağına da işaret etmiştir. Yapılması gereken, sosyal tarafların ve Yargı yerlerince işaret edilen eksikliklerin giderilmesi yönünde bir çalışma yapılması gerekirken, öncelik yargı denetimini ortadan kaldırıcı bir düzenlemeye yönelinmesi hem taslağın gerekçesinin hem de hukuk devleti ilkesinin gözardı edilmesi sonucunu doğurmaktadır. Bu yaklaşım, düzenleme gerekçesini sakatladığından, öncelikle bu taslağın felsefesinin çalışma hayatının ihtiyaçlarına, İLO sözleşmelerine ve Avrupa Konseyi Direktifleri doğrultusunda ortaya konması zorunluluğu vardır. Bu taslağın çalışma hayatına nasıl uygulanacağına ilişkin somut bir düzenleme içermemesi nedeniyle ihtiyaca yanıt vereceği kanısında değiliz.
2) Taslağın, İş Yasası‘ndaki düzenlemeleri yürürlükten kaldıran maddesine (Madde:50) baktığımızda, Yürürlükteki 4857 sayılı İş Yasası‘nın genel ve somut gerekçelerinin çoğunu da yürürlükten kaldırması nedeniyle, İş Yasası‘nın dayandığı temel gerekçeyi de sakatlamaktadır. Yürürlükten kaldırılan düzenlemelerin öngördüğü bir tüzük 8 yönetmelik iken, bu taslak en az 15 Yönetmeliğin düzenleneceğini belirtmektedir. Taslağın belirttiği 15 yönetmelik düzenlemesinin İdareye tanıdığı yetkilerin sınırları da açık, anlaşılır ve öngörülebilirlikten yoksundur. İdareye sonsuz takdir hakkı tanıyan yönetmelik düzenleme yetkisinin hukuk devleti ilkesiyle örtüşmediğini sayısız Anayasa Mahkemesi kararları ortaya koymuştur. Yürürlükte bulunan 4857 sayılı Yasa‘nın 82. maddesi sosyal tarafları dışlamayan ve yönetmelik hazırlama aşamasında yönetişim ilkesini reddetmeyen bir yaklaşıma sahipken, tartışmaya konu taslağın yönetişim ilkesini reddeden bir yaklaşıma sahip olması kaygı vericidir. Oysa, çalışma hayatını düzenleyen bir yasanın hazırlanması ve uygulamasında, İLO sözleşmeleri ve Konsey Direktifi bütün tarafların yönetime katılmasını temel ilke olarak kabul etmiştir.
3) Görüş istenen kanun taslağının Birliğimizle somut olarak ilişkilendirilen "iş güvenliği uzmanı"konusu tamamen soyut, hak, yeki ve sorumluluğu belirsiz bir düzenleme olarak karşımıza çıkmaktadır. Taslağın tanım maddesinde vücut bulmaya çalışılan "iş güvenliği uzman" tanımında geçen "mühendis" ibaresi, taslağın "koruyucu ve önleyici hizmetler" başlığını taşıyan maddesinde mühendis ibaresinin hiç anılmaması ve iş güvenliği uzmanlığı konusunda Sağlık Bakanlığı‘nın görüşü alınarak bir Yönetmelikle düzenlenmesi ise tam bir kaotik süreci muştulamaktadır. Taslağın Mühendisleri ilgilendiren 3. maddesindeki "iş güvenliği uzmanı" tanımı ile 11. madde Birliğimiz tarafından kabul edilebilir bir düzenleme değildir. Bu maddelere itirazımız salt tarafı olmamız dolayısıyla değil, bilimsel, objektif ve ihtiyaca yanıt vermediğindendir. Yasa‘nın ismi ile çelişen "iş güvenliği" konusunda görev üstlenecek kişilere ilişkin somut bir düzenleme yokken, bu tasarı taslağının neye hizmet edeceği sorularını beraberinde getirmektedir. Kaldı ki, ortada Danıştay 10. Daire tarafından verilmiş bir yargı kararı da varken, iş güvenliği uzmanlığı konusunda belirsiz düzenleme yapmanın hukukla izah edilir bir yanı bulunmadığı inancındayız.
4) İş Güvenliği Mühendislerinin mesleki bağımsızlık ilkesi yasal boyutta ele alınmalıdır. Yasal boyutta ele alınması gereken konuların yönetmeliklere bırakılması yeni uyuşmazlıkları beraberinde getirecektir. Yürürlükten kaldırılması teklif edilen İş Yasası‘nın 82. maddesi daha somut bir düzenlemedir. Gerek başlığı gerekse tarafları doğru tarif etmesi nedeniyle 82. maddenin yürürlükten kaldırılarak ne ifade ettiği belirsiz ve daha geri bir düzenleme yapılması kabul edilebilir değildir. Taslakta yer alması gereken ve olmazsa olmaz olanlar, iş güvenliği mühendisliğinin, mesleğin icrası gerçeğinden yola çıkarak sürekli meslek içi eğitimi yapacak kuruluşun ( meslek odasının) doğru işaret edilmesi gerekmektedir. İş güvenliğinden sorumlu mühendisin mesleki bakımdan bağımsızlığının yasal güvenceye kavuşturulması açık bir şekilde yasada ifade edilmesi gerekmektedir. İş güvenliği mühendisinin hak, yetki ve sorumluluklarının İLO sözleşmeleri ve Avrupa ülkelerindeki düzenlemelere paralel yasal bir düzenleme haline getirilmesi gerekmektedir. Bakanlığın belgelendirme konusunda yetki alması ise yine anlaşılabilir bir durum değildir. Bakanlığın, Mühendislerin mesleki yeterliliğini ölçme ve değerlendirme konusunda yetki almak istemesi objektif gerekçeden yoksundur. Bakanlığın iş sağlığı ve iş güvenliği konusunda çalışma yaşamını düzenleme ve denetleme görevi vardır. Bunun dışında akademik ve mesleki yeterlilik konusunda bir yetki almak istemesi, akademik ve mesleki kuruluşların reddi anlamından öte bir anlam taşımamaktadır.
5) Taslağın 11. maddesinin taşıdığı diğer potansiyel tehlike ise, öncelikle iş güvenliği mühendisi ve işyeri hekimlerinin istihdamını zorunlu görmemesi ve dışarıdan da bu hizmetlerin alınabileceğini öngörmesidir. Aynı zamanda, eğitimlerin özel kuruluşlar tarafından yapılacağını duyumsatan içeriğe sahip olmasıdır. İş güvenliği konusu yasal düzeyde ele alındığına göre kamusal bir görev olduğuna kuşku olmasa gerek. Kamusal bir görevin ifasını özel hukuk hükümlerine teslim etmek isteyen yaklaşım, Odaların kamusal yetkisini de ortadan kaldırmaktadır.
6) Taslağın 5. maddesinde düzenlenen "Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi"nin oluşumu yine düzenlenecek yönetmeliğe bırakılmış. Tasarı, yasayla düzenlenmesi gereken her konuyu yönetmeliğe havale etmiş durumda. Anılan konseyin bileşenleri yani üye tablosu, hak, yetki ve sorumluluğuna ilişkin açık bir ibarenin olmaması, konseyin ne iş yapacağı konusundaki belirsizlik, istenen bir düzenleme midir? Mali konu atlanmayıp yasada düzenlenmesine karşın, bu konseyin iş güvenliği ve sağlığı konusunda ne yapacağı ve bir yaptırımı olup olmadığına ilişkin bir düzenlemenin olmaması şaşırtıcıdır. Oysa, bir kurulun yasal olarak yetki sınırı çizilmediği durumda, yönetmelikle bir yetki verilemeyeceği açıktır.
Danıştay‘a göre, "İdare hukuku bir statü hukuku olup, bu hukuk düzeninde idare ancak statülerle belirlenen hukuki durumlara dayanılarak kendisine tanınmış bir yetkiyi kullanabilir" Kanun taslağında, iş sağlığı ve iş güvenliği alanında görev alacak asli unsurların ve Konseyin yetki ve sorumlulukları açık ve somut olarak düzenlenmemiştir.
Sonuç olarak; Taslak, somut ve etkin kurallar yerine, soyut ve doğrudan uygulama gücü bulunmayan hükümler içermesi, risklerin ve mesleki riskler konusunda standartları belirlememesi, işçi ve işveren kesimlerinin bilgilenmesine ve bilgilendirilmesine yönelik koruyucu hükümler ihtiva etmemesi ve uygulamayı sınırları belirsiz yönetmeliklere bırakan bir düzenleme niteliği taşıması nedeniyle, yasa tasarısı taslağının gerekçesi ve amacı ülkemiz ihtiyaçlarına uygun olarak doğru tarif edilip, uygulanabilir, etkin ve somut bir düzenleme olarak yeniden ele alınmalıdır.
Bilgilerinizi arz ederiz.
Saygılarımızla,
N.Hakan GENÇ
Genel Sekreter Vekili